07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B Y AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu Ortadoğu kralları da gülerdi! aşadıkça neler görüyor, nelere tanık oluyor insan! Mesleğinde kırk yıla ultfşan bir gazetecinin belleğine de çok değişik anılar yerleşiyor. Yıllar sonra, bir olay, bir haber, bir resim güller arasından o anıları parlstıyor birden. Körfez olayları da 1950'li yıllardan çağrışımlar yapıyor bende. Sıcak bir temmuz gününü anımsıyorum. Kuvvet'in babası rahmetli doktor Hiisnii Başarır Bağdat'tan tatile geldi. Boğaz'da Yeniköy'de bir Öğle yemeğinde Irak muhalefet lideri Hikmet SUIeyman Bey'le buluşacağız. IrakTürkiye traflği çok başka bir şekilde o zaman. Irak'ta genç bir kral ve bir kral naibi var. Bağdat haberleri arasında kraldan çok Abdülillah'ın adı geçiyor. O dönemin ünlü şarkıcısı Şiikran Özer ile yakın ilişkilerinden söz ediliyor. Genç kral Faysal da Hanzade Sultan'ın kızı Fazıla ile nişanlı. Ürdiin Kralı Hiiseyin de bekâr o zaman. Yaz aylarında o da Istanbul'ageliyor. Haydarabad Nizamı'nın torunları Bereket ve Kcramelcalı kardeşler de anneleri Dürrişehvar Sultan ile birlikte lstanbul'a geliyorlar, ben de mavi kanlı sosyeteden söz ediyorum gazetedeki köşemde. Partilerde, kokteyllerde güzel sultanlara "hanımefendi" deniyor o zaman. Cumhuriyet kuşaklarının sözlüğünde "sultan" ya da "majesteleri" sözleri yok henüz. Hiç unutmam, Ürdün Kralı Hüseyin'e de "Mister King" dcdi bir güzel kadın. O da kahkahalarla güldü. Ürdün Kralı güleryüzlü bir hükümdar olarak tanınır galiba. Oysa ABD Başkanı Bush ile görüşmesinden sonra suratı nasıl asıktı! Savaş güleryüz bırakmıyor! Kralların da yüzü, kimliği değişiyor bir anda. Çelişkilere, tersliklere düşüveriyorlar. 1980'li yılların başında Amman'a gittim. Kral Hüseyin ile görüşeceğim, ama Araraan sarayında yoğun bir var. Yaser Arafat yıllardan sonra ilk kez geliyor Ürdün'e. Ayrıca Kral HUseyin ikide bir Bağdat'a uçuyor. Saddam ile yakın dostluğu var. O dostluğu da acı bir gülümseyişle düşünüyorum. Kral HUseyin, Kral Faysal'ın yakın akrabası, Saddam da o genç kralı öldürerek iktidara gelen askeri rejimden bir uzantı. Otuz küsur yıl önce sıcak bir temmuz günü Irak muhalefet lideri Hikmet Süleyman Bey, Irak ihtilalini Kuvvet ile benden öğrendi ilk kez. Kuvvet'in babası ile Hikmet Süleyman Bey'in yorumlarını ilgiyle dinledik. Doktor HUsnü Başarır, Gülhane Hastanesi doktorlarından, Demokrat Parti'nin kuruluşunda hayli katkısı olan bir kişi, ama kısa sürede düş kırıklığına uğradı galiba, Bağdat'tan bir çağrı aldı, on yıl orada kaldı. Benim sözlüğümde de özel bir yer aldı Bağdat. Yıllarca sonra Irak Kadınlar Konseyi'nin çağrısıyla gittiğim zaman ŞarulRcşid'de dolaştım bir gün. 1950'li yıllarda büyük bir caddeymiş; ama 1980'lerde nerdeyse bir yan sokak. Irak başkenti şantiye gibi, geniş caddeler, bulvarlar, alanlar açıhyor, ayrıca yeşeren bir kent Bağdat. Türkler'in de büyük katkısı var bu yeşilliğe. Türk müteahhitler barajlar, yollar, köprüler yapıyorlar. O dönemde "fantastik bir mühendis" diye tanımlanan Oguz Gürsel'in bir sözü de.çınlıyor kulağımda. Irak Su İşleri Genel Müdürü Bağdat'taki sulama ve ağaçlandırma çalışmalarına büyük önem veriyor. Gözleri parlayarak şöyle diyor Türk arkadaşına: "Bu fidanlar büyüyecek, golgclcrindc çocuklanmız, torunlarımız oynayacak diye çok mulluyum..." Savaş ateşinde o mutluluk da fidanlar dasoldu elbet... f Irak Kadınlar Konseyi'nin düzenlediği uluslararası toplantıya katıldığım zaman Saddam'ı da yakından gördüm. O toplantıya Birgen Keleş ile birlikte gittik. O zaman kapatılan SODEPMn üyesiydi. Dünyanın her yanından gelen kadınlarla çok ilginç ve renkli bir kalabalıkla karşılaştık Bağdat'ta. Uzakdoğulu kadınlar, Afrikalı kadınlar, Avrupalılar, Kuzey ve Güney Amerikalılar... Irak Kadınlar Konseyi'nin yöneticilcri de çok hoş, aydın, çağdaş kadınlar. Saddam'a büyük hayranlık duyuyorlar. Bir sabah Konsey'e katılan tüm delegeleri selamladı Saddam. Birgen Keleş ile birilkte bir de resim çektirdik. Biraz da konuştuk, ayaküstü birkaç söz. Savaş içinde bir ülkenin yöneticisi olarak biraz yorgun görünüyordu, ama ilk bakışta göze çarpan bir karizması da var. Irak Kadınlar Konseyi üyeleriyle konuşurken mesajlar veriyor, espriler yapıyor, Iraklı kadınlara adıyla sesleniyor, onlar sevgiyle sarıyorlar onu. O kadınlardan kimi lran'a karşı savaşanların anneleriydi. Konsey toplantılarında barışa çağrı yapıyorlardı. Şimdi ne yapıyorlar acaba? Ortadoğu'nun öyküsü savaşlar içinde gelişiyor her zaman. Devrimler karşı devrimler...Havada petrol kokusu her zaman. Ancak petrol de mutluluk getirmiyor bir ülkeye. Suudi Arabistan'a gitnıedim ben. Cumhurbaşkanı Evren'in bu ülkeye yaptığı yolculuğa da katılmadım, Evren'e eşlik edecek kadın gazetecilerin başlarını örtmesi gerektiğini söylemişler, Dışişleri Enformasyon Genel Müdürü Nazmi Akıman dolaylı biçimde söyledi bana, ben de Evren'den özür diledim. Laik bir ülkenin gazetecisi olarak Suudi Arabistan'a gitmek için başımı örtemeyeceğimi söyledim. O da hak verdi. Körfez ülkelerinden Birleşik Arap Emirlikleri'ne gittim bir aralık. Abudabi'de, deniz kıyısında iki cam gökdelen gözümü de deldi nerdeyse! Birinde altın pınltılar, ötekinde gümüş pırıltılar. Cam hamurunu altın ve gümüşle yoğurmuşlar, bir kibritle deniz tutuşunca petrodolarla ne yapacaklarını bilemiyorlar şimdi. Kordon'daki ağaçları taşıma suyla canlı tutuyorlar. Ama bu petrol zenginliğine karşı neler, kimler fakirleşiyor dünyamızda. Petrolün öyküsünde hayli kan ve can var!... Bir gazetecinin bağrına ne çok anı sığıyor değil mi? Belleğin külleri eşelenmeye başlayınca unutulan olaylar da canlanıyor birden. Irak'ın genç kralı öldürülünce Hanzade Sultan'ın güzel kızı Fazıla'nın yüzü gülmedi uzun süre, sonra eski başbakanlardan Suat Hayri Ürguplü'nun oğlu Hayri Ürgüplü ile evlendi. Çok mutlu oldular mı bilmem? Galiba olmadılar, çünkü ayrıldılar. Bu ayrılık olayı Fazıla'nın güzel yüzünün çizgilerini hayli dcğiştirdi bence. Kocasını çok ters bir dönemde yalnız bıraktı. Boşanmamn bile zamanlaması var galiba! Ama Hayri Ürgüplü güçlü bir kişi, amansız bir hastalığa tek başına direndi ve hastalığı yendi. Brüksel'de bir karşılaşmada onu tanıyamadım. Daha doğrusu gözlerime inanamadım. O hastalığa karşın güzel çizgilerini yitirmemek için verdiği savaşa, direnme gücüne saygı duydum. Kaç tür ameliyatla tıp biliminin de başarısını kanılladı Hayri Ürgüplü. Gerçek eşini ikinci evliliğinde buldu mu acaba? Uzun süredir haberlerini alamıvorum. 1950'li yılların lstanbulu'nu dalgalandıran Haydarabad Prensi Bereketcah'ın Esra Birgen ile evliliği de çok mutlu geçmedi sanırım. Haydarabad Nizamı'nın torunu ülkesinden ayrıldıktan sonra Avustralya'yâ yerleşti. Tarımla uğraşıyor galiba. Türk eşi Esra Birgen'in de Londralstanbul arasında bir traflği var. Yılın kimi aylarını da Kaliforniya'da geçiriyor. Son kez dayısı Şehsuvar Menemencioglu'nun ölümünde gördüm onu. Evliliği mutlu sayılmaz ama ayrıldıktan sonra mutlu mu bilmem, çevresi kalabalık da olsa belIi bir yalnızlığı yok mu? Erenköy'deki güzel ev de yıkıldı, yerine bir apartman yapılıyor, belki de bitti. O güzel evin yıkıldığını duyduğum zaman çok Uzüldüm. Kadri Erogan'ın imzasıru taşıyan güzel bir mimarlık örneğiydi o ev, duvarlannda fermanlar, eski tablolar, Türk porselenleri ve gümüşlerle bir İstanbul müzesi gibi. Bedrettin Dalan Anadolu kıyılarını kolalı bir şeride benzetince deniz kıyısındaki evler, yalılar da gerçek güzelliğinden çok şey yitirdi. Şehsuvar Menemencioğlu kıyıyı korumak için şık ve güzel bir kahve yapmayı tasarlarken öldü. Mehmet Birgen ve Esra Birgen kardeşler Erenköy'de yeni bir evi, dayılarının yaşadığı eski evi yeğliyorlar belki de. Güzel evlerin öyküsünü oturanlar yazar değil mi? Erenköy'deki güzel evin ökyüsü de sahibinin ölümüyle noktalandı bence. Şehsuvar Menemencioğlu'nun öyküsü Sedef Adası'nda sürüyor. Ağaçlarda, çiçeklerde, kıyılarda onun soluğu duyuluyor hâlâ. Belleğimin küllerinden bir başka ada çıkıyor karşıma. Hint Okyanusu'ndaki Mauritius Adası, Fransızlar turist cenneti diye tanıttılar 196O'lı yıllarda, dergilere kapak oldu. Adaya düzenlenen bir geziye ülkemizden de ben çağrıldını. Büyük düş kırıklığına uğradım. Dönüşte de Şehsuvar Menemencioğlu'nu kutladım. Sedef daha güzel bir adaydı. O uzak yolculukla Hint Okyanusu'nun maviliğini anımsıyorum yalnız. O mavi bir de Çeşme'de, Boyalık Koyu'nda var. Kütahya çinicileri o maviyle çalışmışlar belki de, gerçekten boyalık mavi... Birleşik Arap Emirlikleri'ne gittiğim zaman Hint Okyanusu'nu yeniden gördüm; Şarzad'da denize girdim kasım ayında! Biraz tuzlu, ama mavisi çok güzel. Yalnız havada petrol kokusu var; o kokuyla rahat yüzemiyor insan. Petrolün çağnşımlarıyla soluğu kesiliyor. D Urdün Kralı Hüseyın Körfez krızının henüz çok uzak olduğu gunlerde Genç ve neşelı bir Ortadoğu kralı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle