17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 Bahadır Selim DİLEK AB ile yaşanan gayri Müslim vakıflara ilişkin tartışmanın perde arkası... C S TRATEJİ Ancak ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri ve Türk medyası konuyla ilgilenmiyor. Kıbrıs’ta yaşanan sürecin bir benzeri aslında Ege adalarında yaşanıyor. Gasp edilen vakıf mallarının en yoğun olduğu yer Rodos. Yolsuzlukları yapanların, vakıf mallarını yağmalayanların ipliğini pazara çıkaran ise ironik biçimde Yunan basını. Yunanistan’ın yerel gazetelerinin sayfalarına yansıyan bilgiler, 21. yüzyıl başında, "medeniyet projesi" içinde olduğu ileri süren bir ülkenin, tarihi yok etmek, geçmişin bugün ile bağını koparmak için neler yapmakta olduğunu gözler önüne seriyor. K ıbrıslı Rum Mira Ksenidi Aresti’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) açtığı dava, Kıbrıs’taki Türk vakıf mallarını gündeme taşıdı. Aresti’nin evinin aslında vakıf malı olduğunun, ASAM araştırmacıları Sema Sezer ve Prof. Dr. Ata Atun tarafından belgelenmesi, AB’nin, Türkiye’deki gayrı Müslim cemaatlerin vakıf malları konusundaki baskısının giderek yoğunlaştığı bir dönemde Kıbrıs’ta Rumlar tarafından gasp edilen Müslüman vakıflarının mallarını tartışma konusu yaptı. Vakıf arazileri, Kıbrıs’ta mülkiyet konusunu yeni bir boyuta taşırken Türk tarafının elini son derece güçlendirecek bir unsur olarak duruyor. AB ile ilişkilerde, Türkiye’deki gayri Müslim cemaatlerin vakıflarına yeni haklar tanınması konusu, Ege adalarındaki Türk vakıf mallarının en azından "karşılıklılık" ilkesine dayanarak gündeme getirilmesini sağlayabilir... Türkiye elindeki kozu RODOS’TA BİNBİR OYUN Tarihin tozlu yapraklarına kısa bir göz atıldığında, Rodos’ta en büyük devlet vakfı olan Evkaf İdaresi’nin olan malların yağmalanması Onikiada’nın İtalyan yönetiminde olduğu döneme kadar uzanıyor. Ancak gasp edilen malların artması adanın Yunan yönetimine geçmesinin ardından hız kazanıyor. Yunan Hükümeti Evkaf İdaresi’nin başına mütevelli olarak, yerel otoritelerin isteklerini yerine getirecek cemaat üyelerinin atanmasına öncelik verdi. Evkaf Nizamnamesi’ne göre satışı mümkün olmayan vakıf malları ancak eşdeğer bir malla ve bu işlemin vakıf lehine olması şartıyla takas edilebiliyordu. Vakfın eski başkanlarından Saadettin Nasuhoğlu’nun 1965 yılında ölümüne kadar Evkaf İdaresi’nin elindeki hiçbir vakıf malı satılmadı. Nasuhoğlu’nun ölümünden sonra süreç hız kazandı. Vakıf nizamnamesine göre Evkaf ’ın yedi kişilik yönetim kurulunu Müslüman cemaatin seçmesi gerekirken, 1964’teki Kıbrıs olaylarının ardından bu uygulama kaldırıldı ve Yunan hükümeti Evkaf ’ın başına direk olarak atama yapmaya başladı. Bu tarihten sonra ise vakıf mallarının satışı arttı. Rodos Eski başkonsoloslarından Büyükelçi Zeki Çelikkol, Türk Tarih Kurumu tarafından basılan "Rodos’taki Türk Eserleri ve Tarihçe" isimli kitabında konuya ilişkin şu saptamaları yapıyor: " 65 yıllık kısa tarihi içinde vakıfları imkanlar ölçüsünde iyi yönetmeye çalışan idare heyetleri gelmiş, fakat bazen de ne yazık ki, kendilerine verilen emanete ihanet eden idare heyetlerinin başa getirildiği dönemler de olmuştur. Bu dönemlerde Evkafa pek çok emlakı baskı ile sattırılmış ya da şahsi menfaatleri peşinde koşan idare heyeti üyelerince satılması kolaylaştırılmış, pek çok arazi ve bina Yunan makamlarına hibe edilmiştir. Bu yolla cami ve mescit olarak 12 dini yapının sadece 197276 döneminde Rodos Metropolitliği’ne bağışlandığını çarpıcı bir misal olarak zikretmek, o dönemde Evkafı idare edenlerin ne denli ihanet içine itildiklerin göstermek için yetecektir sanırım" Sözkonusu mallar Evkaf İdaresi’nden çıkıp Yunan Hükümeti’ne teslim edilirken Türkiye’den tepki gelmemesi dikkat çekici. Brüksel, Türkiye’deki cemaat vakıfları için AB DUYARLILIĞI AB, Türkiye’deki cemaat vakıflarının mallarına gösterdiği "hassasiyeti", üyesi olan ülkelerin topraklarında bulunan Müslüman vakıflarının mallarına göstermiyor. Brüksel, Türkiye’deki cemaat vakıflarının malları için baskısını sürdürürken, Yunanistan’ın, başta Rodos ve İstanköy olmak üzere Ege adalarındaki Türk vakıf mallarını yağmalamasını umursamıyor. Ege adalarındaki Türk vakıfları, binbir çeşit oyunla gasp edilirken, Brüksel’in kayıtsız kalması dikkat çekici. Buna karşın, AB ile müzakere sürecinde, "Türkiye’nin yapması gerekenler" ev ödevi olarak sıralanırken, gayri müslim cemaatlerin vakıf malları konusu ilk sıralara taşınıveriyor. Peki, Yunanistan adalardaki Türk vakıf mallarını nasıl yok ediyor, Türk izlerini nasıl siliyor, tarihi binaları, binlerce dönüm büyüklüğündeki vakıf kullanmıyor AB ile ilişkilerde, gayri Müslim yurttaşların vakıfları önündeki mal edinme ve eski taşınmazların iadesi ya da tazmin edilmesi konusu son dönemde yoğun olarak gündeme getiriliyor. Osmanlı döneminde padişah emriyle verilen haklar bugün sorun olarak karşımıza çıkıyor. arazilerini nasıl gasp ediyor. Aslında, yapılan bütün bu hukuka aykırı uygulamalar, Yunan halkının gündeminin çok uzağında değil. Hemen hepsi, Yunan ulusal ya da yerel basının gündemine yansıtılıyor. Günümüzde okul olarak kullanılması engellenen tarihi Süleymaniye Medresesi...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle