17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C S Cavid VELİEV TUSAM Yakındoğu Araştırmaları Masası [email protected] atılı ülkelerce İran’ın nükleer krizini çözmek için sunulan paketin odak noktasında uranyum zenginleştirme bulunuyor. İran’ın nükleer çalışmalarının düğüm noktası uranyum zenginleştirme olarak ortada duruyor. İran’ın uranyum zenginleştirmekte ısrar etmesinin temelinde ise üç önemli nirengi noktası bulunuyor: 1. Uranyum zenginleştirmekten vazgeçmek rejimin ülke içinde ve uluslararası alanda zarar görmesine neden olabilir. 2. Uranyum zenginleştirmekten vazgeçmek İran’ın ABD ve diğer devletlerle pazarlık kartını yitirmesi anlamına gelebilir. İran, tepkilere rağmen uranyum zenginleştirmek yoluyla, kriz yaratma, meşruiyetini sağlama ve tırmandırma yoluyla pazarlık alanını genişletti. Bunun yanı sıra kozunu kullanarak askeri anlamda meydan okuma yoluyla krizin ibresini kendi lehine çevirmeye çalıştı. İran, görüşmelerin başında uranyum zenginleştirmekten vazgeçmiş olsaydı belki de şimdi kendi çıkarlarından birkaç adım geride olacaktı. Ancak kozlarını yerinde ve zamanında oyuna süren İran, sürecin sonunda geri adım atsa bile kaybı tahmin edilenin çok altında olacak. 3 İran, uranyum zenginleştirme çalışmalarına sadece bir tehdit/blöf unsuru olarak kullanmak için değil, gerçek anlamda nükleer güce sahip olmak için de başladı. TRATEJİ 23 ‘Uranyum zenginleştirme’ aşamasında Batılı ülkeler yanıt bekliyor... Adım sırası İran’da B Şubat 2006’ya kadar devam etti. Fakat sonuç çıkmadı. İkili görüşmeler daha sonra d sürmesine karşın uzlaşmaya varılamadı. 9 Nisan 2006’da İran’ın uranyum zenginleştirmeye başlaması Avrupa ve ABD’yi daha da yakınlaştırdı. Diğer yandan İran kendisine verilen 30 günlük sürede uranyum zenginleştirmeyi durdurmadı. Böylece ABD’nin İran kartı daha da kuvvetlendi. ABD İran’a yönelik BM Anlaşması’nın VII. maddesini uygulama konusunda Avrupa’nın desteğini aldı ve bunun ardından Rusya ve Çin’in desteğini almak için girişimler başlattı. İran’ın nükleer arayışları nedeniyle yaşanan kriz, öneriler aracılığıyla taktik mücadeleye dönüşmüş durumda. ABD, diğer batılı ülkelere ‘olmayacakları’ göstermeye çalışıyor. İran ise süreci kendi yararına nasıl kullanacağının arayışı içinde. BATILILARIN ÖNERİSİ Toplantıların sonucunda nükleer krizi çözmek için yeni bir paket hazırlandı. Altında BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ve Almanya’nın imzası olan bu paketin daha önceki öneri ve paketlere hem benzerliği hem de farklılığı bulunuyordu. Paketin içeriği şöyle: ? ABD’den İran’a ziraat teknolojisi satılmasının önündeki engellerin kaldırılması, ? BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin ortak katılımı ile İran’da su reaktörü kurulması, ? Nükleer tesislerde kullanmak için İran’a nükleer yakıt verilmesi, ? İran’ın Dünya Ticaret Örgütü’ne üyeliğinin önündeki engellerin kaldırılması, ? ABD’nin İran’la görüşmelere katılması, ? İran’a Boeing ve Airbus uçaklarının hisselerinin ve uçakların satılmasının önündeki engellerin kaldırılması, ? Uluslararası bir enerji hattının kurulması için İran’a destek verilmesi. ABD, öneriye istediği şartları koyamadıysa da aslında bu paket İran’ın nükleer çalışmalarına yönelik izlenecek politika konusunda farklı görüşlerde olan iki kutbun bir araya geldiği ilk somut belge niteliğindedir. Aynı zamanda Rusya ve Çin’i Avrupa ile birlikte İran’ın nükleer krizini çözme diplomasisine dahil eden bu belge, ABD’nin İran’a yönelik ortak karar çıkarabilmesinin önünde somut bir engel de olabilir. PAKETLER ZİNCİRİ İran’ın nükleer krizini çözmeye yönelik birkaç öneri paketi ortaya atıldı. Bunlardan ilki Avrupa Üçlüsü olarak adlandırılan İngiltere, Almanya ve Fransa tarafından gündeme getirildi. Krizi çözmek için Avrupa ile İran arasında 14 Kasım 2004’te Paris Anlaşması imzalandı ve anlaşma şartlarına en son aşamaya kadar sadık kalındı. Üçlü ile İran arasındaki görüşmelerin odak noktası uranyum oldu. Avrupa, İran’ın nükleer tesislerinde kullanacağı yakıtı dışarıdan alması için farklı ekonomik, siyasi ve güvenlik garantileri içeren paketler sundu. Fakat İran uranyum zenginleştirmekten vazgeçmedi. Görüşmelerinin sekteye uğraması, uranyumu kendi topraklarında zenginleştirme konusunda ödünsüz tutumu ve ABD baskılarının artmasıyla İran’ın Nükleer Dosyası, Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA)’ya sunuldu ve UAEA’dan İran’a koşullu süre tanındı. UAEA’nın aldığı karar sonrası İran’ın köşeye sıkışması ile birlikte devreye Rusya’nın önerisi girdi. Öneride İran’ın nükleer tesislerinde kullanılacak uranyumun Rusya’da uluslararası bir şirketler birliği tarafından yapılması öngörülüyordu. Kasım 2005’de Rusyaİran arasında başlayan uranyum görüşmeleri Bu engel, başından beri sürece aktif olarak dahil olmak isteyen Rusya ve İran’ın Asya’daki enerji ortağı Çin olabilir. Fakat paket içinde bulunan "İran’ın dünya enerji piyasasına girmesi için uluslararası boru hatları projesi kurulmasına destek vermek" şartı Rusya açısından yeni bir rakip ortaya çıkarabilir. İran’a sunulan yeni çözüm önerisini eski paketlerden faklı kılan üç önemli konu bulunuyor: 1. Paketin İran tarafından kabul görmemesi durumunda yaptırımların uygulanması. İran’ın dini liderlerine ve devlet yetkililerine seyahat yasağı konulması; İran’ın yurtdışındaki finans kaynaklarının dondurulması; İran’a yönelik uluslararası silah ambargosu konulması; İran’a yönelik askeri müdahalenin yasaklanması suretiyle toprak bütünlüğünün garanti altına alınması. 2. Kendi Topraklarında Uranyum Zenginleştirme Fırsatı: Uranyumun beş yıllık süreyle dışardan alınması ve beş yıl sonra İran’ın BM Güvenlik Konseyi’ni ikna edebilmesi durumunda kendisinin uranyumu zenginleştirebilmesi. Aslında bu teklif İran tarafından Rusya’nın teklifini kabul etme koşulu olarak öne sürüldü. Fakat kabul görmedi. 3. ABD’nin görüşmelere katılma isteği: Hatemi döneminden farklı olarak Ahmedinecad döneminde İran nükleer görüşmeleri ABD tarafından tanınma aracı olarak kullanılıyor. Diğer yandan Hatemi karşı tarafın koşullarını kabul ederek imaj yenileme ve güven verme peşinde olurken Ahmedinecad döneminde İran, kendi şartlarını kabul ettirerek bir güç merkezi olduğunu karşı tarafa kabul ettirmeye çalışıyor. ABD’nin nükleer görüşmelere katılması 1979’dan sonra İran’la diplomatik ilişkisini durduran ABD’nin, İslam Cumhuriyeti’ni tanıması için ilk adım olabilir. Bu paketin daha önceki tekliflerden farklı olduğunu İran’ın Dışişleri Bakanı Manuçer Muttaki ve Nükleer Baş Müzakerecisi Ali Larijani de kabul ediyor. Teklifi değerlendirmek için İran’a Temmuz ayının ortalarına kadar yanıt istenirken İran ağustosta yanıt verebileceğini belirtti. Son öneriye yönelik İran içinden farklı sesler yükseliyor. Fakat yeni paket esneklik içermiyor. ABD’nin İran’la görüşmelere başlaması ve İran’ın kendi topraklarında uranyum zenginleştirmesine izin verilmesi gibi koşullar nükleer krizin çözümüne ön ayak olabilir. İran daha önce yaptığı süreye oynama, krizlerden yararlanma veya tırmandırma taktikleri aracılığıyla uranyum zenginleştirmekten vazgeçmeyebilir. İran’ın bu teklifi kabul etmemesi durumunda ise Rusya ve Çin’in İran’a baskısı artabilir. Zaten ABD’nin de Avrupa’nın çizgisine kaydığı günden itibaren amacı diplomatik süreci tüketmek ve sorunu diplomatik yolla değil ancak baskılar aracılığıyla çözülebileceğini göstermek olmuştur. Nükleer krizin çözülmesi yönünde Avrupa’nın giriştiği her diplomatik atağın İran tarafından geri çevrilmesi baskılar yaptırımlar konusunda ABD’nin elini kuvvetlendiriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle