17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası [email protected] Hıristiyan kökenli bakanın öldürülmesi, gerginliği tırmandırıyor… C S TRATEJİ asırdır varlığını koruyan bu "siyasi gelenek"e göre cumhurbaşkanlığına Maruni, başbakanlığa Sünni, meclis başkanlığına ise Şii bir isim getiriliyor. Yönetim piramidinin zirvesinden tabanına kadar her kademesinde uygulanan bu sistem, ülkede yaşayan her etnik gruba sözde "eşit temsil hakkı" tanıma iddiasında ancak uygulamada Lübnan’ı "eşit" parçalara bölmekten başka bir işlevi olmamış bugüne kadar. Genel itibari ile dış destekli bir "HıristiyanMüslüman" çatışması olarak nitelendirilebilecek Lübnan İç Savaşı (1975–1991), Lübnan’ın kendine özgü sistemine dair yukarıda anlatılan soyut kavramların şüphesiz, en somut örneklerinden biridir. Ortadoğu tarihinin en kanlı dönemlerinden biri olarak hafızlara kazınan Lübnan İç Savaşı, aynı zamanda Lübnan’ın günümüze kadar uzanan siyasal/toplumsal bölünmüşlüğünün kronikleşmesine neden olmuştur. Nitekim Lübnan’ın bugün gelinen noktada karşı karşıya olduğu ikinci bir iç savaş tehdidine kadar uzanan siyasal buhranın çıkış noktası göründüğü ya da gösterildiği gibi sadece "Hariri Suikastı" değildir. Lübnan siyasi tarihinin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilen suikast hiç kuşkusuz ki bu süreçteki patlama noktasıdır ancak sorunun esas nedeni sistemin ta kendisidir. K aderi "savaş" ile yazılmış ülkelerden biri olarak 63 yıllık tarihinin büyük bir kısmını iç savaş ya da savaş ile; geri kalan kısmını da iç savaş ya da savaş senaryoları ile geçiren Lübnan, yine bir savaş sonrası yeni bir iç savaş senaryosu ile karşı karşıya. Nedenleri ve sonuçları ile son derece tartışmalı bir savaştan çıkan Lübnan’ın mevcut siyasal sisteminin ülkeyi yıllardır anayasal bölünmüşlüğe mahkum etmesi ise senaryoları gerçeğe bir adım daha yaklaştırıyor. Lübnan’ın Hariri Suikastı ve İsrail ile karşı karşıya geldiği son savaş sonrası yaşadığı ve halen yaşamakta olduğu bu süreçte bölgesel ve Batı merkezli küresel sistemin rolünü de unutmamak gerekiyor. Tek bir "Lübnan" kimliğinin oluşamamış olması, ülkenin ulusdevlet idealine ulaşamamış olması ve son dönemde Arap dünyasında sıkça duyduğumuz "ulusal birliğin" yine sadece ideallerde kalmış olması, Lübnan’ın bugününü anlamak için göz önünde bulundurulması gereken önemli nirengi noktalarıdır. Lübnan yeniden patlama aşamasında görülebiliyor. Duruma siyaset bilimi penceresinden bakıldığında ise mezheplerin, dinlerin, etnik yapıların zamanla birer siyasi kimliğe dönüşmüş olmasının yekpare bir "Lübnan" kimliğinin oluşmasını engellediğini söylemek yanlış olmaz. Ülkenin siyasal sistemi gereği, Lübnan yönetimi kendince "adil" bir şekilde, kesin ve keskin çizgilerle söz konusu farklılıklara göre "kardeş payı" edilince de bölünmüşlük meşrulaşmış ve böylece sistem kendiliğinden kilitlenmiş. Çeyrek ULUS KİMLİĞİ YOK Lübnan resminin tamamını görebilmek için, Lübnan’ın son iki yılda manşetlerde büyük puntolarla yer almasına neden olan suikastların, iç çekişmelerin, çatışmaların ve savaşların gölgesinde kalan ama tüm bu sıralananların temelinde yatan sistemi yakından incelemek gerekiyor. Bu noktada ilk olarak toplumsal yapıyı iyi okumak büyük önem taşıyor. Her şeyden önce dinsel hatta mezhepsel motiflerin siyasi kimliklerin ana desenini oluşturduğu gerçeğinden hareket etmek gerekiyor. Bu perspektiften baktığımızda, Lübnan’ın kültürel açıdan "zenginlik" olarak tanımlanabilecek "çok kimlikli" yapısının, işin içerisine siyaset/iktidar mücadelesi girince, birdenbire iç karmaşa için biçilmiş bir kaftana dönüşüverdiğini görüyoruz. Yine aynı şekilde binlerce yıldır bu topraklarda bir arada yaşayan Sünniler, Şiiler, Dürzîler, Marunîler, Ermeniler, Süryaniler ve diğer etnik/dini grupların günlük yaşamlarındaki "barışı" siyaset sahnesine taşıyamadıkları açıkça İsrailHizbullah çatışmasının ardından TANSİYON DÜŞMÜYOR Lübnan’da Şubat 2005’ten yani Hariri siyasi alanda pay kapma yarışı Suikastı’ndan bu yana yaşanan irili ufaklı hepsi ülke içerisindeki başlamışken, Hıristiyan kökenli Bakan depremlerin sistemsel fay kırıklarından elbette. Söz konusu Cemayel’e düzenlenen suikast gerilimi kaynaklanmıyor depremler arasında yine mevcut sistemin davetiye çıkardığı "uzaktan artırdı. Lübnan her an patlayabilir… alenen kumandalı" olarak yaratılan suni depremler de yok değil. Şüphesiz ki bu uzaktan kumandaların biri de uzun yıllardır Şam’ın elinde. Ancak son dönemde, özellikle de Nisan 2005’de Lübnan’daki askeri varlığına son verdikten sonra Lübnan’daki etkisi az da olsa kırılmış olan dışardan öyle görünmesini isteyen– Suriye’nin Lübnan’daki "etki kapasitesi" tartışmaları son dönemde yeniden alevlendi. Hatta ABD’nin Suriye’nin Hizbullah’ı kullanarak Lübnan’da darbe girişiminde bulunacağını iddia etmesi, Lübnan’da özelikle "14 Martçılar" olarak bilinen Suriye karşıtı Batı yanlıları tarafından önemli bir "koz" olarak karşı argümanlar listesine eklendi. Lübnan’da öznesi ya da nesnesi Suriye olan tartışmaların yanı sıra İsrail ile yaşanan son savaştan sonra, savaşın "jön"lerinden biri olan Hizbullah tarafından gündeme taşınan mevcut hükümetin lağvedilmesi ve Lübnan’a yakışır bir "ulusal birlik hükümeti" kurulması teklifi ile çeşitli grupların söz konusu teklife verdiği yanıtlar da savaş sırasında oluşan birlik görüntülerini bir anda silikleştirdi ve yeni bir hükümet krizini beraberinde getirdi. Bu bağlamda Cemayel’in öldürülmesi Lübnan’ı yeniden karıştırabilir...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle