Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Üstte Divanyolu’ndaki bu sakin görüntü, birkaç gün sonra yerini işgal kargaşasına bırakacaktı. Altta Ali Rıza Paşa hükümeti istifa ettikten sonra kurulan yeni hükümette sadrazam olan Salih Paşa. di yeni bir hükümet kurulacaktı ve Ferit Paşa’nın ya da yakınlarından birinin işbaşına getirilmesi olasılığı vardı. Bunun farkına varan mebuslar, Mustafa Kemal’den Heyeti Temsiliye’nin bu konuda etkin önlemler almasını rica ediyorlardı. Halbuki bu kişiler daha birkaç hafta evvel, artık Meclis açıldığına göre Mustafa Kemal’in yerinden fazla kıpırdamasına gerek kalmadığını, sadece emirlerini bildirmesini, onu her yerde gereği gibi savunacaklarını söylemişlerdi. Oysa şimdi, artık İstanbul’daki güçsüzlüklerini itiraf etme vakti gelmişti. Bu istek elbette yerine getirilecekti; ama bunun gerekçesi kişilerin talebi değil, vatanın selametiydi. Mustafa Kemal, 4 Mart günü yazdığı telgrafla, hiçbir gücün milleti tarihin emrettiği görevi yapmaktan alıkoyamayacağını ve milletin tam güvenine sahip bir hükümetin görev başına gelmesinin gerektiğini söyleyerek, mebuslara milletin beklentilerine yakışır kararlar almalarını salık veriyordu. Aynı gün padişaha yazdığı bir diğer telgrafta ise, bu yeni hükümet bunalımının kamuoyunda heyecan yarattığını, halkın yeni bir kabine kurulmasını beklediğini, zaten tehdit altında bulunan milletin güven veremeyecek bir sadrazama bir dakika bile katlanamayacağını bildiriyordu. Mustafa Kemal, söz konusu telgrafın bir örneğinin de Meclisi Mebusan başkanlığına, kolordu kumandanlarına, İstanbul gazetelerine ve Basın Cemiyeti’ne verilmesini İstanbul Telgrafhanesi’nden talep etmişti. Ayrıca bir kez daha, Mustafa Kemal’in emri doğrultusunda mutasarrıflıklardan, kumandanlardan, valilerden ve müdafaai hukuk cemiyetlerinden padişaha bir telgraf yağmuru başlamıştı. 8 Mart günü, hükümetin kurulduğu haberi geldi. Yeni sadrazam, hükümeti temsilen Mustafa Kemal ile Amasya’da görüşmelere katılan Bahriye Nazırı Salih Paşa’ydı. Akıllarda hemen bu yeni hükümetin Meclisi Mebusan karşısındaki tavrının ve konumunun ne olacağı sorusu canlanıyordu. Salih Paşa ise bu tür soruları belirsiz cevaplarla geçiştiriyor, kendisiyle yapılan görüşmelerde bu yönde sorulan sorulara karşılık, vaziyet açıklığa kavuşuncaya kadar beyanda bulunmayacağını söylüyordu. Yaptığı tek açıklama, nazırları tarafsız ve bağımsız kişilerden seçeceği, hükümetin Meclis dışında bir kabineye sahip olacağı, kabinenin memleketteki çeşitli milli teşkilatlara karşı devamlı ve kuvvetli bir vaziyeti olacağını umduğuydu. Ankara, yeni kabineye dair bilgiyi o sırada İstanbul’da bulunan Rauf Bey’den öğrendi. Rauf Bey’e göre Salih Paşa’nın niyetinin kötü olduğu söylenemezdi; ancak bu kabine Damat Ferit’e zaman kazandırmak için saray tarafından tertip edilmiş bir oyundan başka bir şey değildi. 118