Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 50 / 14 Ekim 2008 G Kadir DAĞHAN TMMOB Gıda Mühendisleri Odası ünümüzde tarladan sofraya uzanan ve her halkası ayrı bir özelliğe sahip zincirden oluşan bir gıda güvenliği anlayışından söz edilmektedir. Bu zincirde gıda işletmeciliğinin kuşkusuz ayrı bir yeri ve önemi vardır. Gıda işletmeciliği, hammadde, ürün, dağıtım, pazarlama, ticari kurallar ve son olarak da tüketim noktasına kadar çok geniş bir yelpazede değerlendirilmesi gereken ekonomik ve sosyal olgular bütünüdür. Gıda işletmeciliğinin etkileşim içinde bulunduğu alanlara baktığımızda; tarım ve gıda sanayi ilişkisi, kalite sistemleri, rekabet, uluslararası bağlantılar, gıda politikaları, gıda güvenliği gibi başlıkları görmek mümkündür. Gıda işletmeciliğinin temel hedefi, güvenilir ürünleri sağlıklı bir şekilde ve zarar etme endişesi yaşamadan tüketiciye ulaştırmaktır. Gıda güvenliğinin önemli bir halkası olan işletmecilik anlayışında, sağlıklı ve güvenilir ürünlerin sunulmasının yanı sıra, beslenme özelliklerinden ödün vermeme ilkesi vardır. Bunun için, öncelikle hammadde olarak kullanılacak ürünlerde belli standardizasyonun sağlanması, elde edilen ürünlerin uygun teknolojik ve hijyenik koşullarda işlenerek tüketiciye ulaştırılması gerekmektedir. Bu aşamalarda kaliteli hammadde yanında nitelikli personel çalıştırılması ve kaliteden ödün vermeme anlayışının benimsenmesi zorunluluğu vardır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından oluşturulan “Kodeks Alimentarius Komisyonu” (KAK) gıda işletmeciliğinin temel hedefinin tüketici sağlığı öncelikli olması esasına göre gerçekleştirilmesi için, tüm dünya ülkelerine tavsiyelerde bulunmakta ve yol göstermektedir. Böylece ortak kriterler saptanarak, iyi üretim ve tüketici sağlığı anlayışının güvence altına alınmasına çalışılmaktadır. Türkiye 1963 yılından itibaren KAK ’a üyedir ve üyelik koşullarının yerine getirilmesinde iletişim noktası Tarım ve Köyişleri Bakanlığı adına Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü (KKGM) ‘dür. Kodeks Alimentarius Komisyonunun kabul ettiği esaslar uyarınca gıda maddelerinin serbest ve güvenli dolaşımı için Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) de önemli çalışmalar yapmakta, buna yönelik tavsiyelerde bulunmaktadır. Bu amaçla DTÖ, çevreye zarar vermeyen ürünler ile kaliteli ve güvenli gıda ürünlerinin uluslararası ticaretinde kolaylıklar sağlayacak birtakım kuralları belirlemektedir. DTÖ ile iletişim noktası yine KKGM ‘dir. Ancak, Türkiye’nin uluslararası kuruluşların gıda güvenliğine ilişkin ortaya koyduğu ilke ve tavsiyelere uyumu ve uygulama hızı konusunda sorunlar yaşadığı bilinmektedir. Gerek AB mevzuatı, gerekse ulusal mevzuatımızda tüketici sağlığını öne çıkaran anlayış uyarınca, sağlıklı ve güvenli gıda tüketimi önemli bir gösterge olmaktadır. Tarladan sofraya gıda güvenliği kavramı, tüm dünyada kabul gören ISO 22000 Gıda Güvenliği Standardı çer Hedef, ürünü sağlıklı olarak tüketiciye ulaştırmak çevesinde üretim yapılmasını gerektirmektedir. 05.06.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5179 sayılı “ Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun “ ile birlikte gıda işletmelerinde HACCP kuralları zorunlu hale getirilmiştir. Uygulamada bu koşulların yeterince yerine getirilmediği bilinmekle birlikte, AB’ne uyum sürecinde konuya daha fazla önem verileceği öngörülmektedir. Gıda işletmeciliğinde kalite standardizasyonu uygulamalarının yararlarına bakıldığında; ? Sağlıklı ve güvenilir gıda tüketiminin sağlanması, ? Gıdaların işlenmesi sırasında olabilecek besin öğeleri kaybının önüne geçilmesi, ? Uygun koşullarda üretim yapılarak olası ekonomik kayıpların önlenmesi, söz konusudur. Tüm bu çalışmalar, gıda işletmeciliğinin ekonomi ve insan sağlığı açısından sahip olduğu önemin göstergesidir. Hammadde üretimi ve temini, üretim aşamaları, hijyenik koşullara uygunluk, çevreye zarar verilmemesi için yapılan düzenlemeler, vb gibi başlıklar da bu önemin ifadesidir. Uygun üretim, saklama, taşıma ve pazarlama, firmaların ekonomisine olumlu katkılar getirirken, uygunsuz üretim ve uygulamalar da tam tersine büyük ekonomi ve saygınlık kaybına neden olmaktadır. Gıda işletmeciliği aynı zamanda dinamik bir sürece sahiptir. Değişen tüketim alışkanlıkları ve diğer gereksinimler, modern teknolojik uygulamaların devreye girmesi, İnsan ve hayvan sağlığı, çevrenin korunması için atılacak adımlar gıda işletmeciliğinin de kendisini yenilemesini kaçınılmaz kılmaktadır. Bu aynı zamanda, daha büyük ve masraflı sorunların ortaya çıkabileceği ve işletmelere ek maliyet getireceği anlamı taşımaktadır. Gelinen aşamada, küresel iklim değişiklikleri sonucu kuraklık ve buna bağlı olarak tarımsal alanlarda yaşanmakta olan sıkıntılar, artan nüfus artışı nedeniyle tarım alanlarının azalması, çevre kirliliği, endüstriyel atıklar vs. gibi sorunların gıda işletmeciliğini de olumsuz yönde etkileyeceği düşünülmektedir. Ayrıca, gittikçe azalan tarım alanlarının, ilerde ekolojik tarımda kullanılması ve bu arazilerin özel statü almaları, ayrıca, tartışma konusu olan Genetiği Değiştirilmiş Organizma ( GDO ) içeren ürünlerin tüketime sunulması da, insan sağlığı açısından süreci olumsuz etkileyecektir. GDO ’lu hammaddelerin işleme ve değerlendirme aşamalarında da birçok sorunla karşılaşılacaktır. Ekolojik üretim işletmeleri, ekolojik sertifikasyon, organik gıda gibi kavramlar günlük hayatımızda daha çok yer bulacaktır.Teknolojinin gelişmesi ile birlikte insanların bu teknolojiye uyumu, sanayi toplumundan bilgi toplumuna dönüşümün çok daha hızlı yaşanmasına neden olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, artık kimin bilgiye sahip olduğu değil, kimin en kolay ve en hızlı şekilde bilgiye ulaşabildiği büyük önem taşımaktadır. Çok yakın bir geçmişte dünyada ve Türkiye’de yaşanan gıda krizinin, sıkıntılarını yaşamış ülkelerden biriyiz. Tüketici üzerinde ve gıda sektöründe etkisini çok yoğun hissettiren krizden, özellikle üretim sürecinde önemli paya sahip olan gıda işletmeleri çok ciddi biçimde etkilenmiş, birçok firma kapısına kilit vuracak hale gelmiş, azımsanmayacak bir bölümü de kapanmıştır. Sanayi ve işletmeciliğin birçok alanında olduğu gibi, gıda alanındaki yatırımlarda da ARGE çalışmaları, modern teknolojinin kullanımı, nitelikli istihdam (özellikle gıda mühendislerinin çalıştırılması), uygun hammadde temini ve kalite standardizasyonu çerçevesinde üretim yapılması son derece önemlidir. Bu anlayışa göre hareket etmek, gıda güvenliğinin gereği gibi sağlanması, tüketicinin korunması, ulusal ve uluslararası rekabet anlamında ve ekonomik açıdan bir zorunluluktur. DANA(Cumhuriyet Bürosu) Adana Orman Bölge Müdürlüğü'nün, ormanlık alanlarda ağaçlara zarar veren, kurumalarına yol açan böceklerle mücadele amacıyla 4 yıl önce başlattığı, “cinsel tuzak” uygulamasında büyük başarı sağlandığı belirtildi. Ormanlarda kurulan “cinsel tuzak”lardan beklenen sonuçların alındığını söyleyen Orman Bölge Müdürü Seyfettin Yılmaz, “Yıllardır ekiplerimizin yaptığı ilaçlama dahil çeşitli mücadeleye karşın istenen başarı sağlanamamıştı. Ancak bu şekilde bir biyolojik mücadeleyle zararlıların üstesinden geliyoruz” dedi. Sorumluluk alanlarına giren Kozan ilçesine bağlı Görbiyes yaylasındaki ormanlık alanda çok sık görülen ve ağaçlara büyük zarar verdiği saptanan, “kabuk böceği”ni yok etmek amacıyla başlatılan çalışmalarla ilgili bilgi veren Yılmaz şunları söyledi: “Ağaç dallarına asılan ve 'cinsel tuzak' A “Aşk ateşi” orman kurtarıyor olarak adlandırılan aparatların içine özel bir ilaç konuluyor. Karşı cinsteki böceğin kokusunu yayan bu ilaç sayesinde, zararlılar tuzağa çekilerek yakalanıyor. Bu 'aşk ateşi' diyebileceğimiz çekici koku sayesinde her yıl binlerce ağacın ölmesinin önüne geçiyoruz. ”Kabuk böcekleri için hazırlanan tuzakların sık aralıklarla yerleştirilmesine özen gösterdiklerini ifade eden Yılmaz şu bilgileri verdi: “Bu kapsamda, sorumluluğumuzdaki 14 bin 423 hektar alana, iki bin 602 adet 'aşk Ateşi' tuzağı yerleştirildi. Sürdürülen çalışmayla zararlı böceklerin, kabukla ağaç arasındaki canlı tabakayı yiyerek kurumasının önüne geçiliyor.” Son 5 yılda yangınlarla tahrip olan yaklaşık 80 bin metreküp ormanlık alana karşılık, kabuk böceği gibi zararlıların yine yaklaşık 150 bin metreküplük bir zarara yol açtığını anımsatan Yılmaz, bu rakamların tehlikenin boyutunu gözler önüne serdiğini vurguladı.