07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

26ARALIK1999 SAYI 718 yoruz. Burada yaşayanlar da (Istanbullular ve tüm Marmara Bölgesi sakinleri gibi) deprem korkusu içindeler. Ancak, daha az katlı, birbirinden uzak vc sağlam evleryaparak bu korkulannı aştılar.." Dr. Zoback, "daha az katlı" vc "sağlam" diye tanımladığı evlerin "yapı sistemleri" hakkında ise yine aynı konferansta şu dersi vcriyor: "San Francisco depreminden sonra binalann 1 2 katlı ya da ahşaptan yapılmasını özendirenyasal önlemler güçlendirildi..." Yani, yaşadıklan topraklarda henüz sadecc 200 yıldırbina yapan ABD'lıler, depreme karşı yaşam güvencclcri için Anadolu insanının binlerce y ı ldır tanıdığı, uy guladığı vc 1940'lara kadar da "süreklı geliştirdiği" ahşapkarkas yapı sistemini kucaklıyor. Buna karşın "bizler" ise aynı binlerce yıllık bilgımızi, becerimizi, hüncrimizi ve geleneklerimizi son 60 y 1 içindc hızla terk etmi1 şiz; 10 bin yılltk uygarlık tarıhınde hcnüz 100 yaşında bile olmayan "betonarme karkas sistemle"adcta"bütünleşmişiz".Böylece 3. bin y ı lı hcm ölcrek, hem de ölüm korkusu altında karşılıyoruz... Üstelik,yineABD'lilerfaygüzcrgâhında alçak katlı yapıyı bile "yasal" olarak zorunlu kılarken "biz, çağdaş tcknik ve bilimsel denetimle, her zeminde yüksek yapı yapanz..." diyen kahraman mühendıslcrimizi akıl almazbir aymazlık içinde alkışlayarak... Vc yine üstelik, Türkiye'deki yağmacı imar düzcnini ve öldürücü yapı tekniklerini artık etkısız kılmak yerınc, aynı düzenin ve aynı teknikJenn bu kez dc "özel firmaların denetimi"(!) altında ve "sıgortaya da bağlanarak" sürmesini öngören yasa taslaklan hazırlayarak; dahası, bu akıl ve bilim dışı taslaklan "kurtancı" sanıp göklere çıkartarak... KAPANCA'DAKI MUCIZE... Izmit'te 16 Ekim 1999 günü düzenlenen ve "Körfez depreminden alınacak mimarlık ve mühendislik derslerinin" konu edildiği panelden önce tarihi Kapanca Sokak'ta inceleme yaptık. Bu sokak, şımdı Izmir Valisi olan Kemal Nehrozoğlu'nun Kocaelı Valisi'yken önderliğini yaptığı ve Mimarlar Odası Galata Gönüllü öğrenci Grubu'nun çalışmalarıyla gerçekleşen "koruma ve yaşatma projesi" ile bakım ve onarım altına alınmıştı. 19931996 yıllarındaki çabalarla sokağın her iki yanındaki eski ahşap evler sadece bazı yıpranmış cephe tahtaları değiştirilerek ve özellikle de çatıları yenılenıp kiremitleri aktarılarak yeniden "kullanılabilir" duruma getirilirken proje sadece bakımla sınırlı olduğundan taşıyıcı sistemleri oldugu gibi kalmıştı... Işte bu "yaşlı" ama birkaç yıl önce şöyle bir çekidüzen verılerek yaşama yeniden kavuşturulmuş, her biri en az 100 yaşındaki ahşap evlerin "deprem sonrası" durumlarınt incelemeye gittiğimizde, sadece gururla ayakta duran binalarla değil, bu binalarıyla "gurur duyan" mutlu Kapanca Sokak sakinleriyle de karşılaşmanın "huzurunu" yaşadık. Sadece, sokağın en üst kesiminde yer alan ünlü Sırrı Paşa Konağı.yılların ihmali ve bakımsızlığından ötürü ciddı hasar görmüş yine de içindeki insanları öldürecek şekilde çökmemişti. Tepeden körfeze doğru bakarken uzaklardaki yerle bir olan betonarme "genç" yapıları şaşkınlık içinde izleyen Sırrı Paşa Konağı'nda binanın bir kanadı artık kullanılamaz durumda oldugu halde dığer bölümleri ev olarak hizmet vermeyi sürdürüyordu... Bu inceleme gezimizde en çarpıcı gözlemimiz ise Sırrı Paşa Konağı'nın hemen altındaki, Kapanca'nın tam karşısındaki 3 katlı ahşap evin bodrumunda oldu. Evin yaşlı sahibi bizi sevinçle karşıladıktan sonra; "bıliyor musunuz" dedi, "bizim evin temeli yokl.." Depremde en ufak bir çatlak bile olmadan, 7.4'lük sarsıntıya adeta "uyum sağlayarak" sallanıp, sonra da hiçbir şey olmamış gibi hizmete devam eden bu 90 yaşındaki evin temeli nasıl olmayabilirdi. Şaşkınlığına ortak olmamız için bizi evin bodmmuna bakmaya davet eden ev sahibinin ardından içen gırdiğımizde, gördüğümüz manzara gerçekten müthişti. Bitişik inşaatın temel inşaatından zarar görmemesi için bu yaşlı binanın temellnde önlem almak üzere bodrumda kazı yapılınca, ortaya çıkan görüntü şuydu: 3 katlı ahşap evin ana ahşap dikmeleri sadece birer "yassı taşın" (sal taşı) üzerine, üstelik bağlantısız bir şekilde oturuyordu. "Temel papucu" görevini üstlenen bu yassı taşlar ise düzeltilmiş doğal zeminin, yanı toprağın üzerine konulmuşlardı. Dahası, bu ahşap ana dikmelerden bazılan da altındaki taştan birkaç cm "havada" duruyorlardı. Yani 3 katlı ahşap bina yere öylesine "hafif' basıyordu ki onunla (zeminle) adeta birbirlerini incitmekten çekinen ikı sevgılı gibıydiler... Kapanca Sokak'taki bu gözlemlerle "depremden alınacak dersler" panelini yaptığımızda ise bize ders veren bu asırlık ahşap binalar karşısındaki utancımızla "betonarmenin neden yenik düştüğünü" tartıştık. Aslında yenik düşen elbette ki kendı başına betonarme değildı. Bu çağdaş yapı sisteminin tekniğine aykın ve bilimsel denetimden yoksun olarak inşa edilmesi durumunda depremi felakete dönüştüreceğini "bilmemize" rağmen, ülkenin tüm yapılarının neredeyse sadece betonarmeyle inşa edilmesine göz yuman ve hatta bunu teşvik eden imar ve inşaat anlayışımız yerle bir olmuştu... Ülkemizde yıllardır "ahşabı" yeniden anımsatmaya çalışan, ICOMOS emektarlarından Emine Erdoğmuş, işte bu gerçeğı 12 Ekim1999'da Cumhuriyet'te dile getırdi: "Türkıye'de ahşap yapıdan söz edince bütün mimar ve mühendislerin kaşları Betonarme 'aldatıyor' Cumhuriyct okurları anımsarlar. Türkiye'de tanhsel birikimleri depreme dayanıklı olan geleneksel yapı sıstcmlerimizi daha da geliştirmek yerine, teknığıne aykın ınşa edildiğinde bile y ıllarca ayakta durarak insanlan kandıran ve bu "gizli" kusurlanyla "sahtekâr" oldugu ise ancak depremde ortaya çıkan betonarmekarkassıstemedörtellesanlmış olmamızı eleştirmiştim.Çekıncelerimiz ise özetlcşöyleydi: # Betonarme bina"ağır" oldugu için hem daha kolay cöküyor, hem de çöktüğünde insanı ezerek öldürüyor. # Temeldcn en üst tavana dek malzemesıne ait özellikleriy le birlikte; "inşaat süresince sürekli vc heraynntısında uzman dcnetimini" gerektirdiğinden, yüzbinlerce bına için bunun "olanaksız" oldugu toplumlarda ölüme davetiye anlamına geliyor. # Uzman denetımı olmadan da (kalıp çakmayı, içine demir döşemeyi ve üzenne bcton dökmeyi becercbilen) hemen herkes tarafından inşa edilebilır oldugu için de "mimarsız ve mühendissizyapılaşma" salgınına eşsiz bir olanak sağlıyor. # Teknik dcnetim altında inşa edilse bile, olası bir "detay hatasını" deprem asla affetmiyor ve betonarme karkas sistemin "tümünün" çökmesine yol açıyor. # "Eksik" vc nitcliksiz malzemeyle de inşa edildiğinde, üzeri göstenşlı malzemclerlc kaplanarak insanlara güven duygusu verıyor, dahası yıllarca da kullanılabiyor, ta ki bir depreme kadar... # Türkiye 'deki arsa ve toprak rantını çoğaltmaya dayalı spekülatif yapılaşmaya en uygun teknıği oluşturuyor. Hem çürük zeminde bile çok katlı, hem de mevcut binalara "kat ilavcli" uygulamalara olanak sağlıyor... # Taşıyıcı elemanlarında "azaltma" yapıldığında da (zemın katlarda gcniş mağaza mekânları elde etmek için kaldırılan kolonlar) yine ayakta durmaya devam ederek w tzmit Kapanca Sokak 'ta "depreme aldırmayan " üç katlı ahşap yapu Ayakta kalan bu yapının 90 yılhk temeli sadece toprak üzerine konmuş yassı taslardan oluşuyor (altta). kalkıyor; "Depreme dayanıklı binalar yapabiliriz, eksiğimiz sadece kontrol mekanizması ve namuslu müteahhitler" diyoriar. Oysa yılda inşa edilen 400.000 konutta kontrol mekanizmasının (betonarmenin gerektirdiği titizlikte ve uzman denetimınde) işleyebıleceğini sanmak hayalciliktir. Yapı denetim kurumları en gelişmiş ülkelerde bile bu yapılamıyor..." Ben de Erdoğmuş'un deyimiyle, betonarmenin "ülkemiz koşullanndaki" uygulama sürecini sorguladığımız için "kaşları kalkan" mühendis ve mimariara şunlan düşünmelerini tavsiye ediyorum: • Karadeniz yaylalanndan, Doğu Anadolu 'nun mezralarına, Toroslar'ın dağ köylerinden metropollerin gecekondu bölgelerine kadar yurdun her köşesinde ve tüm yapılar "betonarme karkas" inşa ediliyor. Mimar, mühendis bir yana, teknikeıierin bile devrede olmadığı bu ölümcül yapılaşma sürecini durdurmak yerine, "betonarme en iyi çözümdür, yeter ki doğru yapılsın" şeklinde, işe yaramayan bir "çağdaş" (I) söylem neyi kurtarır?.. • Uygarlık tarihi, mimarlık tarihıdır. Mimarlık tarihi de yapı sistemleri (strüktür) tarihidir. Anadolu'daki binlerce yılhk birikimin kazanımlarını, çağdaş malzeme ve teknoloji olanaklarıyla da geliştırme gibi "Anadolu'ya yakışır" bir uygarlık davranışını yeğlemek yerine, geleneğin tüm derslerini bir kenara iterek her depremde binlerce kişinin ölümü pahasına 90 yılhk betonarmeye sevdalanmak ne kadar bilimseldir? Işte bu soruların yanıtı için de artık "Kapanca Sokak'larla yeniden tanışmak" gerekiyor.^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle