Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
H A F T A D A N HAFTAYA Mehmed Kemal Yeni kaldınmlar daha çağdaş Nicedir bu sayfada, benım yazının altında yayımlanan şiirleri benim seçtiğimi sanırlardı Bereket bir süre önce bir duyuru kondu da ilgim olmadığı anlaşılır gibi oldu. Bu rduyuruyu görmeyenler yeniden şiirler gönderiyor, ben de onları, adını vermeyen, fakat sayfadaki şiirlerı seçen şair arkadaşa veriyorum. Gerçi bundan önce de bu şiirleri benim seçmediğim, editör arkadaşımız taratından ön sayfala ja açıklanmıştı, ama gene gönderen gönderıyordu. Belkı bu^.an sonra şiirlerle ilgim olmadığı anlaşılır, ben de vebalden kurtulurum. Bu satırları yazdığım sırada şair Muammer Hacıoğlundan birkaç şiır geldi. Muammer Hacıoğlu, birkaç kitap sahibidir. Yaşamı ise şairce, tam bohem!.. Nerde sabah, orda akşam. Eskilerin dediği gibı, 'şaribül leyll ven nehar gece gündüz Içklll'dır Çok içen şairler kuşağındandır. Neyzen, Şair Eşref v.b. Muallim Naci de çok içtiğı içın kayınbabası Ahmet Mithat Efendi tarafından gazeteden atılmamış mıydı? Neyzen'ın Beşiktaş kahve ve meyhanelerindeki yaşamına tanık olanlar, "Böyle bir adamdan, bunca büyük bir aalr çıkar mı?" diye şaşarlarmış. Muammer Hocaoğlu'nun mektubundaki adrese bakıyorum, adres de bohem bir şaire uygun düşmüş. Elbette ki bir rastlantıdır: Manolya Oteli, Bekar Sokağı, Beyoğlu... Şair birkaç şiir yollamış bana... Bunların yayımlanmasını istiyor. Komşu sütuna versem, bu şiirler hem çok uzun, hem de sayfayı yapan şair arkadaşın anlayışına uygun düşmeyebilir. iyısi mı, şiirden söz ederim. Burada da onun şiirlerinden söz edeyim. Hocaoğlu, benim içın ilginç bir şairdir. Yaşadığının, gördüğünün, duyduğunun şairidir. Hayatı şiirine, şiiri hayalına uygun bir kişidir. Bu da ne demek diye soracak olursanız, işto örneği diyip şiirlerinden birini sunayım: Sokaktaki çocuk şubat yırtıldı bulutlar karanlığı soluyor ve göğün yorgun göğüslerinden kesilmiş süt gibi dökülen yağmur kentin saçlarından süzülüp toprağın damarlarına doluyor dişleri dökülmüş insanların ağzına benzeyen pencerelerden ampullerin kanı akıyor kaldırımlara gece bir eşkıya gibi geçiyor akşamın sınırından gece bir düşman yüzü gibi soğuk örtmüş gözlerını avuçlarıyla ağlıyor sokaktaki çocuk o çocuk benim ne bir pencerem var yıldızlara karşı ne de çekeceğım solgun bir perde kaldınmlar ayağa kalkın Necip Fazıt'ın kaldırımlarından bu yana yazılan şiirler olmuştur. Muammer Hocaoğlu'nun kaldırımları başka bir tattadır. Kesilmiş süt gibi dökülen yağmur, ampullerin kanı akıyor kaldırımlara, derken bu tadın ne olduğu anlaşılmıyor mu? Şiiri de, şiir dışı konuları da şiirle anlatmak gibi bir alışkanlığımız var. Şiirle anlatmak derken ölçülü, uyaklı dizeler akla gelebilir. Böyle anlamak, Divan şiirinden bu yana sürdürülen bir geleneğin verdiği alışkanlıktır. Zamanla şiirler ölçüsüz ve uyaksız yazılmaya başladığından beri şiir dışı konuları da anlatma aynı potaya dökülmeğe başlandı. Egemen olan ölçüsüz, uyaksız dönemıdir. Eski heccavlar (hicivciler) ille de ölçüde aruzu ararlardı. Bir anlamda da bu ölçüde çok ustaydılar. Bugünün kaldınmlar şairine bakıyoruz, şiire ölçü kadar yaşamın bir parçasını da koymuştur. "Zam" şiirinde sataşırken, "Benim adım zam / anam paşa torunuydu / babam sadrazam" der. Ya "Cellat" adlı şiirinde, "bugün salı / bir ay oldu adamı asalı" diye haykırır. Necip Fazıl da şöyle demiyor muydu: Kara gökler kül renkli bulutlarla kapanık Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar Bu gece yarısında iki klşi uyanık Blrl benim, birl de uzayan kaldınmlar. Kaldırımların yeni şairi eskisinden daha çağdaş görünüyor. D ŞAİRLER Ş1 I R l E R Ayrılık ve özlem yaprakları körpe bahar dallarında titreyen salkım saçak bir söğütün toprak altındaki kökleri gibidir hem senin bir parçan hem senden ayrı ve uzak BAYRAM BALCI Bu ırmak böyle akar düşündükçe çoğalıyor, sana karışıyorum bu ırmak böyle akar bir ses var onlarda ki alıp sana veriyorum bezeyip alımlıyorsun kin, ekin ne ise bir güzel birliktelik elden ele uzamyor sevda, yaşamak demek oluyor sözlüğünde. MEHMET SELÇUK Şiirin açıklığı Alman şairi Johannes Poethen, "Tanıtlayıcı sözler, görünür gerçeklerdlr.Göze ya da kulağa etki yapan, ell« tutulan araçlardır" diyor. Oysa bilinir ki şiirler, gerçekten daha gerçektirler. Bu sözün altını çizmekte yarar var Çünkü "Şairler Şllrl«r"e gönderilen şiirlerin çoğunda, "gerçekton daha gerçek" düşünce ve duygı.'iardan çok "tanıtlayıcı sözler"in etkisi seziliyor. Genelde bu da açıklıktan, daha doğrusu düşünce ve duyguları açık açık, olduğu gibi şiiri yansıtma çabasından kaynaklanıyor. Yaşadığımız gerçeği değişmez haliyle aktarırsak, şiirin de bu gerçek gibi açık, anlaşılır olduğunu sanıyoruz. Oysa önemli olan yaşadığımız dünyanın, duygu ve düşüncelerin değil, şiirin açıklığı. Poethen, "Şiirin açıklığı" diyor, "düşünce ve duyguyu, slirde gösterllmlş olan dünyaya açmaktan kaçmamaktır." Tanıtlayıcı söz zaten doğası gereği açıktır. Asıl önemli olan şiirin açıklığı değil mi? SÖZ: Zamanda demir atmalı şiir (Archlbald Maclelsh) Arasta 1 incegüdük, çöpten leylek yuvalı minareleriyle yeniyetme bir kız çocuğunun elinden çıkmış kanaviçe gibi mavi küflü, yeşil küflü kapılardan sonra bir serin şadırvan sanki birdenbire yaslanmasa düşecekmiş gibi duran dükkânlarıyla Arasta ve saçak altlarında kuş yuvaları demirciler.. nalbantlar.. keçeciler.. koşumcular.. kalaycılar.. Esnaf Kıraathanesi'nin duvarlannda fal bakan kahveci güzelleri yazılmamış sevda ve kahramanlık destanları ve seferberlikten kalma tevatür hancılar. eskiciler..çerçiler.. aktarlar.. kokucular.. toprak çanak, bakır sahan, iplikli şeker, horozlu aynal ve çanakta, sahanda kuş yuvaları eliyüzü kirli çekiç sesleri, körük sesleri, nal sesleri ve 'asmalar da kol uzatmış' arastaya ustam: çırak olacak yaşa geldin, dedi, günlerden bir gün yaşım kırk... AHMET ÇUHACI Resim Duvarda bir resmin var eline dumanı kayıp bir sigara tutuşturmuşsun saçlarına rüzgâr karışmış elif elif gözlerinde delicesine bir parıltı dudaklarında bir tuhaftı sarhoştu, senin sarhoş dudakların vardı sevdiğim biliyorum gökte de yıldızlar var uzanabilsem... DENİZ DURUKAN Çlçeğe durdu yedi iklimi taşıyan tohum duruşması var yaşamın, gecenin kopkoyu ufkunda güneşler sakladım senin için, yastığımın altında güzel günlerin habercisi, gül yüzlü güneşler kanatlandı yüreğimdeki kuş çiçeğe durdu yedi iklimi taşıyan tohum TAMER ABUŞOÖLU 22