18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Çin’den İran ve Suriye’ye 1990’ların ortalarına doğru füze satışlarını azaltacağı yönünde güvence aldıklarını açıkladı. 1997’de de Netanyahu, Çin’den İran’ın nükleer programına yardım talebini kabul etmeyeceği yönünde güvence aldıklarını açıkladı. 2004 yılının sonlarına doğru ise, ABD ve İsrail arasında kriz çıktı. İsrail’in Çin’in elinde bulunan düşman radarlarına karşı kullanılan İsrail yapımı Harpy füze sisteminin modernize edilmesi konusunda anlaşmaya varılması ABD ile krize neden olmuştur. İsrail, 1990’ların sonunda Çin’e Phalcon erken uyarı sistemi de satmak istemiş; ancak yoğun Amerikan baskısının ardından Haziran 20002de bu satış iptal etmiştir. 1970’lerde Çinİsrail arasında 2 milyar dolarlık bir silah anlaşması yapılmıştı. Bu dönemde, bu ticareti yöneten dünyaca ünlü İsrailli silah tüccarı Shoul Eisenberg idi. Eisenberg, bu görevini öldüğü 1997 yılına kadar sürdürdü. Ancak 1992’de İsrail, Tayvan’a Kfir bombardıman avcı uçaklarını satma kararı almasıyla Çin’le yeni bir kriz ortaya çıktı. Eisenberg, İsrail Dışişleri Bakanlığının da desteğini alarak, yaptığı lobi ile İsrail’in Tayvan’a bu uçaklarının satışını iptal ettirmeyi başardı. Saddam Hüseyin’in asılmasından sonra ortaya çıkan süreçte Çin, İran’ın yeni hamlelerine karşı İsrail’i bir denge merkezi olarak belirledi. Pekin, İsrail aracılığıyla İran’a kendisinden bağımsız bir Avrasya politikasına yönelmemesi konusunda gözdağı veriyor. Diğer taraftan ABD’ye de enerji hatları konusunda uyarı gönderiyor. öngören 1737 sayılı yaptırım kararı 15 üyenin tamamının oylarını alarak oybirliğiyle kabul edildi. Kararda, İran'ın Uluslararası Atom Enerji Kurumu ile (UAEK) işbirliği yaparak nükleer faaliyetlerini gecikmeksizin askıya alması isteniyor. Yine, kararda İran'a nükleer faaliyetlerine katkıda bulunacak her türlü malzeme, teknoloji ve finansmanın sağlanmasının yasaklanması isteniyor. Ayrıca karar, İran'ın bu tür faaliyetlerine katılan kişilere ve kurumlara seyahat yasağı ve mallarının dondurulması gibi yaptırımlar getiriyor. Bu arada karar tasarısının ekinde, İran'ın nükleer ve balistik füze programlarına katılan kişi ve kurumların listesi yer alıyor. Karara Çin’in de destek vermesi İran’ı endişelendirdi. Kararın alınmasından iki hafta sonra İran'ın nükleer konulardaki baş müzakerecisi Laricani, BM Güvenlik Konseyi'nin Tahran'a sınırlı yaptırım kararı ardından Çin'e giderek, Pekin'in daha ağır yaptırımlar konusundaki tavrını anlamaya çalıştı. Çin, İran'ı uluslararası toplumun kaygılarını gidermeye çağırmakla birlikte, sorunun diplomatik yollardan çözümünü öngören geleneksel tavrını da sürdürüyor. İran tarafı da, görüşmelerde Çin'e sıcak mesajlar göndermeyi ihmal etmedi. Laricani iki günlük temasları sonrası düzenlediği basın toplantısında, Çin'in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına destek vermesinin, iki ülke arasındaki köklü ve stratejik ilişkilere zarar vermeyeceğini dile getirdi. Ancak basın toplantısında, eleştiri oklarını sadece Amerika Birleşik Devletleri'ne yönelten Laricani: "Bu karardan asıl sorumlu olanın kim olduğunu biliyoruz. Diğerleri bu nedenle suçlanamaz" diye konuştu. Her ne kadar, sorun yok mesajı verilse de Çinİran arasındaki stratejik ilişki, BM güvenlik konseyi’nin son kararında Çin’in de olumlu oy vermesiyle oldukça hasar gördü. Çin’deki tutum değişiminde bir takım gelişmelerin etkili olduğu açıktır. 6 Aralık 2006’da açıklanan ve ABD’nin Irak’ta karşı karşıya olduğu krizi aşmak için çözüm yolları arayan ve bir takım tavsiyelerde bulunan BakerHamilton Raporu, Washington yönetimine İran ve Suriye ile masaya oturması yönünde tavsiyede bulunması, Çin yönetimini de harekete geçirdi. Uzun süreden beri, Çin Dışişleri Bakanlığı İran’ın ABD ile olası bir diplomatik temasının Avrasya’nın siyasi coğrafyasına ne gibi etkiler yapacağı konusunda çalışmalar yürütmektedir. Pekin, böyle bir gelişmenin İran’ı Çin’e karşı döndüreceğinin de farkındadır. Bu kuşkuları doğrular nitelikte, İran’ın kendisine has dünya ve bölgesel politikasının bulunması ve bu açıdan Avrasya coğrafyasında bir İran etki sahasının oluşturulması İran’ın öncelikli gündem maddesini oluşturmaktadır. C S TRATEJİ 7 13 Ocak günü İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, Güney Amerika ülkelerini kapsayan 4 günlük resmi bir ziyarete çıktı. Venezüella, Nikaragua, Ekvator ve Bolivya kapsayan bu ziyaret, İran’ın yeni bir politika oluşturma aşamasında olduğu şeklinde yorumlandı. Özellikle son günlerde Hizbullah’ın Latin Amerika’da hızla örgütlenerek burada da faaliyete geçtiği haberleri gündeme yansıması dikkatleri çekmişti. Bu ziyaret esnasında Şavez ve Ahmedinejad’ın yaptığı ortak açıklamada OPEC’in petrol kısıtlamasını desteklediklerini açıklaması, iki ülkenin yeni dönemde petrol kartlarını da oynayacaklarının işaretini vermiştir. İran’ın son günlerde daha aktif bir dünya politikasına soyunmasına neden olan diğer bir gelişmede "milli düşmanları" olan Saddam Hüseyin’in Şiilerin eliyle idam edilmiş olmasıdır. Bu idam, sekiz yıl süren ve kazananı olmayan İranIrak Savaşının kazanan tarafının ilan edilmesi anlamına gelmiştir. İran büyük bir zafer kazanmıştır. Çin, Saddam’ın idam edilmesinin ABD’nin İran’a yönelik bir jesti olduğunu düşünmektedir. Bundan sonraki aşama ise iki ülkenin yeniden ilişkileri normalleştirmesidir. Bush’un Irak’a yönelik yeni planı sert söylemler içerse de Çin, bunun göstermelik olduğunu düşünmektedir. Zira Irak’ta çıkarılması düşünülen petrol yasası ile Irak’ın petrol gelirlerinin % 70’nin otuz yıl boyunca Batı’ya akması sağlanacaktır. Çin’e göre, ABD’nin esas hedefi budur. Tüm bu gelişmeler nedeniyle Çin, İran’ın yeni hamlelerine karşı İsrail’i bir denge merkezi olarak seçmiştir. Çin, İsrail aracılığıyla İran’a Çin’den bağımsız bir Avrasya ve politikasına girmemesi yönünde üstü kapalı bir şekilde gözdağı vermektedir. İsrail ile işbirliğine o kadar önem vermektedir ki, geçen aylarda Lübnan krizinde yaşanan olay nedeniyle İsrail’in Çin’i BM’de kınama kararı yayınlatamaması sebebiyle dünya kamuoyunda küçük düşürmesine bile aldırış etmemektedir. İsrail, Çin için askeri açıdan Orta Doğu ve Doğu Akdeniz bölgesinde önemli bir konumdadır. OLMERT’İN TEMASLARI Olmert, Çin ziyareti arifesinde verdiği demeçte, büyük ekonomik ve siyasi dev olan Çin'in, uluslararası ve bölgesel işlerde büyük önem taşıdığını kaydederek, Çin'in Orta Doğu barış sürecini ilerletmek ve Filistinİsrail çatışmalarını çözmek için çaba harcamasını takdirle karşıladığını belirtti. Hu Jintao, 11 Ocak günü Pekin'de İsrail Başbakanı Ehud Olmert ile görüştü. Hu Jintao görüşmede, Orta Doğu sorununun bir an önce çözülerek kalıcı barış ve huzurun sağlanmasının, bölgedeki bütün ülkelerin halkları ile uluslararası toplumun ortak arzusu olduğuna işaret etti. İlgili taraflardan barış içinde bir arada yaşamayı hedef sayıp, diyalog ve istişare yapmalarını isteyen Çin Devlet Başkanı, karşılıklı taviz ruhu ve Birleşmiş Milletler'in ilgili kararları ile "Toprak karşılığında barış" ilkesi temelinde, sorunun bir an önce çözülmesi için gösterilen çabaların devam etmesini istedi. Çin'in Orta Doğu sorunu konusunda izlediği tarafsız tutumu takdirle değerlendiren Olmert, Çin'in etkin çaba harcamayı sürdürmesini arzuladıklarını ifade etti. İsrail, Orta doğu’da son aylarda yaşanan gelişmeler sonucunda İsrail’in bölgede hayatını devam ettirebilmesi için gerekli olan yeraltı ve yerüstü kaynaklarının bölgedeki Arap ülkelerinden güvenli ve devamlı bir şekilde temin etmesi güçleşmiştir. Bu nenle Hazar ve Orta Asya enerji havzaları İsrail’in geleceği için önemli hale gelmiştir. İsrail’in önünde Rusya veya Çin ile işbirliği yapmak şeklinde iki seçenek bulunmaktadır. Rusya’nın İsrail’e karşı geleneksel tutumu bilindiği için dışa biraz daha bağımlı olan Çin, İsrail için Avrasya coğrafyasında işbirliği yapılabilecek en uygun ülke konumuna yükselmiştir. İsrail, Rusya veya Çin olmadan Avrasya’da herhangi bir faaliyete girişemeyeceğinin de farkındadır. Putin’in son günlerde giderek daha milliyetçi bir çizgiye kayması enerji konusunda Avrupa ile yaşadığı kriz ve nihayetinde Putin’in Rusya’nın Uzakdoğu’daki topraklarındaki demografik yapının hızla Çin lehine değiştiğini ve artan Çin etkisinden bir tehdit olarak bahsetmesi, Çin’i Avrasya’da yeni arayışlara itmektedir. LATİN AMERİKA KARTI Gerçekten de İran, Çin’in BM güvenlik konseyinde kendisini desteklemekten vazgeçmesi nedeniyle yeni bir süreç başlattı. Bu sürecin temel dinamiklerinden birini Çin’in yakın müttefikleri olan Latin Amerika ülkeleri oluşturmaktadır. Bu bağlamda, ÇİN İRANLA GERİLİYOR 23 Aralık 2006 ’da Güvenlik Konseyinde İngiltere, Fransa ve Almanya tarafından hazırlanan İran'a doğrudan ya da dolaylı hassas nükleer malzeme ve balistik füze satışı ya da transferinin engellenmesini Jintao
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle