17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] Tiflis’in NATO ve AB açılımları ışığında C S TRATEJİ balistik füzelerin geliştirilmesi ve bunların nükleer bomba sevkinde kullanılmasına ağırlık vereceğe benzer. Çünkü, esasen füze teknolojileri konusunda elinde çok önemli teknolojik birikim olan Rusya’nın çok daha pahalı olan yeni uçak teknolojileri üretmek yerine daha kısa zamanda daha ucuza ve daha etkili olabilecek yeni balistik füze sistemleri geliştirmesi olası. GPV2015 programı çerçevesinde, Rus Hava Kuvvetleri de güçlenmek amacıyla elindeki stratejik bombardıman uçakları olan TU160, TU95MS ve TU22M3’leri gerek konvansiyonel silah ve bilhassa konvansiyonel anlamdaki cruise füzeleri sevkinde kullanılacak şekilde yenileştirirken bunların nükleer caydırıcı gücün stratejik unsurları olmasına da önem vermektedir. Bölgedeki terörist unsurların temizlenmesi, asimetrik tehditlere karşı yanıt vermek ve enerji hatlarını korumak amacıyla konvansiyonel hava gücü güçlendirilirken yeni uçak alımından ziyade SU27 ve MİG31’lerin yenileştirilme çabalarına ağırlık verildiği görülmektedir. Ancak dünyadaki dördüncü (F16, F/A18, MiG29 ve Su27 gibi) ve beşinci nesil uçak geliştirme programlarından (F22 ve F35 gibi) geri kalmamak için de kendi geliştirme programlarını desteklemek amacıyla SU27’nin geliştirilmiş şekli SU34 savaş uçakları alımına bir miktar bütçe ayırmış ve ayrıca özellikle çift motorlu ve 3035 ton kalkış ağırlıklı, daha önceleri üretimi planlanan Su37 ve S47 Berkut’dan da daha ileri teknolojiye sahip olan beşinci nesil T50 tipi uçağının geliştirilmesi konusunda da çalışmalar sürdürülmektedir. Ancak her şeye rağmen Rusya’nın nükleer caydırıcılık doktrininde sabit veya mobil fırlatıcıdan atılan TopolM (SS27) ve deniz kuvvetleri kullanımına dönük Bulava (SSN30) tipi balistik füzelere ağırlık vereceği anlaşılmaktadır. Esasen çok başlıklı Topol füzelerini ima ederek dünyayı geçtiğimiz yıl tehdit eden Putin’in savunma doktrininin, balistik füzeler üzerine yoğunlaşacağı düşünülmektedir. Kara Kuvvetleri’nin reorganize ve yeniden teçhizi konusunda başarılı adımlar atılırken burada da nükleer stratejik güçlere kıyasla hava ve deniz gücü gibi ikinci plana itilmişlik sezilmektedir. Kara ordusunun ana gücü olan T90 ana muharebe tankları, BMP3M zırhlı personel taşıyıcılar ve 300 mm.’lik BM 9A52 çok namlulu roketatarlara ilaveten ancak T80 tanklarının geliştirilmiş şekli olan Kara Kartal tipi yeni bir tank ve BTR90 yeni bir zırhlı personel taşıyıcı geliştirilmesi yolunda çalışmalar yapılmaktadır. Ordunun daha mobil ve güçlü olması yolundaki bu çalışmalar kapsamında, 2006 yılı satın alma planında 31 yeni T90 tankı, 125 BTR80 zırhlı personel taşıyıcı ve 3700 otomobil alınması yer almıştır. Uzun süredir ihmal edilmiş ve ancak çeşitli kazalarda adını dünyaya duyurmuş olan Rus Deniz Kuvvetleri de ikinci planda olmakla beraber Putin’in silahlanma programından bir ölçüde nasibini alacağa benzemektedir. Bu bağlamda, 3 adet yeni Borey sınıfı ve 2 adet modernize edilmiş Akula sınıfı nükleer balistik füze denizaltısı inşasına karar verilmiştir. Bu şekilde Rus Deniz K uzeyimizdeki denizaşırı komşumuz Rusya Federasyonu’nun petrol gelirlerindeki artışla beraber ciddi bir hamleyle reorganize edip güçlendirmeye çalıştığı silahlı kuvvetleri, yakın gelecekte ABD ve NATO için sorun olabileceğe benziyor. Küresel güç konumunu kaybeden Rusya’nın hiç olmazsa etrafında ciddiye alınacak bir bölgesel güce sahip olmak istediği açık. Darmadağın hale gelmiş ordusunun, hala dünyanın en büyük ikinci atom silahları envanterine sahip olduğu gerçeği Putin’in güçlü olma felsefesine yardımcı oluyorsa da derli toplu bir konvansiyonel güce sahip olmayan bir ülkenin, birçok bakımdan dezavantajları olduğunu da bilen Putin, elindeki parasal olanakları silahlanma ve ordunun modernizasyonuna harcamaya başlayacak gibi gözüküyor. Bugünlerde petrolü silah gibi kullanarak eski Sovyetler Birliği uydularına baskı yapan Putin’in, reorganize edeceği silahlı kuvvetleriyle eski günlerdeki gibi yakınlarındaki uydularına bu yolla baskı yapıp güç kullanma seçeneklerini ve fırsatlarını değerlendirmek isteyeceği de açık. Kaldı ki bu fırsatlar çevresinde bolca mevcut. Özellikle Kafkaslar, Rusya’nın tarihten beri uğraştığı ve vazgeçmek istemediği sorunlu bölgelerin başında geliyor. Küresel mücadelenin yanında Çeçenistan sorunu, Gürcistan ile Osetya sorunları ve yine Gürcistan ile Abazya konusunda zaman zaman bilek güreşi yapmayı gerekli bulması, Rusya’yı silahlı kuvvetlerini güçlendirmeye mecbur ediyor. GürcüRus ilişkilerinde askeri güç dolara çıkarılmış. 2006’daki miktarın 8,5 milyar doları silah alımları ile ilgili. Ancak Silahlı Kuvvetlerin modernizasyonu çabalarının yanı sıra federal bütçenin büyük bir kısmının Rusya Federasyonu’nun elindeki caydırıcı nükleer gücün idamesine harcanacağı gerçeği de son derece önemli. Bu noktada, yeni "Silahlanma Programı" ile Rusya’ya girişilebilecek ve ilk vuruşu içeren bir nükleer saldırıya karşı, düşmana onarılamayacak bir zararla karşılık verebilecek, modern ve kompakt bir nükleer güç hedeflenmiş. Ancak yine bu noktada nükleer bombaların sevk edilmesinde, T90 tankı Kafkaslardaki etkinliğini yitiren Rusya, bölgeye yönelik ilgisini yitirmiş değil. Bu ilgisini silahlı güç unsuruyla da desteklemek amacıyla petrol kazanımlarını ordunun modernizasyonuna yöneltiyor. YENİ SİLAHLANMA PROGRAMI Putin’in Silahlı Kuvvetler ile ilgili olarak yapmak istediği düzenlemeler 2003 yılında hız kazanmıştı. Asker sayısı süreç içinde azaltılırken, profesyonel orduya geçme çabaları da doğru orantılı olarak hızlandı. Bu konuda gösterilen gelişmelerden sonra da silahlanma ve hafif, mobilitesi güçlü ordu hedefi yolunda ilerlemeye başlandı. Bu bağlamda geçtiğimiz Ocak ayında GPV2015 programıyla ordunun silahlanması planlı esasa bağlandı. Geçmişte buna benzer bir şekilde ele alınmış bir önceki 5 yıllık planda, araştırma ve geliştirmeye ağırlık verilmişti. Devlet Silah Programı olarak nitelendirilen bu planda ise ordunun edineceği yeni ve geliştirilmiş araç ve gereçlerin teslimi hedef alınmış durumda. Rusya’nın ordusunu modernize etme yolundaki en büyük yardımcısı da kuşkusuz petrodolarlar. Putin bizzat, bu dolarların büyük bir kısmının giderek ordunun ihtiyaçlarına ayrılacağını söylerken elde edeceği gücü, küresel ve bölgesel mücadelede el altında sopa gibi kullanılacak şekilde tutmayı düşünüyor. Rusya Federasyonu, savunma bütçesi de bu paralelde gelişmeler gösteriyor. 2004 yılında yaklaşık 15,8 milyar dolar olan federal savunma bütçesi 2005’de 20 milyara, 2006’da da 24,5 milyar eldeki eskiyen stratejik silah envanteri sıkıntı yaratıyor. Görünen o ki, özellikle stratejik bombardıman uçakları konusundaki bu zafiyetini gidermek isteyen Rusya, stratejik silahları içerisinde yer alan bir kısım bombardıman uçağını yenileme programlarıyla modernleştirmeye ağırlık vermiş. Ama öte yandan ve daha ağırlıklı olarak nükleer silahların sevki konusunda, şu anda dünyadaki öteki daha küçük ve yeni nükleer güce kavuşan veya kavuşmakta olan Pakistan, Kuzey Kore, Çin, İran gibi ülkeler çizgisinde de benzeri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle