01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

PAZARIN PEIMCERESİIMDE kanıya göre Adem'den önce ateşten yaratılmışlardır ve kâh insan, kâh canavar şeklinde görülebilecekleri gibi gözden kaybolabilirler dc... Yemek yer, su icerler, yavrularlar ve genellikle birkaç yüzyıl yaşayıp ölürler... Bazılan Kaf Dağı'nda yaşarlar. Binbir gece masallanndan birinde, çölde, fırtınanın oluşturduğu bir toz bulutundan cin çıkar... Mısırlı Araplar, çöllerdeki kum bulutlanndan cinlcrin çıkacağına inanırlar vc bu kum bulutlannı "Zobaa" olarak anarlar.Yazar, Teb şehrinde bu Zobaa'lardan birini sekstandenen aletle ölçtüğünü ve yüksekliğinin yediyüz elli ayak olduğunu saptadığını da belirtmiş. Mısırlılar böyle bir kum bulutunun döne döne yaklaştığını gördüklerinde dehşete kapılır ve içindeki cinin kötü etkisinden kurtulmak için "Hadid ya meş'um" yani "Demir, ya meş'um!" diye bağınrlarmış. Zira cinlerin demir madeninden korktuklarına,bu madenden yapılmış nesnelerden ürküp kaçtıklanna inanırlarmı^... Acaba bu cinsavar demir nedir? 1976 yılında Ingiltere'de düzenlenmiş olan İslam Sanatları Ser> ski âdet, gelenek ve görenekleriınizden bahsaçmak,bunlara bağlı kalmanın Batı kaynaklı çağdaş sapıklıklardan koruyucu etkisini vurgulamak şart mıdır her bayramda? Bayramların eski âdet, gelenek ve inançlanmızın irdelenmesi için vesile, bahane olarak algılanmasına hiçbir itirazım yoktur. Sadece "batı" değil "kuzey", "güney", "doğu", "kuzeydoğu", "güneybatı" kaynaklı tüm kötülüklerden korunmanın yolu bu gelenek ve göreneklere sıkı sıkıya bağlanmak değil bunlan akılcı bir tutumla ele alıp incelemektir. Bu bayram bizi yazın eşiğinde yakaladı... Plaj, eskilerin deyimiyle "deniz hamamı" mevsimi başlamakta... Klasik kubbeli, kurnalı hamamlardan çıkılıp denize koşulan bugünlerde bir klasik hamam söylencesini ve bir de kumsallarla ilgili inancı ele almaktan fazlasına uğı" elvermez! Asyalar'dan Balkanlar'a, Arap Yanmadası'ndan Kınm Yanmadası'na dek at koşturmuş ecdadımız "hamam suyundan gebe kalınabüece Hamam suyundan gebe kalmak E dan çok farklılardı. Çinliler, bu yaratıklann yağmur getiren yararlı nesneler olduklanna inanırlardı. Çinliler, yağmur söktürücü, bereket getiren canavarlan o yöreye çekenin bu su perilerinin albenisi olduğunu iyi bilirlerdi. Sadece su tannçalan değil sıradan bazı kadınlarda da bu ejderhalan başan çıkarma yetcneği bulunurdu. O çağlarda, canavarlar tarafından gebe bırakılmış kadınlann sayısı az değildir. Bu ka dırganmaz. Ama bu göl kenannda gezen canavarlar tarafından gebe bırakılan kadınlann öyküsünün binlerce kilometre uzaklara, Anadolu'ya kadar uzanıp buralarda bir kızın bir erkekle birleşmeden, hamam suyundan gebe kalabileceği inancına yol açması şaşırtıcıdır. Tuna boylanndan, Galiçyalar'dan, Kafkaslar'dan, kutsal topraklardan bu yüzyıl başında dönüp gelen ecdadımız eskiden yaz aylannda, estiğinde ve in "münderecatımızın fazla gisi münasebetiyle Britanya Sanatlar yi'nin yaymlamış "İslam Sanatlan" Büyük Konseolduğu adlı e serde "Eski Arap şiirinde, çökte gezen cıvanmerdlerin en sadık dostn" olarak ğine" inanırdı. fzdüşümü ba/en günümüze kadar uzanan bu inancın kaynağı Çin'dir. Eski Çin mitolojisinde göl, akarsu ve deniz tannlan, boğulmuş kadınlann ruhlandır. Seytan minareleri, balıklar ve su kaplumbağalan arasında gezen bu su perileri, balıkçılara yardım eder, onları kötülüklerden korurlardı. Zamanla ataerkilleşcn, yani erkeğin ağır bastığı bir toplum haline dönüşen Çin'de bu su tanrıçalarına babalar, kocalar ve oğullar da eklendi... Nilüferli Çin ırmaklarında kulaç atan kadın tannların tek zaafı, göl canavarlanna olan meraklanydı. O zamanın Çin canavarlan her ne kadar yılan ya da timsahvaıi bedenlcriylc Avrupalı hemcinslerini andınrlarsa da, karakter açısından Töytonya dağlarında gezen, ağzından, burnundan ateş saçan varlıklar dınlar, genellikle su kenannda yıkanırken ya da çamaşır kuruturken gerçekleşirdi bu olay... Bu kadınlar kınanmaz, bilakis bu birleşmelerden kahramanlar ya da iyi kalpli canavarlar oluşacağı için sevinilirdi! Akarsular gibi, menderesler, büklümlcr oluşturarak ilerleyen, akıp giden yılanlann ve yılan benzeri sürüngenlerin insanlara dereleri, ınnaklan anımsatması doğaldır. Susuzluğun yaygın olduğu topraklarda, ilkbaharda kış uykularından uyanıp ortaya çıkan ve yağmur getiren bu yaratıklann sevilmesi de ya sanlara değdiğinde derilerinde çirkin lekeler oluşturabilen bir "Samyeli"nin varhğına inanırlardı. Bu yelin cilde değmesini, değerse bile böyle kötülükler yapmasını engellemenin yolu mayolara paslı bir çivi tutturmaktı. Bu inancın da kaynağı Arabistan'ın çölleridir! hın "Everyman's Library" tarafından 1954'te bastınlmış olan "Modern Mısırhların örf ve Adetleri" adlı eserde (ilk baskısı 1908 tarihlidir) şu bilgiler yer alır: "Araplann batıl itikatlan çoktur... Mesela cinlere inanırlar... Cinler, genel Edward VVilliam Lane adlı bir seyya tanımlandığı belirtilen kılıçolsa gerek! Anlaşılan eski çöl Arabını vahalarda dolaşırken karşılaşacağı tehlikeli düşmanlardan koruyan demirçelik kılıçlar önce Mısır'a sonra da yurdumuza, insanın vücudunda taşıyacağı bu cinleri ve kötü yelleri savıcı demir parçası olarak gelmiş. Nesebi belirsiz gebeliklerin böyle binlerce yıl ötesinden, Çin'den gelen esintiyle açıklandığını gördükten sonra buna niye şaşalım? Kültürümüzün en bize özgü, en milli sandığımız unsurlan gibi en batılından en atılına tüm inançlanmızın evrenselliğini kavramamız gerekir. Dağlarca dememiş miydi? "Gün doğdu yolum giderKırkbin köydcn ötcyeSanki ayağım kalır yurdumda elim giderDağ sallanır, yddızlar yaklaşır kavaklaraAsya'dan çağlar üzre dogmuş masaum gider..." < DEROİ 6H A Z İ R A N 1993 SAYI 37> 20 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle