16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı, Yunanistan’ın Akdeniz’e taşıdığı anlaşmazlığı değerlendirdi: C S TRATEJİ ‘FIR hattı egemenlik konusu değil’ Işık KANSU A NKARA Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı, Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan sorunlarla ilgili görüşlerini açıklarken Yunanistan'ın sorunları ayırması durumunda Türkiye'nin Lahey Adalet Divanı'na gitmeyi kabul etmesinin söz konusu olamayacağını dile getirdi. Pazarcı, FIR hattının bir egemenlik konusu olmadığını da söyledi. Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı, konuya ilişkin sorularımıza şu yanıtları verdi: Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların belirlenmesi için yürütülen istikşafi görüşmelerde 33 tur yapıldı. Ancak, olumlu bir gelişme sağlanamadı… 30'u aşan bir sayıda toplantı yapılmış olması birçok sorunun tartışılmış olmasını da gerektirir aynı zamanda. Aksi taktirde görüşmelerin kesilmesi gerekirdi. Görüşmelerin sürüncemede olduğu yorumunu yapabilir miyiz? Ama sürünceme olsa bu görüşmeler kesilir. "Bundan sonra göstermelik bir araya gelmenin anlamı yok" denir. Muhakkak ki çok hızlı ilerlemiyor ama, bir şeyler konuşuluyor tartışılıyor. Türkiye'nin Yunanistan'la ilgili sorunlarda Lahey Adalet Divanı'na gitmesinde bir ulusal yararı var mı? Konunun Lahey Adalet Divanı'na götürülmesi fikri daha önce de Yunanistan tarafından ortaya atıldığında, gündeme getirilen sadece kıta sahanlığının sınırlandırılmasıydı. Oysa, Ege’deki sorunlar sadece kıta sahanlığının sınırlandırılması değil ki. Kıta sahanlığının dışında hava sahasının 10 mil olması var ki, bu it dalaşına nedeni oluyor. Adaların askerden arındırılmış statüsü var. Özellikle açık bir şekilde iki tarafın farklı düşüncelere sahip olunduğunu ortaya çıkaran kayalıklar ve adacıklar sorunu var. Bütün bu veriler ortadayken, Yunanistan "sadece kıta sahanlığı sorununu Lahey'e götürelim" dediğinde Türkiye olarak karşı çıkmıştık. En son Yunanistan eski Cumhurbaşkanlarından Kostis Stefanopulos bir öneride bulundu, "bütün sorunları uluslararası adalet divanına götürelim" diye. Ama bütün sorunlardan yine bir tanesini ayırmış. "Adacıkların ve kayalıkların aidiyeti konusu dışındakileri" demiş. Tabii, bu öneri, eski Yunan yaklaşımına göre bir farklılık içeriyor. Ama "üzerinde anlaşamadığımız adacık ve kayalıkları kenarda bırakalım" demesi kabul edilir nitelikte bir şey değil. "Aramızda öyle bir uyuşmazlık yoktur" denmesi kabul edilemez. Çünkü, eğer o konuda anlaşamazsanız, her iki devletin kıta sahanlığının nereden başladığını, nerede bittiğini belirleyememiş olursunuz. Dolayısıyla orada da "bir noksanlı divana gidelim" fikri var. Dolayısıyla, Yunanistan'ın sorunları ayırması durumunda, Türkiye'nin divana gitmeyi kabul etmesi söz konusu olamayacak demektir. Ama Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde, 1990'lı yıllarda, "Biz Ege sorunlarını görüşelim, çözüme götürmeye çalışalım. Birçok yol buna açık olsun, uluslararası adalet divanı da buna açık olsun" yolunda bir yaklaşım sergilenmişti. Dolayısıyla oraya gelinebilmesi için en başta aramızdaki sorunların neler olduğunun tümü üzerinde anlaşmak gerekir. Diyelim ki bu bir siyasi karar gerektirecektir, devlet bunu bütün mekanizmasıyla değerlendirecektir. Diyelim ki, oraya gitmesi düşünülse dahi, divana bu işin hemen gitmesi söz konusu olmaz. Çünkü divana önce götüreceğiniz uyuşmazlıkları söylemeniz lazım, dahası onlarla ilgili sorularınızı sormanız lazım. Mesela kıta sahanlığı sınırı aramızda nereden geçer? Şu kayalık, bu adacık Türkiye'ye mi ait, Yunanistan'a mı ait gibi sorular... Böyle birtakım sorunları Yunanistan eski Cumhurbaşkanı Stefanopulos'un önerdiği gibi, konuları divana götürelim konusu ciddi olarak düşünülse dahi, yine de bunun önceden sorunların sorularını sorabilmek için yine görüşmeler yapılması gerekir. Yani o görüşmeler sırasında belki çözeceksiniz bazı konuları. Ondan sonrasına da götürülür mü, götürülmez mi sorusu ancak o zaman belirlenir. Bir kere FIR, ‘Uçuş Bilgi Bölgesi’ demek. Buradan da anlaşılacağı üzere bu bir egemenlik sınırı değil. Türkiye de bunu reddetmiştir.’ Yunanistan bütün bu sorunların varlığını kabul etmezse, "ben sadece su sorunu ya da üç tane ilave sorunla gidiyorum" demesi, diğerlerini yok sayması söz konusu olmayacaktır diye düşünüyorum. Biraz önce de sözünü ettiniz FIR hattı konusu... Son günlerde yine iki ülke arasında yine tartışmalara neden olan FIR hattı bir egemenlik konusu mu? FIR hattı bir egemenlik konusu değil. FIR, "Uçuş Bilgi Bölgesi" demek. FIR hatlarının kurulması ve gerçekleştirilmesi yoluna 1950'li yıllarda gidilmiş. Nedeni de Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü kurulduktan sonra giderek çoğalan hava trafiğinin denetim altına alınmasıdır. Burada kastedilen tabii sivil uçuşlardır. "Kaza olmasını engelleyelim ve olması durumunda da bilgiler, belgeler bir merkezin elinde bulunsun"dur asıl kaygı. Ege bölgesi üzerinde de FIR hattıyla ilgili olarak bir çizgi çizilmiş. O çizgi, bazı alanlarda, 12 adalar civarına kadar olan bölgelerde sınırlandırılmış. Oralarda çizgi, aşağı yukarı sınır çizgisi üzerinde yer alıyor. Ama FIR hattının her zaman sınır çizgileriyle çakışan bir niteliği de yoktur. Yunanistan, aşağı yukarı Türkiye'nin kara sularının bitiş noktası ve ondan sonra Yunanistan'ın adalarıyla vesaireyle başladığı deniz alanıyla birlikte değerlendirme eğiliminde olmuş. Türkiye, bunu 1950 ve 1952'deki birtakım anlaşmalarla FIR hattı şeklinde kabul etmiş. Bir kere bu bir egemenlik alanı değil, "Uçuş Bilgi Bölgesi". Bunun egemenlik sınırlarıyla bağdaşmadığının, çakışmadığının bir örneği de Karadeniz'deki FIR hattı. Örneğin Karadeniz'deki FIR hattı, daha sonra Sovyetler ile anlaşılıp biraz daha kuzeye kaydırıldı. Neredeyse bir zamanlar, bizim kara suları sınırlarımızın içinden Sinop burnuna değecek gibi geçerdi. Buradan da anlaşılacağı üzere bu bir egemenlik sınırı değil. Dolayısıyla Yunanistan Ege'de böyle belirli kabul edilmiş sınırların egemenlik sınırı oluşturduğu şeklindeki veriler ararken, bu FIR hakkını da bu şekilde değerlendirmiş ve iddialarını bunun üzerinde şekillendirmiştir. Türkiye de bunu reddetmiştir. FIR hattıyla ilgili süren sorun şu: Yunanistan diyor ki, "Türkiye askeri uçakları Ege üzerine çıktığında FIR hattı uygulaması çerçevesinde Atina'daki merkeze durumlarını bildirmesi gerekir." Türkiye'nin de iddiası şudur: "Sivil havacılık düzenlemesi, sivil havacılık güvenliği açısından yapılmıştır. Dolayısıyla sivil uçaklar için hepimiz tarafız. Onun gereğini yaparız. Ama onun dışında askeri uçaklarla ilgili böyle bir yükümlülüğümüz yok." Buna karşılık Yunan tarafı da, "Peki o zaman askeri uçak girdiği zaman güvenli uçuşu bozmaz mı, bozabilir. Ama bunun önlemini, askeri uçaklar bakımından bir yükümlülük getirmediğine göre her devlet kendisi alacaktır. Bu düzenlemeye askeri uçuşlar dahil değildir" diyor. Türkiye ise, belirli bir açıklamaya başvurarak, "Askeri uçakların uçuşuyla ilgili olarak da bir ayrıma gidilebilmesi söz konusu olabilir" diyor. Harekat uçuşları veya normal uçuşlarda, bir yük taşıyorsa bir askeri uçak, FIR hattına girdiğini bildirebilir. Ama askeri amaçlı bir uçak, tatbikat, harekat gibi bir konumdaysa bunu Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle