17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Seyhun Şahin Araştırmacı ovyetlerin dağılmasının ardından Doğu Avrupa ve Batlık ülkelerinde serbest piyasa ekonomisinin oluşturulması ve demokratik bir yönetim yapılanmasının kurulması yönündeki gayretler, Kafkasya ve Orta Asya’daki cumhuriyetler için de benzer beklentileri beraberinde getirdi. ABD başta olmak üzere demokrasinin örnek gösterildiği Avrupa ülkeleri hem bu yöndeki isteklerini yüksek tonda seslendirdiler hem de destek anlamında katkıya hazır olduklarını ifade ettiler. Bu yönde kendi çıkarları doğrultusunda aktif çaba gösterdiler. Birinci grupta gösterilen ülkelerin bütününün bugün AB üyesi olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, destek ve etkinin doğuya doğru yön değiştirdiğini de belirtmeliyiz. İncelenen konu gereği Kafkasya’daki gelişmeleri bir yana bırakarak Orta Asya’ya baktığımızda ise bölgeye özgü bazı koşulların özgürlükçü bir yapının oluşmasını nasıl engellediğine tanık oluruz. Yetmiş yılı aşkın bir süre otoriter ve merkeziyetçi politikaların geçerli olduğu Orta Asya’da, demokratikleşme sürecinin hızlı bir gelişim göstermesi, beklentilerin aksine oldukça güçtü. Çünkü komünizmin yıkılmasıyla birlikte ortaya çıkan boşlukta milliyetçilik ve radikalizm –dini yönelimkendine uygun ortam bulmuştu. Bunda bağımsızlıkla birlikte yönetimi ele geçiren –ki büyük çoğunluğu bir önceki dönemin KP Genel Sekreteri ve demokrasinin önünde en büyük engel olan liderlerin otoriter tutumları büyük bir etken. Üstelik diktatör nitelikli bu yönetimlerde "soy" esasına dayalı kabileleşme olgusu ise yukarıdaki niteliklerle birlikte önemli engeller içerisinde gösterilmelidir. Enerjinin yeni merkezi Orta Asya’da otoriterlik ve muhalefet... C S TRATEJİ liberal demokrasiye geçişte otoriterliğin gerekli görüldüğünü, bunu ulusal kimliklerin tanımlanması çabalarında "ülkeyi bir arada tutmanın tek yolu" olarak kabul ettiklerini, ki aynı gerekçe bir önceki yönetim tarafından da kullanılmıştı liderlerin etnik ayrılıklara karşı kendi tekadam yöntemlerini meşrulaştırmak için buna sığındıklarını, sorunların bu başlıkla örtbas edilmeye çalışılmasının uzun dönemde ciddi çatışma risklerini artırdığını ifade ediyor. Gelişmelere ilişkin "Nitekim, bölgedeki mevcut otoriter rejimler nedeniyle şimdiden halkların önemli bir kısmı kendi hükümetlerinden yabancılaşmıştır. Özellikle Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan’da giderek artan sayıda kişi kendi ülkelerinde sorunlarını ve itirazlarını ifade edebilecekleri hiçbir platformun kalmadığını görüyorlar. Her tür siyasi muhalefetin bu şekilde bastırılması ise ‘muhalefeti yer altına, radikalleşmeye, cami ve medreselerin altına girmeye, yani kısaca İslamlaşmaya’ itmektedir" değerlendirmesi yapılıyor. Şu anda var olan sosyal yapı ve sivil toplum örgütlenmesine baktığımızda, demokratik değerler yerine "medrese" egemen yönelimlerin niçin daha kolay geliştiğini de böylece nedenselleştirmek daha basit ve gerçekçi. S Özbekistan’da demokrasinin koşulları yok Sovyetler sonrası Baltık ülkelerinde yaşanan süreç Orta Asya’ya yansımadı. Bölgenin Sovyet döneminden kaynaklanan sorunları, Rusya ve diğer küresel güç arayışındaki ülkelerin yaklaşımı, demokrasinin temel koşullarının oluşmasına izin vermiyor. yönetiminin Müslüman göçmenlere karşı tutumu ve getirdiği kısıtlamaların bu görüşü haklılaştırdığını, bugünkü görüntüsü itabiriyle "terörle mücadele" jargonunun aslında İslam’a karşı kültürel bir Haçlı Seferi olarak görüldüğünü, Amerika içerisinde paylaşılan demokratik değerlerin bu ülkenin izlediği dış politikada yer almadığının fark edildiğini, Aliyev, Nazarbayev ve Müşerref gibi liderlerle geliştirilen ilişkilerin kötü niyetli fırsatçılığı ortaya çıkardığını" ifade ederek, bölgedeki anti demokratik gelişmelerin en önemli nedeni olduğu ileri sürülüyor. Aynı konu üzerinde Doç. Dr. Mustafa Aydın, "Yakın Dönem Güç Mücadeleleri Işığında Orta Asya Gerçeği" başlıklı makalesinde, bölgede Sovyet sonrası oluşan rejimleri "Laik Diktatörlükler" olarak nitelendirerek, ÖZBEKİSTAN’DA MUHALİF OLMAK BÖLGEDEKİ SORUNUN KAYNAKLARI Zengin doğal kaynaklara sahip, Ortadoğu ile birlikte bugünün jeostratejik merkezindeki Orta Asya’nın yapısal sorunlarına neden olarak; ? Rusya’nın bölgede sahip olduğu nüfuzu ve devamlılığı yönündeki kararlı tutumu, ? Uzun süre tek parti ile yaşamış toplulukların siyasal kültürlerindeki yetersizlikler ve siyasi katılımcılığa soğuk bakışı, ? Etnisitenin Sovyet sisteminde girift hale getirilmiş olması, ? Sınırların da buna paralel şekilde çözümü kolaylıkla belirlenemeyecek şekilde düzenlenmesi, ? Son olarak, aslında belki de belirleyici neden süper güçlerin ve bölgede söz sahibi aktörlerin izledikleri politik çizgi –ABD, Rusya, Çin ve Salih’in ABD hatta AB ülkeleri gösterilebilir. temaslarından... Bölge politikalarına yönelik öngörülerde bulunurken 11 Eylül ve sonrasının milat olarak nitelendirilmesi genel kabul görüyor. Çünkü Afganistan operasyonu ve ardından Irak’ın benzer gerekçelerle –ve henüz doğrulanamayan işgal edilmesi, bugün ortaya çıkan şiddet ve kargaşa Orta Asya ülkeleri –liderleri için de demokrasiye olumsuz bakışın gerekçesini oluşturdu. Lutz Kleveman "Yeni Büyük Oyun: Orta Asya’da Kan ve Petrol" adlı kitabında, "Despot bölge liderlerinin Amerika ile ittifak kurmalarının halk üzerinde giderek nefret uyandırdığını, bunun da militan İslamcılığa yönelimi artırdığını, Amerika’nın sömürgeci zihniyetini demokratikleşme bahanesi ile formülleştirdiği inancının yaygınlaştığını, daha önemlisi Bush Belirtilen görüşler ışığında Özbek muhalefetinin genel yapısı ve aktörlerine ilişkin daha sağlıklı değerlendirmeler yapılabilir. Örneğin Andican’da Mayıs 2005’te yaşananlar savlanan düşüncelerin haklılığını ve somut gerekçelerini de oluşturacaktır. Bunlara Özbek Devlet Başkanı İslam Karimov’un "demokrasigeleneksel Özbek yapısı söylemini de ilave ettiğimizde 15 yıllık süreçte özgürlükler alanında ileriye değil de geriye doğru gidiş anlaşılacaktır. Karimov Mart 99 olaylarına kadar olan dönemde demokrasinin geliştirilmesi yönünde tavır takınırken, sonrasında günümüz çağdaş demokratik yönetim biçiminin geleneksel Özbek yönetim biçimine aykırı olduğunu, doğal olarak Özbeklerin buna uyum sağlamaları için uzun bir zaman dilimine ihtiyaç duyulduğunu ileri sürmeye başlamıştı. Ve tabi ki vatandaşların birey değil devletine –liderlerine hizmet eden birer "kul" olmalarının geleneksel bir zorunluluk olduğu ileri sürülerek. Doğal olarak bu düşünce yapısı öncelikle özgür basına yönelik baskının gerekçesi, muhalif düşüncelerin –ki radikalizm önemli bir hukuki gerekçe haline getirilmiştir takip ve yok edilmesinde yasa uygulayıcıların önemli birer aracı olmuştu. Böylesine zorlu iç ve dış nedenler arasında Özbekistan için "muhalefet" tanımlaması yapmak fazlasıyla zorluk taşıyor. Buradan hareketle altı çizilecek noktalar; MUHAMMED SALİH Özbek muhalefetinin en önemli isimlerinden biri olan Salih (Salay Madaminov), 1949 yılında Harezm’de (Urgenç) doğdu. Askerlik görevi nedeniyle bulunduğu Çekoslovakya’da (1968) aynı zamanda Avrupa’da gelişen demokratik hareketleri de yakından izleme fırsatı elde etti. Taşkent’e dönüşünde gazetecilik eğitiminin ardından kitaplarını yayınlamaya başladı, Moskova’daki edebiyat eğitimin ardından, Özbekistan Yazarlar Birliği’nin çeşitli kademelerinde görev aldı. Muhammed Salih’in politik çıkışı seksenli yılların ortasında Özbek KP politikalarına
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle