04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 ŞUBAT 2000. SAY1 725 13 PAZARIN PENCERESINDEN Türkiye gibi, dünya mirası değerlerin en zengini olan bir ülkenin UNESCO Milli Komitesi olarak, ne yapıyorsunuz ve bu ülkeye ne sağhyorsunuz?.. (Umanm, gizlediğiniz çalışmalar çok değerlidir de biz de bu eleştirimizden utanmayı da kabul ederek, öğreneceğimiz hizmetlerinizle gunır duyar, seviniriz...) Hasankeyf in UNESCO' nun dünya mirası listesine alınması yönündeki ICOMOS Milli Komitemizin saptamalannagelince. Bukonuda çok aynntıh ve geniş açıklamalan da içeren belgesel nitelikteki bilimsel bir makale, ICOMOS Türkiye Milli Komitesi'nin yeni Başkanı Prof. Dr. Zeynep Ahunbay'ın imzasıyla Mimarlar Odası'nın Mimarlık dergisinde yayımlandı. (1999 yıhl2.sayıArahk/1999) Zeynep Ahunbay bu makalesinde (ki UNESCO Milli Komitesi'ne sunulan raporun da temelini oluşturuyor) Türkiye'nin de 1983'te onayladığı, 1972'deki (Paris) UNESCO Genel Konferansı 'nda kabul edilen ilkeler ve buna bağlı oluşturulan "Dünya Mirası Listesi Sözleşmesi" adlı tüzük çerçevesinde Hasankeyf i tüm yönleriyle irdeliyor. Ahunbay'ın uzun çalışmasıyla ortaya çıkan sonuç ise; bu tarihsel kentin, hemen her türlü özelliği ve taşıdığı değerleriyle UNESCO'nun dünya mirası siti ölçütlerinin "tamamını" içerdiği ve hatta dünyada bu ölçütlere bu denli "fazlasıyla" uyan bir başka mirasın ise bulunmadığı yönünde... Aynntılannı Mimarlık dergisinden öğrenebileceğiniz bu ölçütlere bağlı olarak, Hasankeyf in dünya mirası olma özelliklerini sadece ana başlıklanyla sıralarsak şunlar vurgulanıyor: (UNESCO kriterlerine uyumu) 1) însanın yaratıcı dehasının üst düzeyde birtemsilcisi olması; 2) Dünyanın bir kültür bölgesinde veya bir dönemde mimarlık veya teknoloji, anıtsalsanatlar.kentplanlamaveyapeyzaj tasanmı alanlannda önemli gelişmelere, insani değer alışverişlerine tanıklık etmesi, 3) Yaşayan veya yokolan bir kültür geleneğinin veya uygarlığın ünik (dünyada tek) veya olağanüstü, ender rastl anan bir temsilcisi olması, 4) Bir yapı tipinin seçkin bir örneği ya da insanhk tarihinin önemli bir aşamasını veya aşamalannı gösteren bir mimari ve teknolojikbütününün veyapeyzajın örneği olması, 5) Geri dönülmez bir değişim karşısında Esin nerede okusun? SELÇUK EREZ > eytan, baltayı kap; indir | tepesine dedi; güç tuttum kendimi! Eski dostum llkay Bigişin'e, kızını istediklerinde neler hissettiğini sorduğumda böyle demişti.. O sırada benim de kızımı istemişlerdi de içimden gelenin başka kızı istenmiş babalann duygulanyla ne boyutta çakıştığını araştınyordum. "Herhalde zehirlemek daha makul olurl" diye düşünüp infazı ertelemiştim. Kızıma bir Türkiye'de, bir de ABD'de düğün yapıldı. Kızım, ABD'Iİ bir delikanlıyla evleniyordu; ikinci düğün, damadın oradaki akrabalannın ve sınrf arkadaşlannın da bu mutlu olaya katılmalan için düzenlenmişti. önce Londra'ya, oradan New York'a, oradan da Rochester'e uçtuydum; içim dışıma çıkmışt, "9" Richter ölçeğinde "Jetlag" yani (= uçan sersemliği)nden sağ pabucumu sol ayağıma giymeye kalkmıştım. O gece bir "aile yemeği" varmış. Kızıma, "Nutuk atmak gerekmez herhalde?" diye sorduydum. O da "yok canım!" diye yanıtlamıştı. Ancak, yemeğin sonunda önce büyük babalar, sonra amcalar, teyzeler sıra ile ayağa kalkıp nutuk atmaya, olayın "anlam ve önemini" kâh atasözleri, kâh şiirlerte süsleyip vurgulamaya başlamazlar mı? Konuşan oturuyor; sonra yanındaki ayağa kalkıp meşrebine uygun bir şeyler söylüyor ve sıra bana doğru yaklaşıyordu: Hiçbir şey tasariamamış olmanın ötesinde böyle "formsuz" bir durumda bulunmak midemi kabartıyordu. llham, ancak benden bir önceki konuşurken geldi. Kalktım, "Amerikalılar, beni hayal sükutuna uğrattınız!" diyerek başladım söze.. Ortalık sessizleşti; kızım "sarhoş musun?" der gibi baktı.. Devam ettim: "Bize, Italyanlann, Fransızlann ve Ispanyolların tehlikeli olduklarını söylediklerinden, kızımızı güvenli sandığımız Amerika'ya göndermiştik. Bakın ne geldi başımıza? Amerikalı bir delikanlı kızın kalbini aldı götürdü. Üç kızım daha var. Bir daha tövbe; hiçbirini bu ülkeye yollamam: Onları yüksek tahsile sıra gelince daha güvenceli olacağındanMogadişu'ya, Bosna'ya ya da Çeçenistan'a göndereceğim!" Her şey yolunda gitti. İkinci kızım da maalesef ABD'ye uçtu; iyice bir yerde "uluslararası ilışkiler" okuyor. Geçen yıl aldığı derslere baktım: 67 dersin arasında Rus tarihi, Rus politikası ve Rusça da var... "Yahu başka ülke kalmadı mı?" diye sorunca "Kafkas petrolleri gündemde; ben Türkçe konuştuğumdan bir de Rusçayı öğrensem iyi iş bulurum!" dedi. "Şi Kültürel cinayetin faili olmayalım... hassaslaşmış olan bir kültürün veya kültürlerin temsilcisi olma, geleneksel insan yerleşimi veya arazi kullanımmın seçkin bir örneği olması, 6) Uluslararası önem taşıyan sanatsal veya edebi eserler, inançlar, yaşayan gelenekler ve olaylarla doğrudan veya dolaylı olarak ilgili olmak ve bütün bunların yanı sıra, "doğal değerleri" de içermesi... Işte Hasankeyf in tüm bu UNESCO ölçütlerini tüm yönleriyle içerdiğini kanıtlayan ICOMOS Milli Komitemizin Başkanı Prof. Dr. Zeynep Ahunbay aynı makalesinde diyorki: "Böylesi özelliklertaşıdığının açıklanması, belki onun yaşam hakkını elinden almak isteyenlerin gözlerini de açacak, vicdanlannı biraz rahatsız ederek kurtarma çareleri aramayı kabuJ etmeleri yönünde ikna edecektir..." UNESCO Milli Komitemiz, bu iyi niyetli umuda ve beklentiye ne yazık ki ortak olmadı. Ne diyelim?... Belki gerçekten GAP idaresi ve DSÎ yetkilileri vicdanlannı dinlerler de Türkiye 2000'li yıllarda, binlerce yıllık tarihsel gecmişine yakışmayan böylesi bir kültürel cinayetin "faili" olmaktan kurtulur... Cünkü Hasankeyf i yitirmek ne kadar büyük bir acıysa, "bunu yapan ülkenin" vatandaşı olmak da o kadar büyük azap verecektir. Hele ki Anadolu gibi muazzam bir kültür birikimini banndıran topraklara ve Türkiye gibi eşsiz bir güzelliğe "vatanımız" demekten sonsuzbironurvecoşkuduyuyor iseniz...^ Annesi tabii benden uyanık: "Dedikleri 1 doğru ama bir de Rus 'boyfriend ; var!" demez mi?.. Sonra ekledi: "Aman korkma; bunca sene boyunca buna takılıp kalmaz ya!" Bunca yıl geçti; kız hâlâ o Rusla çıkıyor... Işin bozulacağına güvenim yitmek üzere; kardeşleri o kadar tavsattılar ki kıza ad takmışlar, "Kaleşnikova" diyoriar. Artık ne yapıp yapıp üçüncü kızı Amerika'ya göndermemeli... Mimar olacakmış: Inşallah Avrupa'da kalır. Şans güldü; iyi bir Britanya üniversftesinde, mimari hocalığı yapan bir hocayla tanıştım: Bu yaz, Tuna Nehri'nde seyreden bir gemideki seminerde iyice ahbap olduk; derdimi ona açtım: Acıdı "Size yardımcı olmak için ne gerekse yapacağım!" dedi. Üçüncü kızım iyi bir öğrenci: Notlan güzel, "portfolio"su zengin... Seminerden okuluna, evrakının o Ingiliz üniversitesine yollanması için başvurduk. Bir ay sonra dostum aradı: "Hani kızın evrakı?" UNESCO Milli Komitesi Hasankeyf cinayetine ilişkin ne yapıyor? Zaman aşılmış, evrak gitmemişti. Okulun yetkilisinin "Kabahat bizde evrakı biz yollamada geciktik!" diye mektup göndermesi bir işe yaramadı... Bugünlerde Esin'le hangi Amerikan üniversitesinin akseptansına icabet edelim diye düşüneceğiz. Bir ahbabım, "Gördün mü," dedi, "Hizbullahlıların hakkı var; kız çocuklarını okulayollamayacaksın... Bunları okutsan ya Çinliye varırlar ya Japona!" Aslında derdim kızların Çinliye ya da Portekizliye varıp varmamaları değil; gidip uzak ülkelere yerleşmeleridir beni üzen... Esin'in ABD'de okumasını ondan istemiyordum. Hiç olmazsa Ingiltere 34 saat ötede; sık gider görebilirdim kızımı!.. Yoksa, ben çocuklarımı yetiştirirken onlara insanın sadece iyisinin ve kötüsünün olduğunu ve her dinden, her ırktan, her milletten iyi insanın var olduğunu öğretmekle çok doğru bir şey yaptığıma tüm varlığımla inanıyorum...^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle