22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 50 / 14 Ekim 2008 Tarımsal özelleştirmeler başarılı olamadı B Adnan SERPEN Veteriner Hekim İzmir Veteriner Odası Veteriner Halk Sağlığı Çalışma Grubu ugüne kadar bütün dünya ekonomilerinde bir çıkış noktası olarak görülen ve önemini kaybetmesine rağmen Türkiye’de hala vazgeçilmeyen ekonomik bir gerekçe gösterilen özelleştirme furyası acaba nasıl ortaya çıktı? Özelleştirme uygulamaları dünya ekonomisinde küreselleşme dediğimiz ekonomik düzenleme sonucunda ortaya çıkmıştır. Küreselleşme 1970’lerin sonu ile 1980’li yılların başında ABD’deki muhafazakâr denen kesimin, piyasa ekonomisini kamu müdahalelerinden arındırma düşüncesinden yola çıkarak ortaya çıktı ve günümüze kadar adım adım uygulamaya konularak, sonuçta bugünkü duruma gelindi. Dünyada meydana gelen bu küreselleşme hareketini salt teknolojik devrimlerden ibaret olarak olduğunu kabullenmek doğru olmaz, bunun siyasal, kurumsal ve ekonomik boyutları çok önemlidir. Bu ekonomik düzenin hiçbir sosyal boyutu olmayıp zengin ülkelerde bile sorunlara neden olmuştur. Her şeyin küreselleşmesi için kapılar sonuna kadar açılırken işgücü yerel kalmaya mahkum olmuş, gelir artışı sınırlı kalmıştır. Örneğin: bugün kamuda çalışan veteriner hekimlere ve diğer kamu personeline uygulanan maaş uygulamaları. Küreselleşme Üç yıl üretim şartıyla satılan dediğimiz, serbest piyasa ekonomisi ile akışkan Afyon, Bayburt, Bursa, Elazığ, fonlar halinde mali piyasalar arasında hareket Kars, Kastamonu, Malatya, eden sıcak para halindeki sermaye ile makine Suluova, Şanlıurfa, Tatvan donanım ve teknik bilgi biçiminde fiziksel EBK’da özelleştirme öncesi yatırım olarak tanımlanan dolaysız yabancı üretim yılda 14.102 ton iken, sermaye,1980 yılına kadar çok uluslu, ulus özelleştirilme sonrası 2.983 ötesi şirketlerin sınır ötesi hareketleri hatta tona geriledi. ülkelerdeki yerli sermayelerle olan ortaklıklar söz konusu olduğunda her hangi bir ülkedeki devlet organlarınca devlet denetimine tabi iken 1980 sonrası bu denetim serbestleşme ile ortadan kalkmış oldu. Yine 1980’li yılların başında dış borç krizleri nedeniyle faizlerini dahi ödeyemez duruma gelen az gelişmiş ülkelerin borçlarını ödeyebilir duruma getirebilmek için küreselleşmenin öncülüğünü yapan başta ABD olmak üzere AB’nin önde gelen ülkeleri tarafından özelleştirme evrensel boyut haline getirilerek uluslararası bankaların üzerindeki mali TİGEM’ler gündemde. Dünyadaki serbest piyasa ekonomisinin yarattığı hava ve baskı sonucunda, küresel riskler azaltılmaya çalışıldı. Bunun için bu ülkelere sermaye ile ortak yatırımları olan yerli kanatlı eti ve özelleştirme yapmaları şart koşuldu. Böylece gelişmiş yumurta sektörü sermaye gruplarının baskısı ile devlet ülkelerde karları düşen mali yönden bunalan yabancı aşı mı üretir? felsefesinden yola çıkılarak virolojik ve sermaye kuruluşları da sermaye kaynaklarını Türkiye biyoteknolojik çalışmalar açısından çok stratejik öneme gibi gelişmekte olan ülkelere veya az gelişmiş ülkelere sahip ManisaTavuk Hastalıkları Araştırma ve Aşı yöneltmeleri, aktarmaları kolaylığı sağlanarak finansal Üretim Enstitüsü kapatılmıştır. Gerekçede; efendim serbestleşme ve özelleştirmeler sayesinde kendi devlet mantığı ile bu işleri yapmak çok zor, bunun ülkelerinde düşen karlarını arttırma fırsatı buldular, yerine dışarıdan daha kaliteli kanatlı aşılarını hazır alma bunun adına yabancı sermaye yatırımı dendi. Oysa savı ve tarımsal faaliyetler için araştırma yapmağa da küresel piyasa ekonomisinden önce yabancı sermaye gerek yok, knowhow satın almak daha karlı, onun için gittiği ülkenin devlet kuruluşları tarafından yararlı olup özelleştirirsek üretim artar, devletin harcamaları azalır, olmadığı incelenip ondan sonra müsaade edilirdi. çalışanlara daha fazla gelirden pay vererek ülkemizin ve 1980’li yılların Türkiye’sine baktığımızda; Türkiye halkımızın refah payını artırırız mantığı hakimdi. borçları yüksek ülkeler arasında yer almaktaydı ve bu Esasında bu şekildeki bir söylem oluşacak sosyoriskin azaltılabilmesi için hissettirilmeden halka her şey ekonomik yapıdaki depremin sonucunda ortaya çıkması tozpembe gösterilerek 24 Ocak 1980 kararları alındı, olası halkın tepkisini azaltmaya yönelik bir açıklamadan arkasından 12 Eylül 1980’de ordu yönetime el koydu ve başka bir şey değildir. Bu ekonomik sistemini ne gariptir bu iki sürece bağlı olarak küresel serbest piyasaya geçiş ki küreselleşme ve piyasa ekonomisini ortaya atan, için önemli ekonomik kararlar alınarak ordumuzun savunan ve hayata geçiren yurt dışında muhafazakar desteği de sağlanarak uygulamaya konuldu. 1983 gruplar iken Türkiye’de de muhafazakar grupların iş Seçimleriyle iktidara gelen merhum Turgut Özal, biz başın da ve işbirliği halinde olmaları çok ilginç. tarım ülkesi olmayacağız, sanayi ülkesi olacağız sloganı Dünyada özelleştirme uygulamaları artık önemini ile yola çıktı. Halbuki küresel serbest piyasa ekonominin kaybetmesi ne ve hatta ABD’de bugün 10’a yakın çıkış merkezi ABD uzay çağını yaşamasına rağmen ve bankacılık ve sigortacılık şirketleri devletleştirilirken destekçisi AB tarımı sanayiye entegre ederek hiç bir zaman ihmal etmediler aksine akıl almaz sübvansiyonlar yaptılar, hala da sübvansiyona devam ediyorlar. O zamanın şartlarında görev yapan hatta şuandaki siyasi iktidarda işin başındaki üst düzey kamu görevlileri mevcut siyasi otorite ile ortak hareket ederek küresel piyasa ekonomisinin ve bunun sonucunda yapılacak özelleştirmeleri Türkiye için bir kurtarıcı gibi göstererek işin gerçek yüzünün ortaya çıkmayacağı bir uygulama içinde oldular ve olmaktadırlar. Fakat bunun farkına varan tüm sivil toplum kuruluşları tepki ve itirazlarına rağmen kamu yatırımı olan gıda üretimiyle bağlantılı bir çok tarım ve hayvancılık ağırlıklı kuruluşlar devlet süt mü üretir, devlet et mi üretir, devlet yem mi üretir sloganından yola çıkılarak, bu kuruluşların kırsal gelir seviyesi düşük nüfus üzerindeki sosyal ve ekonomik stratejik etki ve katkıları dikkate alınmaksızın özelleştirilmelere başlanması ile tarımsal alanda özelleştirmeler başlamış oldu, örnek; et ve balık kurum(EBK)ları, süt endüstrisi kurumları (SEK), yem sanayi v.s. Şu anda Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı bizde ise gözü kapalı, sonunun nereye varacağını düşünmeden bu uygulamalara hız verilmesi mantıklı görünüyor. Ulusal çıkarlarınız açısından eleştiri yaptığınızda hemen; ne olacak eski, klasik solcu kafası damgasını size vuruveriyorlar. Halbuki konunun stratejik yönü olup, bu gibi alanların faaliyetlerinin özelleştirme ile dışa bağımlı hale gelmesi sonucunda ülkemizin ulusal güvenliği ve çıkarlarıyla ilgili bir konuda karar vermesi gündeme geldiğinde, çıkar ve güvenliğini korumaktan imtina etmek zorunda kalması daima olasıdır. Nitekim bugün Kafkaslarda Gürcistan’da yaşanan olaylar sonucunda ortaya çıkan tablo sonucunda Rusya’nın Türkiye’ye karşı takındığı tavır’a bağlı olarak, Türkiye’nin Rusya’ya karşı ortaya koyduğu tutum ve davranış hem düşündürücü, hem de her şeyi anlatmaktadır. Gelişen olaylar önümüzde ki süreçte benzer olayların karşımıza çıkmasının daima olası olduğunu ortaya koymaktadır. Dünyada tüm bu stratejik gelişmeler yaşanırken bu gelişmeleri yakından ilgilendiren ve tüm dünya ülkeleri için stratejik öneme haiz sektör tarım sektörüdür. Eski adıyla ziraat, yeni adıyla tarım; bitki ve hayvan yetiştirme ve elde edilen bitkisel ve hayvansal ürünleri işleyip değerlendirme sanatını ifade eden bir kavramdır. Bir ülkede tarımsal üretimde bitkisel üretim ile hayvansal üretimin sınırlarını pazar şartları ve ekonomik şartlar belirler. Hayvancılığın yapısını ise o ülkenin coğrafi şartları, tarımsal üretim düzeyi ve genel ekonomik düzeyi belirler. Hayvan yetiştirme ziraat(tarım) işletmesi için de önemli bir üretim kolu olup, diğer kollarla sıkı bir iş birliği halindedir. Normal ideal tarım politikası gereği bazı yerlerde bitkisel üretim bazı yerlerde ise hayvansal üretim önde gelir. Hayvancılığı bağımsız işletmeler halinde yürüten bölgeler bulunduğu gibi tarımın bir kolu olarak yürütülen bölgelerde vardır. Hayvancılık asırlardır tarımsal konsept içinde katma değeri yüksek bir üretim kolu olarak yerini almış, almaya da devam etmektedir. Bu kadar stratejik öneme sahip sektör 24 Ocak 1980 tarihinde alınan ekonomik kararlar sonucunda yapılan özelleştirmelerin amacına ulaşamaması ve ortaya konulan tutarsız, kayırmacı politikalar nedeniyle sosyoekonomik yapıyı tahrip ettiği için ortaya çıkan vahim tablo doğu ve güneydoğuda ülke güvenliğini tehdit eder hale gelmiştir. Erzurum gibi hayvancılığın merkezi olan ilimizde hayvan sayısı 6 milyondan 600 bine düşmüş, memleketine istihdam ve üretim için 70 milyon dolar yatırım yapan OralEt bile kapanmış, bölgede işsizliğin tehlikeli düzeyde olduğu görülmektedir. Ülkemizde hayvancılığın sigortası olan EBK’ları özelleştirmeden nasibini almış. Son anda bazı EBK’nin özelleştirmeleri durduruldu ise de atı alan Üsküdar’ı geçmiştir. Üç yıl üretim şartıyla satılan Afyon, Bayburt, Bursa, Elazığ, Kars, Kastamonu, Malatya, Suluova, Şanlı Urfa, Tatvan EBK’da özelleştirme öncesi üretim yılda 14.102 ton iken, özelleştirilme sonrası 2.983 tona gerilemiştir. Suların özelleştirmesini öne süren TUSİAD önce bu kuruluşlara baksın ondan sonra özelleştirme talep etsin. Özelleştirmeler yapıldıkça ilgili bakanlıkların harcamaları azalması gerekirken, 2006 yılında bir ulusal gazetede en savurgan beş kuruluş içinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da yer almıştır. Tarım ve Köy işleri Bakanlığı daima her iktidar döneminde siyasetin arka bahçesi olmuş olmağa da devam ediyor. Demek ki özelleştirme ile sorunlar çözülemiyor, sorun sistem ve yönetimde. Mevcut sistem 24 Ocak 1980’nin küresel serbest piyasa kararlarının ürünü 1985 reorganizasyonudur. Kısaca tarımsal özelleştirmelerin başarılı olduğu söylenemez, önce kafalar özelleşmeli. Milletin malını satarak özelleştirme ancak bu kadar olur. 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle