Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 İNSANLAR Göksu arasında gidip gelmelerdı onu yoran. Üstelik, zamanının çoğu boşa gidiyordu. Sitem etmiyordu y ine de. Çünkü sergisi başarı kazanmış, seramikleri övgüye değer bulunmuştu. Bir süre sonra Eczacıbaşı, seramik atölyesinikapattı.Çalışmak için gidip de atölyeyi kapalı bulan Nasip, acıyla irkildi. Şimdi, ne yapacak, nerede çalışacaktı? tı Nuri lyem, "Paramız olacak ama mutluluğumuz ölecek" dedi: "Ne olurbana yardımcı ol, bu işi yapmayayım". Kabullendi Nasip. Nuri lyem de bir kez daha resimden kopmamanın keyfini yaşadı. lyemler' in evinde mutsuzluk nedirbilinmediyse bunda payı büyüktü Nasip' in. O önce çocuklannın annesiydi. "önce kadınım. Çocuklarımın anasıyım" derdi soranlara: "Sonra sanatçıyım". Belki de hep Anadolu kadınının ama özellikle hamile kadınlann seramik heykellerini yapması bu yüzdendi. önce bulaşığını, çamaşırını yıkar, yemeğini yapar, kocasına ait sorumluluklannı yerine getirır, sonra kendine aıt zamanlar yaratırdı. Hep başka kadınlar olmuştu Nuri lyem'in peşinde, ama her şeyi gelir anlatırdı Nasip'e. Üzüldüğü zamanlar olurdu Nasip'in. Ama kocasına âşıktı. Halini, tavırlannı gördükçe onu sevmeden yapamayacağını düşünüyordu. Hem resım yapılıp hem iki çocuğun büyütüldüğü tek odadan, bir yazlık bir kışlık evle, ıkı atölyeye de taşıdı bu aşkı Nasip. Bugün, yetmiş dokuz yaşında Nuri lyem. Atölyesinde, sabah sekizakşam sekiz çalışıyor hâlâ. Çalışmadıği zamanları yaşanmamış sayıyor, bütün mutluluğu resımde buluyor. Eskisi gibi gezmiyor, seyahat etmiyorlarsa bu, ölüm düşüncesinden kaynaklanıyor. Ölüm korkusunu da ancak resim sındirebiliyor. Nasip lyem de günün en azından dört saatini seramik heykellerine ayınyor. Geriye dönüp baktığında boşluklar yok yaşamında, ama yapmak istedığı şeyler çok. Kendisinde yapmak ıstedıkleri için duyguyu,' hissi ve enerjiyi buluyor ama, gücü yetmiyor. "Yaşlandım" diyor. Niçin seramıklerinde ve pişmiş toprak heykellerinde, hamile kadınlan, elinde, sırtında ve karnında çocuk taşıyan Anadolu kadmını bu denli yoğun kullanıyor? Bu soruyu şöyle yanıtlıyor Nasip lyem: "Yaz aylan gittiğimiz Şile'de, çevremdeki kadınlar ya çocuk bekliyor ya yeni doğum yapmış. Oysa bıliyorum, hemen hepsi sekiz, dokuz çocuk sahibı. Hep çocuklu kadınlar... Analığa saygı duyuyorum elbette. Ama bu yetmiyorki. Çünkü, bu çok çocuklu kadınlann hepsi de mutsuz. Yüzlerınde mutluluk ışareti yok. Anadolu kadınının yazgısı bu küfcsinde çocuk, karnında çocuk. Sonra da kocası ondan iş bekliyor, sofrada aş bekliyor... İşte, ben de, yaşadığımız çağın, bu trajedik sorununu, eski uygarlıkların dili ve estetiği ıçinde anlatmaya çalıştım..." Her şeyc rağmen, gölgenin perdesinı aralayabilmişolmaktanmutlu Nasip lyem. "Ancak" diyor, "Sevdiği ışı yapan insan özgürdür".^ CUMHURİYET DERGİ Balıkçı ve gözyaşları Tüneli çıkip da ağlaya ağlaya Beyoğlu'nda yürürken karşılaştı HalikarnasBalıkçısı'yla. FransaKonsolosluğu'nun önündeydıler. Balıkçı, "Neden ağlıyorsun" diye sordu. Anlattıolanları. "Gel buraya"dedi Balıkçı, iki omuzundan tutup sarsti Nasip'i: "Daha iyi olmuş ya. Artık sen de kendin mccburkalır kendi atölyeni kurarsın." Nasip'in ağlaması kesilmeye başladı, "Nasıl" diye sordu Balıkçı'ya. O da, Nuri lyem'le evlenmeyi nasıl göze almışsa.bu işi de başarabileceğini söyledi. Etkilendı bu sözlerden Nasip. Hoş, uzun zamandırarkadaşları da kendi atölycsini kurması için ısrarediyorduama hiçbirinde ona özel bir scramik fırını alacak para yoktu. Bir süre Vaİcko'da çalıştı, Hasan Usta'nın atölyesinde de birkaç iş yaptı. Üçüncü ya da dördüncü sergisiydi, galerınin sahıbı AdaletCimcoz sordu bu kez, "Neden kendine atölye kurmuyorsun" diye. Söyledi parası olmadığını. Cimcoz da Yapı Kredi Bankası sermayedarlanna gidip, " Yazık, bu kıza bir kredi açın" dedi. Açıldı ama Nuri lyem karşı çıktı. Çünkü, borçtan korkuyordu. O yıllarda lstanbul Belediyesi biryanşma açtı. Nuri lyem, bu yanşmayı kazandı ve eline küçümsenmeyecek ölçüde bir para geçti. O paray la Şişli'de, Nasip'e atölyelik de edecek küçük bir çatı katı alındı. Kredi de kullanıldı. Vakko'daki işine gidip gelirken bir vitrinde görüp önünde dakikalarca dikildiği, baktığı seramik fınnını aldı .Borcunu bir yıl sonra bankanın Galatasaray şubesinin girişine büyük bir pano yaparak ödedi Nasip. Resmeayırdığı zamanlar giderekazaldı. Bindokuzyüzaltmışdört yılından itibaren hemen hemen her yıl önceleri seramik ağırlıklı, giderek tamamı pişmiş topraktan oluşan sergiler açtı. Tarabya Oteli'nin açtığı yanşmayı kazanarakkral dairesine on iki metre uzunluğunda, iki metre, otuz santim yüksekliğindc seramik şömine ve pano yaptı. Bunu mimariye uygulanmış yaklaşık otuz yapıt ızledi. Peki, bütün bunlar yaşanırken aşka ne oldu? Kocasını, hocası, kendisiniyetiştirenbirustaolaraktanımladı hep Nasip. Çok yürekli bir insandı o. Buna karşın tersti, bencildi. Karşısındakıni kırardı, ama son MüjdeBütent tanla hoteksıyonu. ra kendisini bağışlatmasını bilirdi. Anlayışlıydı. Çocukların küçüklüğünde, resimden uzaklaştıği zamanlarda ağlardı ya Nasip, işte o zamanlarda başını okşardı. Oçok parasız günlerde, Nasip'in çamaşırdan, bulaşıktan ve yemek yapmaktan arta kalan zamanlarda, çocuklar uyurken desen çizdiği dönemlerde onu avutacak bir şeyler bulurdu hep. Kavga ettikleri günler dc olurdu mutlaka, ama uzun sürmezdi banşmalan. Bir llişklnin anatomlsl Bazı kararlar alırdı Nun lyem, ama bu kararları Nasip'e anlatır, onun da onayını alırdı. Bu da gururunu okşardı Nasip'in. Bir tiyatro dergisine yaptığı resim çok beğenilmişti Nuri lyem'in. Odöneminmüdürü Orhan Hançerlioğlu, "Gel" demişti, "Tiyatromuzun dekoratörü ol". Çok düşünmüştü Nuri lyem. Bu teklifin karşıiiğı, o çok sıkıntılı oldukları dönemde, günlük, peşin yevmiyeyüzliraydı. Nasip'edanış 1930'lu yıllann pembesi yeniden en gözde renk oluverdi. Ama dudak boyasında gene kırmızı hâkim. Modacılara göre pembe, kadına V daha sağlıklı bir hava veriyor.