15 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

temsilciliğine bir protesto yazısı gönderdi. Bu metinde İstanbul’da Meclisi Mebusan ve diğer resmi dairelerin İtilaf Devletleri’nce zor kullanılarak işgal edildiği, yurtseverlerin tutuklanmasına başlanıldığı belirtiyordu. Bu yumruk, varlığını ne pahasına olursa olsun savunmaya kararlı olan Osmanlılardan çok, yüzyılın kutsal saydığı bütün ilkelere ve bu ilkeleri ortaya koyan insanlığın genel vicdanına indirilmişti. Tarihin bugüne kadar yazmadığı nitelikteki bu suikastı değerlendirmek, bilimin, kültürün ve uygarlığın beşiği olan Avrupa ve Amerika’nın vicdanına düşüyordu. Bu zor zamanlarda, milletin Allah’tan sonra en büyük yardımcısı davanın meşruluğu ve kutsallığıydı. Mustafa Kemal, aynı günün gecesi vali ve kumandanlara, İstanbul’un ve resmi dairelerin işgali hakkında bilgi vererek, bu işin ateşkesin ardından, milletin silahları toplandıktan sonra yapılmasına dikkat çekti. Şimdi yapılacak şey, dört bir tarafa protesto telgrafları çekmek ve büyük mitingler düzenlenmekti. Diğer taraftan baskın yapılan yerler sadece resmi daireler değildi. Sabahın erken saatlerinden itibaren evler basılmış, tutuklanacak insanlar evlerinden gecelikleriyle çıkarılmış, yaka paça sürüklenmişti. Kara Vasıf ve Rauf Beylerin tutuklanması için akşama doğru Meclis’e birkaç polis gönderilmişti. Gündüz padişahla görüşmek üzere sarayda olan Rauf Bey, Meclis’e döndükten kısa süre sonra bu tabloyla karşılaşmıştı. Hakkında tutuklama kararı olduğunu öğrenince, o sırada parti odasında toplanmış olan arkadaşlarıyla fikir alışverişi yapmış, ardından Ali Şükrü Bey’den gidip İngiliz zabitleriyle konuşmasını, ancak kendisini müzakere salonundan zorla aldıklarını kabul eden bir vesika imzalar larsa teslim olacağını bildirmesini istemişti. Söz konusu belgenin tanzim edilmesi üzerine, Rauf Bey beraberinde Kara Vasıf Bey ile teslim olmuştu. İtilaf Devletleri memleketi bölüşmek için o güne kadar çeşitli girişimlerde bulunmuşlardı. Önce Ferit Paşa ile anlaşarak milleti savunmasız bırakmayı, memleketin parçalarını galip devletlerin sömürgesi haline getirmeyi düşünmüşlerdi; ancak Kuvayı Milliye’nin milletin desteğiyle gösterdiği kararlılık bu düşünceyi geçersiz kılmıştı. Kamuoyuna uygulanan baskıyı ise, memleketi savunmak için her özveriyi göze alan milletin kararlılığı ve iradesi püskürtmüştü. Sonunda İstanbul zor kullanarak işgal edilip, Osmanlı Devleti’nin yedi yüz yıllık egemenliğine son verilmek istenmişti. Şimdi Türk milleti, hayat hakkını, bağımsızlığını ve bütün geleceğini savunmak için inancını ve gücünü tek bir merkezde birleştirmek zorundaydı. 123
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle