17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Tarihsel, bölgesel ve nükleer perspektifle Ankara’nın TahranWashington gerginliğine bakışı... C S TRATEJİ Türkiye, İran’a müdahale istemiyor Prof. Dr. Gökhan ÇETİNSAYA İTÜ Öğretim Üyesi İ ran ile ABD arasındaki nükleer kriz tırmandıkça, Türkiye’nin muhtemel gelişmeler karşısında izleye(bile)ceği politikalar ve karşı karşıya kalabileceği açmazlar hakkındaki yorumlar da her geçen gün artıyor. Son 2025 yılda siyasi ve askeri elitlerimizin Türkİran ilişkileri konusunda verdikleri demeçlere baktığımızda birbiriyle zıt iki temel söylemle karşılaşırız. Bir kesim ‘son 400 yıldır’ devam eden ‘ebedi’ Türkİran dostluğundan bahsederek, 1639 Kasrı Şirin antlaşmasından bu yana sınırımızın hiç değişmediğini, iki ülke arasında hiç bir problem yaşanmadığını, yaşansa da barışçı yollardan halledildiğini tekrarlıyor. Diğer kesim ‘son 400 yıldır’ iki ülke arasında ‘ebedi’ bir düşmanlık yaşandığını, Şii İran tehlikesinin hiç bir zaman bitmeyeceğini, İran’dan asla dost olamayacağını savunur. Ebedi dostluk tezini ileri sürenler 1979 sonrası yaşanan gerilimleri ise tamamen Humeyni rejimiyle izah etmekte ve Şah dönemini sütliman olarak algılamaktadır. Oysa bütün sosyal ya da tarihi gerçeklikler gibi bu meselede siyahlar ve beyazlarla anlaşılamaz. Derinlemesine bir incelemeye tabi tutulduğunda Türkİran ilişkilerinin geçmişi ve bugünü bu iki zıt/uç söylemin dışında karmaşık bir süreçtir. Laricani başkanlığındaki İran heyeti, Erdoğan’la da görüşmüştü. Türkiye’nin İran ile ilişkileri geçmişte hem sorunlarla hem de işbirlikleriyle iç içe geçmiş durumda. Türkiye, ABD’nin Irak’a müdahalesi, Suriye ve İran ile gerginlik yaşaması nedeniyle çevresinden soyutlanma tehlikesiyle karşı karşıya. İLİŞKİLERİN GEÇMİŞİ Türkiyeİran ilişkilerine tarihsel olarak bakıldığında sürekli bir rekabet/çekişme ve dönem dönem savaşlarla dolu olduğu görülür. İran'da Şii Safevi devletinin kuruluşundan (1501) itibaren iki taraf ya savaşmışlar ya da birbirlerini zayıf buldukları anda (biri başka dış ya da iç gailelerle meşgulken) üzerine giderek istediklerini elde etmekten çekinmemişlerdir. İki ülke Doğu AnadoluAzerbaycan ve IrakBatı İran hatları üzerinde bir yönüyle dini ve siyasi diğer yönüyle stratejik ve mali sebeplerle toprak kazanmaya yönelik mücadelelerini 19. Yüzyılın ilk çeyreğine kadar sürdürdüler. Osmanlılar için Azerbaycan ve Kafkasya, İran için Irak hedefti. Cumhuriyet dönemi Türkiyeİran ilişkilerinde ise Şah ya da Humeyni rejimi ayrımı olmaksızın iki temel boyut görüyoruz: Biri Sadabad Paktı’yla başlayıp Bağdat Paktı, CENTO, RCD ve ECO çizgisinde devam eden siyasi ve iktisadi (ve belli ölçülerde güvenlik) işbirliği/uzlaşma boyutu; diğeri genellikle Kürtler ve ideolojik meseleler üzerinde oluşan bir rekabet/zıtlaşma boyutu. Bunlara Soğuk Savaş sonrasında yeni meseleler (Orta Asya, Kafkasya, Kuzey Irak ve İsrail) de eklenmiştir. Türkiyeİran ilişkilerinin son iki yüzyıllık tarihine kuşbakışı baktığımızda ilişkilerin iki temel eksen üzerinde şekillendiğini görürüz. İlk eksen iki ülke arasındaki sınır ve bu sınırın (Türkiye aleyhine kullanılmasının) yarattığı sorunlarla ilgilidir. Ortak sınırın iki tarafında yaşayan Kürt aşiretleri ve bu aşiretlerin sınırın iki tarafını yaylak ve kışlak olarak kullanmaları iki ülke arasında sürekli bir sorun kaynağı olmuştur. 1890’larda temel sorun Ermeni meselesidir: Ermeni tedhişçiler İran sınırından Doğu Anadolu’ya girerek eylem yapmakta ve tekrar İran tarafına geçerek izlerini kaybettirmektedir. Bu hadiseler o dönem Osmanlı devletini ciddi bir zaafa uğratmış ve iki ülke arasında gerilimlere sebep olmuştur. 1920’lerin ikinci yarısında ise temel sorun Kürt isyanlarıdır. Ağrı isyanlarında isyancılar İran sınırından girerek eylem yapmakta ve aynı sınırdan kaçarak izlerini kaybettirmektedir. Özellikle 1930 Ağrı isyanı sırasında iki ülke neredeyse savaşın eşiğine gelmiş ve Türkiye İran’a sert tepki göstermiştir. Aynı şekilde 1980’ler ve 90’larda PKK’nın İran sınırını serbestçe kullanması Türkiye’ye büyük zararlar vermiştir. KÜRT KARTI Son iki yüz yıllık tarihsel süreçte ortaya çıkan ikinci temel eksen ise İran’ın büyük devletlerle ilişkileri ve bunun Türkiye’ye yansımalarıdır. İran’ın Rusya/SSCB’nin kontrolüne girmesi, bu ülke tarafından işgal ya da destabilize edilmesi ihtimali Türkiye bakımından her zaman ciddi bir endişe kaynağı olmuştur. Bu bakımdan gerek Birinci Dünya Savaşı sonrasında, gerek İkinci Dünya Savaşı sırasında/sonrasında ve gerekse İran İslam Devrimi sırasında olsun Türkiye, İran’ın kargaşalığa düşerek parçalanmasından ya da
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle