23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5EYLÜL 1999. SAY1702 13 Sürekli başkakurumlann sorumluluğuna devredilen Gürpınar'ın evi, 4.12 .1998'dc Kültür Bakanlığı'nca Adalar Belediyesi'ndcn geri alındı. Restorasyonun Turing kurumunca yapılacağı açıklandı. Ancak yazışmalarbitmedi. Adalar Kaymakamı Mustafa Farsakoğlu, Gürpınar'a ait özel eşya ve kitapları kurtarmak için bir komisyon kurdu. Adalar Vakfı'ndan sağlanan parayla evde çüriimeye terk edilmiş eşyanın temizliği, onarımı ve kurtarılması gerçeklcştirildi. Hüseyin Gürpınar'ın eşyalart, adıyla anılan lisenin spor salonunda sergileniyor. Hüseyin Rahmi'ninunutulmayayüztutmuş. cvinden geriye kalan e güzel şeyse, buradayaratıpokuyucularahediyeettiği kitapları. Çünkübinlerce insanın okuduğu, kimi satırında hüzünlcnip, kimı satınnda güldüğü eserlerin birçoğu bu evde var oldu, burada şekillendi. Gürpınar düijüneeleriniadadaki bu evinde yazıya döküp, okuyuculanna ulaştırdı. Gürpınar'ın yıllarcaönce yazdığıeserleri, şimdi sadeleştirilmişTürkçe ile yeniden basılıyor. 1995'tenbuyana 18 eseri yeniden basılan Gürpınar'ın kitapları hâlâokuyucuya ulaşıyor, hâlâ sevilip okünuyor. Ancak böylesine büyük biryazannevi hernedense müzeleştirilenıiyor. Gürpınar'ın 1944 yılındaki ölümünden sonraevdc, 195964 yılları arasında yeğeni vc vârisi olan Gülçin Tanrınınkulu ve ailesi yaşamıs.. Köşkte yaşadığı dönemde evi gezmek isteyen Gürpınar okuyuculanna elindengeldiğikadaryardımcıolmayaçahştığını söyleyen Tanrınınkulu, evin geçmişini şöyleanlatıyor: "Ozamanlarilkokulçocukları gelirdi evi gezmeye. Elimden geldiğince gezdirir,amcamınçalış,maodasını,kitaplannı gösterirdim. Bir gün arkadaşım vasıtasıylalstanbulValisiNiyaziAkı'danbirteklif aldım. Evin müzeleştirilmesi için evi valiliğe verip veremeyeceğimi soruyordu. Eşim ve ben idealist insanlar olduğumuz için bu teklifi kabul ettik. Istedik ki evin bakımı yapılır, okuyuculan rahat gezerve gelen öğrenciler amcamın kütüphanesinden yararlanır. Evi, müze evi olması koşuluyla 23 Eylül 1964'tc lstanbul Özel Idaresi'neverdik." Aradan yıllar geçmesine rağmen evin bakımı için hiçbir şcy yapılmamış olmasının çoküzücübirdurumolduğunuvurgulayan Tanrınınkulu, 35 yılhk zaman dilimi içerisinde evde bekçi ve ailelerinin kaldığını, Gürpınar'a ait eşya ve kitapların kaybolduğunu sözlerine ekliyor. Hüseyin Rahrni'ninyıllannıgeçirdiğiüç katlı.buahşapevyıllaradirenmeyeçalışıyor. Boyaları kalkmıs., camları kırılmış, bahçesiniotlarbürümüş.Bahçedekiağaçlardatıpkı evgibi bakımsi7. Yerleredüşmüşyaprakları ne bir süpüren var ne de oraya buraya uzanmışdallarıbirbudayan.Herşeyiylebakıma ihtiyaç duyuyor Gürpınar'ın evi. Resmen unutulmuş,ağaçlararasındakaybolmuş,hayalctbirevgibi. Yapıtlarında hayalctlere ve boş inançlara olan inancı çürütmcyeçalışan Hüseyin Rahmi Gürpınar, Heybeliada'daki bu evine 1912 yılında taşındı. 193543 yılları arasında Kütahya ınilletvekili olarak Ankara'dabulunduğu döneın dıs, ında ölene kadar bu evde y aşadı. Yaş.amı boyunca evlcnmeyen Gürpınar, evini kendisi gibi bekârolan yakm aıkadaşı Miralay I lulusi Qcy ilcpaytasjtı. Gürpınar Heybclıada'ya taşıntlığı yıl üç romanım birdcn yayımladı. Kendi.siııi büyük okuyucu kitlelerıne ulaştiran ve daha fa/la tanmmasını sağlayan"Kuyruklu Yıldız Altında Bir l/divaç"u, faleılığın,büyücülüğüıı. doğa üstü varlıklann boş ınanelar olduğıınu kanıtlamak istediği "Gulyabani" ve "C'adf'yabuevdehayatverdi.^ HUSEYİN RAHMİ Türk edebiyatına 37 roman, 7 hikâye ve bir de uzun hikâyeden oluşan 45 kıtap armağan eden ve sürekli toplumu yansıtan gözlemlere yer veren Gürpınar, ele aldığı sosyal konularla ve gerçekçi anlatımıyla dikkat çekti. Kahramanlarını günlük hayatta her an karşımıza çıkabilecek ınsanlardan seçtı. Büyük konak ve yalılarda yaşayan insanlardan kenar mahallelerde yaşayan yoksul halka kadar, paşasından dilencisine, hanımından hizmetçısıne, her insanı kahraman olarak yapıtlarına konu edindi. Gürpınar'ın çocukluğu ve gençliği, anneannesinin köşkünde dadılar ve kadınlar arasında geçtiğinden kadın ruhunun ınceliklerını ve kınlganlığını gozlemledı, bu gozlemlerını eserlerıne yansıttı. Genellıkle yoksul kadınların çektığı acıları, onların ıstıraplı yaşamlarını konu aldı; Iffet, Tesadüf, Nimetşinas, Kuyruklu Yıldız Altında Bir Izdivaç gibi romanlarında genel olarak bu konuyu ışledı. Romanlarında ekonomik ve toplumsal eşıtsızlıkleri, kadın erkek ılışkilerinı ve din sorunlarını ele aldı.Yaşama bakışı karamsardı. Romanı "ahlakın aynası" olarak gördü. Kimi romanlarında geleneklerin yıkılışı sırasında eskiye bağlanamayan, yeniyı de hazmedemeyen taklitçi insanları eleştırdi. Eserleriyle halkı bilgilendirip düşündürmek istemiş, ancak bunu okuyucuyu sıkmadan yapmıştı. öğretmek istediğinı kendı ağzından değil kahramanlarının ağzından verirdi. Şıpsevdı romanında alafranga sofrada yemeğin nasıl yendiğini, Mürebbiye'de Moliere'nin "Gülünç Kibarlar" komedisini kahramanların ağzından anlattırdı. 12 yaşındayken başladığı yazarlığa ölene kadar devam etti. 48 yaşında Heybeliada'daki evine taşındı ve 193543 yılları arasında, iki dönem boyunca yaptığı Kütahya milletvekilliği dışında yaşamını bu evde sürdürdü. 80 yaşında öldü. Heybeliada Mezarlığı'na gömüldü. PAZARIN PENCERESINDEN Denizkestaneleri SELÇUK EREZ , u hafta Başbakanın, "Marmara ( zelzelesiyle ilgili eleştirilerin, gelecek f yardımları etkileyeceği" sözüne inanıp ne Sağlık Bakanı'nın depreme uğramışların yardımına koşanlara gösterdiğı uygunsuz tepkilerden, ne gerçekleri yansıtan medyaya çağdışı tahammülsüzlüklerden, ne de sadece ölen ve yaralanan sayılarını yayımladığına tanık olduğumuz ama onu da toplama yanlışları yaparak gerçekleştirdiğini izlediğimiz kriz masasından bahsetmeyecek, üstelik Ecevit'in, "bu kadar çok ülkenın yardımımıza koşmasının, yeryüzündeki saygınlığımızın yansıtı olduğuna" dair sözlerine inanıp hatta bu doğruysa, tabii başta Ecevit ve Durmuş, bizi bu saygınlık düzeyine çıkarmış olan hükümet üyeleıine mihnet borçlu olduğumuzu düşünüpBangladeş ve Katanga gibi dünyanın normal durumda bıle yardıma muhtaç bölge ve ülkelerinde bu tür doğal afetler gerçekleşince oraya da yüzlerce ülkenin iyiliksever insanının ve kuruluşunun koştuğunu anımsayıp bu boyutta yardım edilmenin saygınlıkla ilişkisinin ne olduğunu sormayacak ve başka şeyleri konu edineceğim. Küçük kâğıt parçalarına elden geldiğince zelzeleyi ve fay hattını vb. çağrıştırmayacak beş konu yazıp birini çektim: "Denizkestaneleri" çıktı; diğerleri "Satürn'ün halkaları", "Ihlara Vadisi "Cengizhan'ın bisikleti" gibi konulardı\ Demek ki bu hafta, "denizkestaneleri konusunda araştırma ve irdelemelerde bulunacağım. Bodrum'un eskilerinden Hasan Dikan Kaptan'a, "Denizkestaneleri yenir mi?" sordum. "Tabii," dedi, "Bunların dişlsi ve erkeği ayrıdır: Temmuz ve ağustos aylarında dişisinin yumurtalarını bir tabaga toplar, üzerine limon, az zeytiny; dökersen güzel bir yemek olur. "Nereden çıkar bunlar?" "Kıyıda da vardır; derinlerde de bulunurl* Hasan Kaptan'a "İnsanın ayağına denizkestaneslnin dikenleri batsa ne yapılır?" diye de sordum; tereddüt etmeden, "Bir pamuk ya da bez parçasıha bol zeytinyagı döker bunların battığı yere dayar tutarsın bir süre; zeytinyagı, bu hayvanın dikenlerini yumuşatır çürütür, erlyip düşmelerine yol açarl" dedi. •:• Demek kı Ege kıyılarımızda "denizkestaneleri" tanınıyor.. Yeryüzünde altı yüz milyon yıldır yaşayan bu derisidikenlilerden denizkestanelerinin 700 türü bilinirmiş. Derisidikenlilerden denizyıldızı ve ., denızhıyarıyla akraba olan denizkestanelerinin en tehlikeli düşmanı insanmış; mesela, ABD'de, Kalifornıya'da yılda 20 milyon ton kadar yakalanıp özellikle Japonya'ya ihraç edilirmiş. Diğer bir derisidikenli yakını da varlığını tehdit edenler arasında yer alıyor: Denizyıldızı, bunu, uzerıne sindiricı mide ıçerığini dökerek erıtıp yermış.. Martılar uçurup yere atarak ve bazı balıklar da bunları başka yöntemlerle parçalayarak midelerine indirirlermiş.. Deniz biyologları, bu kestaneleri, deniz suyu ile dolu akvaryumlarda suyun kalıtesının bozulduğunun hassas gostergelerı olarak kullanıyorlar: Suyun bozulması, hemen bu hayvanların hareketsizleşmesine, dlkenlerinin yatmasına ve durum sürerse ölmelerine yol açıyor. Sadece akvaryumlarda değil, deniz kıyılarında da suyun nıtelıklerinın bozulmasını bu yaratıklar bırçok belırteçlerden once yansıtıyor. Sonra akvaryumlarda kolay üretilebilen denizkestanelerinin sperm ve yumurta hücrelerinin ıncelenmesi, insanın ureme sorunlarının kavranmasına önemli boyutlarda katkıda bulunmcış.. Açtım baktım: Yosunla beslenirlermiş, denizkestanelerinin ağızlarında, yediklerini çiğnemelerine yarayan beş diş ve bunları çahştıran kaslara bu yaratıkları yeterince inceleyip tanımlayan filozofun adı verılmiş: "Aristo'nun lambası" olarak anılırmış bu yaratığın dişlerı ve uzantıları.. Isa'dan önce 384322 yılları arasında yaşamış olan Aristo, biyoloji konularında da gözlemlerde bulunup düşünmüş.. Sırası gellnce Atina'da akademik çalışmalarını sürdiırüp "etik" ve "eğitim" gıbı konularda kafa yorar, Ege kıyılarında, mesela Assos'ta ve Midilli'de çalıştığında da denizkestaneleri ve diğer biyolojik varlıklara eğılırmiş. Ancak Aristo, daha çok kişisel ve toplumsal yaşamda doğru davranma konularında söyledikleriyle anılmaz mı? Bu konuda iki bin üç yüz yıl önce soylemiş oldukları günümüzde dahı geçerlı değil mı? öyle kı ABD'de 1987'de ış âlemındeki kural dışına sapmalar ve üçkâğıtçılıklar karşısında insanlara erdemin öğretilemediği bahis konusu edilince (bkz. Newsweek, 29 Mayıs 1987) Aristo'nun yorumları anımsanmış: Aristo'ya göre, "akraık" dediği "yoldan çıkmaya yatkın insanlar" pekâlâ neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bildikleri halde sapaıiar doğrudan. O zaman biat Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğü'nden gelen cevap ise şu: Konu: Heybeliada, 89ada, 7parse! tlgi: KültürvcTabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü'nün 08.09.1998 gün vc 720/4433 sayılı yazısı. Istanbulili, Adalarilcesi, Heybeliada Mahallesi, 19 pafta, 89 ada, 7 parsel hakkındaki başvurunuz incclenmiştir. Söz konusu 89 ada, 7 parselde yer alan Hüseyin Gürpınar Evi olarak bilinenkültürvarlığı lstanbul Valiliği mülkiyetinde olup, Adalar Belediye Başkanlığfnatahsisedilmiştir..." 18 Ağustos 1864 'te ıloğmustu... Aristo'yu yorumlayanlara göre ancak akratik kimselerin bilgi edindikleri, eğitildikleri yaşlarda belki bu konularda bir şeyleryapılabilir.. Insanda mantıki düşünme, yargılama yetenekleri gelişmeden şekıllenen duygular ve hısler, ilerki yaşlarda sergiledıği davranışları büyük çapta etkilemektedir.. Bu konuda içgüdüler ve fizyolojik istemler de geçerli ve etkındir.. öyleyse çocuğun "doğru"lara yönlendirilmesınde bu gerçekler de hesaba katılmalı, çocuğa, içgudu ve duygularından gelen taleplerın doğru davranışla doyurulacağı kavratılmalıdır. Peki, çocukluk çağı uçup gitmiş, geride kalmış ve insana politik, sosyal konularda davranış sergileyebileceğ*i yaşlara varmışsa ve bu yaşlarda yanlışlarla zigzaglar çizıp bir milletin canına okuyorsa? Aristo'ya gore çocuklukta şekıllenen davranış bıçımını mantık yürüterek doğrultmak olası değildir! Hayda! Hani biz denizkestaneleri gibi zelzeleyle, politıkada beceriksizlikleri gözboyamayla saklamak ve her ne pahasına olursa olsun ıktıdarda kalmak için her tavızı utanmadan verebılmekle uzaktan yakından ılgısız bir konuyu seçmıştık? Rezalet, kuzeyden güneye, doğudan batıya, bir ufuktan dığerıne böyle büyüdüğünde sen denizkestanelerine baksan da sadece onu gorürsun!^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle