17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 C S DENGELER Castro TRATEJİ Asya Pasifik’ten, Latin Ame Latin Amerika’da ÇİN’İN GELİŞMESİ VE Çin’de 10 yıldan beri büyüme hızı yüzde 9, yüzde 10 , yüzde 11 arsında değişiyor. Ülkede hızlı bir kentleşme görülüyor. Bu gelişme sonucu beliren 300 milyonluk müreffeh orta tabaka bu gelişmenin bel kemiğini oluşturuyor. Bu süre içersinde Çin, bilgisayar, atom ve uzay tekniğini elde etmiş bulunuyor. Uzay gemileri yapıp uzaya astronotlar gönderiyor. Bütün dünyaya ucuz tekstil, hafif sanayi ürünleri yanında ucuz elektronik araçlar ve hatta otomobil ve uçak satıyor. Ucuz ve kaliteli mallarıyla dünya piyasalarını istila ediyor. Kemalist dönemde uygulanan, "iktisadi devletçiliğe" çok benzer. Bu düzene "devlet kapitalizmi" de denebilir. Gelişmiş bir ülkenin kalkınma yolu olarak, bizim için de, çok önemli bir örnektir. ÇİN’İN ÖNEMİ Çin Güneydoğu Asya’da, Pasifik’te ve Latin Amerika’da önemli ticaret anlaşmaları yapıyor. Latin Amerika ülkelerinden aldığı petrol ve gaz karşılığında alt yapı ve sanayi yatırımları gerçekleştiriyor. Bu ülkelere sattığı hafif ve ağır sanayi ürünlerinin ucuz fiyatları da gelişmekte olan ülke Doç. Dr. Yıldız SERTEL 8. Paris Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi ünya hızla değişiyor. Zengin batı geriliyor. Doğu Asya’da hızla gelişen dev güçler beliriyor. Latin Amerika’da sosyalist devrim rüzgarları esiyor. Türkiye’ye örnek olacak, bağımsız kalkınma modelleri oluşuyor. Amerikalı bilgin P. Kennedy’e göre ABD 1960’lı yıllardan beri gerileme sürecinde. 1980’li yıllarda bu süreç hızlandı. ABD’nin dünya üretimindeki payı Avrupa ve Japonya’ya kıyasla azaldı. (P. Kennedy, "The Rise anf Fall of Great Powers Fontana Press,London, 1989) 20042006 yılları arasında ise dolar hızla değer kaybetmeye başladı. 2006 yılına varıldığında ABD’nin cari açığı 825 milyar dolara, ticaret açığı 650 milyar dolara çıkmıştı. Savunma bütçesi ise 600 milyar doları aştı. Son iki yılda, dünya piyasalarında doların değeri hızla düştü. Sonunda, Amerikan Merkez Bankası faizleri yükseltmek zorunda kaldı. Bu bir bunalımdır. Nedenlerini ECONOMİST DERGİSİ şöyle anlatıyor: Amerikalıların kredilere dayanarak yaptıkları çılgınca tüketim. – Afgan ve Irak savaşlarıyla büyük ölçüde artan savunma masrafları. – Petrol fiyatlarının çok hızlı yükselişi. – Devlet harcamalarında israf. – ÇİN mallarının rekabeti ve sermayenin dışarı kayması yüzünden içerde yatırımların durgunlaşması, işten atmaların artması. Pek çok uzmana göre bu bunalım geçici değil yapısaldır. Bu durumun sonucu ABD AsyaPasifik bölgesinde kan kaybediyor. Hızla gelişen 1 milyar 300 milyon Çin’in ABD’ye ihracatı, ABD’nin Çin’e ihracatını aşıyor. Çin hükümeti bu 200 milyar dolarlık açık karşılığı Amerikan firmalarından aldığı tahvilleri Merkez Bankası’nda saklıyor. Bozduğu gün, bu ABD için bir yıkım olacak. Avrupa da Doğu Asya’daki hızlı gelişmenin doğurduğu dengesizlikten payını alıyor. Özellikle Almanya ve Fransa’da sermaye, teknik uzman kadrolarıyla beraber Çin’e ve Hindistan’a göçüyor. Bunun sonucu yerli sanayiye yatırımlar büyük ölçüde azalıyor. Küreselleşme çerçevesi içinde bütünleşen çokuluslu şirketler ücretleri kısıyor, işten atmaları hızlandırıyor. Bütün Avrupa bir işsizlik bunalımı yaşıyor. Gelir dağılımındaki eşitsizlik ayaklanmalara, büyük ölçüde gösterilere, grevlere, terörist eylemlere yol açıyor. Yabancı düşmanlığı, ırkçılık artıyor. Bu olayları politik bunalımlar izliyor. D Günümüzde Batı kapitalizminin gerilemesi, bunun karşısında Asya Pasifik ve Latin Amerika’daki anti emperyalist ÇİN NASIL GELİŞTİ? dayanışmayı beraberinde Çin ekonomisini ekonomilerine 1978’de dışa açtı. Bu getiriyor. Çin Asya’da yarattığı büyük fayda açılma 30 yıllık bir sağlıyor. 2004 komünist uygulama mirası hareketliliği Şanghay yılında Çin üzerinde gerçekleşti. Bu Cumhurbaşkanı nedenle daha 2000 yılında İşbirliği Örgütü ile Hu Cinto 12 Latin işletmelerin yüzde 50’si devletin Amerika ülkesini elindeydi. Komünist dönemden bölgeselleştiriyor. gezdi ve bu ülkelerde 30 kalma güçlü bir alt yapı ve eğitimli iş gücü mirası vardı. 1978’de kabul edilen reformlardan sonra Çin’e hızlı bir yabancı sermaye akımı oldu. Ancak bu akım yabancı sermaye ile devlet arasında kurulan, "ortak girişim"ler biçiminde oldu. Bu işletmelerde sermayenin yüzde 55’i devletin elindeydi. Zorunlu olarak yönetici ve ekibin çoğunluğu Çinli idi. Bu girişimler yabancı sermayeye büyük avantajlar sağladı: bedelsiz arazi, ucuz ve kaliteli el emeği, vergi muafiyeti. Bu elverişli koşullardan ötürü çokuluslu ABD ve Avrupa şirketleri Çin’e bir tip göç yapmaya başladı. Teknikleri, teknisyenleri, laboratuarları, üretim bilgileriyle Çin’e göçtüler. Bu üretimin ürünleri batı pazarlarına ucuz fiyatlarla sürüldü. Gerek yabancı şirket gerekse devlet bu üretimden büyük karlar sağladı. Ayrıca bu yolla Çin batı tekniğine ve üretim bilgisine sahip oldu. Çin kalkınmasını 5 yıllık devlet planları çerçevesi içersinde gerçekleştiriyor. Yabancı sermaye bu planlar çerçevesi içinde devletin ihtiyaç gördüğü alanlara getiriliyor. Bu yolla yatırımlar gelişmeye ve tekniğe ihtiyaç görülen alanlara yapılıyor. Çin kalkınmasını koruyucu bir ekonomiyle gerçekleştirdi. 2002 yılına kadar gümrük duvarlarını kaldırmadı, gelişmekte olan sanayisini gümrük duvarlarıyla korudu. Unutmamalı ki sanayi işletmelerinin yüzde 70’i hala yerli özel sektörün veya devletin elinde. Çin 2002 yılında dünya ticaret örgütüne girebilmek için gümrük duvarlarını kaldırdı. Ancak bu, Çin mallarının rekabetine dayanamayan gelişmiş batının aleyhine oldu. Çin borçlanmadan gelişti: 1993’te Çin’in IMF’ye 80 milyon dolar borcu vardı. Ancak buna karşılık IMF koşullarını kabul etmedi. 1995’te ise artık borca ihtiyacı kalmamıştı. Bu bir bağımsız kalkınma modelidir. Çinliler buna, "sosyalist pazar ekonomisi" diyorlar. Aslında bu, devlet güdümlü bir karma ekonomi sistemidir. Bizde milyar dolarlık yatırım anlaşması imzaladı. Ayrıca Çin, Afrika dahil bütün az gelişmiş ülkelere koşulsuz ve ucuz kredi sağlıyor. Bu yolla özellikle Latin Amerika ülkelerinin IMF’den kopmalarına yardımcı oluyor. LATİN AMERİKE’DA DEVRİMLER Küba Devrimi: Latin Amerika’da bugünkü devrimin başını Venezuela ve onun Başkanı Hugo Chavez çekiyor. Aslında Latin Amerika’da devrim, 195359 arasında Fidel Castro ile Che Guvara’nın başını çektiği Maki hareketiyle başladı. O dönemde Küba, Amerikan uydusu Batista’nın idaresindeydi. 1959’da bu idareyi yıkan Castro’nun hedefi sosyalizmi kurmaktı. Bu nedenle SSCB’nin yardımlarına dayanıyor, bu sayede ABD’nin baskılarına ve ambargosuna direnebiliyordu. En büyük dayanağı ise ücretsiz süt, yiyecek, sağlık ve eğitim hizmetleri sağladığı halktı. Castro’ya inanç ve güven sonsuzdu. 1990’da Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra Küba bunalıma girdi. Bu sefer yardım Çin’den geldi: Koşulsuz kredileri ve ucuz malları ile Çin, Küba ekonomisine canlılık getirdi. Venezuela’dan gelen ucuz petrol de buna katılınca, 2005 yılında Küba yüzde 11.8 büyüme hızına ulaştı. 2006’ya varıldığında sağlıklı, kültürlü bir sosyalist örnek oluşturuyordu, bütün Latin Amerika için. Venezuela: 2004 yılında büyük bir oy çoğunluyla iktidara gelen Hugo Chavez bir Bolivarcı, yani antiemperyalist devrim gerçekleştirdi. Castro’yu örnek aldığını açıkladı ve "Biz kendi sosyalist modelimizi kurmaya başlıyoruz" dedi. Halka iş sağlayan kooperatifler, sağlık merkezleri kuruyor; bedava eğitim ve diğer sosyal hizmetler sağlıyor. Bütün bunları Petrolü kamulaştırmasından elde ettiği gelirle gerçekleştiriyor. Yabancı petrol şirketlerine, ABD’ye
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle