17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 İspanya, Avrupa’nın yükselen değeri... C S TRATEJİ Zapatero ilerliyor Madrid saldırıları sonucu iktidara gelen Sosyalist Zapatero, liberal politikalarıyla AB’nin yükselen ülkesi konumunda. İşsizliğin azaldığı İspanya, kapılarını yabancılara açtı. Arge yatırımlarının yetersizliği ve ETA’nın şiddete yönelme olasılığı sorunların başında geliyor. Irak’tan askerlerini çeken zapatero bir törende.. Cemile Akça ATAÇ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası [email protected] İ spanya, AB’ye üye olduğu 1986 yılından beri ilk defa, "Avrupa’nın yükselen değeri" olarak altın günlerini yaşıyor. Anketlerde önde gözükürken 11 Mart 2004 tarihinde Madrid’de patlayan bombalardan sonra alelacele ETA’yı suçladığı için üç gün sonra yapılan seçimi kaybeden sağ eğilimli Popüler Parti (PP) yerine iktidarda, iki yıldır Sosyalist Parti (PSOE) bulunuyor. Ekonomik göstergelerdeki belirgin iyileşme ve radikal sosyal reformlar sayesinde Başbakan José Luis Rodriguez Zapatero, Avrupa basınından büyük itibar görüyor. Yumuşak söylemi ve başbakanlıkta acemilik çekeceği düşüncesi, 45 yaşındaki Zapatero’ya "Bambi" lakabının takılmasına neden olmuştu. Ancak, sermaye çevreleri ve İspanya’da hâlâ çok etkili olan Kilise ile ters düşmekten kaçınmaması, erkek egemen sosyal hayatta kadına yönelik şiddete karşı savaş açması ve işsizliğe ivedilikle çare bulması bu lakabın kısa sürede unutulması ile sonuçlandı. Zapatero artık, Newsweek Dergisi’nin dediği gibi, "İspanya’yı yeniden yapılandıran adam" olarak anılıyor. YENİDEN İNŞA Geçtiğimiz iki yıl içerisinde PSOE’nin azınlık hükümeti yönetimindeki İspanya, ortalama yüzde 3,5 büyüdü. Bütçe açığı önce yüzde 0,2’ye düştü, sonra bütçe fazlası verildi. 1990’larda yüzde 20 olan işsizlik, yüzde 8,7’ye düştü. Bu bağlamda, geçen yıl AB içinde yaratılan yeni işlerin yüzde 60’ını İspanya yarattı. Kişi başına düşen milli gelir, 21.210 Dolar’a çıktı. Mali reformlar gerçekleştirildi ve öncelikle vergi sistemi sadeleştirildi. Daha sonra da piyasaları hareketlendirmek maksadıyla gelir ve şirket vergilerinde indirime gidildi. Aslında, İspanyol ekonomisini hareketlendirmek için vergi, şirket ve yatırım yasalarında ne tür değişikliklere ihtiyaç duyulduğuna nasıl karar verildiğinin ilginç bir hikâyesi var: Seçildikten hemen sonra Zapatero, ekonomi danışmanı Miguel Sebastian’a İspanyol iş piyasasının niçin Avrupa’nın en karmaşık ve hantal piyasalarından biri olduğunu anlama görevini verdi. Sebastian da yardımcılarına bir şirket kurdurarak bürokratik engelleri, yatırımı hangi faktörlerin caydırdığını ve işe alma ile işten çıkarma koşullarının emek piyasasını esnekleştirecek şekilde nasıl değiştirilebileceğini tek tek belirledi. Kısa sürede kapatılan bu deneysel şirket, sol iktidarın ekonomide liberal politikalar uygulaması gerektiğini gösterdi. Ender olarak "ekonomik vatanseverlik" uygulamalarına rastlansa da İspanyol ekonomisi, AB Komisyonu’nu memnun edecek serbest ekonomi politikaları ile şekillendiriliyor. Bunun bir göstergesi olarak, Almanya, Fransa ve İtalya "daha hazır olmadıklarını" söylemelerine rağmen İspanya emek piyasasını, AB’ye yeni üye olan 10 ülkenin işçilerine açıyor. Zapatero hükümetinin yıldızını parlatan etkenlerden bir tanesi de, hiç şüphesiz, Washington ve Londra ile olan sıkı bağların gevşetilmesi ve Irak’taki 1300 İspanyol askerinin geri çekilmesi oldu. Böylece yeni hükümet, Jose Maria Aznar dönemindeki politik anlayışın yeni dönemde devam etmeyeceğini göstermiş oldu. Ekonomide her ne kadar liberal uygulamalara gidilmiş olsa da iç ve dış politikada, sol seçmeni memnun eden diyalog ve anlaşmaya dayalı bir söylem benimsendi. 22 Mart günü ayrılıkçı terör örgütü ETA’nın siyasi koşul telaffuz etmeden kalıcı ateşkes ilan etmesi de bu söylemin somut bir başarısı olarak algılandı. Ayrıca Zapatero kabinesinin yarısının kadın bakanlardan oluşuyor olması, İspanya’da toplumsal uyumu önemli ölçüde etkileyen cinsiyetler arası eşitsizlik sorununun çözümünde, kadınlar lehine siyasi hayatta atılmış çok önemli bir adım olarak tarihe geçti. Geçtiğimiz iki yıl içerisinde İspanya’nın sosyal hayatında da daha önce hayal bile edilemeyecek değişiklikler gerçekleşti. Öncelikle eğitimde Katolik Kilisesi’nin etkisini azaltacak yasalar çıkartılırken okullardaki zorunlu din eğitimi kaldırıldı. Yine Kilise’nin baskı uyguladığı konulardan olan boşanma kolaylaştırıldı, eşcinsel çiftlerin evlenmesi ve evlat edinmesine izin verecek yasal düzenlemelere gidildi. İşyerlerinde kadın ve erkek çalışanların maaşlarında kadın aleyhine olan farklılık büyük ölçüde giderildi. 700.000 kaçak göçmen işçinin durumu yasallaştırıldı. Ayrıca, yine İspanyol toplumu göz önüne alındığında gerçekleştirilmesi çok güç gözüken topluma açık yerlerde sigara içme yasağı Zapatero hükümeti tarafından yürürlüğe kondu. NE VAR Kİ... AB içerisinde yıllarca ikinci sınıf üye ülke muamelesi görmüş olan İspanya bu şekilde, AB 15 (son genişleme öncesi üye ülkeler) içerisinde komşuları durgunlaşmışken kendisi atağa kalkan parlak bir yıldız olarak göze çarpmaya başladı. Ekonomisinin bu yıl yine yüzde 3’ün üzerinde büyümesi bekleniyor. IMF de bu "göz kamaştırıcı performansı" övenler arasındaki yerini aldı. Ne var ki bugün gelinen bu aşamada İspanya’ya, özellikle iç harcamalarının yüksekliği konusunda uyarılar da yapılmaya başlandı. Yine IMF’nin rakamlarına göre hane halkı harcamaları, hane gelirinin yüzde 110’una denk geliyor. Yani İspanyollar tasarruf yapmadıkları gibi gelirlerinden fazla harcıyorlar. Nitekim İspanya, yüzde 4,2 ile Avro Bölgesi’nin en yüksek enflasyon oranına sahip olan ülkesi. İstihdam profiline bakıldığında da durum, ilk bakıştakinden farklı bir görünüm sergiliyor. Buna göre çalışanların sadece yüzde 33,77’si kadrolu veya sürekli işçi. Ayrıca geçen sene içerisinde yaratılan işlerin çok büyük bir kısmı, inşaat sektöründe çalışacak vasıfsız işgücüne yönelik işlerdi. Hâlbuki İspanya’nın Lizbon Stratejisi’ne göre teknoloji yoğun ve katma değer üreten işler yaratması gerekiyordu. Aynı şekilde, bilim, eğitim ve araştırmageliştirme için ayrılabilen fonlar AB 15 genelinin gerisinde kalıyor. Bu durumda özeleştiri yapan ekonomist Emilio Ontiveros, "kuzey ülkeleri, bilim ve teknoloji sayesinde üçüncü sanayi devrimlerini gerçekleştirirken" İspanya’nın çok gerilerde kaldığını belirtiyor. Bilim, eğitim ve teknolojideki eksiklik iş verimliliğini de büyük ölçüde düşürüyor. İspanya geçen sene, GSYİH’sinin sadece yüzde 1,05’ini teknoloji ve araştırmageliştirme (ARGE) çalışmalarına ayırabildi. 2008’de bu oranı yüzde 1,6’ya 2010’da ise yüzde 2’ye çıkarmayı hedefliyor. Ancak AB Komisyonu’nun üye ülkelerin bu başlık için ayırmasını beklediği oran en az yüzde 3. Sorun ise daha çok, teknoloji geliştirme konusunda özel sektörün üzerine düşen mali yükü üstlenmekteki isteksizliği olarak göze çarpıyor. AB genelinde özel sektörün ARGE çalışmalarına katılma oranı yüzde 60 iken İspanya’da bu oran yüzde 45’te kalıyor. ETA konusuna gelindiğinde ise ateşkesin kalıcılığından şüphe edenlerin sayısının azımsanmayacak kadar çok olduğunu görüyoruz. Bundan önce 8 Aralık 2000 tarihinde ilan edilen ateşkesin nasıl ETA’nın 14 ay sonra kanlı eylemlerine yeniden başlamasıyla sonuçlandığı hafızlardaki yerini koruyor. Ayrıca örgüt, siyasi isteklerinden henüz söz etmemesine rağmen yakın zamanda bununla ilgili bir gündem oluşacağı ve barışın bedelsiz gelmeyeceği beklentisi de İspanyol halkının şüphelerini artırıyor. Sonuç olarak İspanya’nın, uluslararası arenada hasretini çektiği ekonomik ve politik itibarı Zapatero yönetiminde kazandığı açık bir şekilde görülüyor. Ne var ki bazı konularda, özellikle sosyal hayata dair olanlarda, fazla hızlı gittiği, ekonomide yapısal sorunlar gibi diğer konularda ise yavaş kaldığı Başbakan’a son günlerde yöneltilen eleştirilerin başında geliyor. Anketler de ana muhalefet partisi PP’nin başkanlığını Aznar’dan devralan Mariano Rajoy’un Zapatreo’yu çok yakından takip ettiğini gösteriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle