02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Onur ÖYMEN CHP Genel Başkan Yardımcısı Ayrımcılık ve azınlıklara tahammülsüzlük noktasında AİHM’yi dahi dinlemiyor… C S TRATEJİ 9 Antlaşmasının 45. maddesi "İstanbul’daki Rumlara hangi haklar verilmişse Batı Trakya’daki Müslümanlara da aynı haklar verilecektir" diyor. İstanbul’daki Rumlar kendi liderlerini seçiyorlar, görev yapıyorlar. Orada, 15 tane Türkiye’de eğitilmiş 15 Türk öğretmen görev yapıyor. 220 okulda bu kadar öğretmenin eğitim vermesi mümkün değildir. Yunanistan. Lozan’daki kontenjanın bile ancak yarısını veriyor. Yani, Türk çocuklarının yeterli eğitimi almaması isteniyor. Lozan Antlaşmasının 38. ve 39. maddelerine göre Müslümanlara hiçbir ayrımcılık yapılmayacak, onlar bütün medeni ve siyasal haklardan bu çerçevede yararlanacaklardı. Bu hakların başında vatandaşlık hakkı geliyor. Ama Yunanistan 1955 yılında çıkarttığı vatandaşlık yasasının 19. maddesiyle eğitim, sağlık gibi gerekçelerle uzun süre için Yunanistan’dan ayrılan, "Elen soyundan olmayan" Yunan vatandaşlarının Yunan uyruğundan çıkarılabileceğini kararlaştırdı. Bu madde 1998 yılında Türkiye’nin yaptığı yoğun eleştirilerin sonucunda yasadan çıkarıldı; ama 43 yıl boyunca uygulanan bu madde uyarınca 60 bin soydaşımız Yunan vatandaşlığından uzaklaştırıldı. 1998 yılında bunun bir hata olduğu anlaşılıp yasa düzeltildi ama vatandaşlıktan çıkartılan Türk azınlığı tekrar vatandaşlığa alınmadı. Lozan Antlaşmasının 40. maddesine göre Türk azınlık, giderlerini kendileri ödemek kaydıyla her türlü okul ve benzeri kurumlar kurarak bunları yönetebileceklerdi. Ne yazık ki, bu madde de tam işletilmiyor. Lozan Antlaşmasındaki hükümler kısıtlanarak Türkiye’de yetişmiş sadece 15 öğretmenin görev yapmasına izin veriliyor. 100’e yakın eğitimli Türkçe öğretmeni halen İskeçe ve Gümülcine’de işsiz olarak oturuyor. Lozan’ın bir 16 Sayılı Eki bulunuyor. Lozan’ın 16 Sayılı Eki’nde, 10 Ağustos 1920 yılında Yunanistan’la yapılan bir anlaşmadan bahsediyor. O anlaşma, İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya’yla Yunanistan tarafından imzalanmıştır ve bu anlaşma, oradaki Müslümanlardan sadece Müslüman olarak değil, Türk ve Bulgarlar olarak bahsediyor. Yunanistan, uluslararası anlaşmalarda Türk’ten bahis olmadığını savunuyor. Ancak o anlaşmada "Türk"ten bahsediyor. Basın haberlerine göre Yunanistan bu eksikliklerin bazılarını gidermek için bir yasa tasarısı hazırlıyor. Ama bazı sorunlar yasayla değil, uygulamayla ilgili. Örneğin, 19. maddeye göre vatandaşlıktan atılan soydaşlarımızın tekrar vatandaşlığa alınması, yıkık dökük durumdaki, 17. yüzyıldan kalma bazı tarihi Osmanlı camilerinin tamirine izin verilmesi, seçilmiş müftülerin görev yapması gibi… Bütün bunlar için yasaya gerek bulunmuyor. Siyasi irade ile bunların düzeltilmesi olası. Ama ne yazık ki, Yunanistan’da bu siyasi irade bulunmuyor. Yunanistan uluslararası anlaşmaları dinlemiyor, hiçbir eleştiriye de olumlu cevap vermiyor. Türkiye’den en küçük bir şikâyeti olsa Yunanistan dünyayı ayağa kaldırıyor. Türkiye’yi en ağır şekilde suçluyor. Ancak, hükümet Lozan Antlaşmasının 45. maddesindeki karşılıklılık ilkesine de yeterince önem vermez görünüyor. Vakıflar Yasası’na, onun ilk nüshasında mütekabiliyet ilkesinden bahsedilmiyor. Gerek Batı Trakya konusunda, gerek TürkYunan ilişkilerinde, gerek Kıbrıs’ta Türkiye yeni ve köklü bir değerlendirme yapmak zorunda. B atı Trakya meselesi Yunanistan’ın sadece Batı Trakya’ya özgü bir yaklaşımından kaynaklanmıyor. Batı Trakya meselesi, Yunanistan’ın genel olarak azınlıklar konusundaki olumsuz politikasının bir ürünüdür. Türkiye’nin sorunu ise yalnız Yunanistan'ın Batı Trakya’daki uygulamaları ile ilgili değil. Oniki Adalar’da yaşayan soydaşlarımız da aynı sıkıntıyı çekiyor. Rodos’ta 3 bin soydaşımız var, bunların 7 tane Türk okulu vardı, bugün bir tane bile bulunmuyor Acaba, niçin yok?.. Çünkü, bunların varlığını, bir azınlığın varlığını Yunanistan içine sindiremiyor. Acaba, sadece Türk azınlığıyla mı ilgilidir bu sorunlar? Hayır, değildir. Bu sorunlar, aynı zamanda, başka kökenden gelen Yunan vatandaşları için de vardır. Makedon kökenli vatandaşlarına da Yunanistan aynı kısıtlayıcı politikaları uygulamaktadır. Atina, Lozan’ı uygulamıyor AB üyesi Yunanistan, azınlıklar konusunda sınır tanımaz uygulamalar içinde bulunuyor. Yalnızca Türklere karşı değil, ülkesindeki Arnavut, Makedon azınlıklara yönelik de ciddi baskılar uyguluyor. Atina yönetimi, bu konularda AİHM kararlarını dahi dikkate almıyor. için belediyelerin yetkisi bulunmuyor. LOZAN VE TÜRKLER Batı Trakya Türklerinin Lozan Antlaşmasıyla sahip oldukları haklar bu antlaşmanın 3744. maddelerinde yer almaktadır. Antlaşmanın 37. maddesi çok önemli. Orada, "Yunanistan bu hükümleri temel yasa olarak tanıyacak ve hiçbir yasa, metin veya resmi işlemin bunlarla çelişmesine izin vermeyecektir" deniliyor. Yani Batı Trakya’da Türklere getirilen kısıtlamaların tümü bu 37. maddenin çok açık bir ihlalidir. Lozan’ın 38. maddesine göre dinin özgürce uygulama hakkı vardır. Yani, bu, buradaki Türk azınlığının kendi müftülerini kendilerinin seçme hakkıdır. Ne yazık ki, Yunanistan uzun bir süreden beri halkın seçtiği müftülerin görev yapmasına izin vermiyor. Onun yerine kendi tayin ettiği müftülerin görev yapmasını istiyor. Lozan MAKEDONLARIN DURUMU Makedonlar, Florina Kentinde 8 Ekim 1995 tarihinde Gökkuşağı Partisi adında bir siyasi parti kurdular. Bu partiye ilişkin Helsinki Federasyonu’nun raporunda yer alan şu cümle Yunanistan'ın tutumunu çok güzel bir şekilde özetliyor: "14 Eylül 1995 tarihinde Gökkuşağı Partisi’nin Florina’daki merkezi tamamen yakılmıştır. Ondan bir gün önce, belediye başkanlığının öncülüğünde polis ve bir grup Yunanlı partinin tabelasını sökmüşlerdir. Bu şiddet eylemine başvuranlar hakkında hiçbir soruşturma açılmamış, parti kuranlar hakkında Yunanistan’da bölücülük yaptıkları için soruşturma açılmıştır. Bunlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmişlerdir, Yunanistan’ı mahkum ettirmişlerdir, ama Yunanistan, politikasını değiştirmemiştir." Daha sonra bu derneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurduğunu ve mahkemenin de Yunanistan’ı mahkum ettiğini biliyoruz. Ama buna karşın, Yunanistan’ın Makedon azınlık konusundaki tutumunu değiştirmedi. Yunanistan’da ciddi bir nüfus azalması sorunu var. Nüfusu giderek azalıyor. Atina yönetimi bunu önlemek için hükümet çok çocuklu ailelere prim verme yoluna gidiyor. Üç ve daha çok çocuğu olan ailelilere bir teşvik primi veriliyor. Ancak, Yunan basınından öğrendiğimize göre bunun bir koşulu var: Hristiyan kökenli olmak. Hristiyan kökenli olmayan Yunan vatandaşları bu primden yararlanamıyor. Batı Trakya’daki sıkıntı sadece oradaki Türklere yönelik davranışlardan kaynaklanmıyor. Yunanistan’ın genel olarak azınlıklara tahammül etmeyen politikasından kaynaklanıyor. Yunanistan’da bir Mevlânâ yetişmemiştir, bir Yunus Emre yoktur, Yunanistan’da hoşgörü kültürü yoktur. Bu sorun bundan kaynaklanıyor. Yunanistan, oradaki bir din adamını, bir müftüyü sırf halkın seçtiği müftü olarak görevini yapmaya çalıştığı için yargılayabiliyor, hapse atabiliyor. Müftünün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurup dört kere Yunanistan’ı mahkum ettirmiş olması da, Atina’nın politikalarını değiştirmiyor. Batı Trakya’da bazı köylerde Osmanlılardan kalma camiler yıkılmış ve tamirine izin verilmiyor. Bunların tamiri Bakoyanni
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle