17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Seçim sonrası durum ve olası gelişmeler… C S TRATEJİ 15 Irak’ta zaferin tanımı yok Em. Tuğg. Nejat ESLEN I raklıların yüzde 70’inin oy kullandığı, 15 Aralık 2005 tarihinde yapılan seçimlerin sonuçlarına göre Şiiler, Bağdat dahil olmak üzere, on sekiz vilayetten onunda, Sünniler ve Kürtler ise dörder vilayette çoğunluğu sağladılar; 275 üyeli Irak parlamentosunda Şiiler 128, Sünniler 55 ve Kürtler ise 53 sandalye ile temsil edilecekler. Kerkük vilayetinde, gayri resmi sonuçlara göre Kürtler, oyların yüzde 61’ini alarak çoğunluğu sağladı. Türkmenlerin oyu ise yüzde 11.6’ da kaldı. İktidar olabilmek için 184 sandalye gerektiğine göre bir koalisyon kurulması gerekiyor. TEORİK HÜKÜMET Teorik olarak bir ŞiiSünni koalisyonu mümkün olsa da ŞiiKürt koalisyonu, daha yakın bir olasılık olarak görülüyor. Sünnilerin seçimlerde hile yapıldığına dair itirazları ile birlikte ŞiiSünni gerginliği ve bu iki grup arasında gelişen şiddet, işgalci ABD Ordusu’na direnişle birlikte artarak devam ediyor. Sünniler uzlaşma için anayasanın tadilini, ABD işgalinin sona erdirilmesini, merkezi yönetimin güçlendirilmesini, petrol gelirlerinin merkezi yönetim tarafından kontrol edilmesini, hükümette kendilerine maliye ve petrol gibi önemli bakanlıkların verilmesini istiyorlar. Eski Irak’ı yöneten Sünnilerin, seçim sonuçlarına göre yeniden yapılandırılacak olan Irak devleti içinde tatmin edilmeleri zor bir olasılık gibi görülüyor; bu nedenle de ŞiiSünni gerginliğin ve çatışmaların daha da artabileceği ve bölünmeye kadar gidebilecek bir sürecin başlayabileceği değerlendiriliyor. Artık, radikal İslam direnişçilerinin bir üssüne ve eğitim alanına dönüşmüş olan seçim sonrası Irak’ta, çözülmesi zor sorunlarla birlikte yeni bir dönemin başladığı gözlemleniyor. Irak’ın geleceğinin belirlenmesinde baskın olan sorunlar içinde şu hususlar öne çıkıyor; başbakan ve kritik bakanlıklardan maliye, iç içişleri, petrol, milli savunma ve dış işleri bakanlıkları hangi etnik veya mezhep grubuna verilecek, bu konuda uzlaşma olabilecek mi? Çoğunlukla Şiilerden oluşan Irak Ordusu ve güvenlik güçleri kimin kontrolünde olacak? Kürt ve Şii askeri güçler merkezi yönetim kontrolü altına alınabilecek mi? Irak’ın ulusal gelirinin yüzde 85’ini oluşturan petrol gelirleri kimler tarafından kontrol edilecek ve bu gelirler kimler tarafından, nasıl ve hangi amaçlar için kullanılacak? Petrol kaynaklarının bulunduğu bölgelerde yaşayan Şiiler ve Kürtler petrolden elde edilen gelirin merkezi yönetim tarafından kontrolünü kabul edecek mi? Alt yapısının onarılması, kapasitenin artırılması ve yani kaynaklar aranması için gerekli olan kaynaklar nasıl temin edilecek ve kimin kontrolünde kullanılacak, bulunacak yeni petrol kaynakları kimin kontrolünde olacak? Devlet bütçesi nasıl hazırlanacak? Petrol dışı gelirler kimler tarafından ve nasıl toplanacak, kimler tarafından, nasıl ve hangi amaçlar için kullanılacak? Savaş nedeni ile tahrip olan ve Irak halklarına büyük sıkıntılar yaşatan alt yapı, kimler tarafından ve hangi gelirlerle onarılacak? Devlet içinde dinin rolü ne olacak? Hangi hukuk kuralları, nasıl uygulanacak? Devletin dış ülkelerdeki temsili nasıl olacak, dış temsilde bölgesel güçlerin yeri ve rolü nasıl tanımlanacak? ABD işgal güçlerine karşı ortak bir tutum belirlenebilecek mi? ABD güçlerine karşı direniş nasıl gelişecek? ABD güçleri çekilecek veya azaltılacak mı, eğer çekilirse veya azaltılırsa yansımaları neler olacak? Bombalı saldırıda tahrip olan Şiilerin kutsal mekanı Askeriye Türbesi dan yükselen sesler ile birlikte, Irak’tan hangi şartlarda ve ne zaman çıkılabileceği de tartışılıyor. Mart 2003 tarihinden bu yana, savaş ile ilgili doğrudan ve dolaylı harcamaların, 1 ila 2 trilyon dolar arasında olabileceğini ifade eden uzmanlar artık, ABD’nin Irak’taki yatırımlar için kaynak tahsis edemeyeceğini de söylüyorlar. TÜRKİYE KAYBEDEN TARAFTA Türkiye’ye gelince. Kırmızı çizgiler edebiyatı, bir hamaset örneği olarak tarihteki yerini alırken, gerçeklere değil de kaygılara dayanan stratejiler geliştirme alışkanlığını terk edemediği ve proaktif davranmayı öğrenemediği için Türkiye, Irak’ta kaybedenler tarafında yer almaya devam ediyor. Irak’taki seçim sonuçları ise Türkiye’nin kaybedenler tarafında olduğunu belgeliyor. Barzani ‘ye ve Talabani’ye güvenmemeyi öğrenemeyen ve PKK tehdidini Barzani’nin katkıları ile dağıtabileceğini düşünen Türkiye, Habur kapısını açık tutarak, Türk iş adamlarını yatırım yapmaya teşvik ederek ve yatırımlarını kolaylaştırarak, Irak’ın Kuzeyi’ndeki Kürt oluşumunun güçlenmesine ciddi katkılar sağlıyor; zaman içinde bu oluşumun Türkiye’nin içine doğru genişleme potansiyeline sahip olduğunu görmez gibi davranıyor; görse bile böyle davranarak potansiyel tehdidi dağıtabileceği yanılgısına da düşüyor. Türkiye, Irak’ın Kuzeyi’ndeki Kürt oluşumunun ancak Türkiye’deki ayrılıkçı Kürtlerin de katkısı ile Türkiye içine doğru genişleyerek varlığını sürdürebileceğini ve belki de ancak şartlar bu istikamette geliştikten sonra bağımsızlığını resmen ilan edebileceğini de anlamak istemiyor. Türkiye, böyle davranarak ve böylece gerçekçi bir Irak politikası uyguladığını sanarak, kendi ayağına kurşun sıktığını ( güvenliğinin geleceğini tehlikeye soktuğunu) bilmez gibi davranıyor. İşte bu şartlarda,Türkiye’yi yönetenler, ABD’den talep gelmesi halinde, Irak’a Türk askeri gönderilmesinin müzakere edilebileceğini söylüyorlar. Bu söylem, petrol çıkarları için Irak’a giren ve başarılı olamayan ABD askerlerinin yerine, ABD çıkarları için Türk askerlerinin feda edilmesine rıza gösterebilmesi anlamına geliyor; Türkiye’nin Irak ile ilgili çıkarları ve Türkmenlerin güvenliği ve hakları söz konusu olduğunda sessiz kalanların bu yaklaşımı ciddi bir çelişki oluşturuyor. Irak’ın toprak ve siyasi bütünlüğüne saygılı olduklarını ve politikalarının da bu esasa dayandığını ifade edenlerin öncelikle, Irak’ın dağılması halinde uygulanması gereken tedbirleri de içeren bir alternatif Irak strateji geliştirmeleri gerekiyor. ÇÖZÜLEMEYEN SORUN YUMAĞI Görüleceği gibi, ABD tanklarının parçaladığı Irak, çözülmesi zor bir sorunlar yumağına dönüşmüş durumda. Bu şartlarda, Irak’ta üniter devlet yapısının korunması ve bu yapı içinde tüm tarafların tatmini zor bir olasılık gibi görünüyor. Kürtler hariç halkların çoğunluğunun ABD askeri gücünü güvenlikleri için bir tehdit olarak gördükleri Irak’ta yalın ve sade çözüm Irak’ın çözülmesi ve bölünmesi gibi görünse bile, kaynakların kontrolü gayretleri, bu çözüm tarzının da kansız olamayacağını işaret ediyor. Irak’taki gelişmelere ABD açısından baktığımızda, kafasının oldukça karışık ve karasız olduğu gözlemleniyor. Kitle imha silahları mevcut olduğu ve teröre destek verdiği iddiası ile Irak’a giren ABD, asli çıkarı olan petrolün kontrolü konusunda da zorlanıyor. 1 Mayıs 2003 tarihinde, Başkan George Bush’un gururla ‘Irak’ta görevin tamamlandığını’açıklamasından bu yana geçen süre içinde, ABD’nin Irak’ı yeniden yapılandırmada zorlandığı ve politik amaçlarını garanti edemediği izleniyor. 2005 Yılı yazında ‘Irak’ta direnişçilerin son gayretleri içinde olduklarını’ açıklayan Başkan Bush, aynı yılın sonlarında ‘Irak’taki iki seçeneğin zafer veya yenilgi’ olduğunu vurgularken, ABD’nin içinde bulunduğu çıkmazı da yansıtıyor. Askeri stratejisindeki hatalar ve noksanlar ile birlikte, ABD’nin Irak’ın yeniden yapılandırılmasını amaçlayan bir büyük stratejisinin de olmadığı, Irak’ta direnişçilerle baş edemediği ve savaşın masraflarını karşılamakta zorlandığı da gözlemleniyor. Bazı yetkililer, ABD için Irak’ta zaferin, ‘federal demokratik bir devlet yapısı gerçekleştirmek ve direnişi ezmek’ olduğunu söylerken, bazı uzmanlar ise ABD için zaferin, halen ‘günde 1.5 milyon varil olan petrol üretiminin 5.5 milyon varile çıkarılması ve küresel pazarlara kesintisiz aktarılması’ anlamına gelebileceğini ifade ediyorlar. Bir taraftan Irak’ta zaferin nasıl tanımlanabileceği araştırılırken ve Başkan Bush, Saddam’ın heykelinin devrilmesinden yaklaşık otuz ay sonra, ‘Irak İçin Zafer Stratejisi’ni açılarken, kamu oyun ABD’nin Irak harekatının maliyeti trilyonlarca dolara vardı. Tutmayan öngörüler nedeniyle ülkede yapılan seçimler sonucunda hükümet dahi kurulamıyor. Şiilerin ve Kürtlerin ciddi değişiklikler yapılmasını istemediği anayasa, söz verildiği gibi tadil edilecek mi? Tadil edilmiş anayasa, Sünnileri tatmin edebilecek mi? Politik yapılanmaya Sünnilerin katlımı sağlanabilecek ve yeni yapılanma içinde Sünnilerin tatmin edilmesi mümkün olabilecek mi? Sünilerin politik tatminleri mümkün olmadığı takdirde yansımaları neler olacak? Gerilim ve çatışma hangi boyutlara varabilecek? ŞiiSünni gerginliği ve çatışmalar nasıl gelişecek? Yeni devlet yapılanması içinde Kürtlerin rolü ve Kerkük’ün konumu ne olacak? Şiiler içindeki farklılıklar giderilecek, uzlaşma sağlanabilecek mi? Yeni politik yapılanma içinde ‘federalizm’ ne anlama gelecek, merkezi devlet ile bölgesel otoriteler (Şii, Kürt, Sünni) arasında yetki dağılımı nasıl dengelenecek? Dengelenebilecek mi? Bağdat nasıl yönetilecek? Yetki dağılımı ile ilgili anlaşmazlıklar çatışmalara, çözülmelere ve bölgesel otonom yapılara yol açacak mı? Yeni devlet yapısında devlet başkanı, yardımcıları,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle