Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 C'UMHURİYET DERCİ Cezalandırma olarak hapishane 19. yüzyıl başmın keşfidir. 19. yüzyılın ilk ceza yasası uzmanlarının metinlerine bakarsanız hapishaneler üzerine bölümlerine her zaman şöyle başladıklarını görürsünüz: "Hapishane, geçen yüzyılda bilinmeyen yeni bir cezadır." Hapishaneler, anakroniktir ama yine de sisteme derinden bağlıdırlar. f+ parçasıdır. Hiç kuşkusuzsanayi toplumunun, ki buna kapitali/m dc diyebiliriz, işleyiş koşullarından bıridir. Insanın; vücudunu, varlığını vezamanını işgücüncdönüştürmcsi veonukapitalizminişletmekistediğiüretim aygıtının hizmetine sokması için bütün birbaskılamaaygıtıgereklioldu. Banaöyle geliyorki,insanıkrcşvcokuldanalıpkışladangeçircrck,hapishanc veya psikiyatri kliniğiy lc tchdit cdcrck "ya fabrikaya gidersin, ya da hapishaneye veya tımarhaneye düşersin!" sonunda da düşkünlcr evine götüren bütün bubaskılamalar aynıiktidar sisteminden kaynaklanıyor. Diğcralanlannçoğunluğunda bu kurumlar yatıştırı lmıştır ama işlevleri aynı kalmıştır. Günümüzde insanlarsefalet tarafından değil, tüketim tarafından kuşatılmıştır. XIX.yüzyıldaolduğugibi,birbaşkakipüzerindeolsada, insanlarkendilerini gün boyu çalışmaya, fazla mcsai yapmaya, işc bağlı kalmaya zorlayan (bir ev, mobilyalar...satınalmışlarsa)birkredisistemininiçine kapatılmışlardır. Televizyon, imajlarını tüketim ncsneleri olarak sunar ve insanların XIX. yüzyılda fazlasıyla çekindiklcri şeyi yapmalarını cngcllcr. Yani işçi sınıfı, siyasal toplantılar yapabildiği, kısmi, ycrcl, bölgesel gruplaşmalarlasiyasalbirhareketyaratabileceği, belki de bütün sistemi devircbilcccği sıradan kahvehanclcrc gidcmcz artık. Diğer kurumların yatıştığını söylediniz. Ya hapishaneler? Hapishanelcr anakroniktir, ama yinc dc sistcmc dcrindcn bağlıdır. En azından Fransa'da, tsveç veya Hollanda'dan farklı olarak, yatışmamışlardır. Ama bu ülkelerdeki işlevleri artık, eski kolcjlcr veya eski biçimiyle psikiyatri kliniklcri tarafından sağlanan işlcvler değildir. Fransa'da "seklörpsikiyatrisi", açık psikiyatri, tıbbi kontrol denen halkın yaygın birşekilde maruzkaldığı psikoloji ve psikiyatrik gözlemlcrlc, görcce csnck kurumlarla mutlak bir bağlaşıklık içindedir. Hcrzaman aynı işlev söz konusudur. Pedagojinin,psikiyatrinin,toplumungeneldisiplininin bulmuş olduklan bu aldatıcı biçimlcri, ceza sisteminin henüz bulmamış olması dışında, hapishane sistemeuygundur. Bitirirken son bir soru: Hapishanesiz bir toplum hayal edebilir miy iz? Ccvabı basit: Gcrçcktcn dc, hapishanesiz bilgi, resmi yalan olarak dışarıya aktarılır. Kapalı duvarların ardında ne olduğunu kimsenin bilmerfıesi her şeyin yapılabilmesine imkân tanırken dışarda olmanın "geçıcı rahatlığı" içındekı insanların resmi yalanlaria ve güvenlik zırhlanyla yaşamlarını sürdürmeleri, arasıra bir haber olarak "cezaevi olayları"nı okumalan veya seyretmelerı sistemin olağan akışının gereğıdır. Kurumlar dokunulmazdır: Aile, okul, kışla, ışyen, hastane, tımarhane, hapishane... ıçine düşünce ne olduğunu anladığımız ama sonra mümkün olduğunca hayatlarımızdan uzak tutmaya çalıştığımız kurumlar. Hemen hepsının kuralları sistemin ışleyışıni aksatmama esasına göre konulmuştur; aksatanların "ıslahı" esastır. Sistem otuzlu yaşlarına geldiğinde çoktan ışgüç sahibi olmuş, çalışan, evli, çocuk sahibi, gündüzleri ışe gıden, akşamları yemekten sonra televızyonun karşısında uyuklayan, hafta sonu kendince eğlenen, dört ya da beş yılda bir oy kullanarak demokrasi oyununa katılan "vatandaşlar" sayesinde ayakta kalır. Aılede, kreşte, okulda öğretılen bunlardır, eksık kalan bılgıler kışlada tamamlanıp ınsanlar, ışyerine teslım edılır. Aksaklık varsa devreye gırecek kurumlar belhdır: Klinık, tımarhane, hapishane. . Hapishanedekı şiddet, her yönüyle, şıddete maruz kalan kadar şiddeti uygulayan açısından da toplumun ve sistemin bütünündekı şiddetin parçasıdır. Tek fark, dışarda şiddetin bir türünden kaçıp diğerine yakalanmak, zırhlarla korunur gibi yapmak, süreklı kaçmak hep ihtımal dahilındedir, ıçerde ıse yalıtılmış ve yoksun bırakılarak yoğunlaştırılmış bir şiddetle karşı karşıyadır ınsan. İnsan, kurumla yüzyüze gelemez: Çünkü onun yüzü, dıli yoktur: şiddetle yaşar...^ IŞIK ERGÜDEN Şiddet kapatılma ile başlar Hapishanede şiddet ölümle başlamaz. ölümle bitmez de. Şiddet, kapatılmanın kendisidir: Bina, beton duvarlar, demir kapılar, parmaklıklar, kilitler, hücreler, özel görevliler... Hapishane şiddetin uğrak yeridir; sistemden gelip sısteme gider, ait olduğu yere... Şiddet, kapatılmayla başlar (ama kastedilen şiddet dayaklar, itip kakmalar, zor kullanmalar, küfür, bağırıp çagırmalar, falaka, kalaslar ve hatta ölüm değildir; sadece kapatılmaktır). Kapatılan kimse hakkındaki bütün bilgilerin edinilmesı bu çok daha önceleri başlayan bir süreçtir tabıi, kışilik özelliklennden en ince ayrıntılara kadar her şeyin dosyalanması ve arşivlenmesi kapatılanı kendı özyaşamından, kendi kımlığinden, mahremıyetınden, kısacası tarihınden yoksun bırakarak güçsüzleştirmeye dönüktür. Kapatılan, kımlığinden, onu başkalaştıran, "başkası" yapan yüzünden ve sözünden yoksun bırakılmak ıstenır, kimliksız bir nesneye, bir sayıya indirgenmek ıstenır. O yüzyuze ve sözel bir ilişkinin öznesi değildir artık; bir "suçlu" olarak nesneleştirilmenin, bir dosya numarası kılınmanın hedefi olur. Böyle olunca da insan ve "başkası", farklı biri olmaktan gelen her türlü gücü ve iktidarı elinden alınır; kapatan kurum (kurumun temsilcıleri) her şeyı yapacak güce, iktidara kavuşur. Kurum, yoksun bıraktığı "suçlu"nun zamanını ve mekânını varlığın en temel varoluş kiplerini behrleme ve denetleme hakkına sahiptir: Gündelik hayatını örgütlemesıne, kurum içındekı yaşamında söz sahibı olmasına izin verılmez, nerede ve nasıl yaşayacağına ve yaşamayacağına kurum karar verır. Bu edılgenliğe mahkumıyet günün veya gecenin hemangi bir saatındeki bir baskınla veya bir sevkle oradan oraya sürüklenmek, temel yaşamsal ihtiyaçlardan yoksun bırakılmak gibı uygulamaların hedefi olmaktır... Kapatılan kımse "her an her şeyın doğabileceği" gerçeğiyle başbaşadır; kendi zamanının ve mekânının, dolayısıyla yaşamının sahibi olma duygusunu tamamen yitirır. Her şey kayıtlara geçer: "Hizaya getirıcı" olma özlemı ıç tüzüklerle, kararnamelerle meşrulaştırılmıştır, baskınlar, dayaklar, saldırılar, öldürmeler "bilgı dahılindedır" Bu toplumlar oldu; hcm de daha yakın bir süre öncc. Cezalandırma olarak hapishane XIX. yüzyıl başının bir keşfidir. XIX. yüzyılın ilk ceza yasası uzmanlarının metinlerine bakarsanız, hapishanelcr üzerine bölümlerinin her zaman şöyle başladığını görürsünüz: "Hapishane, geçen yüzyılda bilinmeyen yeni bir cezadır." Ve ilk uluslararası cezaevleri kongrclcrindcn birindc, hafızam beni yanıltmıyorsa, 1847'de, Brükscl'detoplanan kongrede, başkan şöylediyordu: "Bcn çok yaşlıyım. lnsanlann.hapishaneylecezalandınlmadıkları, ama Avrupa'nın işkencehanelerle, suçlularınboyunlarınahalkagcçirilipinsanlara seyrettirildiğiyerlerle,çeşitligiyotinlerledolu olduğu; bir kulağını, iki pamıağını veya bir gözünü kaybetmiş sakat insanlann ortalıkta görüldüğü dönemleri hâlâ hatırlıyorum. Mahkumlarböyleydi." Başkan, cezalandırmanın hem görünür hem de renkli olduğu bu manzarayı hatırlıyor ve ekliyordu: "Şimdi bütün bunlarhapishaneninmonotonduvarları ardına kapatıldı." O döncmin insanları yeni bir cezanın doğmuş olduğunun tamamen farkındaydılar. Siz, benden hapishaneninolmadığıütopikbirtoplumtanfiistiyorsunuz. Sorun, kuralları uygulamay ı, gruplann kendilerinindenctlcdiği birtoplum hayal cdip edemeyeceğimizi bilmektir. Bu bütün bir siyasal iktidar sorunudur, hiyerarşı, otontc, dcvlct vc dcvlet aygıtları sorunudur. Ancak bu devasa sorun çözüldüğünde sonuçta şudenebilir:Evet,buşekildecezalandırmak uygundur. Veya şöylcdedenebilir.cczalandırmak gereksizdir veya yine bu kuraldışı davranışa toplum gerekli cevabı vermelidir. (G.I.P. Manifcstosu vc Hapishanelcr ve Hapishane isyanları adlı bu yazılar pek yakında Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanacak olan Michel Foucault Scçme Yazılar adlı altı ciltlik eserin üçüncü cildinde yer almaktadır. Bualtıcilt, Fransa'nınenctkiliyayıncvlerindcn olan Gallimard Yayınlan tarafından yayımlanan Foucault'nun dört bin sayfadan fazla tutan kitaplaştınlmamış escrlerinin, verdiği derslerin, konuşmalarının, söyleşilerin,makalelerininvediğeryazılannınbirarayagctirildiğiDitsctEcrits'dcnyapılan bir seçkidir. Ayrıntı Yayınlan'nın yayımlayacağı altı cilt Foucault'nun siyaset, ctik, hapishane, dclilik,cinscllik,fclscfc,sanatcdebiyat temalarınagörcderlenmişyazılarındanoluşmaktadır. Yukardaokuduğunuz yazılar bu cscrin "Büyük Kapatılma" adınıtaşıyan üçüncü cildindenalınmadır.)^