17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

daha tamamlanmadığını Büyük Ayetullah İmam Humeyni’nin İslam devrimini tüm İslam ve Arap dünyasına ihraç etme vasiyetini yerine getirme hedefi gerçekleşinceye kadar devam edeceğini unutmamalıyız. Dolayısıyla, Kafir Vehabi kalesi olan Suudi Arabistan’daki zavallı kardeşlerimizi desteklememiz gerekmektedir. İran İslam Cumhuriyeti’ndeki yetkililerle yardımlaşma içerisinde örgütlerimiz bu kutsal görev için hac mevsimini fırsat bulup her türlü maddi ve manevi ihtiyaçları karşılayacaktır. AbdulAziz ElHekim SCIRI Başkanı El Hekim’in bu genelgesi ve bu genelgenin ardındaki düşünce sistematiği, yeni hükümetin programına da yansımış durumda. Söz konusu genelge özelinde, hükümet programının 9. maddesi, "Kutsal mekânların bakımı ve imarı için çaba harcanması, bu mekânların ve bu mekânlara gelen ziyaretçilerin güvenliğini sağlamak üzere destek verilmesi ve dini turizmin geliştirilmesi"ni öngörüyor. Bu durum, İran ve Irak Şiileri arasındaki bağın sadece küçük bir örneği. Şiiler, Hazreti Muhammed’in torunu olan Hüseyin’in öldürüldüğü gün olması nedeniyle her yıl muharrem ayının 10. günü Kerbela’da toplanarak yas tutuyor. Bu durum, İran ile Irak arasında büyük bir turizm hareketliliği potansiyeli de yaratıyor. Saddam Hüseyin döneminden sonra, milyonlarca İranlı Şiinin Kerbela’ya akın etmesi, bu potansiyelin en önemli göstergesi. Bu hareketlilik, diğer yandan hem ekonomik canlanmayı hem de kültürel açıdan kaynaşmayı da beraberinde getiriyor. saldırılarını kınadı, Afganistan’da Karzai yönetiminin kurulmasına destek verdi. ABD’nin işgalinden sonra İran’ın Irak politikası yine pragmatik çizgide yer aldı. Savaş sonrası İran, yıllardır kendisine tehdit oluşturan Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesini memnuniyetle karşıladı. Ancak bugün için İran’ın Irak’taki gelişmelere bir miktar temkinli yaklaştığı göze çarpıyor. Tahran yönetiminin resmi açıklamaları, İran’ın Irak’ın demokratikleşmesini desteklediği yönünde. "Irak’ın demokratikleşme çabası bölgede Batılı anlamda demokrasiye sahip C S TRATEJİ 7 Irak Şiilerine yönelik İran ve ABD politikalarının çatışan ve çakışan yönleri bulunuyor. Ortadoğu’da iyi hesaplanamayan yaklaşımların başarısızlıkla sonuçlanacağı güncel bir örnek olarak politika yapıcılarının karşısına çıkıyor. olmayan ülkeler için bir zincirleme reaksiyon etkisi yaratır mı?" sorusu ise şuan için yanıtsız. Irak’ta yeni hükümetin kurulması sürecinde, ABDİran mücadelesi, her iki taraf açısından kesin bir zaferi beraberinde getirmedi. Ne İran SCIRI üzerinden istediğini alabildi, ne de ABD, Kürtler üzerinden Şiilerin etkisini kırabildi. Görünen o ki, Ortadoğu dengeleri içinde Irak, bölgesel ve uluslararası güçlerin mücadele alanı olmaya daha uzun bir süre devam edecek. El Kaide’nin Irak’taki lideri Zerkavi öldürüldü... DW: İstikrar yolunda önemli adım E DİNİ VE SOSYAL ETKİ Aslında günümüzde, İran’ın siyasi etkisi bağlamında Irak Şiileri ikiye bölünmüş durumda. SCIRI, birebir Tahran yönetiminin etkisi altındayken Dava Partisi’nin bir kanadı İran’a yakın diğer kanadı ise ulusalcı bir çizgide bulunuyor. Fazilet ve Sadr grupları da ağırlıklı olarak ulusalcı tavır içindeler. Ancak bu durum, ulusalcı çizgide duran Şii siyasi örgütlerinin gözlerini kulaklarını Tahran’a çevirmeyeceği, Tahran yönetimini dikkate almayacakları anlamına da gelmiyor. Şiiler için esas merci Büyük Ayetullah Ali Sistani. Dünya üzerinde 25 milyon Şiinin "taklit ettiği" Sistani’nin ardından İran’ın dini lideri Ali Hamaney geliyor. Tahmini olarak Hamaney’i de 1516 milyon Şii "taklit ediyor". Sistani ve Hamaney dışında, Yakubi, Necefi, Şirazi ve Hairi gibi büyük ayetullahlar da bulunuyor. Bu noktada İran ve Irak Şiiliği arasında önemli bir farklılığı da vurgulamak gerekiyor. Hamaney, Velayeti Fakih’i desteklerken, Ali Sistani, Velayeti Fakih’in "şart olmadığını" ileri sürüyor. Bu durum İran ile Irak Şiiliğinin inanç bağlamında en önemli farklılığını ortaya koyuyor. Ancak, sosyal ve siyasi yapı, bu çizgilerle çok örtüşmüyor. Örneğin, SCIRI üyesi biri, siyasi açıdan Tahran’a bağlılık gösterebilir ama taklit mercii olarak da Sistani’yi kabul edebilir. Çelişki gibi görünmen bu durum aslında, İranIrak coğrafyasının da kendine özgü koşullarına işaret ediyor. l Kaide’nin Irak’taki lideri Ebu Musab El Zerkavi’nin öldürülmesinin ardından istikrar yolunda önemli bir etabın aşıldığı görüşünü savunan Peter Phillip’in yorumu: "Asıl adı Ahmed Fazıl Haleyle olan Zerkavi, Ürdün’ün Zerka kasabasında dünyaya geldi. Yoksul bir aielenin oğlu olan ve daha genç yaşlarda küçük suçlar işleyen Zerkavi’nin günün birinde en fazla aranan teröristlerden biri olacağını, çöl kasabası Zerka’da hiç kimse aklından bile geçirmemişti. Zerkavi’nin yakalanması ya da öldürülmesi, Amerikalılar için Usame bin Ladin’in yakalanması kadar büyük önem taşıyor. Washington, Irak’taki en tehlikeli terör örgütlerinin lideri olan Zerkavi’nin başına 25 milyon dolar ödül koymuştu. Ancak bu ödülü kimse alamayacak, çünkü Zerkavi ABD’nin düzenlediği hava saldırısında öldürüldü. Zerkavi, Ürdün’de daha çok genç yaşta cezaevleriyle tanışmıştı, daha sonra radikal İslam’a yöneldi ve Afganistan’a giderek Bin Ladin’in safına katıldı. Ürdün’e geri döndüğünde Amerikalılarla İsraillilere karşı saldırılar Zerkavi SAVAŞ SONRASI İRAN’IN BAKIŞI Humeyni’nin ölümünden sonra, İran’ın dış politikasında ideolojik unsurlar yerine pragmatik (faydacı) unsurlar öne çıktı. Bu durum Irak ile ilişkilerin yanısıra dünya politikasında da kendisini gösterdi. Tahran yönetimi 11 Eylül düzenlemeye teşebbüs etmekten idam cezasına çarptırılan Zerkavi, kaçmayı başararak, önce Afganistan’a oradan da Irak’a geçti. Amerikalıların Irak’ı işgal etmesinin ardından Zerkavi, Irak’ı ABD ile mücadelesinde kişisel muharebe alanı olarak seçti. Kaçırma eylemleri, kameralar önünde işlenen cinayetler başladı. Zerkavi yandaşları, kendilerini El Tevhid ve El Cihad örgütü olarak adlandırdı. Örgütünün adını "Iraklı El Kaide" olarak değiştirerek, Bin Ladin’e olan bağlılığını açıkça ilan etmekle birlikte, Zerkavi’nin amacı Bin Ladin ile rekabet etmekti. Bin Ladin’in sağ kolu ve ideoloğu Eymen Zevahiri, Zerkavi’yi açıkça eleştirerek, eylemlerinin El Kaide’ye zarar verdiğini duyurdu. Ürdünlü terörist bunun üzerine saldırılarını azalttı, ama Sünniler ile Şiiler arasına nifak sokmaya başladı. Camilere ve din adamlarına düzenlenen birçok saldırıda onun parmağı olduğu sanılıyor. Bu terörün ana hedefi, Irak’ta normal bir düzene geçilmesini önlemekti. Çünkü ülkede normal koşulların hüküm sürmesi, Zerkavi ve yandaşları gibi "isyancı" grupların sonunu getirecekti. Şimdiye dek birçok kez öldüğü sanılan Zerkavi’nin ölüm haberi bu kez doğruysa eğer, bunun Irak’taki durum ve Nuri Maliki başkanlığındaki hükümetin çabaları üzerinde büyük etkisi olacaktır. Ülkenin kaderinin tümüyle Zerkavi’ye bağlı olmadığı yönünde sık sık yapılan yorumların doğru olup olmadığı şimdi anlaşılacak. Örgütün şahsen Zerkavi tarafından ne denli sıkı yönetildiği henüz bilinmiyor, ama Zarkavi’nin ölümü, onun adına savaşan gruplara da darbe vurmuş olacak. Bu darbenin, Irak’ın huzur ve düzene kavuşmasını sağlayacağı ise, kısa ya da orta vadede ihtimal dışı. Ama uzun vadede önemli etabın aşıldığı kesin."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle