Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İstanbul’un Resmen İşgal Edilmesi stanbul’da 1920 yılının ilk aylarında hükümet bunalımları yaşanırken, Anadolu’da halk kendini savunmaya çalışıyor, özellikle Fransızlar tarafından işgal altına alınan Kilikya bölgesinde olaylar gitgide tırmanıyordu. İşgal başlayalı epey zaman olmasına karşın, Fransızlar ve silahlı Ermeniler vatanseverleri yıldırmayı hâlâ başaramamışlardı. Kilikya’da yaşanan bu olaylar ve Kuvayı Milliye’nin meydan okuyan tavrı İtilaf Devletleri’nin hiç hoşuna gitmiyor, bunun İstanbul’daki yansıması olarak hükümete uyguladıkları baskı her geçen gün biraz daha artıyordu. İtilaf Devletleri temsilcileri tüm bu sorunları ve Osmanlı ile yapılacak barışın koşullarını görüşecekleri bir konferans için 12 Şubat 1920’de, Londra’da bir araya geldiler. Konuşmalarda beliren ortak kanaat, Osmanlı topraklarında mevcut durumun asıl sorumlusunun, Mustafa Kemal ile teması bir türlü kesmeyen Babıâli olduğu yönündeydi. İstanbul’daki yüksek komiserlere bir ortak telgraf çekilerek bu bakış aktarılmalı, Babıâli’nin kulağını çekmek için de gerekirse sert tedbirler alınmalıydı. Örneğin Harbiye Nezareti veya önemli resmi binalardan birini işgal etmek, İstanbul hükümetinin gerçekleri anlamasına yardımcı olabilirdi. İ O sırada toplantıda bulunmayıp temsilcileri aracılığıyla görüşmeleri takip eden Fransız Başbakanı Millerand, bu teklifi duyduğunda, İngilizlerin asıl niyetinin Fransız askerlerini Kilikya’ya gönderterek İstanbul’da egemenlik kurmak olduğunu anladı. Ancak Millerand’ın bu kaygısı, temsilcilerinden Cambon tarafından yatıştırıldı; zira durum sıkışıktı, İngilizlerin genel görüşü, Fransızların Kilikya’da güvenliği sağlamaktan aciz olduğu yönündeydi. Kararı tartışmak için zaman istemeleri, Lloyd George’un bölgede yaşanan kargaşadan kendilerini sorumlu tutması için fırsat yaratmaktan başka işe yaramayacaktı. Konferansın çeşitli oturumlarında yapılan tartışmalar sonucu, 28 Şubat tarihli oturumda İngiltere, Maraş’ta yaşanan olayları gerekçe göstererek İstanbul’un işgali fikrini ortaya attı. Bu fikir diğer devletlerce de önce tereddütle karşılandı. Bu düşünceyi uygulamaya koymak için etraflıca düşünmek ve plan yapmak gerektiği yönünde itirazlar olduysa da, artık ok yaydan çıkmıştı. Londra’da alınan kararlar sonucu, zaten uzun süredir fiilen değilse bile pratikte İtilaf Devletleri’nin işgali altında bulunan İstanbul, 16 Mart sabahı erken saatlerde resmen işgal kuvvetlerinin hakimiyetine Üstte Londra Konferansı’nın yapıldığı dönemde Fransa başbakanı olan Millerand. Altta İstanbul ahalisi, büyük devletler tarafından alınan işgal kararından habersiz, hayatına devam ediyordu. 119