17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bahadır Selim DİLEK Türkiye’yi doğrudan etkileyebilecek kriz konusu… C S TRATEJİ 13 nedenle Fırat sularının yüzde 98’i Türkiye’den kaynaklanıyor. Ancak Suriye, Balik ve Habur’un kendi ülkesinden kaynaklandığını ileri sürüyor. Suriye’nin katkısı ise yüzde 11 civarında. Irak, Fırat Nehri’ne herhangi bir su katkısı yapmıyor ancak nehrin sularının yüzde 44’lük bölümünü kullanıyor. Türkiye’nin nehre su katkısı yüzde 89’ken, kullandığı oran yüzde 35 civarında bulunuyor. GAP Projesi’nin tamamlanması ile birlikte bu oran artacak. İşte bu durum Suriye ve Irak’ı ciddi anlamda kaygılandırıyor. Suriye, Fırat’a olan yüzde 11’lik katkısına karşılık nehir suyunun yüzde 21’ini kullanıyor. Dicle de Fırat gibi Türkiye’den doğuyor. Türkiye sınırlarını Cizre yakınlarında terk ediyor. Türkiye’den doğan Büyük Zap ile Hezil suları, Irak içinde Dicle’ye kavuşuyor. Türkiye’nin Dicle’ye su katkısı yüzde 40, Irak’ın su katkısı yüzde 60 civarında bulunuyor. Dicle, Türkiye’den çıktıktan sonra, Irak’a girmeden, 5060 kilometre boyunca, Türkiye ile Suriye arasında sınır oluşturuyor. Bu kıyıda Dicle’den yararlanma olanağı elde eden Suriye’nin Dicle’ye su katkısı hiç olmuyor. D ışişleri Bakanlığı’nın, 2007 yılı bütçesinin, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmeleri için hazırladığı kitapçıktaki iki paragraf, ulusal veya uluslararası basının çok fazla dikkatini çekmedi. Türk dış politikasının genel görünümünü ortaya koyan bu kitapçık, Türkiye’nin çevresindeki olası sorunlara işaret ederken, bugün için çok fazla gündemde olmayan ancak 21. Yüzyıl’ın içinde özellikle Ortadoğu’da belki petrolün de ötesinde önem kazanacak bir başka konuyu gündeme getirdi: Ortadoğu’nun ‘gizli gündemi’ SU SORUNU... "Su konusu son yıllarda uluslararası gündemin üst sıralarında yer almaya başlamıştır. Suyun dünya kamuoyunun ilgisini giderek artan bir biçimde çekmesinin başlıca nedenleri arasında nüfus artışı, hızlı şehirleşme ve sanayileşmenin yol açtığı su ihtiyacı ve iklim değişikliği yer almaktadır. Su sıkıntısının gelecek 2025 yıl içerisinde Ortadoğu dahil bazı bölgelerde su krizine dönüşmesi ihtimali mevcuttur. Bu nedenle, ikamesi mümkün olmayan suyun 21. yüzyılın stratejik kaynaklardan ülke durumuna düşecek. biri olacağı genel kabul görmektedir." BM, su konusunda dünyanın en sorunlu bölgesi Yukarıdaki değerlendirmede kullanılan diplomatik olarak Ortadoğu’yu görüyor. dil bir yana bırakıldığında, temkinli tavırları ile Ortadoğu bölgesi, dünya nüfusunun yüzde 5’ini bilinen Türk Dışişleri’nin Türkiye’nin önündeki bu barındırırken dünyadaki temiz su kaynaklarının kritik bir konuya –şimdilik gündemde olmamasına sadece yüzde birine sahip bulunuyor. Üstelik bu karşın iki paragraf ayırıp, "olası bir krize işaret kaynağın yüzde 90’ı (Fırat ve Dicle örneğinde olduğu etmesi" büyük önem taşıyor. Bugün için, gibi) sınır aşan sulardan oluşuyor. BM, "Gelecek İçin Ortadoğu’nun kan ile yoğrulan gündeminde çok fazla Tatlı Su 2003" raporunda, 2040 yılında Ortadoğu’da ön sıralara çıkmasa da bölgeyi su konusunda sıkıntılı "su savaşları" yaşanabileceği uyarısında bulunurken, bir dönem bekliyor. BM Türkiye’yi Ortadoğu’nun su kaynaklarını elinde Peki, su konusunu Ortadoğu’da "savaş nedeni" tutması nedeniyle çatışmanın tam odağında yer olabilecek kadar sorun haline getiren koşullar neler? alacağı öngörüsünde bulunuyor. Ortadoğu için su ne anlama geliyor? Türkiye bu sorunun neresinde bulunuyor? Soruların yanıtlarını IRAT VE DİCLE Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun su kaynakları, bölge ülkelerinin su politikaları, uluslararası düzenlemeler Fırat, Türkiye’de doğuyor. Birecik yakınlarında ve siyasi dengeleri bağlamında vermek gerekiyor. Türkiye’den çıkıp Suriye’ye girdikten sonra Balik ve Suriye’nin yıllarca su sorunu nedeniyle PKK terörüne Habur ırmakları asıl kaynağı olan Fırat’a katılıyor. Bu destek çıkması ve on binlerce insanın yaşamını yitirmesine neden olan GAP’n en büyük projesi PKK’yı koruması, konunun Türkiye Atatürk Barajı... açısından önemini açıkça gözler önüne seriyor. Ancak, bu konuda değerlendirme yapmadan önce BM’nin su konusundaki saptamalarına kısaca göz atmakta yarar var. Dünya nüfusunun yüzde 5’ini, su kaynaklarının da ancak yüzde 1’ini barındıran Ortadoğu, bu konuda da potansiyel kriz ANLAŞMAZLIK NOKTASI bölgesi. Bölgedeki petrol savaşlarında Su konusunda, Irak ve Suriye’nin Türkiye olan anlaşmazlığı sorunun kendisini nispeten dışarıda tutan Türkiye, bu ile terminolojisinde başlıyor. Türkiye, Fırat ve Dicle’yi "sınır aşan sular" olarak kabul konunun tam merkezinde yer alıyor. ederken Suriye ve Irak, "uluslararası sular" SU F TÜRKİYE TEHLİKEDE BM’nin hazırladığı Gelecek İçin Tatlı Su 2003 raporuna göre, Türkiye 2025 yılında ciddi bir su sıkıntısı içine girecek. Üstelik DSİ’nin ortaya koyduğu veriler de BM raporunu doğrular nitelikte. Bugün için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı yıllık bin 642 metreküp olan Türkiye, uluslararası ölçütlere göre "su sıkıntısı çeken ülkeler" arasında yer alıyor. DİE, 2030 yılında Türkiye’nin nüfusunun 100 milyon olacağını tahmin ederken, 2030’da nüfusun artması ile birlikte kişi başına yıllık su miktarının bin metreküpün altına inmesi söz konusu olacak ve Türkiye "su fakiri" olduğunu ileri sürüyor. Böylece Türkiye’nin Fırat ve Dicle üzerindeki haklarını kısıtlamaya çalışıyorlar. Türkiye, kendi uygun gördüğü miktar ile "suyun tahsis edilmesini" öngörürken, Suriye ve Irak Fırat ve Dicle’nin sularının devletleri bağlayacak anlaşmalarla "paylaşılmasını" istiyor. Türkiye açısından da sorunun kırılma noktasını bu görüş ayrılığı oluşturuyor. Aslına bakıldığında Türkiye Fırat ve Dicle nehirleri ile ilgili olarak Türkiye daha Lozan’da yükümlülük altına girdi. Ancak, Lozan Türkiye’nin su konusunda çıkarlarını koruyacak şekilde yazıldı. Daha sonra özellikle 2. Dünya Savaşı’nın ardından 1946, 1947, 1976 ve 1987 yıllarında çeşitli protokoller imzalandı. Ancak bu anlaşma ve protokollerde Türkiye’nin Dicle ve Fırat’tan endüstriyel ve tarımsal amaçla yararlanmasını engelleyen ve Ankara’yı yükümlülük altına sokan hükümler yer almadı. Sınır aşan sular konusunda kıyıdaş devletlerin haklarını ve yükümlülüklerini belirleyen kapsamlı ve tüm uyuşmazlıklara uygulanabilecek nitelikte uluslararası kurallar bulunmuyor. Ancak, BM Genel Kurulu’nun "Devletlerin Ekonomik Hak ve Yükümlülükleri" hakkındaki 12 Aralık 1974 tarihli kararının 3. maddesine göre, bu kaynakları paylaşan ülkeler diğer kıyıdaş ülkelere esaslı zarar vermemek ve kıyıdaş ülkelerin hukuksal çıkarlarını ihlal etmemek zorunda bulunuyor. Türkiye, Irak ve Suriye arasında su konusundaki uyuşmazlığa çözüm bulmak üzere 30’a yakın görüşme yapılmasına karşın sonuç alınamadı. Görüşmeler 1993 yılında askıya alındı. Geçen 12 yılın ardından Şam yönetimi 12 Haziran 2005’de askıya alınan üçlü görüşmelerin yeniden başlaması için çağrıda bulundu. Su sorunu şimdilik Ortadoğu’nun gizli gündemi olarak, Bağdat ve Şam’daki siyasilerin çantasında bulunuyor. Görünen o ki, Ortadoğu’daki enerji kaynaklarının yeniden paylaşımına uzaktan bakmayı tercih eden Türkiye, su sorunun tırmanması durumunda kendisini krizin ortasında bulabilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle