02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

p AZARIN PENCERESÎNDEN Selçuk Erez Anadolu'nun şişman tanrıçası kutsal bir kadın figürü bu devirde belirmeye başlamıştır. Yaklaşık olarak M . ö . 10.000'den sonra yeni bir ekonotni türü gelişti: "Neolitik Devrim" olarak adlandırdığımız bu gelişme, bugün "Verimli A y " olarak bilinen "AnadoluSuriyelrakBatı tran" bölgesinin arasında gerçekleşti. Doğada başıboş yetişen hububatın önce depolanması, sonra ekilmeye başlanması, hayvanlann evcilleştirilmesi, bu evrede yerleşik yaşam tarzının avcıtoplayıcı yaşam tarzının yerini almasına neden oldu. Bir tür sığır çeşidinin ilk kez Çatalhöyük'te evcilleştirilmiş olması, bu bölgenin yeni evcilleştirilen hayvanlann otlayabilecekleri alanlar ve ekimine yeni başlanmış hububat için elverişli olması, Çatalhöyük'ü, Neolitik Devrim'in en önemli merkezi haline getirmiştir. Neolitik devrede, daha önceki evrelerde belirmiş olan Ana Tanrıça'nın geliştiğini ve doğanın hâkimi bir tanrıça niteliğine bürünerek, genellikle kuşlar, boğalar ve leoparlarla beraber resmedildiğini görüyoruz. Bu devrede Çatalhöyük'te önemli bir gelişme daha gözleniyor: Dokuma yaygılar dini amaçlarla (gömme vb. törenlerinde) kullanılmaya başlanıyor. Bugün yeryüzünde bilinen en eski tekstil parçalan Çatalhöyük'te bulunmuştur. Neolitik ekonomi tarzı dünyaya buradan, yani Çatalhöyük, Anadolu ve çevresinden yayılmıştır: Elleri memelerinin altında (bazen belinde) şişman bir kadın olan Anadolu Tanrıçası, bu ekonomi tarzıyla gelişen kültürün simgesidir. Bu Tannçaya M.O. 7000'den önce Anadolu'da rastlıyoruz. Tanrıça, Balkanlar'da M . ö . 5000 yıllarında Orta Avrupa'da M . ö . 40003000'lerde, lran'ın doğusunda yine M . ö . 40003000'Ierde görülüyor. Bu Neolitik kültür ve ekonomi yayılmasının Avrupa dillerinin, bugün HintAvrupa dilleri olarak. bilinen dil grubunun da yayılması ile paralellik gösterdiğini savunan, bu dillerin kökenlerinin Anadolu'da olduğunu ileri süren bilim adamları vardır (Renfrew, C : Archaelogy and Language, Londra 1987). Neolitik medeniyetin beşiğinde yapılan gözlemler, o evrenin tapınaklarında duvarlara bazen resımler nakşedildiğini, bazen de "Anadolu Tanrıçası" adlı kitabın yazarlarından Belkıs Balpınar, Konya'da, Çatalhöyük'e pek de uzak olmayan ÜçharmanDivle Köyü'nde dokunmuş bir kılimı gözden geçırıyor: 1983'te Londra'da toplanan 4 Uluslararası Doğu Halılan Konferansı, Çatalhöyük'teki bazı yapılardaki duvar resimlerinin, bugünkü kilim motiflerine benzediğıni yansıtan bir çalışma sunulmuştu... Anadolu Tanrıçası'nı ve beraberinde yer alan güçkuvvet gibi kavramları simgeleyen hayvanlann yaygılara, kilimlere işlenip duvarlara asıldığını göstermektedir. En basit resimli desenli dokuma tarzı kilimdir ve bu tür yaygıların önce burada üretilmiş olduklarını yansıtan yeterli belgeler, ipuçları mevcuttur. Bu dinsel motifli kilimler önceleri keten kendir veya yabani koyunların karınlarından alınan yünlerden doicunmuştur. Zira evcil koyunların yün verecek hale gelmesi için birkaç bin yılın daha geçmesi gerekmiştir. Yün sağlayan evcil koyunlar ancak Tunç Devri'nde geliştirilmişlerdi. Çatalhöyük'teki duvarlarda yer alan resimlerdeki dini semboller, binlerce yıl devam etmiş yaygılara da geçmiştir. Neolitik medeniyetin ürünü olan dini sembollü kilimler, yüzyıllarca dinsel amaçlarla dokunmuş, daha sonra, zamanla kırsal topluluklann boy ve kabilelerin simgeleri, bayrakları şeklini almışlardır. Bugün bile Anadolu'da bazı köylerin tarihsel kimliklerinin belirlenmesinde, "Bu kilimler bizde böyle dokunur..." diye tanımlanan, belli motifli kilimler önemli bir rol oynamaktadır. Bugün Anadolu'da üretilen kilimlerde bulunan motiflerin M . ö . 7000 yıllarında Çatalhöyük'te tapınak duvarlarında görülen dinsel resiınlere şaşılacak kadar benzemeleri, kültürümüzün Asyalslam kaynakları dışında önemli kaynaklannın bulunduğunu ve sürekliliğini göstermektedir. Asya'da Pazirik'te bulunmuş olan kilim parçalarının tarihi M . ö . 5. yüzyıla dayanmaktadır. Eğer Anadolu kilimlerinin kökeni Asya olsaydı, M.Ö. 5. yüzyılda üretilen kilimlerin Anadolu'ya Türklerden önce ulaşmasi gerekirdi. Diğer laraftan Anadolu kilimlerinin çeşitliliğinin ne Kafkasya ne lranda bulunmaması da bize kilimlerin yerel tarihlerinin eksikliğini yansıtmaktadır. Anadolu'da bulunan Hititçe, Urartuca yazılı belgelerde ve Verimli Ay Bölgesi'nin uygarlıklanndan Asur dillerinde çok sayıda tekstil deyimi yer almakta ve tezgâhlarda kullanılan taş ağırhklar Anadolu'nun her köyünde, birçok kazı yerinde bulunmaktadır. Bu bilgileri bize ileten bu dört ciltlik eser, Türk insanı ve kültürünü öğrenmek ve inceleyecekler için önemli bir yapıttır. 26 Ocak 1990'da Basel'de KllimHalı Cemiyeti'nce bu eserin irdelenmesi için özel bir sempozyum düzenlenmiş ve uluslararası uzmanlar, bu konuda kitabın yazarlarıyla tanışmaya davet edilmiştir. Bu yıl sonunda San Francisco'da yapılacak Uluslararası Halı Kongresi'nde yine bu eser ve Anadolu kilimleri, kongrenin ana konusunu oluşturacaktır. Avrupa Topluluğu'na başvurmamız bahis konusu olduğiına göre, Avrupa kültürünü etkileyen bir Anadolu kültürünün mirasçıları olduğumuzun kanıtlarından biri olan bu kitabın Avrupa çevrelerinde olumlu yankılar uyandırması beklenir. Eserin dilimize de çevrilmesinin bizde de yeterli bir şekilde öğrenilmesinin faydalı olacağına inanıyoruz.D ç yazar tarafından kaleme alınıp bu yıl Milano'da yayımlanmış olan "Anadolu Tanrıçası" adlı eser (The Goddess From Anatolia, James Mellart, Udo Hirsch, Belkıs Balpınar, Yayımcı Eskenazi, Milano) Anadolu tarihinin aydınlatılması ve AnadoIu insanının kimliğinin belirlenmesi konularında çok önemli bilgi ve belgeleri içermektedir. Uzunca bir süredir Anadolu kilimlerinde görülen motiflerin tarih öncesi üretilmiş nesnelere işlenmiş formlarla benzerlikleri üzerinde çalışmakta olan Belkıs Balpınar ve Udo Hirsch, 1983'te Londra'da topknan 4. Uluslararası Doğu Halılan Konferansı'nda, Türk kilimlerinin bazılannda görülen şekillerin, 2000 yıl önce Anadolu'da üretilmiş motiflere benzediklerini çok sayıda belgeye dayanarak ileri sürmüşlerdi. Aynı konferansta James Mellart'ın da M.ö. 72506250 yılları arasında ÇatalKöyük'teki bazı yapıların duvar resimlerinin, bugünkü kilim motiflerine benzediğini yansıtan bir çalışmasını sunması dikkatlerini çekmişti. Ayrı yollardan, aynı sonuçlara varmış olan bu araştmcılar, bir araya gelip konuyu daha ayrıntıh bir şekilde ele almaya karar vermiş ve Türk kilimlerini arkeolojik, tarih öncesi, sosyolojik, ekonomik ve antropolojik bakış açılarından irdeleyerek önemli sonuçlara ulaşmışlardır. Güney Fransa ve lspanya'daki mağaralarda keşfedilmiş olan mağara resimleri, Paleolitik devrin avcıtoplayıcı insanları konusunda önemli bilgiler sağlamıştı. On binlerce yıl önce yaşamış olan bu insanlar, besi kaynakları olan mamutların, jengeyiklerinin ve vahşi atların resimlerini çizmişlerdi duvarlara. O devreden kalma malzemeye, Batı ve Merkezi Avrupa'da, Tuna Nehrl boyunca rastlanmakta, ayrıca Ukrayna'da ve Baykal Gölü'nde de bu tür ürünler bulunmaktadır. Paleolitik evre insanları, duvarına resim yapılacak mağara bulunmadığında, bu resimleri kemiklere, fildişlerine, taşlara işlemişlerdir. Bu ererlerin Tuna Boyu, Baykal sahilleri gibi yerlerde bulunmasının nedeni, bu bölgelerin yılın belli zamanlarında av hayvanlarınm yoğun olarak biriktiği yerler olmasıydt. Avcılıkla geçinen topluluklann ürettikleri nesneler de doğal olarak buralarda bulunacaktı. Muhtemelen doğum bereketini simgeleyen U Anadolu kilimlerinde görülen "Ana Tanrıça" motifinln kaynaflı olan Tanrıça figürlerinin binlerce yıl içindeki gelişim ve değişiminden birkaç örnek. 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle