Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 KISA ÖYKÜ CUMHURİYET DERGÎ Ferzan Güler'den bir öykü MUTLULUĞUN RESMİ A radiğıni bulacaktı sonunda; resim sergilerini bu yüzdenkaçırmak istemiyordu.. Resim yapanlann çoğu, guzel sözler söyleyerek başlanndan savmak istiyorlardı; bunu anlıyordu ama, yine de vazgeçmeyecekti. Bir süre önce gittiği galeride aradığını bulduğunu sanmıştı: Söz bile verilmişti ona, tutulmayan bir söz. Gazetede serginin Atatürk Kültür Merkezi'nde açılacağını okumuştu. Bu bile guzel bir rastlantı olmalıydı. Çoktandır duymadığı dupduru bir sevinç geldi yerleşti yüreğine: "Sonunda olacak düşlerim gerçek olacak," diye düşündü. Yaşlı, yorgunbedeni sanki canlandı, güçlenir gibi oldu. Yaşadığı uzun yaşlılık yıllanndaçektiğiacilar,sıkıntılar;çocukluğunun, gençliğinin o unutulmaz yaşam sevincini alıp götürememişti. Şimdi bile, çoğu şeyden tat almayı unutturan günlerin tekdüzeliğinde arada bir gcçmişteki umutlar beklentiler, onu görmeye geliyorlardı. Atatürk Kültür Merkezi'ne gitmeye hazırlanırken giysilerinin güzel olmasını istiyor, modası geçmiş mantosunu beğenmiyordu. Sonunda buldu: Pahalı cinsten, iyi birşalı vardı, onu omuzlarına aldığında mantonun kusurlan örtülecekti. Ayakkabılarını boyadı. Insanların kılıklany la kabul gördüklerini eskiden beri bilirdi. Hele şimdiki zamanda ...Ncvarki.emeklıaylığıile pahalılığa karşi duramıyor, üstüne başına yeni şeyler alamıyordu. As lında buna pek üzülmezdi: Onun yetiştiği yıllarda, yurt için, toplum için umutlara, beklentilere önem verilirdi. Heralandaki ilerlemeler, umutlannı arttınyordu. Onlarlaçalışma hevesi veriyordu. Cumhuriyet'inonuncuyılınıkutlamaşenliklerinde, OnuncuYıl Marşı'nı hep bir ağızdan söylerken duyduğu heyecanı, bugün anımsadıgında bile gözleri yaşanr; sevgiyle, övünçle dolardı içi. Artık işlerini eskisince kısa süredebitiremiyordu. Davranışlan oldukça ağirlaşmıştı. Bu yüzden, toparlanıp sokağa çıkması öğleden sonrayı buldu... Ana caddelerin yoğun trafiği, onu her zaman ürkütürdü; kalabalığı olduolası sevmezdi. Karşı kaldınma geçmeye çalışırken neler anımsıyordu, neler! Böyle anlarda, ağabeyi ile Istanbul'u gezdikleri günler geliyordu usuna: Araba selinin bir an yol vermesinden yararlanıp koşmaya başladığını gören ağabeyi ona takılmıştı: "Dur, koşma kardeşim, köylü olduğunu belli ediyorsun!" Yaşlı kadın, yine o günkü sevgi dolu gözlerle, ağabeyinin yılların ardında kalmış silik ımgesine baktı; onun dalgın durumunu gören bir kadın, koluna girmişti o sırada: "Birlikte geçelim buyurun, arabalar durmuşken." diyordu. Otobuste yer bulması da onu sevindirdi; "tşim rast gidecek," diyordu kendi kendine. Kültür Merkezi'nevardığında, günlerin epeyce kısaldığının ayırdına vardı: Gölgeler uzamış, batı yakasında toplanan bulutlann ardına bir saklanıyor, bir görünüyordu güneş; yorgun yüreğinde be FERZAN GUREL Ferzan Gürel 1919'da Söke'de doğdu. Izmir Amerikan Kız Kole|i ve Istanbul Edebiyat Fakültesı Ingiliz Filolojisi'nde öğrenimini tamamladı. Yazına, öğrencilık yıllarında, oyunlar, denemeler yazarak ilk adımlarını atmış, bir oyununu arkadaşları sahneye koyup oynamışlar. Birçok dergide öykülerini yayımladıktan sonra Evcılik Oyunu (1952), Şettali Çiçekleri (1965), Kara Tutku (1971). ö l ü Gözünden Yaş (1979). Kordon Boyu (1985), onun anlatımcı yaklaşımını, insan sevgisinın duyumsanmasında yoğun bir öz yaptığı kıtaplarıdır. 1990da Güneydoğu'ya Geçit Yok yayımlanan (roman), savaşın anlamsızlığını, acımasızlığını dile getirir. Bunların dışında yayımlanacak bir çocuk romanı (Sıryoldaşı) ve birçok öyküsü vardır. liren umutlara gölgeler iniyordu. Neolursaolsunkararhydı.Okararlılıklasergi salonunu buldu.. Önce sergilenen resimleri gördü. Onun beğeneceği, anlayacağı türden değillerdi; içi sıkıldı birden: Aradığı ressamı bulamayacaktı besbelli. O, köpüklü dalgalann, renk renk çiçeklerle süslenmiş bahann, erken sabahta kırların, akşamın hüznü inmiş duru suların görüntüsünü arıyordu resimlerde. Bunların yerine kendi dünyasına yabancı insanlar, çizgiler vardı resimlerde; küçük boyutta olanlannda bile.. Yine de resimleri yapanlan görmeliydi. Asıl onlan görmeye gelmişti buraya onca sıkıntıya katlanarak. Serginin karma olduğunu öğrenmesi, umudunu büsbütün yitirmemesi için iyibirnedendi: Ressamlardan hiç değilse biri, onun isteğini geri çevirmeyebilirdi. Sonunda onlan buldu: Birmasanın çevresinde topluca oturmuş, ko nuşuyorlardı. Oraya doğru yöneldi.. Onun geldiğini, önce, en duygusal bilinen genç sanatçı gördü, şöyledüşündü: "Sevimli bir ihtiyar.. Günümüzün bağnazlığına uyup başını örtmeye gerek duymamış, hiçbir özentisi olmayan zarif bir insan." Sesini , duyacağı bir yakınlığa gelince onu yürcklendirmek istedi: "Buyurun hanımefendi, birini nıi anyorsunuz?" Bunuduyanyaslı kadın, uykudan uyanırcasına canlandı, daha güvenli adımlarla yürüdü, yanlarına geldi, "Resimciler sizler misiniz?" "Evet, öyle sayılınz." "Sizden birricaya geldim." "Aman efendim, ne demek? Buyurun söyleyin." "Bunu çok istiyorum. Eğer yaparsanız dünyalar benim olacak; yıllardır bir türlü vazgeçemediğim bir arzu bu!" Soluklanmak ister gibi sustu. Ressamlardan biri kalktı, bir sandalye getirdi. Yaşlı kadın oturduktan sonra dinginleşti.çevresine bakındı ve sakin sakin konuşmayabaşladı: "O yıllarda ben çok küçüktüm. Kurtuluştan sonra Mustafa Kemal Paşa'nın tzmir'e gelişlerinden biriydi.. Bugün gibi anımdadır; evler, alanlar, resmi yapılar, yollardaki ağaçlar bile bayraklarla donanmıştı. Kalabalıklanno günkü coşkusunu şimdi size anlatamam: Marşlar çalınıyor, içi içine sığmayan coşkulu kalabalık, hcp bir ağızdan katılıyorlardı. Biz küçük öğrencılerde.kurtancımızı karşılamaya gelenler arasında yerlerimizi almıştık. Toplandığımız yer, Kordonboyu muydu, Konak Meydanı mıydı şimdi anımsayamıyorum. Çok beklemedik, Gazi Paşa yanındakilerle birlikte göründü. Onu görür görmez sevmiş, ona vurulmuştum; ışıltısı insanın ta yüreğine işleyenmavi bakışıylabüyülenmiştim. Nasıl yapabildiğime hâlâ şaşanm: Tam önumüzden geçerken, birdenbire fırladım, koştum büyük öndcrimizin ayaklanna sarıldım. O, sevecen bir gülümscme ilc saçlarımı okşadı.. Oyle mutluydum, öyle mutluydum ki, bu mutluluğu anlatacak kelimeyi hiçbir zaman bulamadım. O eşsiz anı saptayan birfotoğraf bile yok elimde.. Ondan sonra yaşadığım uzun y ıllar boyunca, böyle bir görüntünün hep özlemini çektim. Şimdi sizlerden çok rica ediyorum, o aydınlık şenlik dolu günde, Mustafa Kemal'in ayaklanna sanlan minicik bir kızın resmini çizmenizi istiyorum.. Içinizden biri bunu yapar mı benim için? Yetmiş yıllık bir düş bu! Gerçekleşmesi, inanın benim kadar sizleri de sevindirecek."^