17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ABD’den hibe olarak alınmış olan Venezuela ordusuna ait C12 nakliye uçaklarının ABD’nin asla kabul etmeyeceği operasyonlarda kullandırılmış olması da ABD’yi kızdıracak eylemler. Öncelikle önemli bir tehdit olarak gördüğü ABD’ye karşı elindeki 2,5 milyonluk milis gücüyle savunma seferberliği ilan eden Chavez, Amerikalıların büyük protestolarına karşın önce Rusya Federasyonu’ndan 100.000 adet AK47 ve AK103 Kaleşnikof otomatik tüfeği almaya karar verdi. Sonra İspanya’dan toplam 12 adet C295 ve C235 nakliye ve deniz karakol uçakları ile yine İspanyol Navantia tersanelerinden 8 adet korvet ve sahil muhafaza gemisine talip oldu. Bunların toplam bedelinin 1,56 milyar dolar olduğu söyleniyor. ABD’nin İspanyollara Amerikan kökenli aviyonikleri içeren bu uçakların satılmaması yönündeki baskılarına rağmen Zapatero hükümeti ABD’nin bu baskılarına kulak asmadı ve uçaklara Amerikan kökenli hiçbir gereç takılmadan bu satışın gerçekleşeceğini ilan etti. Venezuela, yine ABD baskısıyla, Brezilya’dan almayı planladığı 24 adet hafif saldırı tipi Ambraer A29 Super Tacona tipi hafif savaş uçağının alımının tehlikeye girmesiyle bu uçakların yerine Rusya Federasyonu’ndan Su25 ve Su27 tipi daha gelişmiş savaş uçakları almayı düşünüyor. (jdw.janes.com, 26 Nisan 2006) Chavez’in bizzat söylediği üzere A29’ların satışının ABD’ce sabotaja uğratılması sonucu Rusya Savunma İhracat Kuruluşu, Rosoboron Export kanalıyla 14 adet Su25 saldırı ve 12 adet Su27 avcı uçağı alınacak. Üzerinde ABD tehdidi olduğu gerekçesiyle savunma sistemlerini hızla tamamlamak isteyen Venezuela’nın Çin ile yeni bir savunma amaçlı iletişim ağı almak üzere anlaşmakta olduğu söyleniyor. Uydu sistemi üzerinden kriptolu güvenlikle çalışacak bu sistemin daha önceleri ABD’den alınmış olan ve Venezuela’nın askeri haberleşmesinin ABD tarafından izlenebilmesine olanak veren sistemin yerine geçeceği söyleniyor. Bu sistemin ayrıca satın alınacak JYL1 tipi Çin malı radar üniteleriyle bağlantılı olması ve yine eskiden alınmış Amerikan kökenli radarları ikame etmesi de planlanıyor. Bu konuda geçtiğimiz yıl adımlar atmaya başlayan Venezuela ordusu 3 adet JYL1 radarı satın alıp hizmete sokmuştu. Helikopter alımı konusunda da ciddi atılımlar yaparak sağlayacağı hava indirme kapasitesiyle özellikle Antiller’de Hollanda’yı tedirgin ettiği anlaşılan Venezuela toplam 33 adet çeşitli Rus kökenli helikopter almaya karar vermiş. Bu C S TRATEJİ 23 helikopterlerden 3 adet 13 ton ağırlığında ve yaklaşık 4 ton yük taşıyabilen Mil Mi17V5 tipi helikopter geçtiğimiz Nisan başında teslim alındı. (jdw.janes.com, 26 Nisan 2006) Toplam 33 helikopterin 20 adedi Mil Mi17 V5 nakliye, 10 adedi Mil Mi35 saldırı ve 3 adedi 20 ton kaldırma kapasiteli Mil Mi26T ağır nakliye helikopteri olacak. Toplam 450 milyon dolarlık bu helikopter ve diğer silah sistemlerinin siparişleri Chavez’in bağımsızlık mücadelesini yalnızca ekonomik, siyasi ve sosyal alanda değil aynı kararlılıkla askeri alanda da vereceğini gösteriyor. Chavez’in bu noktadaki en önemli tavrı da, ülkesi üzerinde temel bir tehdit olarak ilan ettiği ABD’nin bir dizi düşmanca tutumunun yanı sıra özellikle satın almak istediği silah sistemlerini Venezuela’ya satmaktan kaçınmasını düşmanca yaklaşımın en belirgin bir örneği olarak nitelendirip bu davranışa karşı kendisinin daha yoğun bir şekilde dünyanın her yerinden ve özellikle Rusya Federasyonu’ndan MİG savaş uçakları alacağını ilan etmesi oldu. Chavez’in, ülkesinin askeri, siyasi ve ekonomik alanda giderek daha güçlü konuma geldiğini düşünerek bundan böyle atacağı adımların bölgesel politikaların da ötesinde dünya siyasetini belli boyutlarda etkileyebilmesi söz konusu olabilecektir. S T R A T E J İ K İ T A P L I Ğ I TürkiyeAB ilişkileri üzerine ekonomipolitik tezler Derleyen: Dr. İrfan KALAYCI BETA 2006 Çok sayıda politika alanının değişen bütünleşme dereceleri ile birbiri içine geçmesi sonucunda ortaya çıkan AB, çok yönlü ve dolayısıyla son derece karmaşık bir oluşum olarak anlaşılmalıdır. Üzerinde yükseldiği prensipler kesin olarak tanımlanmış olmasına rağmen AB aynı zamanda, küreselleşme ve genişlemenin gölgesinde ileride alacağı yön konusundaki kararsızlığı ve kapsamlı müktesebatının getirdiği hantallıkla kayda değer bir şekilde düşen ilerleme hızı ile de bir belirsizlikler yumağıdır. Bu nedenle de günümüzde AB Komisyonu’nun liderliğinde üye ülkeler, Avrupa projesini yenileme ve canlandırmanın yollarını aramak için kolları sıvamış durumdalar. İşte bu bağlamda, karmaşık, değişken ve çeşitli belirsizlikler içeren böylesine bir oluşuma girmeye aday bir ülke olarak Türkiye’nin, akademisyenleri, araştırmacıları ve uzmanları aracılığıyla, AB konularını detaylı ve aydınlatıcı bir biçimde tartışmaya açması ve bu konularda her türlü tarihî, kültürel, sosyal, ekonomik, politik ve teknik açılımı sunması özel önem kazanmaktadır. Dr. İrfan Kalaycı tarafından derlenen ve 24 yazarın 20 makalesinden oluşan bu kitap da, Türk kamuoyunun gereksinim duyduğu bu bilgilendirme girişiminin seçkin bir örneği olarak kitapçılardaki yerini aldı. Yer yer AB ile ilgili temel tarihî ve kavramsal bilgileri içermesine rağmen "ekonomipolitik tezler" aslında, AB konularında başlangıç seviyesinin üstündeki okuyucuya hitap ediyor. Özellikle, AB’nin işleyiş mekanizmalarını ana hatları ile kavramış, güncel durumu doğru değerlendirmek ve gözden kaçırdığı detaylardan haberdar olmak isteyen ve ileriki dönemlere dair projeksiyonlar yardımıyla gelecek tahmini yapmak veya kendi tahminlerini konunun uzmanlarınınkiyle karşılaştırmak isteyenler için son derece uygun bir bilgi ve başvuru kitabı var elimizde. Dr. Kalaycı’nın içeriklerine göre tematik bir biçimde gruplandırdığı tezler, beş üst başlıkta toplanabilecek farklı konulara değindiği gibi, aynı konularda farklı –bazen çatışan bakış açılarını da yansıtıyor ve böylece konu ile ilgilenenlere uygun sentez ortamını hazırlıyor. AB, Avrupa ve Avrupalı kavramlarında düşünmeye yönelik okuyucuyu ısındırma amacı güden tezlerden sonra, "genel ekonomi", "bankacılık ve finans", "parasal birlik", "gümrük birliği ve rekabet" ile "genişleme" üst başlıkları altında, hem AB’nin mevcut ve gelecekteki olası durumu hem de Türkiye’nin üyeliği karşısında iki tarafta oluşması beklenen etkiler değerlendirilmiş. Bu tek taraflı olmaktan uzak değerlendirmelerde yazarlar, AB’nin teknik modellerini, kültürel, politik ve ekonomik geleceği ile Türkiye’nin üyeliğini, kapsamlı bir şekilde bütün olumlu ve olumsuz unsurları bir arada sergilemeye çalışmışlar. Olumlu görüşler, Türkiye’nin özellikle küreselleşme yorgunu AB ekonomisine ihtiyaç duyduğu canlılığı getireceği ve jeopolitik konumu itibariyle Avrupa güvenliğine önemli katkıda bulunacağı tezlerine odaklı bir şekilde ifade edilmiş. Olumsuz unsurlar ise en çarpıcı şekliyle, Türk kamuoyunda üzerinde çok fazla durulmayan bölgesel farklılıklar ve yapısal fonlar ile Türkiye’nin bu fonlardan kalıcı bir şekilde dışlanması ve yetkin kişiler tarafından etkin modeller oluşturulmadan Türk tarafının gereğinden fazla taviz vermesi olasılıkları çerçevesinde ele alınmış. Bu yaklaşımların yanı sıra kitaba dâhil edilen ekonometrik model ve diğer teknik bilgiler de, kitabın akademik değerini artırmış. STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle