02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

M EKTUPLARDAN Osman Senemoğlu Halikarnas Balıkçısı'ndan Kemal Sülker'e Halikarnas Bahkçısı: Cevat Şakir Kabaağaçh 2.11.1949, Izmir 4 Merhaba! Merhaba! Ne kadar zaman olduğunu unuttum. Fakat epeyce evvel mektubunu aldım. Hemen cevap vermek üzre cebime koydum. Fakat ev meselesi vardı. Malum ya eve sığmıyoruz". Onun için evin üstüne bir oda ilave etmek gerekti. Bittabi bir usta bulduk. Fakat kız erkek hepimiz çalıştık. Düşün bir kere Istanbul'dan ayrılalı birçok zaman geçti. Çatıyı ancak şimdi örtebildik. Artık biz mi odayı, oda mı bizi bitirdi, orası belli değil. Bu arada yağmur yağdıkça barınacak yerimiz yoktu. Sabaha kadar bazımız otururken bazımız da nöbetle uyudu. Neyse, bitmediyse de bitirdik demektir. Bu arada senin mektup cevapsız olarak cebimde kalmağa mahkumdu. Sana cevap vermeyi kendime hoş bir iş diye tehir edip durdum. Nihayet cevap vermek işi bugüne kaldı. Onun için neşeli idim. Zarflar aldım. Kalemi yeniledim. Akşam olunca "Cumhuriyet" geldi. Onda "Turgut Reis"i kesmiş olduklarını gördüm. Canım bittabi sıkıldı. Ne ise bundan sonra bahsederiz. Şimdi gelelim mektubuna. Orhan Kemal'in kitabını ev inşaatına rağmen okudum ve hoşuma gitti. Hoşuma gitmesi meseledir. ÇUnkü satıhtan yani sahneye önünden bakan bir seyirci değilim. Yandan bakarım. Şu itibarla ki hem sahnenin önünde oynananları, hem de arkada çevrilen dalavereleri bilirim. Bir sanatkârın vazifesi hoşa gitmektir. Bittabi orospu gibi değil. Bundan sonra onun yani "Baba Evi"nin bir tahlilini yapacağım. Bence aksak yerlerini göstereceğim. Bu da zırva! Çünkü hoşa gittikten sonra müellif gayesine ulaşmış demektir. Fakat madem ki takdirim istenmiş, biz de ona göre takdir etmeliyiz. Burada malum a takdir lafını bir şeyin kıymetini takdir manasına kullanıyoruz, yoksa tahsin l 'manasma değil. (...) Neler hazırladığıma gelince malum tarihi ve mitolojik seyahati yazıyorum. Fakat asıl yazmak istediğim şey ondan sonra gelecek. O şimdi heyula halinde. Ev yaparken taş taşırken içimden hep onunla uğraşıyordum. Bir de piyes hazırlıyorum, öyle istediler. (...) Benim için yazacakmışsın müsaade istiyorsun. Her isteyen yazıyor a. Senin yazanlardan neren eksik. Resim istiyorsun. Resim aldırmak bana dişçiye diş çektirmeye benziyor. Tükrüğünü yutmayacaksın, göz kıpırdatmayacaksın, bilhassa poz almayacak da tabii yani olduğun gibi duracaksın. A yavrum poz almamak için sarfedilen her gayret hâzâ poz oluyor. Bir sene ve küsur önce bir arkadaş beni fotoğrafçıya sürükleyip resmimi aldırmıştı. Maksadı, mecmua bastıracaktı. Bastı da, yazdık da. Üçüncü nüshada mecmua rahmeti rahmana kavuştu. Onu gördüm. Klişe duruyordu. Ondan aldım leffen ' 2 ' gönderiyorum. Bir de bu kağıtların arasına çocuklarla Bodrum'da alınmış bir enstantane gönderiyorum. Kitabı, yani Bernard Shaw'dan tercümeyi daha göndermeyeceğim, çünkü hâlâ tashih edemedim. Hatta yalnız yirmi sayfa tashihle Ertuğrul Muhsin'e gönderdim. Heyet'te imiş. Düşün bir kere ilk sahifede "eda takınır", "oda takımı" olmuş. Okuyan delirdim sanacak. Tashih eder gönderirim. Hazreti ömer Rıza'nın* ' gözlerinden öperim. Bu akşam ona telgraf çekip yazıyı neden kestiklerini sordum. Neden keserler? Kimse okumuyor diye. Merhaba. Rıza küfretmiştir. Hakkıdır. Fakat telgrafı çekmek bana teselli oldu. lzzeti nefsimi kollayarak sebep uydurmak vazifesi ona kaldı (sanki ben bilmiyor ve anlamıyormuşum gibi). Kendisini bu durumda bıraktığım için sıkılacak. Küfretse yeridir. Ona merhaba de. lki gözlerinden öperim. Baki bana Allah ısmarladık veyahut güle güle! Merhaba! Merhaba! Neşem geldi yahu! İçimden binlerce küçük kuş gibi cıvıldıyor. Yani neşe! Merhaba! Merhaba! Merhaba! Nereye yazacak isen bana gönder. • Cevat Şakir (1) tahsln: güzel bulma, beğenme. (2) leffen: ılıştirerek. (3) ömer Rıza Doğrul yazılarında Islamcılık akımını savunduğundan Cevat Şakir, "Hazretı Ömer Rıza" diye söz edıyor, o yıllarda Cumhurıyet'te çalışıyordu. Cumhuriyet Dergi'nin, 10 Aralık 1989'da yayımlanan 196. saytsında Orhan Kemal'in bir mektubunu sunarken Kemal Sülker'in arşivinden başka mektuplar da yolladığını söylemiştik; bunlardan biri de Halikarnas Balıkçısı'nın (Cevat ŞaRir Kabaağaçh, (18861973). "Kimdir Cevat Şakir Kabaağaçh" sorusunun yanıtını bulmak hiç de güç değil. Onunla hiç karşılaşmamışsanız bile kolayca öğrenebilirsiniz kim olduğunu. En büyük yardımcınız da Halikarnas Bahkçısı 'dır bu konuda. Ege ve Akdeniz'e vurgun, yüreği insan sevgisiyle, yaşama sevinciyle dolu, emeğe saygılı, coşkulu bir insandır Cevat Şakir. öykü ve roman türlerinde yazdıkları yetmez bu büyük coşkuyu aktarmaya. Anılar, incelemeler, çeviriler de hep düşünsel ve doğal güzellikleri insanlarla paylaşma amacına yöneliktir. Türk sanat tarihinde en mutlu biçimde sonuçlanan sürgün, belki de Cevat Şakir 'in sürgünüdür. 1924'te "kalebent" olarak yollandığı Bodrum'un eski adı Halikarnasos'tan esinlenerek çok boyutlu bir yazar kazandırmıştır yazın dünyamıza: Halikarnas Bahkçısı. Ve sürgün cezası 1926'da bitince de ayrılmaz Bodrum 'dan. Uygarhkların beşiği saydığı Anadolu'yu daha iyi tanıfna ve tanıtma, onun zenginliklerinden insanları yararlandırma isteği tüm yaşamını yönlendirmiştir Cevat Şakir'in. Oxford Üniversitesi'nde yeniçağ tarihi bölümünü bitirmesi (1908) ve Türkiye'ye dönünce (1910) çeşitli dergilerde hem yazarhk ve çevirmenlik hem de ressamlık yapması, bilgi ve deneyim birikiminin kaynaklarını gösterir. Halikarnas Bahkçısı 'na gelince: Onu bu tür bir çerçeve yazısında tanıtmaya gerek yok belki de! tşte Aganta Burina Burinata, işte Mavi Sürgün, işte Uluç Reis, Deniz Gurbetçileri ve öteki yapıtları... Bunları okumak ya da okuduysamz yeniden bir gözden geçirmek balıkçının tanınması için en sağlam ve en dolaysız kaynaklar... Halikarnas Bahkçısı 'nın çok yönlü kişiliğini, engin yaşama sevincini ammsama olanağı veren değerli Kemal Sülker'e bir kez daha "MERHABA!" 22
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle