05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

»1OCAK.1996. SAYI 513 ününctkisindekalıyorlar. (îünlükyaşamlaında da Türkçc'nin yanısıra Fransızca koluşuluncaantikIspanyadili unutulmuş. Bir ıürc sonra Scfarad toplumu içinde Fransızca Lonuşan elit, Ispanyolca konuşanlar avam ayılır olmuştu. Bugün bile Büyükada'da /aşl ı lar arası nda Fransızca konuşanlan n araıındalspanyolca'yıkonuşanlaratcpedenbaLilır, aşağılantr. Sınıfsalayrılıkartıkeskisı ;ibi kalmadı, ancak kültür farkı hala yaşıyor. ; ransız kültürü hâlâ Scfarad toplumunda :gemen kültürolmaözelliğini koruyor. Searad müziği de sözlü müzik olduğundan yaiamaşansı pek kalmamış." BAŞKENTGUNLERİ [>edenin sesi makaralı teypte... Jak, çevresindc iyi bir dcrlcmcci olarak taunıyor. Derlcmeyebilinçlibirşckildebaşlanadığını söyleyen Jak Esim, çocuk yaşlarJan itibaren Grundig TK. 24 makara teybineicdcsinin sesinden kaydettiği şarkılardan da /ararlanmış. "Bu dcrlcmeleri yaptığımda \mcrika'yı yenidcn keşfettiğimi sonradan iğrcndim. Halbuki bu alanda yabancı ctnonüzikologlaryıllaröncegcliparaştırmalar, ierlcmeleryapmışlar"diyor. Amerikalı etıomüzikolog Prof. PamfilyadaJakEsim'i gelip buluyor vc birlikte bir süre derlemc çalışmaları yapıyorlar. Jak ve Janet Esim'le konuşurken yandaki odadançocukseslerigeliyor. Dillerivemü/.iklcri konusunda bu kadar duyarlı olan Rsim çifti kendi çocuklarına Ispanyolca'yı öğretiyor mu acaba? O ana kadar konuşmaları sessizcc izleyen Janct Esim gidcriyor merakımızı:"Budilibizdecvimizdekonuşmuyoruz. Iki çocuğumuz var ama biz dc ancak onlardangizlibirşey konuştuğumuzda kullanıyoruz. Çünkü artık bu dilin pratiği de kalmadı. Dahaçokyaşlılarlakonuşuyoru7." Jak Esim klasikgitarçalıyor. Ancak asıl geçimini konfeksiyon işinden sağlıyor. Janct Esimisccvkadını. "Mutfaktaşarkısöylemekdışındaprofesyonelbirmüzisyenliğim yok"diyor. BaşlangıçtaCemlkiz'lebirl&te ikili bir grup oluşturan Jak Esim eşinin topluluğa katılış öyküsünü şöyle anlatıyor: "Çekirdek Sanatcvi konserlerinden sonra, henüzpiyasaya çıkmış kasetlerimiz yokken IspanyolTV'sibizimleilgilendi.Birninniyi Cemfkiz'le birlikte söylemeyeçalışıyorduk. Ninniyi doğal olarak erkeğin söylemesi kulağa pek hoş gelmiyordu vc başanlı olamıyorduk.'DurmeDurme'adındakibu ninniyi Janet'e söy lettik. O zaman henüz çocuğumuz yoktu. Komşunun çocuğunu ödünç alıp klip çektik. Keşke Janet gibi duygulu şarkı söyleyebilsem. Janet çok iyi bir şarkıcı."Eşinin bu övgü dolu sözleri bi lc Janet' i temkinli konuşmaktan alıkoyamıyor. özellikle sahncde Bülent Ortaçgil, Okay Temiz, Birol Ağırbaş, Erkan Uğu gibi büyük müzisyenlerle müzik yapmanın kendisini ürküttüğünü söyleyen Janet Esim,' 'bu nedenleişimicniyişekildeyapmayaçalışıyorum ama bu durum da, bcnde bir gerginlik yaratıyor" diyerek kendisindeki amatör ruhu vurguluyor. Jak ve Janet kcndi toplumunundüğünleri vckoşeryemeklerinde müzik yapmaları önerilerini hoş karşılamıyorlar. '' Bizim müziğimiz içkili ortamlarda söy lcnmez"diyerekbukonudaprensiplerinibelirtiyorlar. Önümüzdcki hafta piyasaya çıkacak kasetin yapımını yeni kurulan Trikont şirkcti üstlcnnıiş. "Üç kıta" anlamına gelen Trikont şirkcti değişik halkların müziği ile yakından ilgilcniyor. Jak ve Janct Esim' inmüziğindc akustik gitarı Bülcnl Ortaçgil, Kontrbası Nczih Ycşilnil, Pergüsyonu MuratÖzbey ve Birol Ağırbaş, klasik gitarı da Jak Esim'inkenılisiçalıyor. Erkan UğurdaJak'ındcyimiylc ncbulsaçalıyor. Lazkemençesi.udvepcrdcsizgitar scslcndiriyor. Buekipkonserlcrdedeberaber. OkayTemizdevurmalısazları çalıyor. Piyasaya birkaç gün içinde çıkacak bualbümTürkiyc'de ilk kezdijital mastering olarak hazırlanmış. Yani konserde doğal olan nc varsa kaydedilmiş. SesmühendisliğiniFuatDomaniç'inyaptığı albümdc Jak Esim1 indahaöncederlediğişarkılaryeralıyor. ^ • . Gülen düşünceler görüntüler çeşmeler MÜŞERREF HEKİMOĞLU lime hayli geç ulaştı ama zamanlaması çok güzel. Yalnızlığı, yorgunluğu "Gülen Düşünceler"le aşıyorum kaç gündür. Şakir Eczacıbaşı'nın "gülmeyi unutanlar"a sunduğu kitapta Bernard Shaw'u okuyarak gulümsuyorum. Rastgele bir sayfada çıçekler açıyor düşüncemde. Kimi kitapları bir solukta okuyamam ben. Başucumda. ya da oturduğum yerde bana yakın durur o kıtaplar. Açar açar okur, okudukça soluklanınm. Birkaç sayfa, birkaç dize yeniden gulumserim dunyaya. Şakir Eczacıbaşı'nı gazeteciliğımin ılk yıllarında tanıdım. Galiba Vatan'da, Tunç Yalman'ın odasında ya da Maçka'da Sabahattin Eyuboğlu'nun evinde. Güzel yıllar onlar, yıldızların parladığı yıllar, çabuk geçti! Son kez seramik sanatçımız Füreya'nın evinde karşılaştık Şakir Eczacıbaşı ile. Oysa her gün selamlanm onu, Eczacıbaşı'nın yılbaşında yayımlanan ajandalarında. Fotoğraf sanatına tutkusunu, katkısını da kutlarım. Bu yıl da çeşmelerı Arpist Şirin Pancaroğlu, Artkara 'da oturmaya karar verdL Şakir Eczactbaşı: Gülmeyi unutanlara anımsaiıyor. seyredeceğim. 1996 yılında çevremiz hayli kirlendi, bu güzel çeşmelerde yıkanıp annmayı umut ediyorum. Fotoğraflann ötesinde başka çeşmeler de canlanıyor gozümde. Ida Dağı'nın eteklerinde gördüğüm yeşil çeşmeler, mavi çeşmeler, suları akmayan kuru çeşmeler. Bir de "Istanbul Görüntüleri" var. Kapağında durakladım birden. Doğduğum, büyuduğüm, sevdiğim kente döndüm birden. Sokaklarda, kıyılarda, evlerde, bahçelerde, manavlarda, pazarlarda dolaştım durdum. Heybelıada'da, Boğaziçi Köprüsü'nde, Halıç'te, Kumkapı'da, Karakoy'de, Goksu'da, Kanlıca'da, Rumeli Kavağı'nda, Anadolu Kavağı'nda, Hisarlar'da, Salacak'ta, Büyükada'da bir çam altında, Şile'de, Küçükçekmece'de şiirsel geziler yaptım. Bir Ara Güler'in gözüyle, bir Şakir Eczacıbaşı'nın gözüyle. bir Manuel Çıtak, Nevzat Çakır, Haluk Özözlü, Şemsi Güner'ın objektifiyle kamaştı gözlerım. Rastgele açıyorum sayfaları ve Istanbul'u dinliyorum gözlerım açık! Güzel urünlerin sevgiyle, ozenle oluştuğunu düşünüyorum. Dahası güzel olayları yaşamanın sevincini duyuyorum. Çirkinlikler alabıldiğıne çevremizde, ekranlarda neler izliyor, neler dinliyoruz! Konuşmalar, tartışmalar, hayli çirkin boyutlarda ama iyi şeyler, guzelıkler uretenler de var. Çırkinliklere karşı en güzel tepki bu değil mi? Şirin Pancaroğlu'nun kararını da guzel bir tepki dıye yorumluyorum ben. Genç sanatçımızdan bir kart aldım yenı yıl nedeniyle. Yeşıllikler arasında bir arp, şiirsel ve meleksel bir konsere hazırlanır gibi. Siz bu yazımı okurken guzel arpist Ankara'ya ulaşmış olacak. Belki bir konser de verir, ama müziğini once kararıyla yansıttı başkentimize. New York'a değil, Ankara'ya yerleşıyor. Ülkesinde yaşamak, isviçre'de ve ABD'de geçen yılların bırikiminı ülkesinde değerlendırmek, çoksesllliğe katkıda bulunmak istiyor. Kımi olaylar, tartışmalar, hayli çirkin sataşmalarla bir ses kirlenmesi de yaşayanar CSO ve BASSO konserlerine büyük ilgi gösteriyor son günlerde. Şirin Pancaroğlu'nun arpini dinlemekten de çok hoşlanacaklar sanırım. Seçimi nedeniyle sanatçımızı kutluyor, başanlar diliyorum. Profesör Sevda Şener, oğluyla birlikte Sovyetler Bırliği'nde bir tatıl geçirmis, ilk oyunda göremedim. "Budala"yı izlerken çok anımsadım onu. öğrencilerine Dostoyevski'nın kitaplarını okutuyor her yıl. Bu Rus yazarının zarif çizgilerini tanımayı tıyatro açısından gerekli görüyor galiba. Budala romanı da çok zarif çizgilerle oluşuyor, ama oyunun çizgileri hayli değişik geldi bana. Dostoyevski oynamak kolay değil, diyor kimı dostlarım. Kimileri de, Virginia Wolf'u oynamak kolay mı, diye soruyor. O zaman oynamamak daha iyi belki de. İlk gecenin kalabalığında eski dostlar da var, başta Ayten ve Cüneyt Gökçer sanatçı dostlarım, başta Lemi Bilgin, sahnedekiler de hayli gergin. Hocanın karşısında oynamak kolay değil. Kültür Bakanı Fikri Sağlar yoktu o akşam, çok kişi yerini kim alacak, hangi partili, diye merak edıyor. Yanıtı hayli gecikecek bir soru. Sinemaya, tiyatroya, opera ve baleye, konsere ve sergiye hiç gelmeyen bir politikacı Kültür Bakanı olursa kimse şaşırmasın! Sanat ve kültür olaylarına çok sıcak bakmıyor politikacılar. Vakit bulamadıklannı öne sürüyorlar, ama inandırıcı değil. Nerelerde, nasıl vakit geçirdiklerini biliyor kamuoyu. Ismet Paşa nasıl vakit buluyordu, Erdal Inönü nasıl vakit buluyordu? Geçmiş dönemlerde sanat olaylarına vakit ayıran politikacılardan biri de Bülent Ecevit'tı, ama kaç yıldır görünmüyor hiç. DSP orkestrasını kurma çabalan çok vakit alıyor galiba! Oysa kimi üyeler, örneğin Gökhan Çapoğlu ve Uluç Gürkan ilgıyle izliyor konserlerı. Belki de solo konserlerın hazırlığını yapıyorlar. Yazıma son vermeden "Gülen Düşünceler"den bir sayfa açtım, nerdeyse fala baktım. 235. sayfada, "yaşlanmadan akıllanmayı çok isterdim" diyor Bernard Shaw. Sayfanın sonunda da bağışlanmaktan söz ediyor: Gençler hep bağışlanır ama onlar kendilerini hiç bagışlamaz. Yaşlılar hiç bağışlanmaz ama onlar kendilerini hep bağışlarlar. Gülümsemeyı hatırlıyorum yeniden. Demek yaşlanmadım hâlâ! Başkalarını bilmiyorum ama ben özümu bağışlamıyorum hiç. Özumüzden de, gözümüzden de kaçamayız değil mi?^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle