19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

S E N N U R E Z E R mı^ bayat ekmekler.) Biri soruyor "katkıları", "yardımlan", "bayat ekmeklcri getirirler", diyor kısaca. Beledıye mi, üniversitenin mutfağı mı anlayamadım. Koca Usta, kırgınlıklarını, şikayetlerini pek dile getirmiyor ki. Bir rektörün su katkısı, bir meraklının aldığı yem onun için daha önemli. Sonra, köylerde ya da çevrede bir sakat hayvanın, a/ bilinen bir hayvanın görülmesiyle ona salınan haberler. Avlanması yasak hayvanlardan, yaralanıp ölmcycnlerin ona teslim edilmesi. (Bir flamingoyu yaşatamamış. Acısı Raif Ertem'in scsinde. Doldurulmuş bedeni de, yazıhanesinde.) Koca Usta'nın tüm öykülcri hayvanlar üstüne. Bir de kedisi varmış. Yaban kedisi. Nerede diye soramıyoruz. Kalabalıkta gelmezmiş. Ancak çevre tenhalaşınca ya da gece. Ama sonbahar boyu buradaymış. Ben tavşan kafeslerine bir göz atıyorum. Otlann altındaki tavşan yavrulannı düşünüyorum. Sonra tavukların piliçlere dönüşenlcrine bakıyorum. Kıs kıs güldüğümü görünce savunuyor "kedisini" "Yok, bahçcdeki hayvanlara değmez. Bir keresinde bıldırcınlar vardı. Üstünde dolaşırlardı da, scs etmezdi." Adnan özyalçıncr, "Etyemez oldu herhalde" , diyor, "Yanını/da huy dcgiştirdi." Gülüyor, Koca Usta da gülüyor. "Yook. Avcıdtr. Daldaki ktışu nasıl aldığını görmezsiniz. Bir şöyle fırlanır kuyruğu, o kadar." KOCA USTA c /amun gclmiş buralara, ne yaparmıs öncelcrî? Bu sorular aklınıza bilc gelme/, onu gördüğünüzde. O hcp buradadır sanki. Ene/in "deniz" diyc anılan kumsalının hcmen kıyısında. Kurutulmuş dcrenin sazlığma bakarken, dereyi kurtaramadığına hayıflanır gibidir. A/ ötesinde ünivcrsitenin (İstanbul ya da Trakya Üniversitesi) ya/lık kampı. (Kampın yan kapısının önünde çüriiyen çöpler, plastik şişcler, kola kutuları, upuzun kumsalın ucunduki sa/lık yüzünden pek görültnüyor.) Kumsalda koşuşanlar, dcni/c girenler. Sonru birinin gözü takılıvcriyor onun bahçesinin kenanndaki lcvhaya: Sakat Hayvanlar Kampı. Usulca lcvhaya yaklaşıyor. Levhanın asılı oldıığu tahta kafesten dışan sarkmış civciv tüylü koca bır kuş kafası. Amansı/ bir gaga. Bir dc pençe. Resimlerden Koca Vsîa lakaplı İbrahim, Enez'de kumsalda kurduğu Sakaî Hayvanlar Kampı'nda korumaya muhtaç hayvanlarla yaşıyor. N tanıdık bir kus, bu: Akbaba. Ama hayvanat bahçclerindeki soydaşlarına hiç bcnzemiyor. Ölii mü acaba? Sonra, akbabayı çekingenbir cl okşamayı dcniyor. Akbaba, bir gözünü aralıyor şöylece. Koca Usta, en "kısık" sesiyle uyanyor: "Hırpalamayın! Bugün çok yoruldu." Adı İbrahim Adı İbrahim. Soyadını sormadım. Ona yalnızca Koca Usta diyor tanıyanlar. Aslen Romanyalıymış. Sonra İpsala'ya göçmüş. Sonra burası. Bence artık bir yere göçemcv. Çevresinde sakat hayvanlardan koca bir ordu var. Bir gözü kör bir şahin, kanadı sakat dört kuğu, bir sülün, ustanın "tokat" diye andığı karyağdılı bir orman tavuğu. Sonra bir gecekuşu, baykuş ya da puhu. Bir dc Kooa Utta'mn (an Uatte) kumsaMakl kampımn glrlslnda Sakat Hayvanlar Kampı yauyor. 18 Zoro. Yani akbaba. Sonra ötekiler, yaban tavşanı olmadıkları belli alacalı tavşanlar, ispençten legorna, paçalıdan tepeliye bir sürü tavuk. Cinsleri birbirinc karışmış. Raif Ertem'in, Usta'nın her taşınışta bunları yanında götürdüğiinü söylemesi hiç inanılır gclmiyor insana. Ama, Koca Usta da görülmeden inanılır biri dcğil. (Ben, Raif Ertem'in avcı söylencelerindcn biri sanmıştım önceleri.) Bir insanı tanımlamaya gözlerinden başlamalı. Koca Usta'nın gözleri, maviş. Hayır mavi değil, maviş, çocuk gözleri gibi. Gülüşü de bir çocuk gülüşü zaten. Güneş yanığı yüzü, iri, tombalak gövdesi, şortu ve şapkasıyla ona tatile çıkmış bir Isveçli görüntüsü veriyor. Hareketlerindeki incelik bu tsveçli'nin bir "soylu" ya da "üst sınıftan bir işadamı" olduğunu düşündürüyor. O, kışın hayvanların havuzunun susuz kalmasından yakınıyor o sırada. Gerçi bir musluk var bahçede. Ama sular donunca... Neyse, "askeriyc"den yctişmişler imdadına. Varillerle su göndermişler. Havuz temizlenip, suyu yenilenebilmiş. Yaban ördekleriyle kuğular rahatlamış. Bir de yem sorunu var herhalde. Zoro'nun, şahinin ciğeri, tavukların yemi, tavşanlann taze otu. (Kuğulann ne yediğini sormuyorum, balıkçılar bir şeyler getiriyor belki. Fabrika yem torbası yanlanmış, o da dolmak ister. Bir tasta pilav artığı duruyor. Bir kapta ıslatıl Avcı Yasası Koca Usta'nın yaban kedisini "avcıdır" diye övmesi boşuna değil. Avcılık yasası, çaresize el sürmemekle başlarmış. (Bu yasa herhalde her avcıyım diyene işlemiyor.) Koca Usta da avcı. Çevresindeki bunca hayvanla uğraşmasını görünce, onu bir türlü elinde tüfek düşüneni'yorum. Oysa masadaki dört erkekten üçü avcı. Raif Ertem, Kamil Aga, Koca Usta. özyalçıner de benim gibi gözlemci. Koca Usta, keklik kanı çaylan doldurmaya gidince, Kamil Aga, gölün donduğu kışı anlatıyor. ördekler aç kalmışlar. Uçamaz olmuşlar.. Koca Usta yem yüklenip, "kuşları beslemeye" gitmiş. Onun çevresine kümelenirmiş o ürkek "av kuşları", elinde çuval göründü mü. Zavallı ördekler uçamazlarmış da ancak yürürlermiş badi badi. Ben bunlan "avcı palavrası" diye dinlemiyorum. Ama günümüzde traktör ışığıyla tavşan, ışıldakla kuş avlayan avcılan düşünüyorum. Nasıl ü1993 SAYI 386 CUMHURİYET DEH0İ8AĞUSTOS
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle