Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 50 / 14 Ekim 2008 Tahıl yerine selülozik biyoyakıt on yıllarda fosil yakıtlara alternatif enerji kaynağı olarak ilgi gören biyoyakıt üretimi, özellikle mısır, buğday gibi tahıllar ve şeker kamışından etanol üretimi ile kolza, soya ve palm yağından biyodizel üretimine dayanmaktadır. Dünyada bu alanda lider olan ülkeler Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Brezilya ve bazı Avrupa Birliği (AB) ülkeleridir. ABD’de biyoetanolde kullanılacak tahılın 2010 yılında 17,8 milyon ton olacağı belirtilmektedir. Bu ülkelerde biyoyakıt üretiminin gelecekte de artmaya devam edeceği, ilgili ülkelerin planlamalarından anlaşılmaktadır. Avrupa Birliği 2020 yılına kadar taşımacılıkta kullandığı enerji kaynaklarının % 10’unu biyoyakıtlardan sağlamayı hedeflemektedir. ABD’de 2007 Aralık ayında çıkarılan bir yasa ile 2022 yılına kadar biyoyakıt üretimini 2007 yılındaki 29.4 milyar litreden 136.3 milyar litreye çıkarmayı, 2015’e kadar 56.8 milyar litre biyoyakıtı mısırdan elde etmeyi planlamıştır. Belirtilen hedeflerin gıda yeterliliği ve çevre koruma ile ilgili önlemler alınmadan gerçekleştirilmesi durumunda besin zincirinin ve biyolojik çeşitliliğin ciddi zarar görmesi ve bununda mevcut gıda krizini artırması mümkündür. AB ve ABD’nin biyoyakıt hammaddesi temini için kaynak sıkıntısı çekebilecekleri ve temin için gelişmekte olan ülkelere baskılarını artıracakları tahmin edilmektedir. Mısır, buğday, çavdar gibi tahılların artan oranlarda biyoyakıt üretimi için ekilmesi, gıda ve yem üretimi için ayrılan alanların daralmasına yol açmaktadır. Tahılların gıda yerine daha yüksek katma değeri olan bir endüstri tarafından talep görmesi, fiyatlarının yükselmesine neden olmuştur. Çiftçinin gelir artışına bağlı olarak, tahıl üretimi için ayrılan alanlara yönelmesi diğer bitkisel ürünlerin alanını daraltmış ve bu ürünlerde de arz azalmasına bağlı olarak önemli fiyat artışları yaşanmaya başlamıştır. ABD’de artan mısır fiyatları ve etanol üreticilerinin mısır talebi, mısır ekili alanları hızla artırmış, dünyanın en büyük soya fasulyesi üreticisi olan ABD’de özellikle kanatlı hayvan yetiştiriciliği için vazgeçilmez bir yem olan soya üretimi % 16 azalmıştır. Son 23 yılda gıda fiyatlarındaki olağan artışın üzerine biyoyakıt üretimi nedeniyle oluşan ilave yansımanın % 2335 civarında olduğu bildirilmektedir. Yapılan bir araştırmada etanol üretimin her bir galon benzinin satış fiyatında yarattığı ucuzlamanın ise sadece 4 sent kadar olduğu ifade edilmektedir. Yani biyoyakıt üretimi beklendiği gibi petrol fiyatlarında bir gevşemeye yol açmamış, aksine gıda ve yem S Prof. Dr. Necmettin CEYLAN Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi fiyatlarını körüklemiştir. Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Örgütü’nün yayımlamış olduğu istatistiklere göre 2007 yılı ortalarından bugüne dek gıda fiyatlarında % 40 civarında artış kaydedilmiştir. Yem ve gıda fiyatlarında son yıllarda görülen bu fiyat artışlarının sadece biyoyakıt nedeni ile değil, artan petrol fiyatları, Amerikan dolarının değer kaybı, küresel ısınma, kuraklık ile ilgili olduğunu da unutmamak gerekir. Ayrıca gıda ile ilgili spekülasyonlar, fonların diğer menkul kıymetlerden gıda maddeleri borsalarına olan kaymaları ve Çin ve Hindistan’ın talepleri de fiyat artışlarını tetiklemektedir. Tahılların biyoyakıt üretiminde kullanılmasının en önemli yansımasının insanlarımızın dengeli ve yeterli beslenmesi üzerine olduğu açıktır. Bu gelişmelerin halkımızın alım gücünü azaltacağı ve beslenmeye bağlı çeşitli sağlık ve gelişme problemlerine yol açacağı dikkate alınmalı ve gelir düzeyi düşük insanlarımız, özellikle de çocuklar için gerekli planlamalar yapılmalıdır. Birleşmiş Milletler raportörü özellikle az gelişmiş ülkelerin açlık ile karşı karşıya olduğu bir dönemde tarımsal kaynakların biyoyakıt üretimine yönlendirilmesinin insanlığa karşı bir suç olduğunu ifade etmiştir. Önceki yıllarda ülkemize göre gelişmiş ülkelerde oldukça ucuz fiyatlanan tahıllar ve protein kaynakları, ülkemize ithal edilirken Türk çiftçisini korumak amacı ile gümrük ve fonlar uygulanıyordu. Şu anda ülkemiz fiyatları ile dünya fiyatları birbirine benzer hale gelmiştir. Ancak ülkemiz tarımındaki yapısal sorunlar ve yüksek maliyetler nedeni ile çiftçinin gelir düzeyinde bir artış olmamıştır. Biyoyakıt için tahıl kullanımının ülkemizde önemli boyutta etkilediği bir diğer alan ise hayvancılık sektörüdür. Hayvansal üretimde üretim maliyetinin en önemli bölümünü (%70 – 85) yem giderleri oluşturmaktadır. Yukarıda bahsedilen gelişmeler sonucu yem hammadde fiyatları da aşırı yükselmiştir. Örneğin 2000 2001 yıllarında 150 $ civarında olan mısır fiyatları günümüzde 400 $’ a kadar tırmanmıştır. Aynı dönemde soya fiyatları da benzer şekilde bir artış trendine girmiş ve 250 $’dan 550 $’ a ulaşmıştır. Bu artışın önemli bir kısmı da son 12 yılda yaşanmıştır. Bu durum hayvansal üretim maliyet ve üretiminde önemli sıkıntılara yol açabilecek bir gelişme olarak yaşanmaya de vam etmektedir. Zira ülkemiz hayvancılığı yem kaynakları bakımından ithalata dayalı bir üretim yapısına sahiptir. 2007 yılında 9.2 milyon ton yem üreten Türkiye’nin aynı yıl için yem hammaddesi ithalatı 3.2 milyon tonu bulmuştur. Yem kaynaklarının fiyatlarındaki aşırı yükseliş, % 35 oranında dışa bağımlı olan karma yem üretiminde önemli problemlere yol açmaya başlamıştır. Tahıl ve protein kaynağı yemlerin yanı sıra, yem katkıları pazarında da anormal fiyat yükselmeleri, yem fiyatlarının son bir yılda ortalama % 40 artışına yol açmıştır. Tahıl ve diğer yem kaynaklarındaki artış yem sanayicisinin ürettiği yem kalitesinin bozulması açısından risk oluşturmakta ve hayvanların efektif beslenememeleri sonucu verim kayıpları yaşanmaktadır. Ülkemizde alım gücü aynı oranda yükselmediğinden, gelişmiş ülkelere göre oldukça düşük olan et, süt ve yumurta tüketimimiz artmamaktadır. Talep yetersizliği ve plansız üretim nedeni ile hayvansal gıda fiyatlarının yeterince artmaması ülkemiz hayvancılığının gelişmemesine ve küçük işletmelerin kapanmasına yol açmaktadır. Hayvansal üretimin ülkemiz açısından son derece stratejik olduğu unutulmamalı, önümüzdeki yıllarda AB ülkelerinin üretimi ile beslenmememiz için hayvancılığın mevcut teşviklerin ötesinde ileriye yönelik bir vizyonla kalkındırılmasının planlaması gerekmektedir. Biyoyakıt üretiminde ortaya çıkan yan ürünler değerli birer yem kaynaklarıdır da. Aynı özellikteki diğer yem kaynaklarına göre geçen sene oldukça ucuz olan bu yan ürünler de, global gıda krizinden nasibini almış ve onların da fiyatları aynı oranlarda yükselmiştir. Bununla birlikte mevcut durumda diğer yem kaynaklarına göre daha ucuz olduğundan büyükbaş hayvanlar ve kanatlı hayvanların beslenmesinde yem maliyetini ucuzlatacak bir avantaj yaratabilmektedir. Sonuç olarak ifade etmek gerekirse; tahıllardan biyoyakıt üretimi, diğer faktörlerin de etkisiyle gıda ve yem kaynaklarının önemli düzeyde pahalanmasına yol açmış bundan da halkımız ve ülke hayvancılık sektörü olumsuz etkilenmiştir. Şimdilerde tahıl yerine selüloz kullanarak biyoyakıt üreten ülkeler, biyoyakıtların olumsuz etkilerine yönelik eleştirilere ikinci nesil biyoyakıt teknolojisi ile alternatif oluşturmaya çalışmaktadırlar. Selülozik biyoyakıt üretimi olarak bilinen bu yöntem, endüstriyel atıklar ve yan ürünler, atık yağlar, odun vb. gibi besin zincirine doğrudan zarar vermeyen materyallerin kullanılmasını içermektedir. Buna rağmen ülkelerin yaşanan bu krizleri dikkate alarak, gıda kaynakları ile enerji üretim planlarını yeniden değerlendirmeleri gerekmektedir. Gıda denetimlerinde özelleştirme süreci Hicran ÖZDAMAR ZMİR Türkiye'de gıda denetimlerinde özelleştirme sürecinin yaşandığı belirtirildi. Gıda işletmelerinin denetiminde uygulanan 5179 sayılı yasanın AB'ye uygum adı altında değiştirilmek istendiği, yerine getirilmesi düşünülen “Veteriner hizmetleri, gıda ve yem kanunu taslağı”nın yetersiz olduğu vurgulandı. Uzmanlar, 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Yasa'nın kaldırılmasıyla sorunların artacağına dikkat çekti. Ülkemizde yeterli gıda denetiminin yapılmadığını belirten TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Hülya Yılmaz, “Mev İ 16 zuat açısından bir sorun olmamasına karşın, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nda gıda, ziraat mühendisleri, veteriner hekimler yeterince istihdam edilmiyor. Mevcut personel de bakanlık tarafından etkin kullanılmıyor. Mevzuatta denetimlerin hangi usullerde yapılacağına yer veriliyor. Ancak bu gerçek zamanlı yürütülmediği ve sistem işletilmediği için uygulamada bozukluk yaşanıyor. Şu anda yürütülen politika, kamu otoritesinin denetimi altın olması gereken gıda denetimini özel sektöre devretme gerekçelerini yaratmaya yöneliktir. Bu nedenle kamuda yeterli istihdam sağlanmamaktadır. Bu alanda bir özelleştirme süreci yaşanıyor. Bizim işimiz insanla, biz koruyucu hekimlik yapıyoruz” dedi. Tarladan başlayarak, gıda sanayi ve piyasa üretiminde denetimine olanak verecek düzeyde olmadığını kaydeden Yılmaz, 5179 sayısı yasayla birlikte getirilen sorumlu yöneticilik uygulamasıyla birlikte saniyi üretim aşamasında kayıt dışılığın önlendiğini söyledi. Üre timin teknik eleman gözetiminde yapıldığını belirten Yılmaz, “Sorumlu yöneticilik uygulaması, kayıt dışılığı kayıt altına almayı ve bir teknik eleman gözetiminde üretim yapılmasını sağlayarak gıda güvenliği konusunda önemli bir adım atılmasını sağlamıştır. Ancak, Tarım ve Köyişleri'nin tarafından hazırlanan yasa taslağıyla bu konuda geri adımlar atılmak isteniyor. Birçok itirazlara karşın bu taslağı yasa haline getirmeye çalıştıklarını beyan ettiler. Oysa ki bu uygulamanın ülkemizde yerleştirilmesi gerekir. Bir yandan gıdaların güvenirliği belirlenirken diğer yandan gıda mühendisliğinden mezun olanlara istihdam olanağı yaratılmış olur” diye konuştu. Ülkede tarla denetimlerinin yoğunlukla ihracat ürünleri için yapıldığını, iç piyasa ürünlerindeyse bunun zaman zaman gerçekleştirildiğini anlatan Yılmaz, yurda kaçak giren ürünlerinde merdiven altı denilen şekilde satıldığını kaydetti.