Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 Önce kadın ve çocuklannm anası, sonra sanatçı... Seramik sanatçısı Nasip lyem yaşamını böyle tanımlıyor. Yüreğinde toprağın gizini ellerinde taşımanın, bu gizi yeniden onun özüne, "kadına" dönüştürmenin sıcaklığı var. "însan" diyor: "Sevdiği işi yapıyorsa özgürdür..." CUMHURİYET DERGİ Toprağııı büyüsüyle bir önıür . . . BERAT GÜNÇIKAN B ir sanat galerisinde, bir gazete ilanında, bir resmin altınta N.lyem imzasını gördüğünüzdckımdiraklınızdan geçen? Nc düşünürsünüz? Kimdir, N.? Pek çok kişi için, eğer resim sanatının içinde değilse bu ismin açılımı Nuri'dir, Nuri lyem. Oysa büyük ihtimal o resim ya da seramik heykel Nasıp lyem'eaittir. Ve siz onun adını duymamışsınızdır. Belki duymuş, ama belleğinizde ona gereken yeri vermcmişsinizdir. Pekikimdir Nasip lyem? Bu sorunun yanıtını vcrebilmek için bir yolculuğa çıkmalt.buyolculuğada Gönen'den başlamalı... Işçibiraileninçocuğuydu ve Bakırköy 'de, bin dokuz y üz yirmi bir yılında doğdu Nasip Özçapan. Annesi Zchra Hanım'la babasıHasanBey'inzorunluGönen göçündedörtyaşındaydı. Bahçesinde dut ağaçlan olan bir eve yerleştiler. Zehra Hanım'ın kardeşleri ipekböcekçiliği yapıyordu, bir de çömlekçilik. Nasip'i saran, toprak veçamurun büyüsü oldu. Oyuncaktan önce çömlekçı çamurunu tanıdı. Çamurdan bebekler yapıp onlarla oy nadı. Ailesi yenıdcn lstanbul'adöndüğünde Nasip artık okul çağındaydı. Bandırma vapuru Sirkeci nhtımına yanaştıgında güvertede dikilmiş bu bilmediği kenti süzüyordu. Bırden bağırmaya başladı, "Bak anne, bak. Taştan adamlar..." Annesi susturmaya çalıştı, başaramadı. Neydi onlar? Yanıtlayamadı Zehra Hanım. Birkaç yıl sonra ders kıtaplannda yeniden onlarla kars.ilas.ildiğında taş adamlara bir isimkoyabildi: "Heykel". Fatıh llkokulu'nda tamamladı ılköğrenimini Nasip. Resme olan yeteneği de ilk bu yıllardafarkedildi.Öğretmenlerinin de yönlendirmesiyle ders saatleri dışında Fatih Halkevi'nin kurslannakatıldı.Cağaloğlu Kız Ortaokulu'na başladığında takvim bin dokuz y üzotuz ikiyi gösteriyordu. Daha birınci yılda cığerlerinden hastalandı. Validebağ Prevantoryumu'nda uzun bir süre tedavi gördü. lyileştiğinde ise yine Cağaloğlu'na, bu kez Kız Sanat Enstitüsü'negönderildi. Resim öğretmeni Sabri Fettah okulu bitirdiğinde akademiye gitmesini istedi. Sadece ıstemekle kalmadı, Nasip'i kendi elleriyle yazdırdı akade l\uri lyem 'le isteyerek evlendi Nasip lyem. O da bir sanatçıydı ama, öncelikle kadınltğı ve anneliği benimsedi. miye Sabri Fettah. Aynı günün akşamı Zehra Hanım'a, "Anne, ben akademiye, resim bölümüne yazıldım" dedi. Kıyametlerkoptuevde. Bütün yoksulluğa karşın nazlı büyütülmüş kızının resim tutkusuna bir anlam veremiyordu Zehra Hanım. Bugüne kadar resim dersine verdiği öncelığe, kursa gitmesine göz y umulmuştu ama, hepsi o kadardı ışte. Israrı bir sonuç ventıedi Nasip'in. Zehra Hanım daha o prevantoryumda yatarken bir şeyhle tanıştığından söz etmişti.Ogeldiaklına. Annesıne, Fatih Lisesı'nde Fransızca öğretmenliği de yapan Şeyh Kenan'a danışmalarını önerdi. "Benim şeyhten öğrenmek istediklerim var" dedi: "Sen de resmı sorarsın." timi alınak istediğinden. Sözünü kesti Şeyh. "Bu meslektir" dedi, "Kızın meslek sahibi olacak. Engelleme..." Güzel Sanatlar Akademisi'negirdiğindc yıl bin dokuz yüz otuz dokuzdu. Bir yıl sonra da Nuri lycm'le tanıştı. Temelde resim dersleri almasına karşın düşkünlüğüoylumlamaya, modlaja yönelikti. Akademi'dekı ilk hocası o yıllarda ülkesinde oldukça tanınan Fransız ressam Leopold Levy'ydi. Levy'i, Nasip'in sanatçı kişiliğinin oluşmasında, çizgisinde oldukça etkıliydi. Onu ctkileyen ikinci kişi Ahmet Hamdi Tan Şeyhln resim lcazetl Gittiklerinde kalabalıktı şeyhin odası. Bekledıler. Sıra kendilerıne geldiğinde, Nasip, "Şeyh mi büyüktür, insan mı" diye sordu. Şeyh Kenan şaşırdı, Zehra Hanım endişelcndi. Ama, yanıt tam da Nasip'in umduğu gibiydi: "İnsan büyüktürevladım. Kuran, insanlariÇmyaratıldı". Zehra Hanım ise kızının resim sevdasından söz ettı Şeyh Kenan'a, şimdi de akademiye gidip resim eği