Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HAFTANIN KONUÖU Yunan sinemasının usta yaratıcısı Theo Angelopulos 'Sansüre sahte senaryo verdinf Theo Angelopulos "Kumpanya" adlı olağanüstü zenginlikteki filmini Çekmek için "milli duygularımızı ve ruhumuzu yücelteceğim" önerisi ve sahte bir senaryo ile cunta yönetiminin onayını almış. Buradan hareketle "her diktatörlüğün bir boşluğu" olduğunu savunuyor Yavuz Baydar / STOCKHOLM lerin sonunda Atina tiyatrolanndan birinde "Antigone"yi görmeseydi, hukuk öğrenimine biraz daha sıkı sanlacak, belki de avukat olacaktı. Sanata ilgisi ağır basınca, bir süre yazmayı denedi. Kenar semt sinemalannda bol bol Amerikan filmi seyretti. 1%2'de yüksek öğrenim amacıyla Paris'e gitti ve kendisini rcngârenk bir sanat oıtamrrun içinde buldu. Godard, Renoir, VVelles, Mizoguchi ve Antonioni gibi ustalann sinemasıyla burada tanıştı. Hukuk yerine film öğrenimine yöneldi. İDHEC'te bir süre kamera ve reji okudu. 1964'te, beş parasız ve hâlâ amaçsız, Atina'ya döndü. Sırtında çantası, havaalanından Atina'ya yürürken, Paris'e yerleşmek istediğini duşünüyordu. Şehir içinde kendisini aniden bir öğrenci gösterisinin ortasında buldu. Sokakları saran polisin göstericileri nasıl acımasızca copladığını bir köşeden şaşkın gözlerle izledi. Siyasi açıdan ne kadar saf ve bilinçsiz olduğunu işte bu anda fark etti. Insanların neden böyle dayak yediğini anlamak için Yunanistan'da kalmaya, anlatmak için de film yapmaya karar verdi. Bir süre sol eğılimli bir gazetede film eleştirmenliği yaptı. Batı'ya ekonomik göç nedeniyle bölünen bir aile içindeki ılişkilerin bir aşk cinayeti ekseninde ele alındığı; cınayetin sosyopsikolojik temellerinin Viscontı'nin "Tutku" filmini anımsatan usta bir anlattmla irdelendiği siyahbeyaz yaptığı "Kurgu" 1970'te vizyona girdi. Sonra, ülkesinin resmi tarih tarafından gizlenen geçmişine el attı. Albaylar Cuntası'na ve katı sansüre rağmen işe koyuldu. 1936 yılında, bir cezaevinde tek ki^llik bir ayaklanmanın şiirsel bir dille anlatıldığı "36'nın Günjeri" adlı filmi ile tarihin alabildiğıne deşildiği büyük projesini başlattı. Baskınm gemi azıya aldığı bugünlerde, "milli duygulanmızı ve ruhumuzu yücelteceğim" önerisi ve sahte bir senaryo ile cunta yönetiminin de onayını alarak, erişilmez güzellikteki filmi "Kumpanya"yı gerçekleştirdı. Olağanüstü zenginlikteki bu 4 saatlik yapıt, çok geçmeden, bütün zamanların en iyi 10 filmi arasında sayılmaya başlandı. 1973'te çekimine başlanan "Kumpanya", Yunanistan'ın trajik ve karmaşık tarihinin, düşler ve mitoloji ile iç içe kenetlenen Uç ayrı düzeyde, duru bir dil ve ağır bir tempoyla beyaz perdeye yansıması ve bir anlamda, yönetmen Theo Angelopulos'un yıllar önce Atina'da kendı kendine verdiği sözu onurla yerine getirmesiydi. 193952 dönem Yunanistan'ının anlatıldığı bu film, Albaylar Cuntası'mn sonunun da habercisiydi. 1977'de yaptığı "Avcüar" ile, tarih üçlemesini tamamladı. »'Yunanülar gerçek Urthkriyle ilk kez bentan mmleriade yüı ytoe gctdfler" diyordu. E$kıyalık olgusunu ele aldığı "Büyük lskender'den (1980) sonra modern Yunanistan'da kuşaklar arasındaki yabancılaşmaya ve "umut< m 5 I ların çürümesı"ne yöneldi. "Kllhere'ye Yolculuk"ta (1984), 32 yıl sürgün kaldıktan sonra ülkesine dönen yaşlı bir partizanın yeni Yunan toplumu karşısındaki umarsızlığını, erotik ögelerin ağır bastığı son filmi "Ancı"da ise ideallerin gözden kayboluşunu, düşlerin hiçliğe dönUşmesinı anlattı. Theo Angelopulos (52) Yunan sinemasının bu usta yaratıcısı ile, "Arıcf'nın vizyona girdiği sinemanın kahvesinde uzun uzun konuştuk: lar içindeyiz. Yönetim biçimi farklı, koşullar farklı. Değişme sürüyor, iktidar farklı bir yüze sahip, ama yine de iktidar. Filmlcrimde belli bir kuşağı anlattım. Ancak genç kusağın insanlanna da yaklaşmak gerekiyor, onlar bizim hatırladığımız şeylerden habersizler. Genç kuşak içinde bir "bellek boşluğu" yaşanıyor. Ama ben kısaca insan onurumu korumanın benim için çok büyUk önem taşıdığını söylemek istiyorum. rafından yönetiliyor, yönlendıriliyor. Bu uyuşmazlıkların yarattığı "ben iyiyim, sen kötii" duygusu, kendi yazgımıza karar verememenin, dışardan yönetilmenin yansımasından başka bir şey değil. 1922 yenilgisini, iç savaş yıllarını Yunan halkının masumane bir biçimde yaşadığı, yıllar sonra ortaya çıktı. İç savaş yıllarında devrime an meselesi olarak bakıhyor, yürekten inanılıyordu. Aradan 40 yıl geçti, birdenbire bütün o karışıklığın büyük güçler tarafından sahnelenmiş olduğu anlaşıldı. Bunun getirdiği caresizliğı, yalnızlığı düşünebiliyor musunuz? Bir oyuncak olduğunu kavramak, tabii güvensizlik ve tedirginlik doğuracaktır. • "Kumpanya" ile ilgili olarak yaptığınız bir söyleşide, Yunanlılann • Türkiye gibi, tarihi çok karmaşık kendilerini hiçbir zaman yönetme olan bir ülkeden Yunanistan'dan olanağı bulamadığmdan, ülkenin geliyorsunuz: Savaşlar, iç ve dış göçler, zaman zaman "iç işgal"le girift siyasi yapılar, ayaldanmalar ve karşılaştığmdan söz ediyordunuz. baskı ile dolu bir tarih bu.. "Gerçek Bunları bıraz açar mısınız? tarih" karşısındaki konumunuz. Türk • lşgalleri "dış" ve "iç" olarak ayırmak doğsanatçısınınkiyle benzerlikler taşıyor. ru olur diye düşünuyorum. örneğin 1936'daki Tarihe nasıl yaklaşıyorsunuz? C Ben herşeyden önce savaş, tutuklamalar ve işkence ile dolu, büyük toplumsal dalgalanmaların olduğu bir dönemde doğdum. Filmlerimde insanlanma ve tarihe karşı bir birey olarak onurumu, dürüstlüğümü korumaya calıştım. Filmlerim, benim üniversitelerim oldu. Albaylar Cuntası döneminde, baskıya karşı ülkemin insanlarıyla kendimi dayanışma içinde hissettim. Şimdi, o yıllara göre farklı sorundiktatörlük bir "iç işgal" ıdi. Onu, savaş sırasında Almanltalyan işgali izledi. 1952'de yeni bir "iç işgal" söz konusu oldu. 1967 rejimi de öyle. Bu olgu Yunanistan'ı sık sık yokluyor. Bizim ulkelerimiz, tarihsel açıdan bakıldığında, kendi yazgıları üzerinde karar vermekten yoksunlar. Bizdeki politikanın yurttaşhkla pek ilgisi yok diye düşünuyorum. Baska güçlerin menfaatleri belirliyor politikayı. lki ülke arasındaki sert uyuşmazlıklar, dışardan, ABD ta • Kumpanya'nın çekimi de film kadar ılgınç. Sansür makamlanna sahte, millıyetçi içerikli bir senaryo verdiniz. Ortaya bambaşka bir film çıktı. Gerçek senaryoyu kaç kişi biliyordu? Cunta koşulları altında böyle bir çalışmaya girmek tehlikeli değil miydi? D Bütün sorumlulugu ben tek başıma omuzladım. lşin içyüzünü yalnız yapımcı biliyordu. "Ortaya çıkarsa her tıirlii sorumluiugu sen kabul edeceksln" koşuluyla çalışmayı kabul etmişti. Ne oyuncular, ne de film ekibi ne çekildiğinden haberdar değildi. Hisseden ya