17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 Tarihsel süreci, ekonomik ve askeri boyutuyla PekinTahran ilişkileri... C S TRATEJİ Çin’in kritik İran kararı Arş. Gör. Barış ADIBELLİ Ankara Üniversitesi SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü 15 Mayıs’ta Çin’in Şanghay şehrinde toplanan ŞİÖ Dışişleri Bakanları Konseyi, İran’ın nükleer sorunu hakkında muhtıra gibi açıklamada bulundular. Bakanlar adına konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Rusya ve Çin’in İran’a kuvvet kullanılmasına izin vermeyeceklerini, böyle bir karara BM Güvenlik Konseyi’nde de oy vermeyeceklerini açıkladı. Lavrov, bu açıklamayı ŞİÖ adına yaptı. Ardından 16 Mayıs günü, Çin Dışişleri Bakanı Li Caoşing’in Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile görüşmesinin ardından yapılan açıklamada Çin ve Rusya, İran’ın nükleer sorununun diyalogla çözümlenmesi çağrısında bulunuldu. Çin ve Rusya’nın bu sert tutumu AB’nin ve özellikle Almanya ve Fransa’nın da giderek tutumlarını yumuşatmalarına neden oluyor. Rusya’nın da aslında tutum değişikliği içerisine girdiği söylenebilir. Daha önceleri Rusya’nın, İran konusundaki tutumu pek fazla açık değildi. Retorik olarak kuvvet kullanımına karşı çıkmakla beraber, uluslararası toplumun alacağı her türlü kararı destekleyebileceği sinyalini de veriyordu. Bu tutumu sonradan değişti. Bu değişiklikte, Çin’in İran’ın nükleer sorunu konusundaki yaklaşımı ve buna karşılık uluslararası kamuoyunda kazandığı Pekin’in İran’la ekonomik ve askeri alanda değişik boyutlarda ilişkileri bulunuyor. İran’ın ŞİÖ’ye gözlemci statüsünde kabulünün ardından tam üyeliği tartışılıyor. İran’ın tam üyeliği, ŞİÖ ve Pekin’e yeni bir Ortadoğu perspektifi sunuyor. itibar etkili rol oynadı. Çin’in yapıcı diplomasi dediği bu yöntem şu sıralar Rusya’nın da gündemini işgal etmektedir. Batı dünyası bu gelişmenin şokunu yaşarken, Sovyetler Birliği de Afganistan işgalini başlattı. Çin, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgal etmesini kendi bölgesel çıkarlarına açıkça tehdit olarak gördü. Bu nedenle, ABD’nin örtülü mücadelesine destek verdi. İran İslam Devrimi, Çin için hem bir korku, hem de bir memnuniyet kaynağı olmuştur. Çin, yeni İslami rejimin tutumunun ne olacağını merak etmekteydi. İran, Sovyetler Birliği’nin yanında yer alıp körfez bölgesinde etki sahası mı kuracaktı, yoksa Sovyet karşıtı cephe içerisinde mi yer alacaktı? Bu sorular, Çin’in zihnini meşgul etmekteydi. Öte yandan, Çin, Şah’ın ülke içerisindeki politikasından da pek memnun değildi. Bir halk devrimi olarak gördüğü İslam devrimini, komünist Çinlilerin milliyetçilere karşı verdiği halk savaşıyla (Çin İç Savaşı 1945–1949) eş değer tutuyordu. Maalesef Çin’in iki öngörüsü de gerçekleşmedi. İran, her iki bloğa da mesafeli durdu. Humeyni rejimi, özellikle Şah’la iyi ilişkiler içerisinde olan ülkelerle ilişkilerini oldukça alt seviyede tutmaktaydı. Çin de hem rejimi nedeniyle, hem de Şah ve ABD ile olan ilişkileri nedeniyle, bu kapsam içerisinde görülmekteydi. ÇİNİRAN İLİŞKİLERİ Dünya tarihinin iki köklü medeniyeti Çin ve İran’ın ilişkileri oldukça eskiye gitmektedir. Modern anlamda Çin, İran’la 1922 yılında diplomatik ilişki kurdu. İran, Batı Asya’da imparatorluk sonrası Çin Cumhuriyetini tanıyan ilk ülke oldu. Ancak 1949’da komünist devrimin ardından Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra diplomatik ilişkiler kesildi. Kore Savaşı nedeniyle, 1951’de, BM oturumunda İran, Çin’i, Kore Savaşı’ndaki saldırgan tutumu nedeniyle kınama kararı yönünde oy verdi. Bunun yanında, İran’ın Bağdat Paktı’na katılması, Pekin’le olan ilişkileri daha da gerdi. Çin’e göre, Bağdat Paktı, ABD’nin komünizmi çevreleme politikasının bir parçasıydı ve İran buraya üye olmuştu. Mao, 1954 Tayvan Boğazı Krizini değerlendirirken, Jinmen adasının bombalanmasını, SEATO, NATO ve Bağdat Paktı gibi oluşumlara ve ABD’nin Ortadoğu’daki faaliyetlerine karşı Çin’in İran Çin işbirliğini gösteren afiş... bir cevabı olarak yorumlamıştı. İran’da Musaddık’ın iktidara gelmesi ve petrolü millileştirmesi, Çin’de büyük heyecan uyandırdı. Fakat Musaddık’ın 1953 yılında, CIA destekli bir askerî darbeyle iktidardan uzaklaştırılması ve Batı yanlısı Şah’ın iktidara gelmesi, tekrar Çin’in İran’a karşı olan tutumunu değiştirmesine neden oldu. 1971’de Çin, BM üyesi oldu. Üyelik oylamasında İran, çekimser kaldı. Nihayet, 1 Ocak 1979’da, ÇinABD diplomatik ilişkileri kuruldu. Çin, İran’ı enerji bakımından zengin olan Güneybatı Asya bölgesinde Sovyetler Birliği’nin yayılmasına karşı en büyük engel olarak görüyordu. 1978 yılında, Çinli lider Hua Guofeng’in Tahran’ı ziyareti, Şahın devrilmesinden önce son yabancı lider ziyareti olması nedeniyle daha sonra İslami rejim içerisinde büyük tepkiye neden olacaktı. 1979 yılına gelindiğinde ise, İran’da İslam Devrimi olmuştu. SİLAH KAYNAĞI Her ne kadar İran, Çin’e kuşkuyla yaklaşsa da, Çin, İran’la iyi ilişkiler kurmak için çaba sarf etmekteydi. Kasım 1979 tarihinde ABD’nin Tahran Büyükelçiliği bir grup İranlı öğrenci tarafından işgal edilerek, elçilik çalışanları rehin alındı. Bunun üzerine, Ocak 1980 tarihinde, İran’a karşı yaptırımları görüşmek üzere toplanan BM Güvenlik Konseyinde yapılan oylamada veto gücüne sahip olan Çin çekimser kaldı. Eylül 1980’de başlayan İranIrak savaşında, Çin, İran’ın en önemli silah kaynağı oldu. Savaş boyunca, Çin, İran’a silah temin etti. Böylece, Çin’le İran arasında da stratejik bir işbirliği başladı. Bu dostluğun meyveleri ileride Çin’in enerji ihtiyacının karşılanmasında görülecekti. Çin, İranIrak Savaşı’nın sona erdirilmesi için büyük çaba harcadı. Çin, her iki ülkenin de heyetlerine ev sahipliği yaparak ateşkes için çalışmalarda bulundu. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte ortaya çıkan nispeten çok merkezli sistem içerisinde Çin ve İran ilişkilerini daha da geliştirdi. Silah satımı ağırlıklı olarak İranIrak savaşında oldu. Bu dönemde daha çok konvansiyonel silahlar verildi. Caydırıcı olmaktan çok, hemen cephede kullanılabilecek silahlar satıldı. Çin, bu dönemde, binlerce tank, zırhlı personel taşıyıcı, top mermisi, yüzlerce karadan havaya, havadan havaya füzeler ve binlerce antitank füzesi gibi silahları İran’a sattı. İran Irak savaşında en önemli silah transferi gemilere karşı kullanılan HY–2 (Silkworm) füzeleri olmuştur. Bu füzeler, Çin tarafından 1986 yılında İran’a teslim edildi. Bu savaş sırasında, Çin tarafından verilen diğer bir füze sistemi de C–801 füze sistemiydi. Bu füzelerin en önemli özelliği gemilere karşı kullanılabilmesiydi. 1991’de Körfez
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle