26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 hedeflediklerini ise söylemek çok zordur. Özellikle İslamcılaik çatışması ve bunun ötesinde mezhep ayrılıkları ile etnik ayrılıkların, işgalin bitmesiyle (ki eğer böyle bir dönem bir gün gerçekleşirse) daha da su yüzüne çıkacağı ve hatta aynı mezhep içindeki grupların dahi birbiriyle çatışmaya ve hatta geçmişe dönük hesaplaşmaya girişecekleri söylenebilir. Şimdilik süren çatışmalarda Ulusalcıİslamcıların görünen stratejisi, Cihatçılara göre daha yumuşaktır ve Irak’taki yıkım... sivil halktan ancak işgal kuvvetleri ile işbirliği yapanları hedef almaktadır. Bu strateji Sünni halkın güveni ve desteğini sağlamak üzere kurulmuştur. Ancak bu grupların süreç içinde Şiilere karşı saldırılarının arttığı da görülmektedir. Irak Ordusu ve güvenlik güçlerinin çoğunlukla Şiilerden oluşmuş olması, Şiileri ister istemez, işgalci güçlerle işbirliği kategorisine sokup, hedef haline getirmektedir. Bu tür olguların da mezhep çatışması boyutlarını etkilemesi kaçınılmaz olmaktadır. Ulusalİslamcılara göre Cihatçıların stratejisi ise Irak’ın tamamen çökmesini öngörür. Bunun için de SünniŞii çatışmasının arttırılması önemli bir stratejik yöntemdir. Kaldı ki teröre yönelik uluslararası emelleri de stratejilerine dahil etmiş olan bu grup için ülkede çatışma ortamının artması ve ülkenin kontrolden çıkmış olması bunların bu ülkede rahat bir şekilde bulunmalarını ve faaliyetlerini burayı merkez alarak uluslararası alanda sürdürmeyi sağlayacaktır. Unutmayalım ki söz konusu bölge Afganistan değil, Orta Doğu’dur ve Türkiye’nin yanı başında, dolayısıyla Avrupa’nın çok yakınındadır. Böyle bir bölgede yerleşebilmek Cihatçılar için önemli bir edinim olacaktır. Bu karışıklığı sağlamak amacıyla ve mezhep çatışmasına, adeta yanan ateşe benzin döker gibi vesileler yaratmada son birkaç yıldır Şii liderlerin de öldürülmesi, karşılıklı intikam vesilelerini arttırmıştır. Hatta Zarkavi’nin 2005 Eylül’ünde Şiilere karşı yaptığı topyekun çağrısı da bu stratejinin bir parçasıdır. Ancak Irak Şiilerinin en önde gelen dini lideri olan Ayetullah Ali Sistani’nin bu çağrıya karşı ılımlı ve reaksiyon göstermeyen yaklaşımıyla karşılıklı bir topyekun savaş şimdilik önlenmiş olsa da küçük boyutlu ve ama düşmanlık boyutlarını giderek arttıran mezhep kökenli çatışmalar süregelmektedir. Sünniler tarafından Şiilere karşı sürdürülen düşmanca girişimlerin yanı sıra, özellikle Şii kökenli ve eski bir Bedr Tugayı mensubu olan İçişleri Bakanı’nın kontrolündeki polis kuvvetlerinin süreç içinde artan bir şekilde Şii Milis kuvvetleri mensuplarıyla doldurulması, polis gücünün de Sünnileri hedef alan eylemler gerçekleştirdiği iddialarını ortaya koymaktadır. Şu anda görünen nokta, Cihatçıların halk arasında popülaritesinin giderek azaldığı ve Ulusalİslamcıların güç kazandığı merkezindedir. Burada önemli olan husus Irak halkının Cihatçıların fütursuz şiddet kullanmasından duyduğu rahatsızlığın giderek artmasıdır. Ancak gelişen olaylar ve bir iç savaş olasılığı ise Cihatçıların istediği yönde gelişmektedir. C S TRATEJİ daha kuvvetli ve uzun süre kalıcı olabilecek versiyonu ise, Irak güvenlik güçlerine danışmanlık edecek, önemli petrol tesislerini ve Irak’ın kuzeyinde oluşturulacak stratejik ABD üslerini koruyacak bir güç bırakmaktır. Bu yol ABD’nin enerjiyi kontrol politikasına uyacağı için en geçerli olasılık olarak kabul edilmektedir. Buna göre ABD 2060 bin askerlik bir kuvvetle bölgede kalacak ve bölgede İsrail’in ve kendi çıkarlarının özellikle İran ve Suriye’ye karşı korunmasını hedefleyecektir. Bu bağlamda Kürtleri ve Peşmerge güçlerini kullanması stratejilerinden biridir. Kısa vadede, gönderilen ek 21 bin kişilik askeri güçle direnişçilere karşı daha aktif ve sıcak temas stratejisi izlemeyi düşünen ABD, bir yıldan daha fazla sürmeyeceği söylenen bu uygulamayı, halen bazı çatışma bölgelerinde güvenliği devrettiği Irak güçlerinin sorumluluk alanını 18 eyaletin tamamında devrederek kademeli olarak arttıracaktır. Ancak halen, 27 tabur gücündeki ve eğitim düzeyleri ve motivasyonları oldukça düşük Irak güvenlik kuvvetleri her gün maruz kaldıkları ortalama seviyedeki bir saldırıya bile karşı koyamazken artan bu ek yetki ve sorumluluk durumunda karşılaşacakları sorunların üstesinden nasıl gelecekleri de ayrı bir husustur. Yetkililerin de buna karşı ortaya koydukları çözüm yolu, ABD’li askeri danışmanların Irak taburlarındaki niceliksel katılımının artmasıdır. ABD’nin gelecekte, orta vadede Irak’taki askeri gücünü 2060 bin düzeyine indirmesiyle ABD’nin direnişçilerle olan fiziki teması ve mücadelesi daha da azalacak, ancak Amerikan varlığı Irak birliklerinde bulundurulacak danışmanların mevcudiyetiyle sürdürülecektir. Bu şıkkın gerçekleşmesi durumunda ABD etnik ve dini grupların çatışmasındaki sorumluluktan dünya kamuoyu nezdinde giderek kurtulma stratejisini izleyecektir. Amerikalılar, gelecekte iç savaşa dönüşen çatışmaların sorumluluğunu Irak hükümeti ve güvenlik kuvvetlerine yıkarak bu stratejiyi uygulamaya geçirirken, kendi kamuoyunu da rahatlatma amacı güdecektir. Bu politikanın Kongre’de güçlenen Demokratlar tarafından da benimseneceği muhakkak gibidir. Halen Irak’ta mevcut 18 Eyalet’in 3’ünde güvenliğin sağlanmasını tamamen Irak kuvvetlerine devretmiş bulunan ABD, çok yakın bir gelecekte bunu, yukarıda değindiğimiz üzere bütün eyaletleri kapsayacak bir şekle dönüştürerek Irak’ta "sınırlı var olma" politikasına adım atmaktadır. ABD’nin Irak politikasındaki üçüncü ve üzerinde durulması şimdilik gerekli olmayan bir olasılık ise tamamen çekilme hususudur ki bu ABD’nin enerji sağlamaya yönelik politikasıyla örtüşmeyeceği için gerçekçi değildir. Irak’ta yaşanabilecek bir iç savaş, başta Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. İç savaş, tüm Ortadoğu’yu hatta dünyanın ilgisiz bölgelerini de içine alabilir. ABD’NİN BÖLGEDEKİ GELECEĞİ ABD, Irak’ta uyguladığı şiddeti gün geçtikçe arttırırken karşı karşıya olduğu ve baş edemediği direniş ve buna karşılık ABD’nin oluşturmaya çalıştığı karşı direniş, ABD’deki politik değişimin de etkisiyle üç farklı olasılık ve aşamadan geçerek gelecekte ABD’nin Irak planlarını büyük oranda şekillendirecek faktörler olacaktır. Başkan Bush’un prestijli bir başkanlık dönemini arkasında bırakmayı amaçlayan stratejisi çizgisindeki son açıklamasıyla ABD, kısa dönemde Irak’taki direnişle baş edebilmek için daha çok asker getirmeyi deneme yolunu seçmiştir. Bu husus demokratların güç kazanmasıyla ve karşı çıkmaları olasılığı da göz önüne alınarak geçtiğimiz günlerde Başkan Bush tarafından alelacele 21 bin kişilik ek bir kuvvet gönderme kararıyla uygulamaya konmuştur. Bu ek kuvvetin Irak’ta çok uzun kalmayacağı ve genelde bir kısmının Irak ordusuna verilen eğitimi hızlandırmada bir kısmının ise Suriye, İran sınırlarından gelen sızmalara karşı, güvenlik önlemlerini arttırma amacıyla Anbar bölgesinde kullanılacağı söylenmektedir. Yine bu ek kuvvetin, Bosna’daki 1. Piyade Tümeni eski komutanlarından emekli General David Grange’in öneri ve düşünceleri doğrultusunda, Irak Ordusu bünyesinde, doğrudan Başbakan Maliki’ye bağlı olacak seçkin ve sadık bir ordu/birlik kurulması konusunda yardımcı olup eğitim hizmeti vermesi de beklenebilir. ABD için Irak politikasındaki yol haritasının
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle