Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
şüşmüşlerdir o donan gölün kıyısına. Raif Ertem, aklımdan geçenleri bilir gibi tamamlıyor öyküyü: "Koca Usta, elinde tiifek, kovaladı avcıları gönlerce! 'hayvaıılar kcııdine gclince, kuvvctlerini/ denk olunca gelin', diye bağırdı. Eh, gerçek avcı, açlıktan baygın düşmüş hayvana tiifek sıkar mı?" "Demek avcılığın da yasaları var" diyorum. "Yaban kcdisi dc bu yasaları biliyor." Raif hıç alınmıyor alayımdan. "Diinyanın en eski mesleği" diyor, "Elbct yasası, kuralı olacak." Sonra çaylar geliyor ve masadaki avcılar suskunluğa gömülüyor. Götde ördek beklcr gibi. Denlz kenarında blr baraka Aslında öyküyü başından anlatmalıyım. Enez'e giltik. Dört kişi: Adnan özyalçıner, Raif Ertem, Ertem'in hep "aga" diye çağırdiğı Kâmil Bey, ben. Enez, Marmara Bölgesi'nin Ergene bölütnünde bir ilçe merkezi. Edirne'ye bağlı. Eski ansiklopedilerde "Meriç deltasındaki Dalyan Gölü'nün kuzcyindc kurulmııştıır" diye anlatılıyor. 1974'e doğru, Meriç için Yunanlılarla yapılan anlaşmayla Meriç'in yatağı değişeli göllerin hangisi "sağ" bilmiyorum. Raif Ertem, Gala Gölü'nü, Meriç için yapılan anlaşmayı Yunanlılann ihlalini söylüyor boyna. Bir de Koca Usta'yı. Bana Koca Usta, Meriç'in yatağı değişince göçmüş buralara, gibi geliyor. Gala Gölü kurumaya başlayınca, yuvası bozulan bir kuş gibi. Enez tsa'dan üç bin yıl öncelerde "is kân" olmuş. Trak kabilelerince. Sonra adını Homeros anmış, destanlannda. Gün gelmiş Bizanslılar, Semadirek ve tmroz Adalarını da kapsayan bir prensliğin "müstahkem mevkii" yapmışlar burayı. Kalc hâlâ duruyor. Kazılar da sürüyor. Kıyıdan bakınca, hem Semadirek Adası'nı hcm Gökçeada'yı (tmrcv) görebılırsıniz bugün de. Bozcaada'yı da. Işte tam o adalan en güzel göreceğini? noktadadır Koca Usta'nın barakası. Sahıli boydan boya kaplayan üç yüzü aşkın barakadan kumsala en yakınlanndan bıri. En gösterişsizi. önünde bir bahçe, hayvanlar için. Barakada üstüne boydan boya yatakların serilebileceği enlı bir sedir. Arkadaş avcılara. Arkada misafirler için yapılmış bir küçük baraka daha. tçinde sediri, tertemiz yatağı. önü yeşillik. Fesleğen saksıları, hasekiküpeleri. Bir iki kök domates, saksıda acı biber. Yeşilliklerin yanıbaşında bir köpek kulübesi. Koca Usta'nın av köpeğiymiş. Yan kulübede yavrulannı errîziren şirin bir şey. (Sö/ aramızda, Istahbul şehrinde adım başı rastladığım korku filmi kılıklı köpeklerden çok daha sevimliler.) Koca Usta, deniz kıyısında bir barakada yaşıyor kısacası. Misafirler için "mekân" hazırladığına göre misafir de bekliyor. Hani yolunuz Enez'e düşerse. Akdeni/'in son "akvaryum"u, balığı bol, kışın "av"ı "gani" bu şirin yerde. Aklınızda olsun. Şimdilik buzdolabı bozuk. Siz gidene kadar onanlır sanınm. Hem Koca Usta pek güzel çay demler, zeytinyağsız, sirkesiz "kendi suyundan" çoban salatası yapar. Rakıyı da keyifli içtiğini söylediler. Kim mi, mesela baraka komşusu Mimar Celal. O, üstelik iyi balıkçı. Artık şansınıza. Belki, çoluk çocuk, son deniz kıyısı iyice kirlenmeden biraz deniz ya da bakımlı yaban hayvanlan görmek istersiniz. Zaten, Enez, deniz boyunca uzanan baraka sayısı biraz daha artıp, troller biraz daha çalışıp "av ve balık cenneti" olmaktan çıkarsa, Koca Usta'yı ara ki bulasın. O avcılan kovalamayı başarmış ama gücü ne trolcülere ne kanalizasyon sızmalanna yeter. Koo* Usta yasatamadığı hayvanlan doldurup kampında saklıyor. İçgüdülerinl yltlrenler Koca Usta, söyleşilerden ustaca sıyrılıyor bahçeye bir konuk geldi mi. Kafesleri gezenleri izliyor. Soranı yanıtlıyor. Arada hayvanlannı yemliyor. Bir kucak yeşil ot tavşanlara. Zoro'ya yarım kilo ciğer. ördekler tek ayaklarının üstünde dikiliyorlar. Kuğular na/lı nazlı yüzüyorlar gölcüktc. Demek önceden doymuşlar. Birden hangi şeytan dürtüyor bilmem "salsanız bunları" diyorum. "Madem ki çoğu iyileşmiş.w Gözleri dalıyor. Şahin'in tek sağlam gözüne, Akbaba Zoro'nun san tüycüklü kafasına bakıyor. Sonra kafesin dibindeki gecekuşuna. Sanki içini çekiyor: "Düşünmcdim değil" dıyor. "Ama içgüdülerini yitirmişler. Yapamazlar ki. Kurda kuşa yem olurlar." Koca Usta'nın ilginç bir serüveni olduğunu biliyorum. Raif Ertem'in bir roman bir de senaryo yazıp onu anlatmak istcdiğini de. Onun serüvenıni hiç merak etmiyorum. O uzak bir adjidan, peşınde "bakıma muhtaç" hayvanlarıyİa bu kıyıyı mekân tutmuş bir kır ermişi. Bu İcıyılann yaşanır olduğunu görünce ötekiler gelip sahile lokantaları, barakalannın önündckı özel arabaları ile yerleşmişler. Istanbul'dan, Edirne'den bile. Şimdilik mevsimlik. Koca Usta'nın gö/ü hâlâ kafesteki "alıcı kuş"ta. "İyileşti ama canı sıkılıyor" dıyor. "Dişisi de yok da." < Kampın havuzunda kugular v* ördaklar blrarada yaşıyorlar. C U M H U R l Y E T D E R f l İ B A Û U S T O S 199 3 S A Y I 3 I S 19