17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

jeriko, Hebron, Betlehem, Nablus, Tulkerim, Kalkilya ve Cenin’dir. (bakınız harita 4) Statüsü tartışmalı olan Kudüs’ün haricinde diğer şehirlerin nufusu 100.000 ile 200.000 arasındadır. Diğerleri daha küçük ölçekli kasabalar görünümündedir. Batı Şeria’da Güvenlik Konseyi kararlarına rağmen kurulmuş Yahudi yerleşim yerleri de vardır. Bilhassa A. Şaron’un son yıllardaki iktidarı sırasında bu yerleşim yerlerinin (Maale Adumim gibi) sayısında artış görülmüştür. Yerleşim birimlerinin nüfusu 3 bin ile 30 bin arasında değişmektedir. Batı Şeria’da 2,3 milyon Filistinli Arap ve 400 bin Yahudi (yerleşim bölgelerinde) yaşamaktadır. Filistin İdaresinin fiilen kontrol ettiği topraklar Batı Şeria’nın yüzde 8.5’inden ibarettir. 1993 Oslo anlaşmalarından sonra bazı yerlerin idaresi Filistinlilere bırakıldı ama halen Batı Şeria’nın yüzde 59’u İsrail’in idaresinde veya güvenlik kontrolündedir. Geri kalan bölgelere ise İsrail güvenlik güçleri gerek gördükleri zaman girmektedirler. Harita 4 Filistinlilerin başkent yapmayı ümit ettikleri Doğu Kudüs’ün tamamen İsrail tarafından kuşatılmasıdır. Esasen İsrail burada duvar inşasına başlamış bulunuyor. Dikkati çeken başka bir husus da buradan Lut gölüne kadar duvar çekilirse, Batı Şeria’daki Filistin bölgesi de kendi içinde ikiye bölünecektir. Böylece bu iki bölgede yaşayan Filistinlilerin bu toprakları terk etmeleri veya İsrail işgali altında uysal bir şekilde yaşamaları arasında bir tercih yapmaları gerekecektir. C S TRATEJİ 21 YARDIMA BAĞLI EKONOMİ Dünya Bankası verilerine göre Filistinli (Gazze ve Batı Şeria) Arap nüfusu bugün 3.6 milyon olup, kişi başına gelir (GSMH) 934 dolardır. Son beş yılda yani 1999’dan bu yana ekonomide yüzde 38’lik bir daralma görülmüştür. İşsizlik yüzde 27 civarındadır. Halkın yüzde 48’i fakirdir. Arap ülkelerinin ve göçmen Filistinlilerin yaptığı mali yardımın miktarı bilinmemekle beraber, dikkate alınacak bir düzeyde olduğu tahmin edilmektedir. 2005 yılında AB yardımı yaklaşık 600 milyon dolar, Amerikan yardımı da 400 milyon dolar olarak açıklanmıştır. Filistin sorununa bir çözüm bulunamadığı ve Filistin devleti geçici sınırlarla da olsa kurulamadığı için Filistin halkının durumu giderek kötüleşmiştir. Mısır ve Suriye İsrail’e karşı askeri çözüm şeklinden uzaklaşmış oldukları için Filistinliler mücadelelerinde şiddet yoluna başvurmakta ve İsrail’den de aynı şekilde şiddetle mukabele görmektedirler. Hatta Filistinlilerin faaliyetlerini terör olarak nitelendirirsek, İsrail’in de devlet terörü yaptığı söylenebilir. Madalyonun ters tarafından bakarsak, İsrail Filistin topraklarını askeri kontrol altıda tuttuğu için, Filistinlilerin de "intifada" hareketi yürüttüklerini, yani şiddeti İsrail’in başlattığını söylemek de mümkündür. Tabii ortada bir basit gerçek daha var. Bir soruna barışçı yollardan çözüm bulunamıyor ve kuvvet kullanma yoluna gidiliyorsa, silahlı çatışmayı kazanmadan hakkını elde etmek insanlık tarihi boyunca pek mümkün olmamıştır. Bugün de Filistinlilerin yaşadıkları dram bu gerçekten kaynaklanmaktadır. İsrail’deki intihar saldırılarından... Sorunun her aşamasında karşılıklı terör hep gündemde oldu. Arafat’ın ölümünün ardından iyice güçlenen Hamas, kuruluşundan bu yana intihar saldırılarıyla gündeme geldi. İsrail, en son Şeyh Yasin ve Rantissi’yi öldürerek karşılık verdi. Hamas Filistin halkı için sosyal yardım projeleri hazırlayıp, uygulamak üzere çalışmaya başlamış, Hamas’ın askeri kolu İzzettin El Kasım Birlikleri 1992 yılında kurulmuştur. İsrail 1989’da Hamas’ı kanun dışı ilan etti. Eldeki bilgilere göre Heron’da namaz kılarken öldürülen 29 Filistinliye karşılık olmak üzere Hamas ilk bombalı saldırısını 1993 nisanında yapmıştır. Hamas 1993’te varılan Oslo anlaşmalarını reddetti. Sosyal içerikli çalışmaları dolayısıyla halk ile iç içe yaşayan Hamas, halk tarafından giderek daha fazla tanınmaya başlandı. Oslo anlaşmalarından bir sonuç alınmasa bile 1996’da Filistin’de Meclis kurulması ve Filistin İdaresi Başkanlığı için seçimler yapılması öngörülüyordu. Fakat Hamas seçimleri boykot etti. Seçimleri de El Fetih Örgütü kazandı ve Yaser Arafat Başkan seçildi. Hamas’ın İsrail’e karşı saldırıları devam etti. Kasım 2000 ile Nisan 2004 arasında Hamas saldırılarında 377 İsrailli sivil ve askerin öldüğü ileri sürülüyor. İsrail’le anlaşma konusunda 2004 ocak ayında Hamas liderlerinden Rantissi’nin bir beyanını görüyoruz. Rantissi, İsrail’in 1967 savaş öncesi sınırlarına çekilmesi karşılığında on yıllık bir ateşkes yapılabileceğini, bu aşamada Filistin topraklarının hepsini kurtarmanın zor göründüğünü, adım adım kurtarmanın kabul edilebileceğini, ama ateşkesin on yıldan fazla sürmemesi gerektiğini açıkladı. İsrail ise 2004 mart ve nisan aylarında yaptığı nokta atışlı hava saldırılarında Şeyh Yasin’i ve Rantissi’yi öldürdü. Dipnotlar: (1): BM Genel Sekreteri’nin Güvenlik Konseyi’ne 7 Mayıs 2003 tarihli ve S/2003/529 sayılı mektubun eki Gazze şeridi için fazla bir şey söylemeye zaten pek gerek yok. Gazze, güneyde Mısıra komşu olmakla beraber, diğer yönlerde İsrail ve Akdeniz ile çevrili bir toprak parçası durumundadır. Bazıları buraya Açıkhava hapishanesi de diyorlar. İsrail gerek gördüğünde Gazze’nin Batı Şeria ile bağlantı yollarını ve girişçıkışını kapatarak burada yaşayan Filistinlileri tecrit edebiliyor. Batı Şeria’da İsrail’in işgal ve etkinliğini değerlendirirken burada yapımına başlanan beton duvar ve tel örgü sınırından da bahsetmek gerekir. (bakınız harita 5) Batı Şeria’nın 1967 savaşında İsrail’in işgal ettiği toprakların batı kesimi ile İsrail arasındaki bölgede, Başbakan Şaron güvenlik duvarı adı altında ve 180 kilometresi beton duvar, geriye kalanı da dikenli tel örgü olmak üzere yaklaşık 670 kilometrelik yeni bir barikat yapımına başladı. Bu duvarın çalışmaları halen sürdürülüyor. 1967 ateşkes sınırı ile bu duvar arasında kalan bölge Batı Şeria’nın yaklaşık yüzde 17’si. Burada 237 bin Filistinli Arap yaşıyor. Oluşturulan bu koridoru İsrail’in yavaş yavaş kendi topraklarına katmak istediği görülüyor. ABD Başkanı Bush dahi Londra’da 20 Kasım 2003’de bu duvarın yapımına karşı çıktı. Öte yandan, Şaron hastalanarak görevden çekilip E. Olmert Başbakan vekili olarak işbaşına gelince yaptığı bir açıklamada İsrail’in Ürdün vadisini elden çıkarmayacağını da söyledi. Bunun anlamı işgal altındaki Batı Şeria’nın Ürdün ile bağlantısını kesmek, günün birinde Filistin devleti kurulsa bile Batı Şeria’nın İsrail tarafından abluka altında tutulması veya hiç değilse bu durumun görüşmelerde koz olarak kullanılmasıdır. Yine Olmert, 9 mart 2006’da Jerusalem Post gazetesinin kendisiyle yaptığı bir röportajda Kudüs’ün doğusundaki Maale Adumim Yahudi yerleşim merkezi ve civarındaki yerleşim yerlerinin birleştirileceğini söyledi. Bu sözler şayet İsrail seçimleri için seçim propagandası değilse, bunun anlamı FKÖ VE HAMAS Bağımsız devlet olma Harita 5 mücadelesini Filistin halkı adına uzun yıllar sürdüren Yaser Arafat 2004 yılında öldü. Filistinli örgütleri çatısı altında birleştiren FKÖ 1988 yılında İsrail ile ateşkesi kabul etmişti. Çünkü Filistin halkının tek başına İsrail ile savaş yoluyla topraklarını geri alma imkanı olmadığı iyice belli olmuştu. FKÖ bu yola girerken 1987’de Hamas örgütü de kuruldu. Kurucusu Şeyh Yasin’di. HAMAS "Harekat Al Mukaveme Al İslamiyya" (İslam Mukavemet Hareketi) isminin baş harflerinden oluşuyordu. Kuruluş yasası din temeli üzerinde olup, amacı bütün eski Filistin topraklarında İslam devleti kurmaktır. 36 maddelik Hamas yasasının 13. maddesi Filistin sorununa cihaddan başka çare olmadığını belirtmektedir. 31. madde İslam kanadı altında üç dinin barış ve sükunet içinde yaşamasının mümkün olduğundan sözeder. 32. madde zionistlerin Filistin’i ele geçirdikten sonra Nil’den Fırat nehrine kadar genişleme emelleri olduğunu, tutumlarının da bunu gösterdiğini yazmaktadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle