Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
•RAZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez Keloğlanlığa boyun eğmeli mi? er kafadan bir ses çıktı: Boşver! Bunun çaresi yoktur. Prens Rainer'ın oğlu... Neydi adı? Albert! Evet onun da saçları yok ama nasıl yakışıklı değil mi? tçinde blotin, pantotenik asit, Baltı, Bdokuz, Biki olan hapları yutacaksın... Amerika'da bır ılaç çıkmış: Minoksidil... Ama sadece tepeden açılanları düzeltiyor... Yagmur suyu iyi gelir. Sağanakta gezeceksin! Ayrıca yağmur suyu toplayıp her sabah başına dokeceksin! Zeytin yağı süreceksin. Muntazaman her gece zeytinyağı süreceksin. Saçların dökiılmcsi dolaşım yetersizligindendir. İnsan gccelcri sırt ustıı yatınca kafasının alt tarafı a^ağıda kaldığındah bol bol kanlanır. Buna karsılık alın kısmı ustte bulunduğundan bu bolgedeki saçlar yavaş yavaş dökiilmeye başlar... Çaresi? Bir gün yttz ustıi, bir giin sırt üstii yatacaksın. O zaman saçların dökulmez. Senin tependekıler dökülmüş. Sırt üstü yatsan da her gün iki saat amuda kalkıp dursan da fark etmez. Ya saç ektireceksin ya da Hisanistü'nde kuaför Orhan var; ona gideceksin! ir BÜç yıkama suyu hazırla hemenlresimli Feiskemleli Orhan Gencebay H rumlara yol açar. Ondan tedavicilerin hepsi bu anlaşmayı yapmadan harekete geçmezler. yimdi anlatacaklarımı duyunca belki şaşıracak, belki de inanmayacaksınız. Ama doğrudur! Bizim yaptığımız ameliyatlar Amerika'daki meslektaşlarımızın yaptıklarından yüzde yüz daha başarılı olmaktadır. Nedeni de şu: Onlar bir defada kırkelli tutam saçı ensenize yakın bir yerden derisiyle alıp saçsız bölgelere ekerler. Zira hastaneye yatmakçıkmak sonra yine yatmakçıkmak pahalıdır, maliyeti çok arttınr. Bizde öyle bir dert yok. Biz, bir defasında topu topu sekiz, bilemedin on tutam ekeriz. Bir kafaya kırk tutam birden ektiğinde kırk yara oluşturuyorsun ve kırk yara bir araya geldığınde, bu yaralarda mıkroplanma, tutmama şansı artıyor. Oysa biz az sayıda "transplantasyon' yaptığımızdan ve beden tüm iyıleştırici gücuyle az sayıda yara ile uğraştığından 'enfeksiyon' olasılığı azalıyor, başarı şansımız artıyor. Genel anestezi şart değil lokalle de yapılabilir. Ücreti önemsiz... Yavaş yavaş ödersiniz... Doktor açıklamalannı yaparken bir taraftan da hastasının saçlarını büyüteçle inceliyordu. Sizin ıçin sekiz seans yetecektir sanırım. Ha, bir şeyi daha hatırlatayım. Bu ektirmeyi yapınca dökülmemiş saçlannızı da korumuş oluyorsunuz. Transplante' edilen alanın civarındaki saçların dökülmesi bir hayli azalıyor. Uturdukları yerden hem Topkapı Sarayı, hem Kız Kulesi hem de Bogaz Koprusu görünüyordu. Orkestra "I ean'l gef over you"dan sonra "Whlspers"ı çalmaya başlamıştı. Restoran tıklım tıklını doluydu. Garsonlar servisi aksatmadan yürütmek içın kan ter içinde koşarlarken birbirlerine çarpıyorlardı. Kız, "Tuzda pişmiı> levrek" yerken gözlerini karşısındakı adamın kafasından ayıramıyordu bir turlu Uzunca bır sessizhkten sonra, "Ne diyecegimi bUemiyurum" dedı, "Bir tiirlü alışamıyorum alnının sınırında boyle sert, kıvırkıvır acayip luylerin olmasına... Belki de bu yadırgayışın zamanla geçer. Ben senin alnı açılmı^, saçı hafif dokulmuş halini yüz bin defa lcrcih ederim... Öyleyken bana daha yakışıklı, daha çekici geliyordun. Belki de seni gordukçe babacığımı hatırlıyor, onun dokuk saı,lı alnını anımsıyor, sende onu buluyordum. Ne diyeyim? tnşallah bu haline de alışırım!"! I nerbahçe futbol takımı takvimli şofbenli bir berber dükkânı. Lavabo kenarlarında Bellaform kremleri, Akat Gardi, Taft spreyleri, envai çeşit şampuanlar sıralanmış. Sakalh, blucinli bir kuaför anlatıyor: Hücreleri henüz ölmemiş sarı tüyleri kurtarıyor, gür saç yapıyoruz. Ha, bir de yaş meselesi var: Kırk beş yaşını geçmemiş olacaksın. Biz önce butüylerin iltihaplarını alıyoruz. Sonra kanlarını akıtıyoruz. Güzel ustura ile kazıyıp ılacı yediriyoruz. Üç günde bir olmak kaydıyla iki buçuk üç ay içinde o bölgedeki saçlar eskı haline kavuşuyor. Şu anda üç kişi var; tedavileri dört dörtlük yürüyor. Biri taksici, biri Almanya'da calışır; özellikle bunun için gider gelir. Biri de elektronikçi, televizyoncu yani.. Enseden açılmalarda da olur bu tedavi ama o aslında bir hastalıktır. Bu tedaviyi biz icat ettik: Bir arkadaşım ve ben. Eskiden berı ayrı ayrı ikimiz de düşünür ve çahşmalar yapardık. Sonra bir araya geldik, fikirlerimizi birleştirdik ve tedavi böylece doğmuş oldu. Bunu başka kimse bılmez. Gider peruk takarlar, kenardaki saçlarıyla örtmeye kalkarlar kel tepelerini... Bir rüzgâr esse veya denize girsen rezil olursun. Sonra çok kolay anlaşılır bu kimselerın aslında saçsız oldukları. Bir de saç ekmek olayı var ki çok rizikoludur. Bu işi yapan arkadaşlar hep hastalarından vekâlet alırlar. Çünkü rizikoyu kabul etmezler. lleride ekilmiş saçlar dipten iltihaplanma yapabilir. Bu iltıhap deriye zararlı olup beyne kadar gidebilir. Bu da çok tehlikelı du 15