Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9KASIM 1997. SAYI 607 19 yenlar vardı. (jclelimbizgazetecilere.banşaneölçüde katkı koyduğumuza. Madem yerel yöneticiler banş, dostluk ve iyi komşuluk ilişkilerinin yaratılmasına dair bir bildiri hazırlıyor, bizikiülkeningazetecileridcayncabirmetin hazırlayalım dedik. Sözlü anlaşmadan sonra üç dört meslektaş bir taslak hazırladık. Metin, tırmandmlan gerilimin daha olumsuz sonuçlaryaratabileccğini vurguluyor, düşmanlığın körüklenmemesi konusunda medya ve üyelerinin de dikkatini çekiyordu. Sözlü olarak gazetecilcrarasındaanlaşmasağlandı; çevri Imcsi için Yunanca bilen bir meslektaşımıza teslim edildi. Ondan sonrası, yok.Çevriliyordudahazırlanıyor da, sözlü olarak herkes tamam dedi de vs. vs. Bin dereden su getirildi. Vali Alekos'un dediği gibi barışı istemek kolaydı da somut bir adım atmak güçtü anlaşilan. "Diktiğimiz zeytin fidanı büyüyor. Zafcr bizim olacak. Bizlcri yönetcnlere,halklann talebinin banş olduğunu göstermeliyiz." Ensağlıklıdeğerlendirmeyi YKP'liKorakas, yaptı. üerçek banş savunucusu Korakas, ycni dünya düzeniyle birlikte emperyalist politikalara, bölgemizde sahnelenen oyunlaradikkatçekiyordu: "Bizleri ayıran tek nokta, emperyalist güçlerin yarattığı böl ve yönet politikalarıdır. N ATO iiyesi olarak gerek Yunanistan gerek Türkiye ABD'ninen iyi silahmüşterileri. Bu gerilimolmasaydı iki ülkcsilahlanmayarışına girmezdi. Bıınun bedcl ini dc iki iilkc halklarıödüyor. Bunakarşisesimi/iyükscltmcliyiz. Bölgemizde uluslararasıoyunlarsahncleniyor. Bizleronlarınçıkarıiçinbirbirıtnizi öldürmeyeceğiz. PAZARIN PENCERESINDEN "Mutluluk" nedir? SELÇUK KREZ f f j? ullandığımız kelimelerı.lugat anlamlarına uygun, özellikle bilım aleminde de kullanılmaktalarsa, o alemdeki kesin tanımlanmaları ıle çelişmeyecek şekilde tüketmeye dikkat etmemiz gerektiğini bile bile gelin biz "haz" ve "haz"ın türevleri, uzantıları olan kelimelerin anlamlarını yeniden keşfetmeye çalışalım: "Haz" beynimizde oluşan iyi bir his, "mutluluk"ta galiba bu histen yeterince nasibi almış birTanrı kulunun durumudur! "Mutluluk" sürekli bir şey midir? Hayır, kısa sürdüğünü, kolayca bitip tükendiğini bilmeyenimiz yok. "Haz" beynimizde nasıl ve nerede oluşur? Bu duygu, galiba önbeynin orta bölümünde bir merkezde oluşuyor ya da birikiyor: 1950'de Olds adlı bir bilim adamı, sıçanların, önbeyinlerinin orta kısmına, elektrodlar aracılığıyla uyarılar verilince, koşup gidip ilk uyarının verildiği yerde, ikinci bir uyarının gelmesini beklediklerini görmüş. Sıçanlar, bu alana cereyan verilmesini o kadar seviyorlarmış ki, bir tarafta yıyecek ya da karşı cinsten sıçan bulunsa bile koşup gidip cereyan verilen yerde kuyruğa giriyoriarmış.. "Haz" neye yarar? Mayamıza, hamurumuza ve yapımıza niçin böyle bir şey monte edilmiş? Akla hemen S. Freud'un çocuklarda hazdan sözaçan öğretileri geliyor: Yaşamımızın ilk sekiz ayında "ağız" evresinde "haz" insanın sindirim kanalının başlangıcında yoğunlaşır ve yeni doğmuş'un aç kalmamasına yararmış. öyle ya da böyle küçük yaratıkların yaşamlarını sürdürmek için gerekeni yapmaları, onlara doğamadan önce kalıtımsal olarak monte edilmiş "haz" ve tersi olan "acı" duygularının yardımıyla sağlanıyor. Biraz büyüyünce bedensel olmayan faaliyetlerde de "haz"ın yanında, "haz yokluğu", "haz açlığı" denebilecek bir "olumsuzluk duygusu" da ortaya çıkmıyor mu? Anamızın babamızın bize karşı ilgileri, arkadaşlarımızda olan topa benzer topa sahip olmak da bize "haz" vermiyor mu? Bundan böyle, tek tük eksikliklere tahammül edebildiğimizi, ancak eksikliklerimizi hergün ya da sürekli olarak algıladığımızda "mutsuz" olduğumuzu ilkokul öğretmenleri kadar bilen azdır. öyle görülüyor ki bebekliğimizde yemekiçmek, dışkılamak için gerekli olan "haz" duyguları, blraz büyütüp çocuklaştığımızda ve bu evrenin ötesinde psikolojik açıdan doygunluğa kavuşmak ve bu doygunluğu sürdürmek İçin gerekli oluyor. Iş bunla da bitmiyor: "Haz"ın beden sağlığımızla da sıkı sıkıya bağlantılı olduğu anlaşılmış.. Bakın "haz" nelere yol açıyor: • "Haz" hissi, "stress" hormonu olan kortisol'un vücutta azalmasına neden olarak hastalık yapan etmenlere karşı bağışıklığımızı güçlendiriyor. • "Haz", "dogal öldürücü hücreler" olarak anılan ve bizi enfekslyonlara, mikroplanmalara karşı savunan hücrelerin çoğalmasına neden oluyor. • Mutluluk, tükürükteki "immunoglobulinler"in çogalmasına yol açarak solunum yolu mikroplanmalarına karşı gücümüzü arttınyor. öyleyse bir miktar "haz" sadece ruhsal değil bedensel sağlığımız için de fazlasıyla gerekli! Insana hangi yaşta ne kadar haz gerekir, bu haz neyle ölçülür, kiloya ve cinse göre değişir mi? Bilen yok, bllecek de yok ama bunun gerekliliği konusunda hemflklriz. Gerçekler, yaşamın sağladıkları daima bize "haz" verebiliyorlar mı? Anamızın, babamızın, imkânları, ya da yokluklarında sığındığımız yerler bize gerekli "haz"ı veremediklerinde ne yapıyor? Becerebilirsek, bu "haz"a başka yollardan ulaşmanın yollarını arıyoruz: Mesela yoğun arkadaşlıklarla, değişik uğraşılarla dengeleme çalışıyoruz "haz" edinmenin beylik yollarının eksikliğini... Zekâ katsayımız, kişilik yapımız bu dengeleme işlemini kolay yapıp yapamayacağımızı tayin ediyor. Sadece ögrencilik yıllarımızda mı geçerlidir bu işlemler? Evliliğimlz, mesleğimiz, işyerimiz, ülkemizin durumu yeterince "haz" sağlamadığında başka dengeleme yolları aramıyor muyuz? lnsanlar, gündelik yaşamlarında, işlerinde karşılaştıkları sıkıntılan nasıl gldermeye çalışıyorlar? Araştırılmış: 1993'te MORI (Market and Opinion Research International) âraştırma şirketi, ARISE (Associates for Research in the Science of Enjoyment) için Britanya'da, Fransa'da, Almanya'da, Ispanya'da ve Italya'da, 1509 erişkini sorgulamış.. Işte sonuçları: Insanların yüzde 86'sı aile ve çocuklarıyla meşgul olmayı, yüzde 83'ü tatile gitmeyi yüzde 83'ü okumayı, yüzde 82'si arkadaşlarıyla bir araya gelmeyi, gündelik yaşamın en kıvanç verici eylemi olarak saymışlar. Çay ya da kahve içmek (yüzde 78) çaya, kahveye gitmek (yüzde 77), evden dışarda yemek (yüzde 74), televizyon izlemek (yüzde 74) oranlarında bahis konusu edilmiş. llginç bir sonuç; Anketin yapıldığı yerlerde keyif verici iş olarak cinsel eylemler yüzde 71 ile sadece onuncu sırada yer almış. Başka ne yapıyorlarmış? Yüzde 74'ü kahve, yüzde 54'ü alkollü içki, yüzde 56'sı sıcak çikolata, yüzde 54'ü çay içer, yüzde 33'ü sigara tüttürürmüş. Bütün bu gözlemlerden ne çıkar? Insanoğlunun "haz"a ihtiyacı olduğunu, ruh ve beden sağlığını kazanması ve sürdürmesi için "haz" aranmasının gerektiğini bilmenin sosyal yaşamımızda, önleyıcı hekimlikte hatta politik yönlenmelerimizde bazı değişiklikler yapmamıza neden olur mu? mesela çocukların sadece çocukların mı?bayıldıkları çikolataya şekere tek "diş çürütücü", "kilo aldırıcı" bir nesne olarak mı Ege'de genç cesetler Evet, ölmüş ve öldürınüştük. Emperyalislerin Anadolu'ya gönderdiği işgalei Yunan ordusu Ulusal Kurtuluş Savaşı'yla Ege'ye dökülürken, kan ve gözyaşı vardı geridekalan. Midilli'dc ikinci gecenin yarısı. lnsanlar geçmişten dersalmıyoranlaşılan. Yinc Alekos Matielis yerel yönetimlerde YKP'nin egemen olduğu, yeşilliklerin kucağındaki Agia Paraskevi'de belediye başkanının sıcak ve dostane davetinden henüz dönınüş, nöbetçi tavernanın küçük masalarında yerlerimizi almıştık. Paraskevili kadınların kcndi elleriyleyaptığızeytinyağlılann tadı damağımızdaydı, uzolann da. Sırtaki ve harmandalının, birlikte çekilen halayların teri henüz üstümüzde kurumamıştı. Makinaları lzmir'den getirilen eski zeytinyağı fabrikasınınkültürmer Korakas kezine dönüştürülen salonunda, yaşadiklanmızıpaylaşıyordukbirbirimizle.70'likDimitri'nin klarnetinden çıkan, bizim mi onlarınmıbelirsiz(eniyisiherkesin)müziğinin keyfikulaklanmızdaydı.Halaydayanyana düştüğümüz genç kızın güleç yüzü, dostça sıcaklığını duy umsuyorduk daha. Biz Yunan ve Türk gazetecilerin oturduğu masada konuk olan Didim Belediye Başkanı Mehmet Soysalan'ın eşi Zulal Hanım, barda oturan iki genci işaret ederek "Şunlara bak, niyetleri kötü galiba '' dedi. Siyah deri montlanyla öfke saçıyor, çakmak çakmak gözleri, sıkılmış çeneleriyledişbiliyorlardı.Konuşmalan anlamıyorduk ama iki genç ikna edilmeye çalışılıyordu. Yolunuzdüşerse Eğer bir gün yolunuz Midilli'yc düşerse iki yeri görmenizi öneririz size. Birincisi Midilli'yeyaklaşıkbirsaatlik uzaklıkta Mandamados, diğcri ve çok daha güzeli Molivos. Mandamados denizin kıyısında, zeytin ormanının içinde küçük bir ycrleşim yeri. Alman faşizmine karşı direnişinden ötürü Kızıl kasaba diye tanınıyor. Meydandaki ulu çınarın altı ömürlük. Molivos'u ise anlatmak yerine görmeli en iyisi. Pethiye'deki Kayaköy'ünkorunupkollanmışı... Kalenin yamaçlarına kurulmuş, sanki tarihi bir film platosu. Tek bir betonarme bina bile göze çarpmıyor. Sokaklar, yüzyıl önce dondurulmuşgibi... Amabugüntaş, evlerin gök kuşağı kadar zengin boyalı kapılan, kepenkleri ve insanlarıyla cıvıl cıvıl yaşam dolu bir kasaba. Yüzyıllardan gelen bir komşuluk hukuku var. Kimse kimsenin güneşini kesmiyor. Gün ışiğı özgürcedolaşıyorevlerde. Burası, bu güzellik sadece Molivoslular'ın değil, bütün dünyahlann olmalı... Yavaş yavaş büy üyen zeytin fidanına Midilli 'de ycniden banş suyu tuttuk. Tarihin bize ortak bıraktığı kültür ve çevreyi, sonrakilere huzur içinde vermeyi dileyerek...^ İstemekyetmez Ülkelerin faşistleri aynı da sosyaldemokratları değil. Midilli'nin Pasok'lu yerel yöneticilerinin tutumunu anlattık. Oysa Türkiye'den gelen çoğu sosyal demokrat belediye başkanı banşı daha tutarlı, daha içten savunuyor. Mehmet Soysalan.Hakkı Ülkü, Kazım Turan, Nihat Dirim, Bülent Baratalı vediğerleri bu yaklaşımlarını açıkca dile getirdiler. Öy le ki, aralannda iki kıy ıda özgürce dolaşanfoklargibiülkesınıılarının kaldırılmasını bilc dilc Geçen döneme kadar komünistler yönetti Molivos 'u... bakmayı sürdürellm? Yoksa bazen eksilen, o an için yerine koyacak başka bir şey bulunamayan "haz" deposunu bir süre doldurabilecek yardımcı bir unsur olarak da görmeyelim mi bunları? Sürekli ve fazla içki içmenin karaciğere, beyne zararı malum. Ama, içkinin insanoğlunun binlerce yıl önce el yordamıyla bulduğu ve az içildiğinde "haz" duygusunu sağlayarak bedensel ve ruhsal diriliğine katkıda bulunan bir nesne olduğunu görmeyip katresini bile niçin "menfur" addedelim? Başkalarını rahatsız etmeden içilen biriki sigara için ne demeli? Aynı şeyler sevişmek, dansetmek gibi bazılarınca ayıpyasak ilan edilen eylemler için geçerli değil midir? Bugün Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi öykücülerinden saydığımız Sait Faik'e, "Sizce yaşamak nedir?" diye sormuşlardı. "Balık tutmak, kahvede oturmak, yanımda çok sevdiğim köpeğim, insan tanımak, Beyoğlu'nda bir aşağı bir yukarı dolaşmak, arada içmek, hikâye yazmak velhasıl hiçbir şeye bağlanmadan, avare gezmek bütün gün." diye yanıtlamıştı. "Haz" ve "mutluluk"J|toiusunda yeterince okuyup, bilgilenipMJpfedüğümüzde okullardaki çocukiflKTftvremizdeki insanlara "bu konuda götür6<OTşr odıp" aman bunlardan kaçının, fcdrttef insanı dünyada rezil eder, sonra da cotaMRMne gönderir" diyebilir