17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AB’de genişleme tartışmaları... C S TRATEJİ 7 Rehn: Türkiye kapının önünde dahi değil WIENER ZEITUNG AVUSTURYA Tirajı günde 25 bin olan ve devlet tarafından çıkarılan Wiener Zeitung'un Wolfgang Tucek imzasıyla AB Genişleme Komiseri Olli Rehn ile yapılan söyleşinin Türkiye ile ilgili bölümü şöyle: TUCEK: Genişleme kamuoyunda iyi bir puan alamıyor. Bu Fransa'nın dediği gibi, hazmetme imkanı konusunda bir faktör olabilir mi? REHN: Genişleme planlarımızı sağlamlaştırdık, şimdi dikkatimizi Batı Balkanlarda topluyoruz. Ama bu ekspres bir tren değil, daha çok banliyö treni. Buna rağmen bu sürecin devam etmesi çok önemli, çünkü bu süreç bu ülkeleri Avrupalı demokrasilere dönüştürecek. Ayrıca son Avrupa barometresi araştırmalarına göre, AB halkının yüzde 55'i genişlemeyi prensipte olumlu görüyor. TUCEK: Ama bu araştırmalar aynı zamanda da halkın yüzde 65'inin işlerini kaybetmekten korktuğunu söylüyor. REHN: Tabii bu ciddi bir endişe, bu yüzden bunu bizim de ciddiye almamız gerekiyor. Belli bir genişleme yorgunluğunun oluştuğunun da bilincindeyim. Ama bütün suçu genişlemeye yüklemek adaletsizlik olur ve kimsenin işine yaramaz. Şimdiye kadar verdiğimiz vaatleri tutacağız, bunun dışında hemen kapıda bekleyen başka büyük bir genişleme de yok. TUCEK: Yani Batı Balkanlar ve Türkiye'den sonra mı demek istiyorsunuz? REHN: Kapının önünde diyerek, önümüzdeki birkaç yılı kastettim. Gelecek ilk aday muhtemelen Hırvatistan olacak. Hırvatistan diğer Batı Balkan ülkelerinden daha çabuk üyelik olgunluğuna erişecektir. Türkiye ile müzakereler ise uzun ve virajli bir yola benziyor. Bu yol en az hedef kadar önem taşıyor. Reformlar konusunda somut adımların atıldığını görmemiz gerekiyor. Son zamanlarda bir yavaşlama var. Hukukun üstünlüğü ilkesinin ve insan haklarının güçlendirilmesi gerekiyor. AB açısından özellikle de İslam ile ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye'nin AB'nin yakınında kalması stratejik önem taşıyor. TUCEK: Türkiye'nin limanlarını yıl sonuna kadar Kıbrıs gemilerine açmaması halinde müzakereler durdurulacak mı? REHN: AB giriş müzakerelerine, Türkiye'nin Ankara Protokolünü (Gümrük Birliği'nin Kıbrıs dahil bütün AB ülkelerini içine alacak şekilde genişletilmesi) imzalaması şartıyla başladı. Tabii imzalanan bir anlaşmanın tümüyle uygulamaya geçirilmesini bekliyoruz. Türkiye'nin reformları hızlandırmak ve Kıbrıs konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmek için yaklaşık altı ay zamanı var. Aksi takdirde yıl sonunda ciddi zorluklarla karşılaşabiliriz. genişlemeye sevk eden dinamiğin zayıfladığına hiç kuşku yok. Avrupa Komisyonu'nun 16 Mayıs 2006 tarihli, Bulgaristan ve Romanya'nın Mayıs 2007'de AB'ye katılmaya hazır olup olmayacağı konusundaki nihai hükmünü sonbahara kadar erteleme kararı da, birliğin 25 mevcut üye arasına yenilerini katma şevkinin büyük ölçüde kaybolduğunun bir başka işareti. Komisyon, Bulgaristan ve Romanya'nın katılımını yavaşlatmak için sebepler yaratmakla suçlanamaz. Her iki ülkenin de (ama özellikle Bulgaristan), adalet, politika ve devletin yolsuzlukları alanlarında AB ülkelerinden beklenen standartların oldukça aşağısında oldukları açık bir sır. Komisyon, her iki ülkenin yönetimindeki ciddi sorunlara gözlerini kapayarak erken girişi kolaylaştırmamakta haklı. Adalet, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarındaki düşük standartları, mevcut AB ülkelerini de etkileyecek bulaşıcı bir özelliğe sahip. Aslında hem Sofya hem de Bükreş'e üyelik konusunda verilen söz o kadar güvenilir ki, en kötü ihtimalle ülkelerin biri ya da ikisi de 12 aydan daha fazla beklemek zorunda kalmayacak. Gerçekte iki ülkeden beklenen yasal, siyasi ve diğer reformlar, katılmalarından sonra da devam etmek zorunda. Ancak AB genişleme projesinin tamamını etkileyen çok daha ciddi bir sıkıntı var. Bunu "genişleme yorgunluğu" olarak tanımlamak yerinde olur. Bu, "eski" Avrupa Birliği'nin halkları arasında, bazıları gerçek ve bazıları yaygın olarak duyulan ama temelsiz olan korkulardan kaynaklanan bir dizi oldukça farklı sorunun ürünü. Örneğin, göç konusundaki kaygıların, AB anayasası konusundaki tartışmaların tadını kaçırdığına ve Fransa Rehn ve Hollanda'da yapılan referandumlarda reddedilmesine katkıda bulunduğuna şüphe yok. Genişlemiş AB içindeki göçün etkisi konusundaki gerçek kanıt, bunun ev sahibi ülkelerin ekonomileri için açıkça olumlu bir gelişme olduğunu ama genişlemeyi takiben yaşanan dikkate değer ekonomik patlamayı sürdürmek için ciddi uzman eksiklikleriyle karşılaşmaya başlayan kaynak ülkeler için sorunlar yarattığını gösteriyor. Bulgaristan ve Romanya'nın ya 2007 ya da 2008'deki nihai katılımlarını ve Hırvatistan'ın üyeliğini (muhtemelen 2010 yılı civarında), AB emek piyasasına tam olarak katılmalarından önce birkaç yıllık bir geçiş dönemi izleyecek. Türkiye ile müzakerelerin en erken 2015'ten önce bir sonuca varması beklenmiyor. Süreci hızlandırmak her iki tarafın da yararına olmaz. Hepsine hazır kabul edildiklerinde üyelik sözü verilmiş olmasına rağmen, eski Yugoslavya ülkeleriyle (artı Arnavutluk) üyelik görüşmelerine ne zaman başlanacağına dair bir tarih belirlenmedi. Hala genişlemekte olan bir AB'yi idare etme sorunlarına rağmen, bu sözlerin tutulmasını bekliyorum. Ama bu arada Kosova, Karadağ ve hepsinden önemlisi Sırp savaş suçlularının Lahey'e teslim edilmesi meseleleri, ortadan kaldırılması gereken engeller. AB, bırakın otuzu veya otuzbeşi, 25 ülkelik bir birliği bile etkili bir şekilde yürütecek yönetim kapasitesine sahip değil. Anayasanın askıya alınmış olması nedeniyle, etkili karar alma için gereken asgari düzeyde entegrasyona bile sahip değil. Uluslar ötesi bir Avrupa demokrasisinin zorunlu gelişmesi ise, AB'nin yürütme güçlerinin kuvvetlendirilmesinde kaydedilen sınırlı ilerlemenin gerisinde. En ivedi kararlar için son tarih muhtemelen 2009, yani Bulgaristan ve Romanya'nın katılımından sonra ama Batı Balkanlar'ın geri kalanıyla Haziran 2007'de başlayan ve Türkiye ile süren katılım müzakereleri doruğuna ulaşmadan önce. Bu aynı zamanda AB ekonomisinin ihtiyaç duyulan büyümesi, uyumu ve sürdürülebilirliği için etkili bir araç olmak için şu anda çok küçük ve dengesiz olan AB bütçesinin temel reformlarına son şeklinin verilmesi gereken an olacak. Umarız o zamana kadar anayasanın değiştirilmiş ve güçlendirilmiş bir versiyonu üzerinde anlaşmaya varılır. O noktada "klasik" AB genişlemesinin sona ereceğine kuşku yok. Elbette, AB'nin daha doğudaki ülkelerle Ukrayna, Moldova, Beyaz Rusya ve Kafkasya ülkeleri (Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan) ilişkilerine dair önemli sorular duruyor. Ancak bunların, AB ile daha sınırlı bir egemenlik paylaşımını kapsayan farklı bir süreçle çözümlenmeleri gerekecek. Doğrusu bu, Türkiye için sonraki on yılda daha çekici bir model haline gelebilir. Eğer genişleme şimdi durursa bu daha geniş Avrupa bölgesinde barışın istikrarın ve demokrasinin yayılması açısından felaket olacaktır. Ancak, her iki tarafı da oldukça farklı zorluklarla karşı karşıya olan Avrupa ülkeleri için 50 yıl önce belirlenen ayrıntılı yasal yapılara bağlamayan daha geniş bir Avrupa topluluğunun bir tanımına ihtiyacımız var. ‘GENİŞLEME YORGUNLUĞU’ OPEN DEMOCRACY Open Democracy adlı İnternet forum sitesinde John Palmer imzasıyla yer alan yazının çevirisi şöyle: Berlin duvarının yıkılmasının ardından AB'nin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle