Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5EYLÜL 1999. SAYI 702 da yine tek bir büyük kurala dayanıyor: "tmar yağmasının halkın seçtiği kadrolar cliyleyurtdüzeyindeyaygınlaştınlarakrant ekonomisininegcmenhalcgetirilmesi..." Hele ki şu merkezi hükümet?.. Enderdc olsaduyarlıbirbelediye,ayncalıklıbirimar hakkı vermekten çekindiğinde "yatınmcının talcbi" üzerine devreye girip istcdiği yüksek imarhakkını "Bakanlık karan" vehatta Bakanlar Kurulu kararlanyla "re'sen" sağlayabiliyorsa, tıpkı belediyeler gibi tanm ve ortnan alanlarını yine 're'sen" imara açıp, vakıf üniversitclcrine, kiıni nüfuzlu girişimcilere, turizmyatınmıadınaimarspekülasyonupeşinde koşanlara nâzım planlarda "yapı yapılamaz" kararı bulunan koruma alanlarını, SlT'leri ve kıy ı arazilerini bile ulufe gibi dağıtabiliyorsa, dahası yargmın "durun bu imar izni hukuka aykıfıdır" kararlannı da dinlemeyereK aykin yatınmlann temel atma törenlerine "yüksek düzeyde devlet erkânının katılımından" hiçbir zaman çekinilmiyorsa... bu kuralsızhğın da temelinde benzer bir kural yatıyor: "Ülkede sanayi ve üretime dayali bir kalkınma ycrinc, arsa ve arazi rantına dayalı bir palazlanmayla ekonomik çıkarlanneldeedilmesinisağlamak..." Işte böylest bir kuralsızlıklar zinciriyle "güvence vc özgürlüğe" bağlanmış olan genel yağmalamakuralınınartıkbu ülkeye daha fazla hasar vermemesi yönünde alınması gereken yasal ve kurumsal önlemleri gündeme bile getirmeden, inşaatların bundan böyle "ycmin ctmis, mirnar ve mühendisleri çalıştıran özel firmalarca1<denetlenmesini teklifedebilmek,olsaolsabclki sadece şuanlama gelebilir: "Kentlerimizin, kıyılarımızın vegeneldetüm ülkeninyerel ve merkezi yönetimlerin denetimsiz yetkileriyle yağmalanmasına devam edilmesi, ancak bu kez artık bu yağmanın çürük binalarla değil, sağlam yapı larla sürmesini sağlama yönünde de imar rantından yeminli kontrol firmalarına payayrılması..." recinin başlatıldığı son 45 yıl içindeki vurguncu sistemi eğer bu son deprem gerçekten "sarsabilirse", 17 Ağustos 1999 sabahındaki yıkımla birlikte yaşamını yitircn binlcrcc insanımız, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın zaferle sonuçlanmasına neden olan şehitlerimizle belki de aynı "tarihsel misyon" içinde bu ülkeye "canlannı vererek" hizmet etmiş olacaklar. Ancak bunun tek bir koşulu var ki o da depremin şimdilik sadece kamuoyu bilinci içinde sarsmaya başladığı rantçı imardüzeninin yerine, 192350 döneminden ders alarak, ancak o dönemden de daha ileri birçağdaş planlama ve denetim sistemini ülkeye getirebilmek. BuyapılamazsaveşimdiBayındırlıkBakanlığı'ncaönerilenyeniyasataslağındaolduğu gibi plansızl ığın ve yağmanın bu kez de "ycminlcsağlamlaştırılacak"binalarlasürmesine olanak sağlayıcı düzcnlemelere izin verilirse,depremdeölencanlanmızherkesten önce o yemincilerin yakasına sonsuza dek yapışacaklardır... Sağlam bina sağlam zeminde kurulur. Oysa, Bayındırlık Bakanlığı'nca önerilen yeni yasa taslağı yeminle sağlamlaştınlacak binalar öngörüyor. Bugünkü imar düzenini tersine çevirmek için önce planlama disiplininin sağlanması gerekiyor. tim" yapı ve inşaat aşamasında değil, planlama aşamasındabaşlamalı. Bölge planlarıyla uyumlu hazırlanması gereken nâzım vc uygulama planları, yani yer seçimlerini ve yapı yoğunluğunu "tanımlama" durumunda olan tüm planlar, yürürlüğe girmeden önce üniversitelervemeslekodalarınındakatılımıyla oluşacak "özerk" denetim kurullarının süzgecindenveonayındangeçmeli... İşte budisiplini imar düzenimizdekurabi 'İmar roformu' içln... Cumtıuriyetin ilkçabaları... Peki, hem yağmayı, hem de çürük yapılaşmayı "birlikte" önleycbilecek, çağdaş ve uygar bir yeni imar düzcnini,yeminsizkişi ve kurumlan da disıplın altına alacak bir sistem içindenasılkurabiliriz?.. Aslındaböylesi bir sistem, Cumhuriyetle birlikte Türkiye'de kurulmaya başlanmıştı. Daha 1923'tenitibarcn, Avrupa'nın 19.yüzyıldaulaştiğı"planlıkentleşme" bilinci bizde de uygulamalara yön vermek üzerc devreye girmiş.Türkiyekentleri ilk imarplanlanna batıdaki kentlerden 80100 y ıllık bir gecikmeyle 1930'lardakavuşabilmişti. Kentplanlamasınınyanısira,özelliklc sanayi yatınmlannın "yer seçimlcrinin" ise arsa ve arazi spekülasyonu gözetilerek değil, ülkenin genel çıkarları vebölgelerarası dcngclikalkınmahedefleri gözetilerek yapılması da 1923'ten 1950'ye kadar Türkiye'nin genel imarpolitikasıolmamışmıydı? Eğer o yılların, aydınlanmacı kadroları 1950 sonrasına yön veren ve bugün de egemcn olan siyasetçilerle aynı kul'ada olsalardı,hiçkuşkusuzKurtuluşSavaşıvebağımsız Cumhuriyet zafcrlennin dc olup olmayacağı ayrıcatartışılırsada,konumu7açısından, şu tabloyu yine daha oyıllarda görebilmekbclki de mümkündü: "Bütüıı KlT'ler, bütün fabrikalar, bütün ağır sanayi yatırımları... Anadolu'nun değişik yörclerinde ve birbirleriylc dcmiryolu bağlantısı da kurulmuş olarak değil, sadece Batı Anadolu'da ve hatta Marmara Bölgcsi'nde, Kocaeli ve Gemlik körfezlerinde vc Bursalzmitlstanbul üçgeninde..." tştebukuralsızlığıdahiçdeğilse I95()'lcre dek ülkeye sokmayan planlamaya saygı lı dönem "dcmokrasi" (!) adına sona erdirilıp, yine demokrasi adına "talan özgürlüğü" sü Şimdi yeniden yukandaki soruyadönclim vehem yağmayı, hem de çürük yapılasmayı birlikte önleyebilecek bir "imar reformu" için temel kuralları özetleyelim. Bu noktada, ünlü "sağlam kafa, sağlaın vücutta bulunur" sözünü, örneğin "sağlam bina sağlam zeminde kurulur" şeklinde de yorumlayabiliriz. Ancak, sağlam zeminin bulunabilmesi için de jeolojik irdelemelerle düzenlenmiş bir imar planının üretilmesi gerektiğinden, hem binanın, hem arazinin güvenilir olmasının koşulu da yine öncelikleplanlamadangeçiyor... Türkiye'nin bugünkü depreme dayanı ksız ve sadece ranta endekslenmişimardüzeninidurduruptersine çevirmenin ilk ve olma/sa olmaz koşulu da işte bu nedenle "planlama disiplininin" sağlanmasıdır. Bu disiplin ise "ülke ölçeğinde" alınacak genel yerleşme kararlanna bağlı olarak, yine olmazsa olmaz bir zorunluluk içinde ancak "bölge planlamasıyla"yasamageçirilebilir. Çünkü bölge planlaması, kentlerin ve kasabaların yerel imarplanlarını üreten belediyeler ile yine bu yerleşmeler arasındaki tüm alanlarda merkezi hükümetin imaryetkilerini kullanan valiliklere vebakanlıklara "ranta teslim olmadan karar Çevreyle uyumsuz inşa edildiler, sonunda yasalara değil depreme teslim oldular. (Gölcük) üretme" rehberliğini yapar. (Örneğin, eğer bir 'Marmara Bölge Planı'mız olsaydı ve Kuzey Anadolu Fay ı bu planda imar kararlanna ışık tutacak şekilde yeralsaydı, deprem bölgesindeki belediyeler, her biri kendi başlannadilediklcri gibi imar planıyapıp, felaketinha/ırlığınada imzaatmışolmazlardı.) Bu nedenle, 3194 sayılı imar Yasası'nın 5. maddesındekı, "İmar planları, varsa bölge planlanna uyar" şeklinde yer alan plansızlık tuzağını artık yok etmemiz ve bu maddedekı tuzak sözcük olan "varsa"yı derhal çckıpçıkararak, bölge planlanni "zorunlu" kılmamızgerekiyor. Aynı bilimsel anlayış içinde, artık ne belediyeler, ne de diğer merkezi hükümet organlan, imar planlarını üretırken "özgür ve bağımsız" olmalılar. Yine "aydınlanma bilinci" içinde hareket eden vc bu nedenle depremleri bizim gibi "katliam" olmadan atlatabilen ülkelerde olduğu gibi, "bilimsel vedemokratikdene 7.4 büyüklüğüne dayanan tarihi evler depremden sonra imar dersi veriyor. (Degirmendere) lirsek, yer seçimleri doğru yapılmış olan ve yağmacı hedefler yerine toplumsal beklentilerışığındaimarkoşullarıbelirlenenplanlara bağlı olarak inşacdilccek yapılarda rantın değil bilimin ilkcleri doğrultusunda projelendirilmiş olacaktır. Bu projelerin ve projelere bağlı uygulamalann da "yeminli teknik tüccarlar" yerine, yıllardır sağlıklı ve planlı bir imar düzeni içinde mücadele eden mimar ve mühendis odalannın "siyasi ve ekonomik baskı lardan uzak, mesleki ve bilimsel denetim" güvencelerine alınması durumunda, Türkiye'nin en büyük özlemi haline gelen "uygarca ve insanca kentleşmcnin" hukuksal kanavası yerli yerine oturmuş ol ur. Körfezdepremi, sadece bölgcyi değil, hepimizi ve tüm ülkeyi derinden sarstı. Ülkenin "en gelişmiş" bölgesinde bile imar düzeninin ne denli "az gelişmiş" olduğunu dayanılmazacılarlagözlcrönüneserdi. Doğanmbu büyük uyarısından"dcrs"alabilmek içinde eşigörülmemişbirtartışmavedcğerlendirmesüreciniTürkiye'yearmağanetti... Bakalım bu tartışmalarda artık bilim ve insanlık mı, yoksa yine talan ekonomisi ve rant politikasımıgalipgelecek?.. Birincisinin zaferini sağlayamazsak, Türkiye yeni bir büyük depreme artık kcsinlikle dayanamayacak. Belki de 21. yüzyılı "uygarlıklar ülkesi" olarak değil, tıpkı antikçağ kentlerinde olduğu gibi "talana ve depreme uğramışbiryıkıntıcoğrafyası" içinde yaşamanın çöküntüsüy le geçirecck.. .^