Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Üstte 16 Mart 1920 sabahı erken saatlerde İtilaf Devletleri askerleri şehrin sokaklarını doldurmaya başladı. Altta İşgal sabahı İngiliz askerlerinin baskın düzenlediği ilk binalardan olan Harbiye Nezareti’nin giriş kapısı. girdi. İstanbul Boğazı’nda demirli olan gemilerin topları şehre yöneltildi. Gemilerden binlerce asker karaya çıktı. Trenler ve gemi seferleri durduruldu. Müttefik dretnotlarından biri Galata Köprüsü’nün yanı başına demir atarken, diğerleri toplarını Sarayburnu’na ve Harbiye Nezareti’ne çevirdiler. İtilaf Devletleri saraya adam yollayarak Padişah Vahdeddin’e, darbenin ona yönelik olmadığının garantisini verdiler. Zaten padişahın tek korkusu kendiyle ilgiliydi. Bu garantiye rağmen saray muhafızları güçlendirildi, koridorlara bekçiler yerleştirildi, sarayda giriş çıkışlar denetim altına alındı. Vahdeddin, bir yandan bu önlemleri alırken, bir yandan da İstanbul’un işgalinin geçici olduğuna inanmış görünüyordu. Nitekim kendisiyle görüşmek isteyen mebus heyetine tuhaf bir biçimde işgal günü için randevu vermiş, görüşmede önce İstanbul’un işgalinden nasıl haberdar olduğunu aktarmış, sonra da mebuslara İtilaf Devletleri’nin amacının İstanbul’u zapt etmek değil bazı bozguncuları tutuklamak olduğunu anlatmıştı. Rauf Bey, Abdülaziz Mecdi Efendi ve Konyalı Hoca Vehbi Efendi’den oluşan heyetten Mecdi Efendi Anadolu’da milletin savunmaya geçtiğini, düşman zırhlılarının İzmit’in ötesine geçemeyeceğini söyleyince, padişah sanki bunu istiyormuşçasına “İsterlerse Ankara’ya kadar giderler” diye yanıt vermişti. Bu yanıta sinirlenen Rauf Bey padişahtan Meclis’e danışmadan karar almamasını istediğinde ise, aldığı cevap karşısında donakalmıştı: “Rauf Bey! Bir millet var, koyun sürüsü. Buna bir çoban lazım, o da benim!” Ankara, İstanbul’da yaşananlardan telgraf yoluyla haberdar oldu. 16 Mart günü öğleden evvel saat onda ilk telgraf alındı. Manastırlı Hamdi Bey makine başında sabahleyin Şehzadebaşı’ndaki Muzıka Karakolu’nun İngilizler tarafından basıldığını ve oradaki askerlerle çatışma çıktığını, İstanbul’un işgal altına alındığını bildiriyordu. Sokaklarda kan izleri görülüyordu; İngiliz askerleri süngülerle içeri dalarak muzıkalı neferleri yataklarında vurmuşlardı. Evlerden isyan çığlıkları duyuluyordu. Mustafa Kemal bu kötü haberin bir an önce her tarafa iletilmesini sağlamak için telgrafın altına kurşun kalemle, “Tez elden kolordulara benim imzamla. M. Kemal” işaretini koydu. Hamdi Efendi aralıksız bilgi aktarmaya devam ediyordu. Harbiye’nin 120