18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cüneyt GÖKSU Küba, Ekvador ve Şili… C S TRATEJİ 17 eski tip Latin Amerikalı politikacıları temsil ettiğinden Correa’yı seçtiler. Correa, yoksul kesimin Ekvador’un ulusal zenginliğinden daha fazla pay almasını garantilemek, kadınların ve yerli grupların toplumda daha iyi temsil edilmesini sağlamak istiyor, daha iyi bir yaşam için ABD’ye ve Avrupa'ya giden yüz binlerce Ekvadorlunun göçünü önlemeyi arzuluyor. 6 yıl önce ABD dolarını resmi parası olarak kabul eden, her gün kullandıkları banknotların üzerinde Abraham Lincoln ve George Washinton’un resimleri olan Ekvador’da, ABD’ye dostça davranmamak zor! Correa’nın ABD’yle ilişkiler hakkında da iddialı görüşleri var; öyle ki, ABD ile serbest ticaret anlaşması imzalamayarak, ülkesindeki ABD üssü Manta'yı kapatmak istiyor, bununla beraber Correa’nın seçim sonrası ilk demecinde en çok vurguladığı nokta tek başına hareket edeceği oldu, Chavez’in etkisi altında kalmayacak ve ABD dahil bütün bölge ülkeleriyle dostça ilişkiler kurmaya çalışacak. Ülkeyi Washington’un olumsuz politikalarına karşı savunmak, antiAmerikan olmak demek değildir ve şu anda Correa kimsenin müttefiki değil. IMF ve Dünya Bankası’nın ekonomik politikaları Ekvador’u çok kötü etkiledi. 19802000 arasında kişi başına gelir yüzde 14 azaldı. 19831995 yılları arası IMF anlaşmaları yürürlükteydi, Ekvador önerilen bütün reformları ve politikaları kabul etti. Gelinen sonuç, Paul Wolfowitz idaresindeki Dünya Bankası, Ekvador’un petrolden kazandığı geliri sosyal işler için kullanacağı yerde borç ödemekte kullansın diye, daha önceden vaat edilen bir krediyi kesti! Petrol ve muz bakımından zengin olan Ekvador’un, yıllarca süren yolsuzluk ve kötü yönetimlerin ardından daha iyi durumda olması gerek. A BD, Avrasya coğrafyasındaki yoğun meşguliyeti nedeniyle "arka odası" Latin Amerika’da gelişmeleri engelleyemiyor. ABD karşıtı yeni girişimler ortaya çıkıyor. Yazımızda, üç bölge ülke özelinde gelişmeleri değerlendirmeye çalışacağız. KÜBA’DA DURUM Kısıtlı kaynakları olan ve 45 yılı aşkın bir süredir ABD'nin uyguladığı ekonomik ablukadan mağdur olmasına karşın Küba, Üçüncü Dünya ülkeleriyle dayanışma ve işbirliği alanlarındaki engin deneyimiyle örnek olacak projeler gerçekleştiriyor: Küba 2007 yılında Gayrisafi Milli Hasılanın yüzde 22,6’sını kamu sağlığı ve eğitim alanında harcayacak. Bu oran Latin Amerika ülkelerinin bu sektörlerdeki standartlarının tam dört katı! Adada sağlık, eğitim, kültür, spor, güvenlik ve sosyal yardım için yapılacak harcamalar 2007 bütçesinin yüzde 69’unu oluşturuyor. Yüz binlerce Kübalı teknisyen ve profesyonel, Afrika, Asya ve Latin Amerika'daki sivil işbirliği projelerinde çalışıyor, Latin Amerika Tıbbi Bilimler Üniversitesi Havana'da yıllardır eğitim veriyor ve kıtadaki yüzlerce yoksul ailenin çocuğu doktor olarak mezun oluyor; bugünlerde 25 bine yakın Kübalı doktor yurtdışında hizmet veriyor, Kübalı eğitmenler tarafından geliştirilen metot sayesinde Latin Amerika’da yüz binlerce kişi okuma yazma öğreniyor, Kübalı hekim tugaylar, büyük doğal felaketlerin neden olduğu karışık insani durumlarda hizmet veriyor, "Mucize Operasyon" adlı projeyle, Latin Amerika'da oftalmoloji konusunda uzman hastaneler zincirinin tesis edilmesini mümkün kılarak, böyle bir ameliyatın parasını ödeyebilecek kaynağı olmayan yüz binlerce kişinin yeniden görmesi sağlanıyor. 31 Temmuz 2006’da, 40 yıllık Küba Devrimi’nin mimarı, komutanı Fidel Castro geçirdiği rahatsızlık sonrası ilk defa yetkilerini kardeşi Raul Castro’ya Correa devretti. Bu tarihi olay beraberinde birçok kurgusalı da beraberinde getirdi. Fidel nadiren de olsa televizyon ve basın aracılığıyla kamuoyuna gözükse de sağlığı hakkındaki söylentiler aldı başını yürüdü. Ne var ki, Fidel’in olası ölümü işlerin ABD’nin planladığı gibi gideceği anlamına gelmiyor. Devrim sonrasında ABD müdahalesiyle Amerikalardan bütünüyle yalıtılan; daha sonra Sosyalist kampın çöküşü ve ambargonun şiddetlenmesiyle olağanüstü zor günler geçiren Küba çok mesafe kaydetti. Üstelik ABD’nin, piyasa ekonomisinin süslü reklamlarına kapılacağını sandığı Küba halkı da, kendilerinin burunları bile kanamadan atlattıkları kasırgaların 90 mil yukarıda felaket anlamına geldiğini, ücretsiz faydalandıkları sağlıkeğitim hizmetlerinin ABD’de hayal olduğunu, ABD’nin piyasa ekonomisinin insanları eşitlik ve onur yoksulu kıldığını göremeyecek kadar kör değil. Castro Latin Amerika’daki ABD karşıtlığı değişik tonlarda da olsa yayılıyor. En son örneği Ekvador’da kendini gösterdi. Chavez’in dostu Correa iktidara geldi. Küba, ABD ambargosuna nispeten alıştı, Şili bağımsız tavır alıyor. EKVADOR’DA DEĞİŞİM Ekvador başkanlık seçimlerini sol kanattan, ekonomist, ABD’de bir üniversitede doktora yapmış, birkaç dil bilen, gitar çalan, geçici başkan Alfredo Palacio’nun hükümetinde kısa bir süre için ekonomi bakanı olan Rafael Correa açık ve net bir şekilde, rakibi ülkenin en zengin adamı sağcı Alvaro Nobao’yu, zayıf olduğu sanılan sahil bölgelerinde dahi yenerek, kazandı. Alvaro Noboa üç kere girdiği başkanlık seçimlerinde sürekli yenildi. Ülkenin dört bir yanını elinde bir İncil’le, bilgisayar, tekerlekli sandalye ve ilaç hediyeleri dağıtarak dolaştı. İş alanları açmayı, konut inşa etmeyi ve ücretleri arttırmayı vaat etti. "Bütün istediğim" dedi, "İsa gibi hizmet etmek.... yoksullar ev, sağlık bakımı, eğitim ve iş sahibi olabilsinler diye". Kendisinin yüzden fazla şirketi, Washington’da yakın dostları ve sahil kenti Guayaquil’de işadamları arasında kuvvetli bir tabanı var. Bu kadar varlık getiren akıl ve bilgisini Ekvador ekonomisi için kullanacağını söyleyerek seçmenleri ikna etmeye çalıştı. Eğer rakibi kazanırsa Chavez’in kuklası olacağını söyleyerek seçmenleri korkutmak istedi. Ama Ekvador’lular, Noboa’nın son birkaç yıldan beri kurtulmaya çalıştıkları ABD, güneyinde sıkıntılı ŞİLİ’DE BACHELET Faşist Pinochet’nin darbesine karşı çıktığı için tutuklanmış, işkenceden geçmiş bir hava generalinin kızı, eski bir siyasi tutuklu ve sosyalist bir doktor olan Michelle Bachelet, Ocak 2006’da, Şili’nin ilk kadın Devlet Başkanı oldu. Bachelet, sürgünden döndükten sonra faşist dönem hakkındaki anılarını anlatırken, "Şiddet benim yaşamıma girerek sevdiğim her şeyi mahvetmişti" diye konuşmuştu. Bachelet, Salvador Allende’nin partisinden geliyor. "Latin Amerika’yı tekrar o Soğuk Savaş dönemine geri götürmemeliyiz. Chavez, Morales halkları tarafından seçilen liderler. Şili bunların hepsiyle ilişki içinde olmalıdır" diyen Bachelet bölgedeki bütün liderlerle çalışmaya hazır olduğunu söylemişti. 1878’deki Pasifik Savaşı sırasında toprakları ilhak edilen, denize çıkışı engellenen, 1978’den beri bütün resmi ilişkilerin kesik olduğu Bolivya’yla ilişkilerin yeniden oluşturulacağı iletildi. Bachelet, aralarında kendi kızının da bulunduğu, 16 yaşındaki öğrenci lideri, Şili Komünist Partisi üyesi, Maria Jesus Sanhueza’nın organize ettiği, lise öğrencilerinin günler süren demokratik eylemlerini, Şili’de demokrasinin işlediğini gösteren bir süreç olarak yorumladı. Venezuela’nın BM Güvenlik Konseyi üyeliğine karşı oy kullanması yönünde ABD'den gelen telkinleri, "Şili'nin geçmişte bağımsız ve otonom bir dış politikası vardı, bugün de var ve yarın da varolacak" şeklinde yanıtladı. Şili’nin eski askeri diktatörü, sağlık durumu bahane edilerek bir türlü yargılanamayan darbeci General Augusto Pinochet, 10 Aralık 2006’da öldüğünde, başkent Santiago’da sevinenler de oldu, 2004’te ülke dışına çıkardığı 27 Milyon dolarının kanıtlanmasından sonra taraftarlarının sayıları azalsa da, dövünenler de oldu. Ba ch ele t
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle