23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

28ŞUBAT 1999. SAYi 675 15 sınıcleştirirken,orduyabakıs.ımızıdaeleştırmemizede.aynı şekildcanlamayaçalışmamıza da cngcl olmamalı. Bcn böyle hissediyorunı vcbunainanıyorum. 12 Eylül'den sonrayaşadıklarımdan sonra bunun özellikle altını çizmeyi gerekli gördüm. Bu tür büyük olaylar, insanlann küçük yaşamlarına nasıl yansıyor, bir romancı olarak hep meraklapeşjnedüş.tüm.Lidebiyatanasılyansıyor, bunun canlı tanığıyım. Henüz ölüp gitmcdiğime göre de bunu dilc getirnıek zorundayım. Böyle bir tabu var ve gık diyemezsıniz. Böyle şey olur mu? Yaratıcılığın, kurcalacılığıylabunlanromanlanmızadaaktaracağiz." Ağaoğlu geleceğe ilişkin de şunlan söyledi: "Umudumuz ve özlemimiz olmasa hayatımıza devam edcmey iz. Bu ncdenle ben özgürlük, dayanışma,gökkuşağı olarak belirlenmeycçalışılanbiryapının, birgirişimin vebirçabanınparçasıyım. Böyle birgirişımin gerekli olduğuna inanıyorum. Yanlış, uluslararası insan hakları normları savunan insan haklarıdernekleriniııTürkiyes,ubesınin kurulması gcrckiyordu. (,'ok sevip saydığım F.mil Galip Sandalcı beni böyle birörgütünTürkiyeşubesininkurulma.sınaiknaetti. Kurucu olur musun diye sordu, hemen kabul ettim. Çünkü önümüzde bazı uygarlık dcğcrleri varsa, onların ilkeleri varsa onları yapmaya çalüjirız, dedim. Ancak, kurulduktan sonra belli bır süre içinde müthiş. iyi niyetliçalışmalaryapılmasınarağmen,denge kaçırılıp şu insanlann hakkı varda, şu insanların hakkı yokmuşgibi davranıldığına ilişkin gözlemlerimoldu. Hatta Emil Galip Sandalcı'yıbilc düşürdülcr, başkanhktan.O günüunutmuyorum. PAZARIN PENCERESINDEN Eski avcılardan öğreneceklerimiz... SELÇUK EREZ F 12 Eylül kitabımı toplattı... Söylcşininbaşındasordugunuzbirsoruya yeniden dönmek istiyorum. Romananasıl geçtim sorusuna. Bcn 'Ölmeye Yatmak'la birtabuyuyıktığımı sanıyorum. Biröğretim iiyesini,biröğrencisiyleyatırdım. Bu tabuyıı yıkmaktaki amacım, aslındaC'umhuriyet'iameliyatmasasına yatırmaktı. Bunu t'umhuriyet'e karşı olduğum ıçin değil, bu konuyu tartışmayı amaçladığım içın yaptım. "Düğün Gecesi"yle ilgilideşunlansöylemekisterim:Bir "Düğün Gecesi" yayınlandı ve bundan sonra evımesıksık telefonlargelmeyebaşladı."Oromanısen mı yazdın, yazdığına pişman cdcceğiz"diyorlardı.llginç birgelişme dahaoldu. 12 Eylül ilan cdilenc kadar, el altından yürütülcn bu tehditlcr, 12 Eylül cien sonra başka birbiçim aldı. Eşime, romanlarımın başınabirşeylergclcbilirdedim. Ni \dalet Ağaoğlu, GünerSümer'in o/jtu Sinan'la... insan içindir. Ama insan aynı yanlışı bir kaç tekim bu romana o döncmde hırsizlık dendi, kczdaha yaparsa ayıp eder. Bu ülkedc de aybiryerdcnaşırmadcndı. nı yanlış hep yapılıpduruyor. PartilertaraSonradan öğreniyorum ki, bu romana ödül fındandaaynıyanlışyapılabılıyor.Onuniçin vcrilmemesi için.seçiçi kurullaraç.eşitli uyaben hep aynı yanlışı yapıp duran partilcri de rılaryapılmış. Bunun sonucu olarak "Fikrihiçbirşekildetutmuyorum. Hoşgörmüyomin lnceGülü"dördüncübaskısındatoplarum. Yeni yanlışa varım ama. Bu bir arayıştır, tılıverdi.Toplatılanbütünkitaplargibionlar bu bir soruşturmadır, bu toplumun nabzını dabirşekildcyokedildi. Davaaçıldı,savcılığagittığımde, "Bir Düğün Gecesi" de önün tutan, iyibirdoktorgibi,namuslubirdoktor gibi yoklamaktır. Onun için farklı yeni, nasıl dcduruyorduvehertarafıçizilmişti.Sanatbir girışimsc elbette, eskimiş olan ve Mecçı,fikriniaçıkçasöyleyen,bozukluklaramıılis'egıripçıkıphiçbirşeyyapmayanlar dehalefetcdenkiijidir. Muhalefetdiyegördükğil. Böyle bir projedenaday daolurum,oyuleri heryeri çizmışlerdi. mudaveririm." Şu tabuyu da yıkmamız lazım: Tabii ki Adalct Ağaoğlu bu göriişmemizin üsrünparçalanmışülkeyibirleştiren veCumhuriden bir haftageçtikten sonra ÖDP'dcn Istanyeti armağan etmiş olan her bir özveriyi kebul milletvekilliginc aday oldu ve tercihinı sinlikle saygıyla sevgiylc karşılıyoruz. Bişöyleaçıkladı:"Çağdaş uygarlık değerlcrızim bir ülkcmiz varsa böyle var. Ama bu bizim sivil kurumlanmızı, doktorunu, mühcn neevrcnselboyuttasahipçıkıpulusçuluğa, militaristliğe karşı sorgulayıcı olduğu için disini, öğretmcnini, profesörünü eleştirirken, mahalle muhtannı eles.tirirken, köy ağa ÖDP'yiseçtım."^ ISallıhan'da ilkokuL "ölmeye Yatmak"m esin kaynağu (A.A öıtden 2. sıra, sağdan 3. kız) rederıck Courtenay Selous 18941897 yılları arasında avlanmak için Ciç kez Batı Anadolu'ya gelmış. Burada gorduklerını 1900'de "Sport and Travel" başlığıyla yayınlamış. Bu kitabı Derin Türkömer de "Av ve Gezi" (Yapı Kredi Yayınları) başlığıyla dilimize çevirmiş. Başlığından pek anlaşılmıyor ama bu aslında 19 yy sonlarında Ege ve Akdenız bölgelerınde hangı hayvanların yaşadıklarını, nelerın avlandığını incelemek isteyenler ıçın önemli bır kaynaktır. Bizde bu konuda yapılmış bilımsel ıncelemeler az olduğundan ve bunlar ancak günümüzde bütünlenebıldığınden Selous'u okuyunca, geride kalan yüzyıllar konusunda bilgi edınmek için eskı seyahatnamelere vb. başvurmamızın gerektiğını kavrıyoruz. Bılmedığınız, tanımadığınız, üstelik yararlanabıleceğinız yayınları bulunmayan bır ülkede avlanabileceğiniz hayvanlar konusunda nasıl bilgi toplarsınız? Selous'un o tarıhte konuya yaklaşımı çok ılginç: "1894 yılının Temmuz ayında kendımı Istanbul'da buldum. Küçük Asya'da var olduğunu bıldığım uzun yuzlü büyük kızıl geyik (Cervus maral) ıle bır çıft gorkemlı boynuz taşıyan yabankeçıleri (Capra aegagrus) hakkında doğru bılgıler edınmek ıstiyordum. Bu nedenle yanımdakı tercümanı kentın pazar yerlerine yollayarak, buralarda geyık boynuzları satılıp satılmadığını, eğer satılıyorsa nerelerden geldığıni öğrenmesinı ıstedım. Akşam dönduğünde . Istanbul'da tıcaretle uğraşan bir Ingiliz'de bazı geyık boynuzları bulunduğu haberini getirdı. Bay VVhıtall bana geyıklerın bylunduğu bölge hakkında genış bılgı verdı.. Bana Kuçuk Asya'nın Ankara dolaylarından gelmış olan çok buyuk geyık boynuzları ile güney sahillerının Antalya yoresıne aıt olağanüstü güzellıkte yabankeçisi boynuzları gosterdı. Bu trofelerı gördükten sonra gelecek sonbahar Kuçuk Asya'da bır kaç ay avlanmaya karar verdim." Eylul'de ızmır'e, oradan da Bornova'ya gider; ona yabankeçılerınin Musa Dağı ve yakınındakı dağlarda bol olduğunu söylerler. Oraya yaklaştığında kendısıne, namaz seccadesı olarak kullanılan, omuzları genış sıyah şerıtlı beyaza çalan sarı renkli dağ keçisı postlan gösterirler ama kızıl geyık ve yağmurca geyiği konusunda bilgi edınemez. Fınıke'ye yakın Başgöz köyünde ona bol "geyık" butunduğundan bahsederler ama her türlü büyük av hayvanından "geyık" diye bahsedıldığını, aslında kastedilen yabankeçıleri olduğu anlaşılır. Selous sadece büyük ve kuçuk baş av hayvanlarına değil kuşlara da meraklıdır Maymun Dağları'nda kara akbabaların yuvalarını da karıştırır. Köylulerın akbabaları, kartallardan ayırdetmedıklennı de anlar bu ara.. Selous'un bu kitabı bana Fahır Iz'ın bır lugatının onsözüne yazdıklarını anımsattı: Fahrı İz, aslında bır tarım ülkesı olduğumuz halde dilimızde çeşıtlı ağaçların adlarının bulunmadığını, Ingilızlerin değışık adlarla andıkları bırçok ağacı bizim tek bir ısımle belirttiğımızden şıkâyet edıyordu. Prof. Turhan Baytop'un "Turkçe Bitkı Adları Sözlüğü"ne (Atatürk Kültür, Dıl, Y. Kurumu yayını, 1994) bakarsanız bu sıkıntının bitkiler konusunda da yürürlukte olduğunu görürsünüz: "Türkıye'de 9000 kadar bitki turunun yetişmesıne karşılık derleme sözlüğünde 3000 kadar yabani bitki adı bulunmaktadır. Bunun başlıca nedenı halkın yalnız yararlı ve zararlı bıtkılen tanıyıp ad vermesıdır Diğer bitkilere "ot", "çiçek", "diken" veya "ağaç" denılmektedır. Dahası da var: yine bu esere göre, "Tiırkçe yöresel adların bır bölümü yöre halkından ogrenılmıştır. Bu kışılerın bitkiler hakkındaki bılgılerı çok sınırlıdır Bazen türlerı bırbırinden ayırmakta guçlük çekmektedırlcr " Yani koylulerımız, içinde yaşadıkları bolgenın doğasını tioğru durust tanımazlar! Doğayı tanımazsan nasıl benırnser ve korursun? Köy Enstitülerinı kapatıp ımam hatıp kursları açanlar onlara ot adı, bıtkı adı öğretecek değıller ya; hurmanın hangi çeşidinin cennet taamı olduğunu bilsinler yeter! Köylülerimiz otları, ağaçları, kuşları, hayvanları tanımazlarsa kentlilerimiz ne yapsınlar? Onlar da selvıyı görseler mertek sanırlar! Selous'a dönelim: "Izmir'e dönmeden bır kez daha Maymun Dağı'na uzanmak ve daha önce burada gördüğüm ancak yanımda halat olmadığı için ulaşamadığım ıki kara akbaba yuvasını almak ıstiyordum... 24 Mart sabahı Appa'ya giden ılk trene bındık... Yolda bır çift gökdoğan yuvası bulduk, ancak yumurta içın mevsım henüz çok erkendı. öğleden sonra dağın yamacında yırmılık otuzluk surüler halinde uçan şahınlere rastladık. Tahmınime göre bunlar parçalı şahındı (Aquılla lagopus) ve kış dönemını geçirdıklerı tropiklerden Kuzey Avrupa'nın uzak bolgelerine yuvalanmak içın göç edıyorlardı. Bır yandan da turnaların (Grus communis) gurultülu seslerını duyuyorduk. Dağın eteğındeki büyük tuz gölünun bataklıklarından hiç ara vermeksizin tropmet sesinı andıran çığlıkları yükseliyordu. Koylüler bu kuşların bütun yılı burada geçırip burada uredıklerıni söylemelerine rağmen henüz çıftler halinde ayrılmamışlardı, aksine sürüler olarak yemlenıyorlardı." Türkömer'in güzel bır Türkçe ıle çevırdığı bu kıtabın sadece av meraklıları ve o yorelerın eskı günlerinı bellemek ısteyenlerce değil doğabilimciler ıçın de çok önemli bir kaynak olduğu kesin. Selous, Denızli'den Elmalı'ya gıderken eski bir kervan yolundan geçer: "Bir iki metre enindeki yüzeyının bır zamanlar taşla kaplı olduğu ve tepelerın arasında uzanıp gıttıği anlaşılıyordu. Taş ışçıliğinın kaba olmasına rağmen ınsana Pompei'deki sokakları anımsatıyordu Bu tarıhı yol yer yer yirmiotuz metrelik bölümler halinde hâlâ iyi durumdaydı." Aklıma geldı: Selous'dan 200 yıl önce oralara gitmiş olan başka bır gezgının, A. de la Montraye'ın da bu konuda söyledıklerını anımsamak ıçin "Voyage du Sr. A de la Montraye en Europe, Asıe et Afrique" (La Haye, T. Johnson and J. Van Duren, 1717)ye baktım: 187. sayfada Izmir'den Efes'e gıderken Italya'dakilerini andıran geniş, kare taşlarla kaplı yollar gorduğünden o da bahsediyor ve Çerpeköy'de üç yabandomuzuyla birkaç çulluk vurduklarından söz açıyordu. Ona refakat edenler bır gün sonra da üç yavrusu olan dışi bır yabandomuzu vurmuşlar. Demek kı doğabilimciler gerçekten çeşitli yüzyıllarda Anadolu'dan gelmış ve eser bırakmışların yaptıkları incelemelerse yurdumuzda eskıden nerede hangı hayvanın yaşadığını öğrenebılırler. Bunları düşünmemıze yol açan Frederıck ,• Courtney Selous nur içinde yatsın, eserını çevıren Derın Türkömer'in de elleri dert görmesın' ^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle