18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

yayınları ile ilgili takındığı tavır ilginç bir örnek oluşturuyor. Eylül 1951’de ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin kendi Dışişleri merkezine yazdığı bir telgraf ve bu telgrafı ilgi alarak ABD Dışişleri merkezinin VOA’nın Kürtçe yayınlarını bir iç yazışmada konu etmesi bu yazının konusunu oluşturuyor. Her iki doküman da dönemlerinde "Gizli" olarak tasnif edilmişlerdir ve bugün için kamuya açık arşiv belgeleridir. Bunlardan ilki (B1) ABD’nin Ankara Büyükelçisi George Wadsworth imzasını taşıyan 4 Eylül 1951 tarih ve 212 sayılı telgraf Türk Dışişleri’nin Kürt Sorunu, ABD ve SSCB’nin Kürtçe yayınlarına ilişkin özet görüşleri ile, Büyükelçiliğin Kürtçe yayına dair siyasi görüşlerini içeriyor. İkinci belge (B2) ise ABD Dışişleri Karargahının Yakın Doğu Masası’nın bu telgrafı esas alan 14 Eylül 1951 tarihli bir "office memorandum"udur. Belge1: Eylül 1951’de VOA’nın (Amerika’nın Sesi Radyosu) Türkiye Üzerinden Kürtçe Yayın Yapması Konusu. oğludur ve 2. Dünya Savaşı yıllarında da başkanlık yapmış olan Franklin Delona Roseevlet’in de kuzenidir. Büyükleçi muhtemelen kuvvetli kişisel C S TRATEJİ 11 Doğu Masası Kürtçe yayınların resmi olarak başlatılması hususunda bir onay veremeyecektir. Öte yandan, Irak ve İran’daki Kürtlere yönelik yayınların ulaştırılmasında uygun yöntemlerin iletilmesi düşünülebilecektir. BUGÜNKÜ DURUM Soğuk Savaş’ın erken dönemlerinde (Türkiye’nin iki kutuplu dünyadaki stratejik konumu, SSCB’nin savaşın hemen akabinde gündeme gelen toprak talepleri v.b. konular göz önüne alındığında) Türkiye açısından hassas bir konunun ABD Dışişleri tarafından dikkate alınması ve bu yönde resmi bir politika geliştirilmesi doğaldır. Ancak Salt iki arşiv belgesinden yola çıkarak net bir sonuca ulaşılması da zaten mümkün değildir. Burada hatırlanması gereken, ABD’nin dış politika karar alma sürecinde yepyeni bir hükümet örgütlenmesi olarak istihbarat topluluklarının etkin olmaya başladığı bir çağın başladığıdır. Yine de Kürt nüfusa yönelik ABD faaliyetlerinin psikolojik boyutta ciddi bir şekilde ele alınmaya başlandığı bir süreç başlamaktadır. 11 Eylül saldırılarının ardından, bu tür faaliyetlerin Batılı devletler için önemli bir araç olarak kullanılmaya başlandığı ve bir çok açıdan vazgeçilmez nitelikler ihtiva ettiği görülmektedir. Büyük Ortadoğu İnisiyatifi’nin en önemli sacayaklarını eğitim ve bölge kadınlarına yönelik programların oluşturması tesadüf değildir. Bu tür faaliyetleri akademik açıdan cazip kılan unsur ise, örneğin ABD açısından, resmi kanallarla yürütülen programların neredeyse saat saat izlenebilmesidir. ABD Ortadoğu’ya yönelik mali ve diğer destek programları için teklifleri internet üzerinden almaktadır. Bu çalışmalar ile ilgili olarak da, en azından resmi bütçe kalemlerinden, ne kadarlık bir meblağı harcayacağını ilan etmektedir. Bush Barzani görüşmesinden... Bush yönetiminin uygulamalarını eleştiren kitaplar... 1950’LERDE KÜRTÇE YAYIN Soğuk Savaşın ilk yıllarında Ortadoğu, ABD ve SSCB’nin çıkar çatışmalarının merkez eksenlerinden birisini oluşturmaktaydı. Doğal olarak bu bölgede farklı devletlerde yaşayan farklı dini ve etnik yapılanmalar da çıkar çatışmalarının konusunu oluşturuyordu. Bu anlamda, 1951 yılı itibariyle IrakİranTürkiye sınırları içerisinde yaşayan Kürt nüfus da iki süper gücün psikolojik harekatlarının öznelerinden birisi olduğu görülüyor. Nitekim SSCB bu dönem itibariyle, örneğin Türkiye’de yaşayan Kürt nüfusa yönelik bir Kürtçe yayına başlamıştı. Türk Dışişleri, ABD’li muhatabı Wadsworth’a iletilen bir memorandum ile, "Türkiye’de artık bir Kürt sorunun bulunmadığını, Kürtlerin diğer Türk vatandaşları ile birlikte tam bir eşitlik altında yaşadıklarını" bildirmektedir. Türk Dışişleri "Kürt problemi yaratma çabalarının yabancı telkinlerden kaynaklandığını, Türkiye’deki Kürtler arasındaki Sovyet propagandasının zarar verici olarak görüldüğünü ve bununla mücadele edilmesinin anlayışla karşılanacağını" belirtmektedir. Türkiye her ne kadar Amerikan propagandasını Amerika’nın bilebileceği bir iş olduğunu belirtse de, bu propaganda sayesinde ters bir etki ile Kürtler arasında ayrılıkçı hissiyatın yayılacağını ve bu hissiyata sahip Kürtlerin bu yayınları Amerika’nın desteği olarak algılanacağını" vurgulamaktadır. Türkiye’nin bu alandaki çekincelerini de dikkate aldığı gözlenen Büyükelçi, "Türkiye üzerinden Kürtçe yayın yapılması ile ilgili Bakanlığının sahip olduğu zamanlamanın uygun olduğu ve faydalı olacağı yönündeki görüşlerine katılmadığını" bildirmektedir. Büyükelçi bu görüşlerini destekleyici nitelikteki bilgileri Kürt Sorunu ve Mahabad Cumhuriyeti ile VOA hakkındaki uzmanlığı ile tanınan Archibald Roosevelt’in değerlendirmelerine de dayandırmaktadır. A. Roosevelt ayrıca Büyükelçiliğin VOA’nın Kürtçe yayınlar ile ilgili olarak Türkiye’nin resmi görüşlerinin dikkate alınması gerektiği yolundaki düşünceleri paylaşmaktadır: "Türk Dışişleri mevcut tutumunu sürdürdüğü sürece VOA’nın Kürtçe yayın yapmamasında yarar vardır. Ancak, Amerika’nın görüşleri Irak ve eğer mümkün ise İran yayın kuruluşları vasıtasıyla yapılabilir." Büyükelçinin karargahına görüş bildirirken A. Roosevelt’in görüşlerini de referans olarak kullanması dikkat çekicidir. A. Roosevelt, ünlü Theodore Roosevelt’in ilişkileri olduğu yönündeki izlenimi merkezine yansıtarak görüşlerini güçlendirmek istiyor. Bu durum ABD dış politikasının nasıl işlediği ile ilgili ilginç bir detay olarak ele alınabilir. Belge 2: VOA’nın Kürtçe Yayın Yapması ile ilgili ABD Dışişleri’nin Uzman Değerlendirmesi VOA’nın bölge ülkeleri üzerinden Kürtçe yayın yapması ile ilgili çalışmaların ABD Dışişleri’nin o dönemde üzerinde uzun süre çalışılan bir konu olduğu anlaşılıyor. Bu anlamda ABD Dışişleri merkezi ilgili yurtdışı postlarından görüşlerini bildirmelerini istemiştir. Ankara’dan gelen güçlü tepki dışında diğer postlardan VOA’nın yayını konusunda olumlu görüşler bildirilmiştir: Dikkatlice planlandığı takdirde bu tür yayınlar faydalı olabilecektir. Yine bu belgeden anlaşılmaktadır ki karargah uzmanları Türk Dışişleri’nden böylesi bir tepkiyi de beklemektedirler. Ancak yine de karargah uzmanları, ABD’li Büyükelçinin direkt olarak Türk makamları nezdinde böylesi bir konuyu gündeme getirmelerinden ve konu hakkında görüş almalarından rahatsızlık duymuş gibidirler. Çünkü Memorandum’u kaleme alan uzman Washington’daki Türk Büyükelçiliği’nde görevli bir Konsolos ile konuyla ilgili olarak bir telefon görüşmesine muhatap olmuştur. Türk yetkilinin, kendi hükümetinden aldığı talimat doğrultusunda, Türk resmi görüşlerini bu kez de Washington’daki muhatabına şifahi olarak aktardığı görülmektedir. Bu durum diplomatik teamüllerde sıkça karşılaşılan bir durumdur ve her şeyin ötesinde Türk makamlarının VOA’nın Kürtçe yayınlar konusundaki tavrının ciddiyetini göstermesi bakımından önemlidir. ABD’li uzman, Türk Dışişleri’nin yayınların başlaması halinde ikili ilişkilerin zarar göreceği konusunda ikna olmuş gibidir. Buna göre, ABD Dışişleri Yakın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle