02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 50 / 14 Ekim 2008 Yusuf BAŞTUĞ DANA Dünya Bankası'nca (DB) yayınlanan “Ülke Ekonomik Memorandumu” raporunda Türkiye gıda sektörünün 600 milyonluk Avrupa gıda pazarına arz fırsatı bulunmasına karşın AB ülkeleri (Azerbaycan hariç) ve komşusu Bağımsız Devletler Topluluğu içinde gıda güvenliğinde son sırada olduğu belirtildi. Türkiye'nin taze ve işlenmiş meyvesebzede ise mutlak karşılaştırmalı bir üstünlüğe sahip olduğuna vurgu yapılan raporda, bu ürünlerin yüksek dışsatım potansiyeline sahip olduğu kaydedildi. Türk gıda işleme sektörü için, 600 milyondan fazla tüketicinin oluşturduğu bir pazara gıda arzı fırsatı bulunduğu belirtilen DB raporunda, Türkiye'nin “AB üyesi olması” varsayımından hareket edilerek, “Gıda işleme tesisleri büyük ölçüde AB'nin hijyen ve kamu sağlığı standartlarını karşılamaktan uzaktır. Bundan dolayı Türkiye'nin katılımdan sonraki durumu da dahil, ürünlerinin AB pazarında yerleşmesi engellenebilir” ifadesi de kullanıldı. Gıdada üretim artışı ve güvenlik standartlarının yükseltilmesi konusunda öneri ve değerlendirmelere yer verilen raporun, “Kapsamlı büyüme için kırsal rekabeti artırma” başlıklı bölümünde, “Gıda güvenlik standartlarında güçlü yasal ve kurumsal çerçevede yaşanan eksikliğin Türkiye'nin rekabet, büyüme ve yaşam standartları üzerinde sonuçları bulunmaktadır” denilirken, “Türkiye'de dahili gıda güvenliğinin durumu tatmin edici değil” başlıklı bölümde şu değerlendirme yapılıyor: “Türkiye'de sağlıkta güvenli olmayan gıdayla bağlantılı ortaya çıkan tehlikeler, yüksek ekonomik maliyete yol açmaktadır. Bu maliyet ulusal ve uluslararası gıda piyasalarında gıda ürünlerinin sınırlı rekabetine bağlı gelirin azalmasından, hastalık ve ölümlerden, sağlık harcamalarının artmasından gelmektedir. Gıda güvenliğindeki bu olumsuz durumun temelde, gıda zincirindeki hijyen uygulamaları kadar evlerdeki koşullara da bağlı olduğu kesindir. Gıda güvenliğinin önemi konusunda farkındalık oluşturulması, eğitim ve gıda zincirinde bozulmaya karşı önlemler, gıda güvenliğinin artırılmasında en önemli unsurlardır.” Gıda güvenliğinin artırılması için ilk ve en önemli A Türkiye gıda güvenliğinde sonuncu koşulun gıda arz zincirine yatırım yapılması olduğu belirtilen ve potansiyel yatırım destek programları ile bu alanda standartların güçlendirilmesinde ana görevin devlette olduğu kaydedilen raporda, AB ile gıda güvenliği alanındaki düzenlemeler arasında bulunan boşluğun kapatılması için uzun vadede, rekabetin güçlenmesi, büyümenin desteklenmesi ve kırsal istihdam için kritik nokta olduğu da kaydediliyor. Tarımla ilgili bölümünde; Türkiye'nin büyük ve çeşitli ürünlere dayalı gıda ve tarım sektörüyle rakipleri karşısında avantajlı olmasına karşın, uluslararası ticarette sıkılaşan koşullara uymamanın pazar payı ve istihdamda düşüş getirebileceği ifade edilirken, durum, “Türkiye taze ve işlenmiş meyvesebzede mutlak karşılaştırmalı üstünlüğe sahiptir. Bu ürünler yüksek ihracat özelliği sergilemektedir” denilerek ifade ediliyor. Değişen tüketici tercihlerinin yönlendirdiği çağdaş bir kentli tüketici piyasasının yükselmekte olduğuna, gelir artışı, kentleşme ve genç nüfus artışının daha iyi kalite, marka, paketleme ve daha sağlıklı gıda talebi olduğu irdelenen raporda, Türkiye'nin gıdatarım ihracat piyasalarının son derece büyüdüğü, ancak çeşitlilik ve sofistike olma niteliğini koruduğu da anımsatılıyor. Gıda işleme sanayinin bölünmüşlük ve kayıtdışılık gibi karakterize sorunları bulunduğu belirtilen rapor özetle şöyle tamamlanıyor: “Ülkedeki tarım gıda tesislerinin kesin sayısı bilinmemektedir, çünkü istatistikler bir kaynaktan diğerine büyük ölçüde değişmektedir. İstatistik kurumu sadece 27 bin 543'ü vergiye tabi 40 bin işletme kaydetmiş, bunun yanında TOBB, 50 kişiden fazla kişi çalıştıran 16 bin 780 tesis olduğunu açıklamıştır. Türk gıda tarım tesislerinin yüzde 90'ı küçük ve orta büyüklükteki işletmelerdir. AB'nin ilk 25 ülkesindeki gıda işletmelerinin sadece yüzde 37’sinin 50'den az çalışanı bulunmaktadır.” DANA(Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’de ciddi beslenme sorunları olduğu, bunun son yıllarda tarım ve hayvancılığa gereken önemin verilmemesinden kaynaklandığı vurgulandı. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü'nün, “3. Ulusal Hayvan Besleme Kongresi”nde sunum yaptığı raporda durum “Ülkemiz insanının beslenmesinde ciddi sorunlar vardır. Bunlardan en önemlisi gelişmiş ülkelerde kişi başına günlük 60 gram hayvansal protein tüketimine karşın ülkemizde bu oranın 25 gram düzeyinde olmasıdır” denilerek özetleniyor. “3. Ulusal Hayvan Besleme Kongresi”ne sunulan ve dünyada tarım ve hayvancılıkla ilgili gelişmelere Türkiye’nin de ayak uydurması ve yerini belirlemesi gerektiği vurgulanan raporda, dünyada var olan açlık ve sefaletin şiddetini devam ettireceğine de işaret edilerek şöyle deniliyor: “Dünya nüfusunun yarısı açlık sınırının altında yaşarken, ülkemiz insanının da yeterli beslenemediği bir gerçektir. Gelişmiş ülkelerde kişi başına günlük 60 gram hayvansal protein tüketimine karşın ülkemizde bu oran 25 gram düzeyindedir. Bu durum, hem ülke A “Türkiye'de beslenme sorunu büyüyor” nin kendine yeterlilik düzeyini hem de yaşanan beslenme sorununu ortaya koymaktadır.” Türkiye’nin tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte oldukça sıkıntılı günler yaşadığına, bu süreçte tarımın önemine dikkat çekilen rapor şöyle devam ediyor: “1982 Anayasası’nın 45. maddesinde güvence altına alınmasına ve tüm 5 yıllık kalkınma planlarında gereken önemin verileceği belirtilmesine karşın, hayvancılığımızın ekonomide ve insanlarımızın beslenmesindeki payı gelişmiş ülkelere göre oldukça geride kalmıştır. Hayvancılığın kalkındırılması amacıyla uygulanmaya çalışılan düzenlemeler ise ne yazık ki; iktidara gelen partilerin politik tercihleri nedeniyle sık sık değiştirilmiş, bu durum sonuçta tarımda olduğu gibi hayvancılıkta da gerilemeye yol açmıştır.” Özellikle son 25 yılda uygulamaya konulan tarım ve hayvancılık politikalarının, yaşanan gerilemede önemli payı olduğu irdelenen raporun son bölümünde ise özetle şu görüşlere yer veriliyor: “Hayvancılığın kalkındırılması amacıyla uygulanmaya çalışılan düzenlemelerin, politik tercihler nedeniyle etkisiz kalması, toplumun sağlıklı beslenmesinin önündeki en büyük engellerden birini oluşturmuştur. Oysa; sağlıklı toplum için sağlıklı ve yeterli gıda üretimi, sağlıklı ve yeterli gıda için de kaliteli hayvan besleme ve yem üretimi gereklidir. Bu ilişkilerin sağlıklı yürümesi için gereken ortam ve koşullarda ülkemizde mevcuttur. Eksik olan tek şey, plan, program ve yatırımdır.” Hayvansal protein tüketiminde gerideyiz 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle