Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30KAS1M 1997. SAYI 610 Bütün kadınlann önünü açmak, değiştirmek ve dönüştürmek konusunda hem kararh hem deyetenekliydi." Ya öfke? Yüzünün ortasındaki o incecik gülüş hangi öfkeleri gizledi? Özsökmenlcr yanıtlıyor: "lkişeyvardıGurbctclli'yiöfkelendiren. Biri, çıkan haberlerin yalanlanmaması, eğer yalansa kanıtlanmamasıydı. Bunun yerine gazetenin dağıtımının engellenmesini, muhabirlerin gözaltına ahnmasını, 1516 yaşında çocukların öldürülmesini kabullenemiyordu. Diğeriisehastalıklannınelinikolunu bağlamasıydı. Ağır mi gren krizleri ya da mide spazmlan yaşıyordu. Buhastalıklaronu yatağadüşürdüğünde 'neden' diyeöfkeleniyordu." GERÇEK YAZILABILSEYDI. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü Türkiye Temsılcisi Nadire Mater, Gurbetelli Ersöz'le 09.08.1994'te bir röportaj yaptı. Ersöz bu röportaj yapıldığı tarlhte altı buçuk aylık tutukluluktan sonra salıverilmiş ve gazetecıliğe dönmüştü. Mater'in röportajı STGÖ bülteni La Lettre'de yayımlandı. "öyle çok işkence yaptılar ki, ya ölecek, ya da PKK'lı olmayı kabul edecektim. Ben yaşamayı seçtim." "Değişen bir şey yok; kimya gıbı, laboratuvardasın, oraya preparat inceler gibi bakacaksın. Her farklı objektlfle lamba preparatın başka bir özelllğini görmen gibi, haberde de, farklı objektiflerle farklı yanlar, farklı unsurlar ortaya çıkıyor, ki ancak bunların bir araya gelmesiyle haberin gerçeğe en yakın resmini çekersin." Tahliye olduktan sonra, Gurbetelli üniversiteye kabul edilmeyince Ozgur Gündem'in Adana bürosunda çalışmaya başlıyor. Gazetenin kapatıldığı 15 Ocak 1993 günü Istanbul'a geliyor, 23 Nisan gününe kadar hızlı bir öğrencilik yaşıyor, yazı dizmekten haber getirmeye, önemli önemsiz demeden gazetecilıkle ilgili her aynntıyı öğrenmeye çalışıyor. "Insanlara gazeteyle ulaşmak daha kolay. Her zaman çok iyi bir gazete okuruydum, haber yazmayı çok çabuk ögrendım. Her yere ulaşmak, ülkende ve dünyada olan biteni herkesten önce oğrenmek çok hoş!" "Günlük gazeteleri okumadan önce, muhabirlerin ölüm, gözaltı ya da kaybolma, el konan, dağıtılmayan gazete haberlerı geliyor." "Bu yüzden gün avukatlarla toplantılar, telefonlarla bürolardaki gelişmeleri oğrenmek, basın açıklamaları yapmakla başlıyor; açılan ve süren davalar ve ifade vermeler... Yanı, haber toplantılarına katılmak bile imkansızlaşıyor zaman zaman." Kadın gazetecilerin hızla çoğaldığı, ama genel yayın yönetmenlerinin erkek olduğu basında bir kadının genel yayın yönetmeni olması görmezden geliniyor. "Tabii ki, bir Kürt kadının genel yayın yönetmeni olması çok önemli, son yıllarda Kürt kadını erkekten çok daha fazla mesafe katetti. Benim bugün geldiğim yer de, kendi özel gayretimin yanı sıra bununla bağlantılı." Gurbetelli öteki genel yayın yönetmenleriyle hiç tanışmıyor, genelkurmay başkanlannın, cumhurbaşkanlarının, başbakanların genel yayın yönetmenleri için düzenledikleri toplantılara çağrılmıyor. Değil başbakanların, bakanların onu sabahları telefonla araması, yerel muhabirlerin bildirdikleri herhangi bir haberle ilgili olarak telefon açtıgında valiler ve belediye başkanlarına bıle ulaşamıyor. Söz, altı buçuk aylık tutukluluğuna geliyor. "Gazeteci değil, tam bir terörist muamelesi yapıldı, gazeteyie ilgili neredeyse hiçbir şey sormadılar," sözlerlyle işkence ve açlık greviyle geçen 14 günlük gözaltısını özetliyor. "Kaba dayak atıldı. Saçlarımdan koridorlarda, merdivenlerde sürüklediler." Söz cezaevine gelince, o anlık gergınlıği gldiyor, "cezaevi rahattı tabii" diyor. "Günün koşuşturmasıyla geçen gazete günlerindan sonra bol bol okumak çok hoştu ve de düşünmek elbette." "özgür Gündem aykırı bir gazete, biz sorunlara farklı bakmaya çalıştık, bu cesaret istiyor. Mükemmel demiyorum, ama farklılığı kaba da olsa yakaladık, Kürt gazetesi olarak nitelendirildik." "Kürt sorunu yok dendi, biz, 'bu bir gerçeklik' dedik, şimdı basın da 'Kürt sorunu var dıyor. MGK basına brifing veriyor. Böyle bir şey hangi ülkede olabilir? Muhabirin iyi niyeti yetmiyor. Ortaya konan ürünün neye hizmet ettığı önemli. Basın gerçeği yazsaydı, bu kadar insan ölmezdi."^ G İncecik güluş, sevince dair inançla... Gerisi önemli değll... Bütün gazete çalışanlanyla birlikte gözaltına alındığında eşlikçisi öfke değil, gazetenin çıkamayacağı korkusuydu. Gayrettepe'ye kendisine giysi getiren Müessese Müdürü Zülküf Kışanak'a ilettiği kısacık not iştebukorkuyu anlatıyordu: "Biz çok iyiyiz. Gazetenin yayınını sürdürdüğünü öğrendik, gerisi önemli değil" Tütuklanıp, BayrampaşaCezaevi'negönderildiğinde de aklı hâlâ gazetedeydi. Kapatma, bombalama, cinayet habcrlcri bölüyorduuykularını.Duruşmalardabasınözgürlüğüne dair inancmı savundu hep, bir de muhalifbasm olmanınbedelini ödediğini. Altı ay sonra tahliyeedildiğindekoğuşarkadaşlarına, "sıcak, özverili, birikimli bir insandı" sözcüklerini, o hiç bilinmedik Azeri türküsünü, Bingöl yöresinin halk oyunu şaxo'yu, bir de hamurdan yapılan yöre yemeği "zılfef'ibırakacaktı. Ikinci kapısının, gazeteciliğin de yüzüne kapanmak üzere olduğunun farkındaydı. Yasalargenel yaymyönetmenliği yapmasını engelleyecekti. Gazetenin mutfağında çalıştı bir süre. Sonra bir gün "Buralarda birşey yapamıyorum artık" dedi "Üretemiyorum, yaratamiyorum." Açabileceği üçüncü kapının gitmek olduğunu düşündüvegitti... Gitmek birtercih miydi? Başka kapılarda başka geleceklere adim atamaz mıydı? "Ben Türküm, Gurbetelli ise Kürttü. Bu önemli bir ayrım" diye yanıtlıyor bu soruyu Yurduscv Ozsökmenler "Köyünüzün boşaltıldığını, memleketinizden kopanlmak istendiğinizi, kardeşinizin, akrabalannızın öldürüldüğünü, dilinizin konuşturulmadığını, demokratik mücadelede yer alma çabanızın boşa çıktığını gördüğünüzde ne yapardınız? Orada olmak, o koşullan yaşamak lazımbelki. Bazı insanlar vardır, herşeyi şiddcttir, konuşması da. Gurbetelli asla böyle değildi. Gözleri gülen, incecik, hoş bir insanın bütün denemeleri boşa çıkınca kendisiyle bir kez daha yüzleşmesiy le ortaya çıkan bir son bu..." Diyelim ki tercihti, doğru muydu? Bu soruyu yine çalışma arkadaşlan yanıthyor: "tnsanların öldürüldüğü, kaybedildiği bir dönemde gazetecilik yaptı. Onun için demokratik bir ortamda birşeyler yapmanın olanağı yoktu artık. Bir gazeteci olaral^alnız başına sokağa çıkıp dolaşamıyordu. Düşüncelerini açıklasa ve bundan dolayı ceza alsa ilk davasından on yıl hapis cezası aldığı için sekizyıl daha cezaevindekalacaktı. Artık butedirginliği taşımakistcmiyordu.Tercihi doğru muydu? Bunun yanıtını ona bırakmalıyız." Eğer o gün bir muhabir, bir bayi ya da dağıtıcı öldürülmediyse akş.amları hafıf de olsa bir sevinç yayılıyordu toplantı masasına. Genel Yayın Yönetmeni Gurbetelli Ersöz'ün yüzündeki incecik gülüş büyüyor, büyüyordu. Tercihten söz etmck ay ıp kaçıyordu böyle zamanlarda. Bütün yeldeğirmenleri terkedildiğinde o haber düştü masaya: "Gurbetelli öldürüldü." «^ İlk kapı bilim kadınhğıydı. Olmadu.. urbetelli kim? "Elazığ, Palu, Ziver Köyü'nde doğmuşum, bir dağ köyü, 1993'ten bu yana yok, çünkü..." llkokulu birinclllkle bitiriyor, ortaokula gitme kararı köyde herkesın sorunu oluyor, kızlar okumaz diyenleri ikna etmek kolay değil. Bu ilk "imkansız"a karşı mücadelede yanında bir tek babası var; pes etmıyorlar Ortaokul için gidilen Adana'da ilk yıl çok sıkıntılı geçiyor. Konuştukça (konuşamadıkça), okudukça (okuyamadıkça), oğrenmek adına yaşadığı şiddeti gördükçe arkadaşlan gülüyor, o gözyaşlannı saklayarak ağlıyor. "Durmadan okumaya başladım, okudum, okudum, okudum, yoruldukça radyo dinledim. lyı Türkçe okumayı, yazmayı, konuşmayı öğrendim sonunda." Lise yıllarında "Hukuk" ya da "Uluslararası llişkiler"okumayı istiyor, "Kimya"yı kazanınca çok seviniyor. "Çemobıl ve Halepçe benim hayatımın dönüm noktası. Bu iki olayla en çok ilgilenmesi gereken kimyacılar benı çok şaşırttı, kendime sık sık 'ben neyim', 'ne yapacağım' diye sık sık sormaya başladım." Yüksek lisansı "Çevre ve Enerji" konusunda tamamlayan Gurbetelli, araştırma görevlisi olarak çalıştığı Çukurova Üniversitesı'nden bu duygularla ayrılıyor, birkaç ay sonra da PKK üyellği iddiasıyla gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve iki yıl cezaevi. Işkencedeki elektrik ızleri hâlâ dudak ve ellerinde.